Aile, her ikisi de aynı nefisten yaratılan, elmanın iki yarısı gibi birbirlerini bütünleyen ve biri olmadığında diğeri eksik olan erkek ve dişi cinsin meşrû birlikteliği, evliliği ile oluşur.
Allah’ın meşrû kıldığı sınırlar içinde iki cinsin nikâh akdi ile bir araya gelmesi, kuşatıcı bir maddi-bedeni ve manevi-ruhi huzur ve sükûn iklimine yani “sekînet”e zemin hazırlar.
Aynı insan bütününün iki parçasının âile kurumu oluşturmak amacı ile bir araya gelmesinin önemi ve bu kurumun sorumluluğunun büyüklüğü, öncelikle iki nokta üzerinde yoğunlaşır:
1- Aynı insan bütününün her iki yarısına huzûr, güven, örtü ve korunmuşluk sağlamak.
2- İnsan neslinin sürekliliğini teminat altına almak. [1]
“Kendileri ile sekinete (huzura) ermeniz için, size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir meveddet (sevgi) ve rahmet (merhamet) kılması da O’nun ayetlerindendir.” [2]
“…Eşleriniz sizin elbiseleriniz/örtüleriniz, siz de eşlerinizin elbiseleri/örtülerisiniz…” [3]
Yukarıdaki âyetler, evliliğin huzur, sükûn, emniyet ve örtü boyutunu vurgularken, aşağıdaki âyet de aile ve evlilik kurumunun insan neslinin devamı esası üzerine kurulduğunu işaret buyurur.
“Kadınlarınız sizin (çocuk üreten) tarlalarınızdır…” [4]
Peygamberimiz (sas), neslin devamı ve Müslümanların çoğalması hikmetine binaen evliliği özendirmiştir. Bu bağlamda ‘doğuma müsait kadınlarla evlenmeyi’ tavsiye etmiş [5]; “Evleniniz, çoğalınız, çünkü ben Kıyamet gününde sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim.” [6] buyurmuştur.
Kız çocuklarının istenmediği, zaman zaman diri diri toprağa gömüldüğü bir ortamda, kız çocuklarına sahip olanları, onları dindar ve ahlaklı kişilikler olarak yetiştirmeleri halinde cennetle müjdelemiştir: “Kimin üç kızı olur da onları barındırır, ihtiyaçlarını karşılar, kendilerine merhamet ederse, elbette Cennet ona vacib olmuştur.” (‘İki kız olsa da mı ya Resûlullah?’ diyene Hz. Peygamber (sas): “İki kız da” buyurmuştur.) [7]
Rûm sûresinin 20. âyetinde ifade buyrulan ‘insan türünün çoğalıp yeryüzüne dağılması’ da evlilik yasası ile gerçekleşir.
Sekinet İklimi
Rûm suresinin 21. âyetinde ise, Yüce Yaratan’ın aynı hamurdan var ettiği ve ilahi bir lütuf olarak aralarına sevgi ve merhamet duygusu koyduğu erkek ve dişi cinsinin bir araya gelmesi ile insan tekinin kendi bütünlüğünü tamamladığı ve böylece “sekinet” denilen kuşatıcı mutluluk ve huzur ikliminin yaşanır hale geldiği bildirilir.
Peki, “sekinet” nedir?
Sekînet; ‘güven ve huzur duygusu, yatışma, sükûn, kalbin mutmain olması, rahmet, sebat, kararlılık, vakar’ gibi anlamlara gelir. [8] Râğıb el-Isfahânî, el-Müfredat’ında “sekînet” kelimesi hakkında; ‘mümin kişinin kalbini teskin eden ve ona emniyet, güvenlik hissi veren bir melektir’, ‘sahibini şehvetlere meyletmekten ve korkudan uzaklaştırıp teskin eden akıldır’, ‘korkunun zail olması, ortadan kalkması anlamına gelir’ şeklinde farklı görüşlere yer verir. [9]
Sekînet Allah’ın bir lütfudur. Kur’ân-ı Kerim’de, imanlarının pekişmesi, sıkıntılı ve korkulu anlarda kalplerinin yatışıp iç huzura kavuşmaları için Allah’ın müminlere sekînet indirdiği [10] belirtilir. Hz. Peygamber’le (sas) ilgili olarak: “Hani onlar mağaradaydı. O, arkadaşına; ‘üzülme, Allah bizimle beraberdir’, diyordu ve derken Allah, ona katından bir sekînet indirdi…” [11] buyurulurken, Peygamberimizin (sas) müminlere duasının da onlar için bir sekînet vesilesi olacağı belirtilir. [12]
Rûm sûresi 21. âyette evliliğin gerekçesi olarak zikredilen sekînet kavramının sadece cinsel tatminle sınırlandırılması doğru olmaz. Zira bu takdirde, “Allah’ın âyetlerinden biri” (30/21) olan bu ilahi lûtfu doğru kavrayıp maddi ve manevi huzuru bütün boyutlarıyla yaşamak zorlaşır. Ancak sağlıklı cinselliğin yaşanmadığı evliliklerde çatışma ve huzursuzluklar da kaçınılmaz olur; ailenin sekinet iklimini olumsuz yönde etkiler ve böyle evlilikler azaba dönüşür. Kimi zaman da haram yollara tevessül edilerek ebedi zindana zemin hazırlanır.
Kısaca sekînet, aile ocağını ve evlilik kurumunu ayakta tutmanın olmazsa olmaz şartı olarak maddi ve manevi bütün anlamları ve kuşatıcılığı ile ikâme edilmelidir.
Rabbimiz evin (“yuva”nın) varlık sebebini ve hikmetini şöyle beyan buyurur:
“Allah, evlerinizi sizin için bir seken (huzur/sükûn yeri) yaptı…” [13]
Âyette geçen “seken” kelimesi; ‘zihnen rahatlamak, huzur bulmak ya da sakinleşmek için bir şeye dayanmak, itimat etmek, güvenmek’ anlamlarına geliyor. [14] Esasen, huzur içinde oturulan yer anlamındaki “mesken” kavramı da bu anlamı mündemiçtir. Bu bağlamda Kur’ân-ı Kerim’de bir sükûn/dinlenme vakti olarak geceye de dikkat çekilir. [15]
Hâsılı sekinet’in bütün kuşatıcılığı ile elde edilmesi, aile kurumunu maddi, manevi, psikolojik ve sosyal tüm boyutlarıyla sağlam bir sığınağa, emin bir limana ve sarsılmaz bir kaleye dönüştürürken; libâs/örtü faktörü de, aileyi her türlü olumsuz dış etkenlerden koruyan bir zırh olma fonksiyonunu icra edecektir.
Ancak, böylesi bir sekinet ikliminin oluşması için; “meveddet” ve “merhamet”in ikâmesi şarttır.
Meveddet Kavramı
Meveddet; ‘salt sevgi, katışıksız ve karşılıksız sevgi’ anlamına gelir. Bir nesneyi sevmek, temenni etmek anlamındaki “vudd”dan gelen meveddet; Kur’ân’da kalplerin birbirine ısınıp kaynaşmasını ifade eden “ülfet” kelimesiyle aynı anlamda kullanılır. Meveddet; sadece karı-koca arasında değil tüm insanlar arasında kaynaşma ve birlik meydana getiren bir “sevgi bağı” demektir. “El-Veddü”; bir put olup, insanlar ona sevgi beslediği için böyle denmiştir. “El-veddü”; aynı zamanda kazık demektir. Dolayısıyla meveddet; kazığın yerde sabit kalması gibi çok sıkı bir sevgi bağını ifade eder. [16] Kur’ân-ı Kerîm, Hz. İbrahim’in kavmine söylediği, “Siz gerçekten, Allah’ı bırakıp dünya hayatında aranızda bir meveddet (sevgi bağı) olarak putları ilahlar edindiniz.” [17] ifadesi ile; putların, toplumu birbirine kenetleyecek bir sevgi bağı olamayacağını vurgular. Allah’ın Vedûd ismiyle aynı kökten gelen meveddet; merkezinde Allah’ın ve rızasının bulunduğu bir sevgi bağıdır. İnsanlar ve eşler birbirlerini “sırf Allah için” severlerse, aile ve toplum bireyleri arasındaki sevgi gerçek ve daimi bir sevgiye, koparılması mümkün olmayan sağlam bir bağlılığa dönüşür.
Kalbinde meveddet olan insan sevdiğine merhamet eder; ona acır, onu esirger ve bağışlar. Bu durum özellikle karı-koca arasında doruk noktasına çıkar. Allah’ın Vedûd isminin, Kur’ân’da Rahîm ve Ğafûr ismi ile birlikte geçmesi anlamlıdır. Yani sevgi, merhamet ve esirgeyip bağışlama arasında doğrudan bir ilişki vardır.
Ancak, karı-koca arasındaki meveddetin, sevgi bağının yara almaması ve kesintisiz devam etmesi için, onu sürekli beslemek ve onu zedeleyecek düşünce ve davranışlardan karşılıklı olarak uzak durmak gerekir. Aşağıdaki âyet ve hadislerde sıralanan tavsiye ve uyarılar, bu konuda erkeğin daha fazla dikkatini çekiyorsa da, her iki cinsin bu öğütlere dikkatle uymaları halinde karşılıklı sevgi ve uyumun güçleneceği açıktır.
İlahî uyarı:
“Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız, bilin ki sizin hoşlanmadığınız bir şeye Allah çok hayır koymuş olabilir.” [18]
Nebevî uyarılar:
“Kadınlarınıza karşı hayırlı olmayı birbirinize tavsiye edin.” [19]
“Bir kimse karısına kin beslemesin. Onun bir huyunu beğenmezse, bir başka huyunu beğenir.” [20]
“Kadınlarınız konusunda Allah’tan korkun. Çünkü siz onları Allah’tan emanet olarak aldınız.” [21]
Evlilikte meveddetin devamı konusunda dikkat ve rikkatin daha çok erkeğe düştüğü anlaşılmaktadır. Ancak, karı-koca ilişkisini resmi ve soğuk bir hukuki anlaşma düzeyinin ötesinde sıcak bir huzur atmosferine taşıyacak olan asli unsur meveddet ve merhamettir.
Merhamet Kavramı
Merhamet/Rahmet; ‘acımak, esirgemek, korumak, affetmek, bağışlamak, nimet vermek…’ anlamlarına gelen “r-h-m” kökünden türemiştir. İsim olarak; ‘hayır, iyilik, ihsan, nimet ve kalp inceliği’ demektir. Kur’ân’da 114 ayette rahmet kelimesi geçerken; merhamet bir âyette [22] geçer. Allah’ın “Erhamu’r-rahimîn”, “Rahmân”, “Rahîm” ve “Zü’r-râhme” sıfatları da aynı kökten gelir. [23] Dilimize asli anlamıyla yerleşmiş odak kavramlar olan rahmetve merhamet terimleri; aile ilişkilerinin sağlıklı biçimde sürdürülmesi, bir başka ifade ile sürdürülebilir bir aile mutluluğu bağlamında daha bir anlam ve derinlik kazanır. Aile kurumu, ancak meveddet ve merhametle beslenerek ayakta kalır. Anne rahmi, merhamet ve rahmetin yatağıdır. Çocuklar da, ailedeki sevgi ve merhamet bağını pekiştiren asli unsurlardır.
Bir bedevî Hz. Peygamber’e (sas) gelip:
Çocuklarınızı öper misiniz? Biz onları öpmeyiz, deyince, O (sas) şöyle buyurdu:
“Allah senin kalbinden merhameti çıkarıp almışsa ben sana ne yapabilirim?” [24]
Benzer bir durumda yine Resûlüllah’ın (sas) ifade buyurduğu, “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.” [25] hadisinde de aile hayatından tüm ilişkilere kadar egemen kılınması gereken merhamet ilkesi ile karşılaşırız.
Mutlak ve izafi merhameti bir temsille anlatan şu hadis-i şerif ise; kâinatın “merhamet” ile ayakta durduğundan hareketle tüm insan ilişkilerinin merkezine merhametin ikame edilmesi gereğini işaret eder.
“Aziz ve Yüce olan Allah merhameti yüz parça etti de doksan dokuzunu kendine alıkoydu ve yeryüzüne bir tek parça indirdi. Bu bir parçadan yaratıklar birbirleriyle merhameti paylaştılar; hatta at, yavrusuna zarar verme korkusundan dolayı ayağını kaldırır, onu korur.” [26]
Beled sûresinin 17. âyetinde vurgulandığı üzere, özellikle yetime ve yoksula sahip çıkma konusunda “birbirlerine sabrı ve merhameti tavsiye eden” müminler, aile içinde meveddet ve merhameti ayakta tutmak için ısrar ve sabır göstermek durumundadırlar.
Aile içinde ve özellikle eşler arasında merhametin egemen olmasını besleyen unsurlar arasında; eşlerin birbirlerini öncelikle “insan” ve “din kardeşi” olarak, sonra da “dost ve arkadaş” olarak görmeleri ve birbirleriyle akraba, sevgili, sırdaş, yoldaş olduklarını unutmamaları sayılmaktadır.
“Kadınlar, erkeklerin kızkardeşleridir.” [27] hadis-i şerifi de bu minvalde okunmalıdır. Her şeyden önce “din kardeşi” olduklarının bilincinde olan, aynı dâvâ peşinde koşan, aynı amaç uğruna mücadele veren eşler arasında duygu, düşünce ve eylem birliği gerçekleşeceği gibi, en genel anlamıyla sekînete de ulaşılır.
Sonuç olarak aile kurumu sekînet, meveddet, merhamet sacayağı üzerinde yükselir ve devam eder; ailede sekînet/huzur, ancak meveddet/sevgi ve merhamet/rahmet ile sağlanır.
İnsanlığın en temel kadîm kurumu olan “aile”nin hızla parçalanmaya doğru gittiği ve neredeyse ortadan kalkma tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğu günümüz dünyasında, bu kutsal kurumu ayakta tutmanın ve tahkim etmenin yolu da; meveddet ve merhameti tavsiye ve teşvik ederek aile huzurunu yani sekineti sürekli beslemekten geçiyor, vesselâm.
Abdullah Yıldız
Siyer İlim, Kültür ve Tarih Dergisi Ekim-Kasım-Aralık 2019/12 Sayı
İrtibat ve Detaylı Bilgi İçin: 0212 550 0 571
Whatsapp Abone Hattı: 0531 660 50 18
www.siyerdergisi.com
[1] Seyyid Kutub, Fi Zılâli’l-Kur’ân, Nisa/34. âyetin tefsiri.
[2] Rûm 30/21.
[3] Bakara 2/187.
[4] Bakara 2/223.
[5] Ebu Dâvûd, “Nikâh”, 2; İbn Mâce, “Nikah” 1.
[6] Beyhakî, 7/81.
[7] Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/303.
[8] Dini Kavramlar Sözlüğü, Heyet, D.İ.B. Yayınları, “Sekinet” kavramı.
[9] Rağıb el-Isfahani, el-Müfredat, Pınar Yayınları, “S.K.N.” maddesi.
[10] Fetih 48/4, 8.
[11] Tevbe, 9/40.
[12] Tevbe, 9/103.
[13] Nahl, 16/80.
[14] Isfahânî, a.g.e., “S.K.N.” maddesi.
[15] Yunus 10/67; Neml 27/86; Kasas 28/72-73; Mü’min 40/61.
[16] Isfahânî, a.g.e., “V.D.D.” maddesi.
[17] Ankebût 29/25.
[18] Nisâ, 4/19.
[19] Müslim, “Radâ”, 62; Tirmizî, “Radâ”, 11.
[20] Müslim, “Radâ”, 61.
[21] Ebu Dâvud, “Menâsik”, 56; İbn Mâce, “Menâsik”, 84
[22] Beled, 90/17.
[23] Dini Kavramlar Sözlüğü, “Merhamet” kelimesi.
[24] Buharî, “Edeb”, 18; Müslim, “Fedâil”, 64.
[25] Buharî, “Edeb”, 18; Müslim, “Fedâil”, 65; Tirmizî, 1911; Ebû Dâvûd, 5218; Ahmed, II, 241.
[26] Buharî, “Edeb”,19; Müslim, “Tevbe”, 17; İbn Mâce, 4293.
[27] Câmiu’s-Sağîr, hadis no: 2329.