BEDİR ŞEHİDİ UBEYDE B. HARİS
82 İl 82 Sahabî projesinin 65. programı Şehitler Diyarı Çanakkale’de yapıldı. 18 Mart Üniversitesi, Doğu-Batı Topluluğu ve İlim Yayma Cemiyeti’nin ortaklaşa düzenledikleri program, Üniversite’nin Troya Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Kur’an’ı Kerim tilavetinin ardından kısa bir selamlama konuşması yapan Sinan Toklucu, Sahabe’nin Müslümanların hayatında olması gereken yere dikkat çekti ve projenin öneminden dolayı Siyer Vakfı’na teşekkür etti.
BEDİR’DEN ÇANAKKALE’YE RİSALET DAVASI
Daha sonra kürsüye davet edilen Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, Bedir ile Çanakkale arasındaki ortak bağlara değindi ve konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kur’an Şairi olan Mehmet Akif, çokça eleştirilere de maruz kalan dizelerinde Bedir ile Çanakkale savaşı arasında bağ kurar ve şöyle der:
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhidi
Bedr’in aslanları ancak bu kadar şanlı idi…
Bu dizeler ilk bakışta Bedir aslanlarının haşa küçültüldüğü gibi anlaşılıyor ve kıyasın yanlış yapıldığı zan ediliyor. Hatta bazı araştırmacılara göre Akif, yıllar sonra bu kısmı düzeltmiştir. “Bedr’in aslanları zira size tek rehber idi” şeklinde söylemiştir diyorlar. Bilemiyoruz, ama burada bir husus var ki, gözden kaçırılmaması gerekir. O da şudur; şiirin kendine özgü bir dili ve üslubu vardır, bazen bazı ifadeler çok mübalağalı olsa da orada bir hakikati ifade eder, altında çok önemli mesajlar iletir. Bizler Bedir Gazvesi’nin değer ve kıymetini tam anlamı ile takdir ettiğimiz zaman, biraz daha meseleyi anlamış oluruz. Öyleyse burada şöyle bir soru sormak durumundayız: ‘Bedir’i, Efendimiz (sas) hayatında ayrıcalıklı kılan neydi?’ Biliyorsunuz çok ayrıcalıklı bir savaştı Bedir… Nasıl olduğunu Vahyin emin meleği Cebrail’in dilinden öğreniyoruz. Bedir sonrası Cebrail (as) Efendimiz’e geliyor ve diyordu ki: “Ya Resulullah! Sizin nazarınızda nasıl Bedir’e katılanlar, katılmayanlara göre üstün ise, bizim nazarımızda da yani meleklerin içinde de aynıdır. Melekler bile Bedir’e katılanlar ve katılmayanlar diye ayrılır.” Neden peki? Çünkü, Bedir, dalalet ile hidayetin, iman ile inkârın, samimiyet ile nifakın birbirinden en derin çizgilerle ayrıldığı bir savaştır. Kur’an ne diyor Bedir’e? Yevmü’l-Furkan, Furkan günü, ayıran gün, ayrıştıran gün… Çünkü, Bedir, akidenin asabiyete ve ganimete karşı bir savaşıdır. Çünkü, Bedir, yaşamak için yaşayanların değil, yaşatmak için yaşayanların bir savaşıdır. Çünkü, Bedir, din adına, ümmet adına neler yapılabileceğini gösteren bir savaştır. Çünkü, Bedir, bir varlık ve yokluk savaşıdır…”
KARDEŞLİK FARZDIR…
Daha sonra sözlerine Hz. Ubeyde’nin hayatına dair bazı tabloları anlatarak devam eden Muhammed Emin Hocamız, Hz. Peygamber’in (sas) İslam toplumunu kurarken, kardeşlik müessesesini nasıl inşa ettiğini, Sahabe’yi bu konuda nasıl terbiye ettiğini çok önemli örneklerle anlattı. Hz. Ubeyde’nin Mekke’de Bilal-i Habeşi’ye, Medine Ümeyr b. Humam’a kardeş kılındığını, Allah katında farz olan kardeşliğin onların hayatında nasıl tesis edildiğine dikkat çekti.
BEDİR’DEN CENNET’E UZANAN YİĞİT
İslam tarihinde Bedir Gazvesi’nin konumuna dikkat çekerek konuşmasına devam eden Hocamız, Hz. Ubeyde’nin o gün o meydanda nasıl bir duruşu olduğunu anlattı. Hocamız şöyle dedi: “Şimdi üç yiğit yürüyor Bedir’in meydanına… Ortada amca Hamza, sağda Ali, solda Ubeyde… Onlar düşmana karşı yürürlerken, tüm Müslümanlar nefeslerini tutmuş, olacakları büyük bir merak ile bekliyorlardı. Meleklerin bile hayran oldukları o tabloda Efendimiz’de tüm Müslümanlar gibi heyecanla onlara bakıyor ve dua dua Rabbisine yakarıyordu. Önce Hamza devirmişti; Utbe’yi… Tekbirlerle inlemişti Bedir… Sonra Ali, elindeki kılıç ile Velid’i adeta ikiye biçmişti. Yine tekbirler yükseliyordu Müslümanların tarafından…. Şimdi Ubeyde, Şeybe’nin karşısında, Allah ve Resulü adına kılıç sallıyordu. Ama düşman güçlüydü, Şeybe bir kılıç darbesi ile Ubeyde’yi ayağından yaralamıştı. Ubeyde’de, Şeybe’ye güçlü bir darbe indirmişti. Amca-yeğen o an ki savaş kuralları içerisinde kendi rakiplerini öldürdükleri için, diğerine de saldırma hakları vardı. Bu haklarını kullanarak kılıçlarını Şeybe’nin başına indirdiler ve onu da orada öldürdüler. Geciken üçüncü tekbir de yankılanmıştı Bedir’de… Amca Hamza ve yeğen Ali, yaralı Ubeyde’yi kucaklamış getiriyorlardı. Ubeyde yaralıydı ve ağlıyordu; kendi haline değil başka bir şeye de ağlıyordu; Allah Resulü hemen çok sevdiği amcasının oğlunun yanına vardı; Ubeyde’nin ellerini tuttu, Ubeyde göz yaşları içerisinde: “Ya Resulullah! Ben Ali gibi seni güldüremedim, seni sevindiremedim” diyordu. Efendimiz ise: “Hayır, ey Ubeyde! Sen kendi üzerine düşeni yaptın” deyip onu taltif ediyordu.”
HZ. UBEYDE’DEN KARDEŞLİK ADINA DERSLER
Hz. Ubeyde’nin hayatında çok önemli derslerin olduğunu söyleyen Hocamız, en önemli hususun ise bugünlerde en fazla ihmal edilen kardeşlik olduğuna dikkat çekti ve kardeşlik meselesinin olabilmesi için şu beş kavramın istenilen oranda hayatlarda inşa edilmesi gerektiğini söyledi: “Sevgi, Vefa, Fedakarlık, Beklentisizlik, ve Müsamaha..”
Bu beş kavram üzerinden Hocamızın verdiği mesajlar ise şunlardı:
1- Ey: “Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız.” diyen Peygamberin Ümmeti! Halen sevginin farz olduğunu, Allah’ın rızasının ondan geçtiğini, Resulü’nün hoşnutluğunun onda bulunduğunu, tesis edilmediği zaman gücün ve kuvvetin dağılacağını, rahmetin ve mağfiretin gelmeyeceğini anlamadın mı?
2- Ey: “Müslüman, Müslümanı başına gelen musibette terk etmez, onu zalimin zulmüne de bırakmaz.” diyen Peygamberin Ümmeti! Halen, kardeşliğin en önemli azığının vefa olduğunu, en küçük meselelerde dostlarını harcayanların, yarın sahipsiz kalacaklarını, bir acı kahvenin kırk yıl hatırı olduğunu anlamadın mı?
3- Ey: “Kim bir Müslümanın dünya darlığını giderip de sevindirirse, Allah da kıyamet gününde onun sıkıntısını giderip mutlu eder.” diyen Peygamberin Ümmeti! Halen fedakarlık olmadan kardeşliğin olmayacağını, laf ile peynir gemisinin yürümeyeceğini, gönlün sevgisinin, elin vergisi ile belli olacağını anlamadın mı?
4- Ey: “Kendisi için istediğini, kardeşi için de istemedikçe kamil manada mümin olamaz.” diyen Peygamberin Ümmeti! Halen beklentisiz olmadan cennetin kazanılamayacağını, balık bilmezse Halık bilir ilkesi ile hareket edilmesi gerektiğini, hizmet burada, ama ücret orada olduğu hakikatini anlamadın mı?
5- Ey: “Kim bu dünyada Müslüman kardeşinin ayıbını örterse, Allah da kıyamet gününde onun ayıbını örter.” diyen Peygamberin Ümmeti! Halen müsamahayı kuşanıp, bir yanlış yüzünden on doğruyu sileceğine, bir doğrunun hatırına on yanlışı görmemenin asıl saadet olduğunu anlamadın mı?