1- Türkiye’de İslâmî duyarlığa sahip sivil toplum kuruluşları iledindar halk çoğunluğu nezdinde etkin kanaat önderleri arasında giderek güçlenen “birlikte iş yapma” gayretleri ve bu amaçla çeşitli kurum ve kuruluşların bir araya gelmeleri ile oluşturulan “platform” çalışmalarında gözlenen artışın sevindirici olduğu paylaşılmış; ancak bu “birlik olma” ve “birlikte iş yapma” çabalarının yaygınlaşmasıyla birlikte verimli bir takım sonuçlar elde edilememesi halinde çabucak “tüketilmesi” riskine de dikkat çekilmiştir.
2- Platform çalışmalarındakine benzer bir şekilde, kanaat önderleri ve hocaların bir araya gelmeleri ile mümin gönüllerde oluşan “umut havasının” da “tüketilmemesi” ve hatta bu umutların “sükût-u hayâl”e dönüşmemesi için, kanaat önderleri ve hocaların, beklentilere tekabül edecek bir performans ortaya koymalarının ve elle tutulur pratik icraatlar gerçekleştirmelerinin zaruri olduğu vurgulanmıştır.
3- Bu minvalde, bir süredir siyasi ve sosyal bir proje olarak uygulanma aşamasına geçilen “Çözüm Süreci”nin ülkemiz ve halkımız için barış ve huzurun egemen olduğu güzel bir sonuç hâsıl etmesi temennisi ile sosyal barışı ve kardeşliğimizi zedeleyecek söylem ve eylemlerden ısrarla kaçınılması gerektiği ve bu bağlamdaözellikle kanaat önderleri ve hocalarımızın“barış ve kardeşlik dili”nin etkin ve egemen olmasına katkı sağlayabilecekleri, bu amaçla ülke sathında ve özellikle de Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde programlar yapmaları gerektiği paylaşılmıştır.
4- Bu bağlamda Diyarbakır’da 3500 civarında sivil toplum kuruluşunun yaklaşık 600 temsilcisinin katılımıyla gerçekleşen İBAD Platformu toplantısının gerek “çözüm süreci”ne katkı sağlaması “ırkçı terör”e karşı bölgede “kardeşlik bilincini” ve “dini duyarlığı” güçlendirmesi bakımından faydalı olduğu ve devam etmesi gerektiği üzerinde görüş birliğine varılmıştır. Aynı çerçevede diğer “çatı kuruluşların” da bu tür çalışmalara destek vermesinin ya da “rekabet ortamına girmeden” benzer organizasyonlar yapmasının faydalı olacağı sonucuna varılmıştır.
5- İslâmî duyarlığın daha yüksek ve geleneksel dini yaşam biçiminin daha yaygın olduğu Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da yıllar süren“sekülerırkçı terörün” bu dini duyarlığı alabildiğine törpülediği gerçeğinden hareketle, bölgede İslâmi duyarlığı besleyecek ciddi çalışmalara ve özellikle de terör yıllarında ciddi darbe yiyen kadim “medrese geleneğinin” yeniden canlandırılmasına ve yaygınlaştırılmasına yönelik gayretlere ihtiyaç olduğu tespit ve teslim edilmiştir.
6- Uzun süredir Yemen’de devam etmekte olan mezhep eksenli iç çatışmaların, “Şiilik ihracı” peşindekiİran ve yandaşları ile,bu mezhebi darbeye karşı savunma refleksiyle oluşturulanSuudi Arabistan’ın başını çektiği Arap ülkeleri koalisyonunun doğrudan ya da dolaylı karşılıklı müdahaleleri ile bölgesel bir “Şii-Sünni savaşı”na dönüşme riskine karşı uyanık ve dikkatli olunması ve bu bağlamda “mezhepçi söylem ve eylemlere” itibar edilmemesigerektiği üzerinde görüş birliğine varılmıştır.