Sîret-i Enbiyâ derslerimizin bu haftaki konusu Hz. Nûh’un (as) tufandan sonraki hayatı idi. Muhammed Emin Yıldırım hocamız, Saffat Sûresi 79. ayeti olan; ““Âlemler içinde Nuh’a selam olsun!” ifadesini bu haftaki dersin serlevhası olarak belirlemişti. Bu serlevhanın altında önce Hz. Nûh’un dualarını, sonra tufanı, gemi yolculuğunu, geminin Cûdi’ye varışını ve sonrasını ve alınması gereken mesajları anlattı. Böylelikle beş derste Hz. Nûh ile alakalı bölüm tamamlanmış oldu. İnşallah iki hafta aradan sonra Hz. Hûd (as) ile derslerimiz devam edecek…
Dersten Cümleler
Sîret-i Enbiyâ derslerimizin 15.sine kavuştuk. Bugün itibari ile Ülü’l-Azm peygamberlerinden biri olan Hz. Nûh’u bitirmiş olacağız.
Kendimizi hak ve hakikat ile meşgul edelim…
“Nuh der ama peygamber demez!” demek doğru mu?
Yanlış ve kötü deyimlerden bazıları:
Dinsizin hakkından imansız gelir.
Paranın dini, imanı yoktur.
Allah özenip bezenip yaratmış!
O, cennete girerse ben girmem!
Allah gelse seni elimden alamaz!
Burası Allah’ın unuttuğu yer!
Dinim, imanım gevredi.
İmalat hatası…
Merhum Cemil Meriç’in dediği gibi: “Kamus Namustur.”
Kur’ân’da doğrudan Hz. Nûh ile alakalı ayetlerin toplamı 108 ayetti.
Hz. Nûh’un (as) Duaları
Yardım Duası (Mü’minûn 23/26)
Kurtulma Duası (Şuarâ 26/117, 118)
Feryat Duası (Kamer 54/10)
Hidayet Duası (Hûd, 11/45)
Pişmanlık Duası (Hûd 11/47)
Helak Duası (Nûh 71/26, 27)
Şükür Duası (Nûh 71/28)
– Yardım Duası (Mü’minûn 23/26)
قَالَ رَبِّ انْصُرْن۪ي بِمَا كَذَّبُونِ
“(Nuh), ‘Rabbim!’ dedi, beni yalanlamalarına karşı bana yardım et!” (Mü’minûn 23/26)
– Kurtulma Duası (Şuarâ 26/117, 118)
قَالَ رَبِّ إِنَّ قَوْمِي كَذَّبُونِ
فَافْتَحْ بَيْنِي وَبَيْنَهُمْ فَتْحًا وَنَجِّنِي وَمَن مَّعِي مِنَ الْمُؤْمِنِين
“Nûh, “Ey Rabbim! Kavmim beni yalanladı, benimle onların arasında sen hüküm ver! Beni ve beraberimdeki inananları kurtar!” dedi.” (Şuarâ 26/117, 118)
– Feryat Duası (Kamer 54/10)
فَدَعَا رَبَّهُٓ اَنّ۪ي مَغْلُوبٌ فَانْتَصِرْ
“Bunun üzerine, Rabbine: ‘Ben mağlup oldum/yenik düştüm, bana yardım et!’ diyerek yalvardı.” (Kamer 54/10)
– Hidayet Duası (Hûd, 11/45)
وَنَادٰى نُوحٌ رَبَّهُ فَقَالَ رَبِّ اِنَّ ابْن۪ي مِنْ اَهْل۪ي وَاِنَّ وَعْدَكَ الْحَقُّ وَاَنْتَ اَحْكَمُ الْحَاكِم۪ينَ
“Nuh Rabbine dua edip dedi ki: Ey Rabbim! Şüphesiz oğlum da ailemdendir. Senin vaadin ise elbette haktır. Sen hâkimler hâkimisin.” (Hûd, 11/45)
Bu duaya karşılık Rabbimiz ne demişti:
“Allah buyurdu ki: Ey Nuh! O asla senin ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı kötü bir iştir. O halde hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme! Ben sana cahillerden olmamanı vasiyet ederim.” (Hûd 11/46)
– Pişmanlık Duası (Hûd 11/47)
قَالَ رَبِّ اِنّ۪ٓي اَعُوذُ بِكَ اَنْ اَسْـَٔلَكَ مَا لَيْسَ ل۪ي بِه۪ عِلْمٌۜ وَاِلَّا تَغْفِرْ ل۪ي وَتَرْحَمْن۪ٓي اَكُنْ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ
“Nûh dedi ki: “Ey Rabbim! Ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve esirgemezsen, ben ziyana uğrayanlardan olurum!” (Hûd 11/47)
– Helak Duası (Nûh 71/26, 27)
وَقَالَ نُوحٌ رَبِّ لَا تَذَرْ عَلَى الْاَرْضِ مِنَ الْكَافِر۪ينَ دَيَّارًا
اِنَّكَ اِنْ تَذَرْهُمْ يُضِلُّوا عِبَادَكَ وَلَا يَلِدُٓوا اِلَّا فَاجِرًا كَفَّارًا
“Nuh: ‘Rabbim!’ dedi, yeryüzünde kâfirlerden hiç kimseyi bırakma! Çünkü sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar; yalnız ahlâksız, nankör (insanlar) doğururlar/yetiştirirler.” (Nûh 71/26, 27)
– Şükür Duası (Nûh 71/28)
رَبِّ اغْفِرْ ل۪ي وَلِوَالِدَيَّ وَلِمَنْ دَخَلَ بَيْتِيَ مُؤْمِنًا وَلِلْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِۜ وَلَا تَزِدِ الظَّالِم۪ينَ اِلَّا تَبَارًا
“Rabbim! Beni, ana-babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla, zalimlerin de ancak helâkini arttır.” (Nûh 71/28)
وَقَالَ ارْكَبُواْ فِيهَا بِسْمِ اللّهِ مَجْرَاهَا وَمُرْسَاهَا إِنَّ رَبِّي لَغَفُورٌ رَّحِيمٌ
“(Nuh), “Binin ona. Onun yüzüp gitmesi de durması da Allah’ın adıyladır. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” dedi.” (Hûd 11/41)
Başta İbn Sa’d’ın Tabakât’ı olmak üzere birçok kaynaktan yolculuğun Recep ayında başladığını Muharrem ayının 10. günü yani Aşûra günü sonlandığını biliyoruz. Yani 6 ay süren bir yolculuk…
“Resûlullah bir grup Yahudiye uğradı, Aşure günü oruç tutuyorlardı. Bu oruç neyin nesidir? dedi. Denildi ki bugün Allah’ın Mûsâ ve İsrailoğullarını boğulmaktan kurtardığı, Firavun’un boğulduğu, geminin Cûdî’ye oturduğu, Allah’a şükretmek için Nûh ile Mûsâ’nın oruç tutukları gündür. Nebi; ben Mûsâ’ya ve bu günün orucuna daha fazla layığım dedi ve ashabına o gün oruç tutmalarını emretti.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, II, 359-360)
“Ey yer, suyunu çek ve ey gök, suyunu kes.” denildi. Su çekildi, iş bitirildi. Gemi Cudi’ye oturdu. “Zalimler topluluğu Allah’ın rahmetinden uzak olsun.” denildi.” (Hûd 11/44)
Kimi müfessirlerimize göre Cûdi bir özel isim değil, bir cins isimdir, yani bütün dağlar için kullanılabilecek bir isimdir. Kimilerine göre, Cûdi o toprağın bereketli olmasından dolayı öylece isimlendirilmiştir.
Meşhur coğrafyacılardan İbn Hurdâzbih (v. 300/912), Kudâme b. Ca’fer (320/932’de yazdı), Mes’ûdî (v. 345/956), el-Makdisî (357/967’de yazdı) ve daha niceleri hem Cizre’deki Cûdi’yi işaret etmişlerdir.
“Dendi ki: “Ey Nuh! Katımızdan selam ile/esenlikle in. Sana ve sana tabi olan topluluklara bereketler olsun. Ama öyle toplumlar da olacak ki, onları dünya nimetlerinden bir süre yararlandıracağız, sonra onlara Bizden can yakıcı bir azap dokunacaktır.” (Hûd 11/48)
Bu ayette iki tane önemli kavram var: Selamet ve Bereket…
Selamet, iman edenlerin, peygamberlerin davetine uyanların ulaşacağı bir hedef, Bereket, bu hedeften sonra elde edecekleri mükâfatın bir karşılığıdır.
Hadis kaynaklarımızda, Hz. Nûh’un iman eden üç oğlundan bahsedilmektedir. Sam, Ham, Yafes… İman etmeyen oğlu Kenan’ın asıl adının da Yam olduğu söylenir.
Bir hadiste “Sâm Araplar’ın, Hâm Habeşler’in, Yâfes de Rumlar’ın atası olarak” geçmektedir.” (Tirmizî, “Tefsîr”, 37/3, 4; “Menâḳıb”, 69; Heysemî, I, 93)
İbn Sa’d’dın Tabakâtı’ndan şöyle geçmektedir: “Sam Arapların, Perslerin ve Rumların babasıdır. Bunların her birisinde hayır vardır. Ham’ın çocukları siyahlar, Berberîler ve Kıbtîlerdir. Yafes ise Türklerin, Sakalibe’nin, Ye’cüc ve Me’cüc’ün babasıdır.” (İbn Sa’d, Tabakât, I/ 27)
“Vaktiyle Nûh bize yakarmıştı; biz de ne güzel karşılık vermiştik!
Nitekim kendisini ve ailesini o büyük felâketten kurtardık.
Ve yalnız onun soyunu kalıcı kıldık.
Sonradan gelen nesiller arasında onun hakkında (iyi bir ün) bıraktık.
Âlemler içinde Nûh’a selâm olsun!
İşte biz Muhsinleri/iyileri böyle ödüllendiririz.
Çünkü o bizim mümin kullarımızdandı.
Sonunda ötekileri sulara gömdük.” (Saffat 37/75- 82)
“Vefatı yaklaştığında Allah’ın peygamberi Nûh aleyhisselâm iki oğlunu çağırdı ve dedi ki: “Size kısaca şu vasiyeti yapıyorum. Size iki şeyi emrediyorum ve iki şeyi de yasaklıyorum: Allah’a ortak koşmayı ve kibirlenmeyi yasaklıyorum. “Lâ İlâhe İllallah” demeyi emrediyorum. Çünkü gökler ve yer ve bu ikisi arasında bulunanlar bir kefeye, “Lâ İlâhe İllallah” bir kefeye konsa, “Lâ İlâhe İllallah” dünya ve göktekilerden daha ağır gelir. Gökler ve yer bir halka olsalar da “Lâ İlâhe İllallah” onların üzerine konsa onları çatlatır ya da kırar. Size “Sübhânallahi ve bi hamdihî” demeyi de emrediyorum. Çünkü bu her şeyin duasıdır. Ve her şey bununla rızıklandırılır.” (Buhârî, Edebü’l-Müfred, 192; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, II/225)
Hz. Nûh’un kabrinin nerede olduğu bilinmemekte, çeşitli yerlerde ona nispet edilen makam ve kabirler bulunmaktadır. Bir rivayete göre kabri Mekke’de Mescid-i Harâm’da, Mültezem ile Makām-ı İbrâhim arasında, diğer rivayetlere göre ise Kerek, Cizre veya Necef’tedir. Cizre’de halen insanların ziyaret ettiği bir türbe vardır.
Dünyadaki Cennet Aile: “Hayırlı Erkek Olmak”
Ebû Hüreyre naklediyor: “Mü’minlerin iman bakımından en kâmil, olgun olanı; ahlâkı güzel olan ve hanımlarına karşı hayırlı davrananınızdır.” (Tirmizi, Ra’dâ, 10)
Hz.Âişe annemizden Efendimiz (sas) şöyle buyurdu: “Sizin en hayırlınız, ehline/ailesine karşı en iyi davrananızdır. Ben âileme en iyi olanınızım.” (Tirmizi, Menakıb, 46)
“Kadınlarınıza karşı hayırlı olmayı birbirinize tavsiye edin.” (Müslim, Radâ 62; Tirmizî, Radâ 11)
“Kadınlarınız konusunda Allah’tan korkun. Çünkü siz onları Allah’tan emanet olarak aldınız.” (Ebû Dâvûd, Menâsik 56; İbn Mâce, Menâsik 84)
“Kadınlara ancak kerîm olanlar ikrâm ederler (değerli olanlar değer verirler); onlara kötülük edenler ise leîm (kötü) kişilerdir.”(İbn Mâce, Edeb 3; Ebû Dâvûd, Edeb 6, Rikak 22, İ’tisâm 3; Müslim, Akdiye 11)