Siret-i Enbiyâ derslerimizin bu haftaki konusu Hz. Hârûn (as) idi. Muhammed Emin Yıldırım hocamız bu dersi “Abilerin En Güzeli: Hz. Hârûn (as)” serlevhasının altında bizlere anlattı. 32 ders boyunca Hz. Mûsâ’yı işlerken hep adını duyduğumuz abisi Hz. Hârûn’u müstakil bir derste işlerken çok önemli dersler ve mesajlar aldık. Haftaya Hz. Yûşa (as) ile yolculuğumuzu devam ettireceğiz inşallah…
Dersten Cümleler
Siret-i Enbiyâ derslerimizde 32 ders boyunca adını çokça duyduğumuz Hz. Hârûn’u bugün müstakil bir derste işleyeceğiz. Eksene bu büyük İslâm peygamberini alıp anlamaya çalıştığımızda da göreceksiniz çok önemli mesajlar alacağız.
Biz Hz. Hârûn’u bu dersimizi dört ana başlıkta işleyeceğiz:
1- Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Hârûn (as)
2- Hadis-i Şerifler’de Hz. Hârûn (as)
3- Kardeşi Hz. Mûsâ’ya benzerlik ve farklılıkları ile Hz. Hârûn (as)
4- Âna ve Bize Mesajları ile Hz. Hârûn (as)
Bu dört önemli konuya geçmeden dikkatlerinizi üç hususa çekmek istiyorum. Nedir bu üç husus?
1- Hz. Hârûn (as) istisnaî bir peygamberdir.
2- Hz. Hârûn (as) Yahudi ve Hristiyanların birçok asılsız isnadına muhatap olmuş bir peygamberdir.
3- Hz. Hârûn (as) özel olarak çok az ele alınmış bir peygamberdir.
Birincisi: Hz. Hârûn (as) istisnaî bir peygamberdir.
Biz Hz. Âdem’den Hz. Mûsâ’ya kadar 14 peygamber işledik. Şimdi Hz. Hârûn’dan sonra Hz. Îsâ’ya kadar da 14 peygamber daha işleyeceğiz, bu peygamberlerin hepsine binlerce selam olsun; hiçbiri Hz. Hârûn’a benzemiyor ve Hz. Hârûn da onlardan hiçbirine benzemiyor.
“Vezir peygamber”; böyle bir ifade sadece ve sadece Hz. Hârûn için geçerlidir.
İkincisi: Hz. Hârûn (as) Yahudi ve Hristiyanların birçok asılsız isnadına muhatap olmuş bir peygamberdir.
Bu konu oldukça geniştir ama biz sadece birkaç hususu hatırlatalım:
1- Ehli Kitap mensupları, bazı hadiselerde Hz. Hârûn’u daha fazla önce çıkarırlar.
Firavun onlardan bir mûcize göstermelerini isteyince Hârûn asâsını yere atar ve asâ yılan olup sihirbazların yılanlarını yutar. (Çıkış, 7/8-13)
Firavun’la mücadele esnasında Hârûn asâsını ırmağın sularına vurur ve sular kana dönüşür (Çıkış, 7/19-20); asâsını uzatır ve Mısır diyarı kurbağalarla dolar (Çıkış, 8/1-7). Başka bir zamanda da Hârûn’un asâsı ile gerçekleştirdiği bir mûcize üzerine Mısır diyarını tatarcık sineği istilâ eder (Çıkış, 8/16-17).
2- Ehli Kitap mensupları, çok önemli hadiselerde Hz. Hârûn’un kilit bir rolü olduğuna inanırlar.
İsrâil’in Amalek’e (Amâlika) karşı verdiği savaş sırasında Hz. Mûsâ mûcizeli asâsını yukarı kaldırdığında İsrâil üstünlük sağlarken yorulup aşağı indirdiğinde Amalek baskın geliyordu. Bu olayda Hârûn ile Hur, Mûsâ’nın ellerini yukarıda tutmasına yardımcı olmak suretiyle İsrâil lehine mûcizenin devamını sağlamışlardır (Çıkış, 17/12).
3- Ehli Kitap mensupları, bir peygambere atılacak en ağır iftira olan şirke düşme iftirasını atarlar.
Hz. Hârûn’a buzağı heykelini yaptığı iftirasını atmaları (Çıkış, 32/2-6)
4- Ehli Kitap mensupları, bir peygambere kâhinlik yaptığı isnadında bulunurlar.
Hârûn’un kendisi başkâhin ve kâhinliğin kurucusu olduğu gibi zürriyeti de kâhindir. (Sayılar, 3-4; 18)
5- Ehli Kitap mensupları, özellikle Hristiyanlar Hz. Hârûn’u, Hz. İsâ’ya benzetirler.
Hârûn Eski Ahid’in başkâhini, Îsâ ise Yeni Ahid’in başkâhinidir. (İbrânîler’e Mektup, 5/2-5; 7/11-12; 8)
Bu iddia ve isnatlarının temelinde yatan düşünce şu idi: “İsrâiloğulları’nın mantığı Mûsâ Allah’tan, Hârûn bizden taraftır…”
İsrâiloğulları’nın peygamber algısını bildiğimizde her gün okuduğunuz Bakara sûresinin o son ayetleri bizde daha farklı bir etki uyandırır:
لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْ رُسُلِه۪۠
“Peygamberleri arasından hiçbir ayrım gözetmeyiz/aralarını ayırmayız.” (Bakara 2/285)
Üçüncüsü: Hz. Hârûn (as) özel olarak çok az ele alınmış bir peygamberdir.
Peygamberler tarihini ele alan kitaplara, bakın peygamberler tarihini işleyen ders silsilelerine Hz. Hârûn hiç özel olarak ele alınmamıştır.
Hz. Mûsâ’nın Tûr-i Sinâ’ya gidip Allah’tan doğrudan vahiy alması olayını biz, en detaylı bir şekilde Taha sûresinin 85. âyetinden 98. âyetine kadar okuduk. Bu 14 âyeti biz Sâmirî dersinde biraz olsun değerlendirmiştik hatırlarsanız; şimdi bu ayetlerde 7 aktör var. Kim bunlar?
– Hz. Mûsâ
– Hz. Hârûn
– Samirî
– İsrâiloğulları’nın sapanları
– İsrâiloğulları’nın istikamet üzere kalanları
– İsrâiloğulları’nın günahları ile yüzleşenleri
– İsrâiloğulları’nın günahları ile yüzsüzleşenleri
Bu 7 aktörden hangi birini eksene alıp okusanız âyetler size bambaşka şeyler söyleyecek…
Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Hârûn (as)
1- Kur’ân-ı Kerim’de ismi 20 kez, kendisi doğrudan 27 kez geçen bir peygamberdir.
20 ayette “Hârûn” şekline, 7 âyette “kardeş” şeklinde geçmektedir.
Bu 27 âyetten bir tanesi çok farklıdır biliyorsunuz; o ayet Meryem sûresi 28. âyettir. Orada;
يَٓا اُخْتَ هٰرُونَ مَا كَانَ اَبُوكِ امْرَاَ سَوْءٍ وَمَا كَانَتْ اُمُّكِ بَغِيًّاۚ
“Ey Hârûn’un kız kardeşi! Baban kötü bir adam, annen de iffetsiz değildi.” (Meryem 19/28)
Hz. Hârûn’un isminin geçtiği âyetler ise şunlardır:
Bakara 2/248
Nisâ 4/163
En’âm 6/84
A’râf 7/122, 142
Yûnus 10/75
Meryem 19/28, 53
Tâhâ 20/30, 70, 90, 92
Enbiyâ 21/48
Mü’minûn 23/45
Furkân 25/35
Şuarâ 26/13, 48
Kasas 28/34
Sâffât 37/114, 120
7 âyette de “kardeşi” şeklinde geçiyor. Bu âyetlerde şunlardır:
Mâide 5/25
A’râf 7/111, 150, 151
Yûnus 10/87
Meryem 19/53
Kasas 28/35
2- Kur’ân-ı Kerim’de adı zikredilmese de çeşitli zamirler ve fiillerle çokça anılan bir peygamberdir.
Tâhâ 20/43; Furkân 25/36; Şuarâ 26/15, 16…
3- Kur’ân-ı Kerim’de Hz. Mûsâ’nın geçtiği birçok yerde o da anılmaktadır.
4- Kur’ân-ı Kerim’de ilk günden son güne kadar hiç gündemden düşmeyerek anlatılan bir peygamberdir.
5- Kur’ân-ı Kerim’de annesi, ablası, kardeşi anılan bir peygamberdir.
6- Kur’ân-ı Kerim’de abi-kardeş iki peygamberin ortak bir zeminde ve ortak bir mücadelede yer aldıkları anlatılan bir peygamberdir.
7- Kur’ân-ı Kerim’de muhatapları olan İsrâiloğulları ve Mısırlılar başka bir peygamberde olmadığı şekliyle çok detaylı bir şekilde anlatılan bir peygamberdir.
8- Kur’ân-ı Kerim’de Ehl-i Kitap’ın isnat ve iftiralarından arındırılarak anlatılan bir peygamberdir.
9- Kur’ân-ı Kerim’de adı gündemden hiç düşmeyeceği belirtilen bir peygamberdir.
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِمَا فِي الْاٰخِر۪ينَ
“Ve geriden gelen herkesin zihninde o ikisine ilişkin hayırla yâd edilecek bir hatıra bıraktık.” (Sâffât 37/119)
10- Kur’ân-ı Kerim’de şahsiyeti, hususiyetleri, özellikleri ve ayrıcalıkları çok önemli bilgilerle tanıtılan bir peygamberdir.
Kur’ân-ı Kerim’de Hz. Hârûn’un şahsiyeti, hususiyetleri, özellikleri ve ayrıcalıkları
1- Hz. Mûsâ’nın talebi ile peygamber olarak seçilmesi (Tâhâ 20/29, 30)
وَاجْعَلْ ل۪ي وَز۪يرًا مِنْ اَهْل۪يۙ
“Âilemden birini vezir et bana.”
2- Hz. Mûsâ’ya bir armağan/hediye olarak verilmesi (Meryem 19/53)
وَوَهَبْنَا لَهُ مِنْ رَحْمَتِنَٓا اَخَاهُ هٰرُونَ نَبِياًّ
“Rahmetimizin bir sonucu olarak ona kardeşi Hârûn’u bir peygamber olarak armağan ettik.” (Meryem 19/53)
3- Yardımcı bir peygamber olması (Furkân 25/35)
وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَجَعَلْنَا مَعَهُٓ اَخَاهُ هٰرُونَ وَز۪يرًاۚ
“Andolsun ki biz Musa’ya kitap verdik ve kardeşi Harun’u, ona vezir ettik.” (Furkân 25/35)
4- Hz. Mûsâ’nın en büyük destekçisi olması (Kasas 28/35)
“(Allah) Dedi ki: “Pazunu kardeşinle pekiştirip güçlendireceğiz; sizin ikinize de öyle bir ‘güç ve yetki’ vereceğiz ki, ayetlerimiz sayesinde size erişemeyecekler. Siz ve size uyanlar galip olanlarsınız.” (Kasas 28/35)
5- Kendisine vahiy verilmesi (Nisâ 4/163)
6- Verilen vahyin çok özel ve önemli olması (Enbiyâ 21/48)
“Andolsun, biz Mûsâ ile Hârûn’a, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için o Furkân’ı, bir ziya/ışık ve zikra/öğüt olarak verdik.” (Enbiyâ 21/48)
7- Çok farklı mucize ve delillerle desteklenmesi (Yûnus 10/75)
8- Apaçık delillerle ve fermanlarla gönderilmesi (Mü’minûn 23/45)
9- Hidâyete erdirilenlerden olması (En’âm 6/84)
10- Lütuf ve nimetlere mazhar kılınması (Sâffât 37/114)
11- Güzel bir hitabeti, açık bir dili ve etkileyici bir üslubunun olması (Kasas 28/34)
12- Muhsinlerden olması (En’âm 6/84)
13- Kendisine itaat edilmesini istemesi (Tâhâ 20/90)
Hadis-i Şerifler’de Hz. Hârûn (as)
Allah Resûlü’nün (sas) kutlu beyanlarında Hz. Hârûn’a fazlaca rastlamıyoruz. Efendimiz’in (sas) beyanlarında onunla alakalı üç temel rivayet var. Nedir bunlar?
1- Miraç’taki buluşma
2- Hz. Ali’yi benzetme
3- Hz. Ali’nin çocuklarını benzetme
Miraç’taki buluşma
Peygamberimiz; “Birinci semâda Hz. Âdem, İkinci de Yahya ve Îsâ, Üçüncüde Yûsuf, Dördüncüde İdris, Beşincide Hârûn, Altıncıda Mûsâ, Yedincide İbrâhim (as) ile karşılaşmış ve selamlaşmışlardır.”
“Sonra beni beşinci semâya yükseltti. Cibrîl kapının açılmasını istedi; ona denildi ki: “Sen kimsin?”, O da “Cibrîl” diye cevap verdi. “Yanındaki kim?” diye sorulunca, “Muhammed” dedi. “Ona gönderildi mi?” diye soruldu. Cibrîl, “Evet, gönderildi” dedi. O zaman bizim için kapı açıldı. Bir de baktım ki Hârûn (as)! Güzelliğin yarısı ona verilmişti. Bana ‘merhaba’ dedi ve hayır duada bulundu.” (Buhari, “Tevhid” 37; “Menakıb”, 21; Müslim, “İman” 259)
Hz. Hârûn’un bu güzelliğinin nasıl olduğunu da Hâkim’in Müstedrek’inde Vehb b. Münebbih’in nakl ile öğreniyoruz. Diyor ki: “Hz. Hârûn b. İmrân’ın (as) dili fasih ve akıcı idi. Tane tane ve bilgece konuşurdu. Hz. Mûsâ’dan (as) yaşça büyük olup ondan daha uzun boylu, daha yapılı ve daha beyaz tenliydi…” (Hâkim, el-Müstedrek, 2/631).
Hz. Ali’yi benzetme
Resûlullah (sas) Tebük için yola çıkarken Hz. Ali’yi yerine bıraktı. Hz. Ali de Resûlullah’a (sas) şöyle dedi; “Beni kadınlar ve çocuklarla mı bırakıyorsun?”
Bunun üzerine Efendimiz (sas) buyurdular ki: “Ey Ali! Sen bana göre Mûsâ’ya nispetle Hârûn’un durumunda olmak istemez misin; ancak benden sonra peygamber gelmeyecektir.” (Buhâri, “Meğâzi”,78; Müslim, “Fedâilu’s-Sahabe”,4)
Hz. Ali’nin çocuklarını benzetme
“Hasan doğunca Resûlullah (sas) geldi ve: ‘Bana oğlumu getirin. Ona ne isim koydunuz?’ buyurdu. Ben: ‘Yâ Resûlullah! Ona Harb ismini koydum.’ dedim. Allah Resûlü (sas): ‘Ey Ali! Böyle güzel bir çocuğa Harb ismi verilir mi? Onun ismi Hasan’dır.’ dedi.
Hüseyin doğunca Resûlullah (sas) geldi ve: ‘Bana oğlumu getirin. Ona ne isim koydunuz?’ buyurdu. Ben de yine: ‘Yâ Resûlullah! Ona Harb ismini koydum.’ dedim. Allah Resûlü (sas): ‘Ey Ali! Böyle güzel bir çocuğa Harb ismi verilir mi? Onun ismi Hüseyin’dir.’ dedi.
Üçüncü oğlumuz olunca Resûlullah (sas) yine geldi ve yine: ‘Bana oğlumu getirin. Ona ne isim koydunuz?’ dedi. Ben de yine aynı cevabı verdim. Allah Resûlü (sas): ‘Ey Ali! Böyle güzel bir çocuğa Harb ismi verilir mi? Onun ismi Muhassin’dir.’ dedi ve sonra: ‘Ben bu oğullarıma Hârûn peygamberin çocukları gibi isimler verdim. Onların isimleri; Şebber, Şebiyr ve Müşebbir’dir. Benim oğullarımın ismi ise Hasan, Hüseyin ve Muhassin’dir.’3 buyurdu.” (İbn Sa‘d, Tabakât, VI, 357; Hâkim, el-Müstedrek, II, 18)
Kardeşi Hz. Mûsâ’ya benzerlik ve farklılıkları ile Hz. Hârûn (as)
Hz. Mûsâ’da “celadet, gadap, metanet, kuvvet ve cesaret” öndedir.
Hz. Hârûn’da ise “merhamet, müsamaha, şefkat, muhabbet ve muvazene” öndedir.
Ancak ikisinin de ortak yönleri de vardır. Bunlar da “sadakat, sebat, sabır, azim ve istikrardır.”
Âna ve Bize Mesajları ile Hz. Hârûn (as)
İbrânîce Tevrat’ta “Aharon” şeklinde kaydedilen kelimenin Filistin Süryânîcesi’nden Arapça’ya geçtiği tahmin edilmektedir.
Sözlüklerde 5 temel mana verilmektedir: Aydınlanan, Parlayan, Yüksekte duran, Dağ gibi heybetli olan ve Şahitlik eden…
Alınması gereken mesajlar:
1- Hz. Hârûn (as) karanlık bir toplumda vahiyle aydınlanıp bize rehber olmuş bir peygamberdir. Onun vahyin karşısındaki duruşu hepimize örnek olmalıdır.
2- Hz. Hârûn (as) risalet ve nübüvvet nuru ile parlayan bir hidâyet önderidir. Onun rehberliği hiçbir zaman bizim gündemimizden çıkmamalıdır.
3- Hz. Hârûn (as) iman, irfan ve izzetle yücelen ve yükseklerde duran bir örnektir. Onun bu izzetli duruşu, şerefi başka bir yerde aramamıza engel olmalıdır.
4- Hz. Hârûn (as) inandığı değerler uğruna bir ömür dağ gibi heybetli olan bir iman kalesidir. Onun bu heybetli hali hepimize azim ve gayreti kuşanmaya vesile olmalıdır.
5- Hz. Hârûn (as) risalet davasına yaptığı abilik ile çağlar üstü bir şahitlik eden çok farklı bir numunedir. Bu hakikat onun gibi abiler olmaya ve abilik yapmaya hepimizi sevk etmelidir.
Hz. Hârûn’un vefatıyla ilgili olarak İslâmî kaynaklarda çeşitli rivayetler vardır.
Sa‘lebî, s. 187-188; Taberî, I, 434
Hz. Hârûn’un kabrinin nerede olduğu konusu biraz ihtilaflı olsa da en fazla rivayetler; şu an Ürdün’ün Petra bölgesinde bulunan Cebel-i Hârûn’un üzerindeki kabirde olduğu yönündedir.
Sâffât sûresinin 37/114-122. âyetlerini anlamaya çalışalım:
وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلٰى مُوسٰى وَهٰرُونَۚ
“Andolsun Mûsâ ve Hârûn’a nice lütuflarda bulunduk, nimetler bahşettik.” (Sâffât 37/114)
وَنَجَّيْنَاهُمَا وَقَوْمَهُمَا مِنَ الْكَرْبِ الْعَظ۪يمِۚ
“Onları ve (îmân eden) kavimlerini, büyük bir sıkıntıdan (Firavun’un zulmünden) kurtardık.” (Sâffât 37/115)
وَنَصَرْنَاهُمْ فَكَانُوا هُمُ الْغَالِب۪ينَۚ
“Onlara yardım ettik ve bu sayede galip çıkanlar onlar oldu.” (Sâffât 37/116)
وَاٰتَيْنَاهُمَا الْكِتَابَ الْمُسْتَب۪ينَۚ
“Her ikisine de apaçık anlaşılan bir kitabı verdik.” (Sâffât 37/117)
وَهَدَيْنَاهُمَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَۚ
“Her ikisini de dosdoğru yola ilettik.” (Sâffât 37/118)
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِمَا فِي الْاٰخِر۪ينَ
“Sonraki kuşaklar arasında, onlar için güzel bir ün ve güzel bir hatıra bıraktık.” (Sâffât 37/119)
سَلَامٌ عَلٰى مُوسٰى وَهٰرُونَ
“Mûsâ’ya ve Hârûn’a selâm olsun.” (Sâffât 37/120)
اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ
“Doğrusu biz, muhsinleri böyle mükâfatlandırırız.” (Sâffât 37/121)
اِنَّهُمَا مِنْ عِبَادِنَا الْمُؤْمِن۪ينَ
“Şüphesiz, ikisi de mümin kullarımızdandı.” (Sâffât 37/122)
Allah (cc) bizleri de o mümin kullarından eylesin ve bizleri son nefesimize kadar hidâyet önderleri olan peygamberlerin yolundan ayırmasın.