Muhammed Emin Yıldırım hocamız ve Siyer Vakfı yöneticilerimiz Denizli’de bir dizi ziyaret ve programlara katıldı. İlk olarak Denizli Cedid Abalıoğlu İmam Hatip Lisesi’ni ziyaret edip çalışmaları hakkında bilgi aldıktan sonra Muhammed Emin Yıldırım hocamız burada okul öğrencilerine ve katılımcılara hitap etti.
“Ey Peygamber (sas)’in vasiyetleri (gençler)!” diye sözlerine başlayan hocamız, “Bize alim, arif, abid, amil ve akif olmak lazım.” diyerek bir müminde bulunması gereken hasletlere dikkatleri çekti ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Allah bizi nereye, ne için sevketmişse, bizim orada kifayet edecek ilme sahip olmamız lazım. İslam’ı sadece İslam’ın dostlarına değil düşmanlarına da anlatmamız lazım. İslam’dan habersiz ölen her insanın vebali üzerimizdedir. Bunun için yapmamız gereken en önemli şey, İslam’ı ana kaynaklarından öğrenmek olmalı.
İmanın kamil bir şekilde yer bulması için temelde marifet olması lazım. Ey gençler! İslam’ı belli meclislere hapsetmeyin, yaşayarak temsil edin. Bugün Müslümanlar olarak çok konuşuyoruz ama az yaşıyoruz. Hedefe koşmakla varılır, konuşarak değil.
Akif olmak; direnmektir, sabretmektir. Sizi hakk yoldan alıkoymaya çalışan her şeye “lâ” diyebilmektir. Aşk, adama bedel ödetir. Bugün “la” diyebiliyorsan, bu çağın Bilal’isin. Ey Habbab b. Eret (ra), “Nerede ölmek istersin?” diye sorsanız cevabı sizi şaşırtır. “Ezanın okunmadığı bir yere.” Aşık olun, geceniz gündüzünüz İslam olsun. Sizin aşkınızdan herkes istifade etsin” diyerek sözlerini tamamladı.
Daha sonra Denizli Gümüşler Anadolu İmam Hatip Lisesi’ni ziyaret eden hocamız öğrencilere hitap etti.
Gençlere bugünün Mus’ab’ı ya da Esma’sı olabilmek için gerekli donanımın kodlarını vererek sözlerine başlayan Muhammed Emin Yıldırım hocamız konuşmasına şöyle devam etti:
Kifayet miktarı ilim, güçlü bir irade, Kur’anî bir ahlak, büyük bir emel, zorluklara karşı sabrı kuşan ki, çağın Esması, Mus’abı olabilesin.
Hocamız Peygamber’in (sas) davetine icabet eden 16-17’li yaşlardaki Sahabenin motivasyonunu ve vazife bilincine dikkat çekerek konuşmasına devam etti, “Miladi 6. asırda bir avuç genç ortaya çıktı ve dünyanın seyrini değiştirdi. Bu yüzyılda da dünya o gençleri bekliyor. Bizim dinimiz tevhid, ahlak ve adalet üzerine tesis edilmiştir.
Ahlak, hayatın tamamına dini yaymaktır. Müslümanın nostalji ile kaybedecek zamanı yok. Geleceğini inşa etmelidir. Peygamberimizin hatıralarını tarihi bir malumat veya hamasetle değil, “usvetun hasene” nazarı ile okumalıyız. İslam’ı dert edinmek, yaşamak ve yaşatmak için fedakârlık yapmak kadın-erkek işi değildir.
Bu ümmeti Allah hiçbir zaman yiğitsiz bırakmadı. Bundan sonra da bırakmayacak. O halde arkanızdan yiğitliğinizi anlatacak hikayeler bırakarak gidin bu dünyadan. Furkan Doğan gibi… İslam’ı öyle öğrenin ki bir İslâm düşmanının karşısına çıktığınızda Sahabeler gibi şakır şakır anlatın. Uykunuza ve yorganınıza hâkim olun. Uykusunun hâkimi olamayan bir insan şehrinin hâkimi olamaz. Yorganını ve yatağını terk edemeyen bir genç iradenin hakkını veremez.
Eğer siz bedeninizin hakkını verirseniz. Allah diğerlerini sizin avuçlarınıza koyar. İslam’ı sözlerinizle değil ahlakınızla anlatın. Önden giden attılar, arkaya Müslüman bırakarak gitti. Sahabenin hedefi nedir biliyor musunuz? Onların kurtulma gibi, yaşatma gibi bir hedefleri var. Hedefleri büyüktü. Onun için atlarını okyanusa sürüp, ötelere ulaşamamanın ıstırabını haykırmışlar
Sabır, direnmektir. Sen Allah yolunda olduğun sürece imtihanın çok olacak.
Alemler O’na (Sas) Hasret
Muhammed Emin Yıldırım günün sonunda Denizli Üçler Hilal Camii’nde cemaate hitap etti.
Bugün insanlık bir kriz yaşamaktadır. Bu krizin kaynağı insanlığın kendisidir ve Rasûlullah’tan yoksunluktandır. İnsanlığı bu krizden kurtaracak tek bir çözüm vardır. O çözüm Efendimiz’in (sas) bizzat kendisinden. O’na tabi olmaktır.
İnsanlığı bu krizden çıkaracak tek ruh Efendimiz’in (sas) ruhudur.
Alemler O’na (sas) hasrettir.
Hasret çekmek sadece Allah Rasulu’nun (sas) ismi anıldığında ihtiram göstermek değildir. Hasret çeken bir nesil olan sahabe nesli, sevdiğinin yolunda yürümektedir.
Rasûlullah’ı (sas) sevdiğimizi ispat etmenin iki yolu var: O’nun (sas) her kararına kayıtsız ve şartsız ittiba ve teslimiyet.
Teslimiyet; Peygamber (sas) denizi bile gösterse düşünmeden dalmaktır. Teslimiyet; Müslümanca düşünüp Müslümanca yaşamak için söylediği her söze kulak verip almaktır.
Alemler O’na (sas) hasrettir.
Tıpkı Selman-ı Farisi gibi… Bedel üstüne bedel ödersin son Peygamber’e (sas) kavuşmak için. Gün gelecek tüm dünyada Peygamber’in nam-ı celili yer bulacak.
O (sas), örnek bir babadır aynı zamanda. Fatıma’sını görünce ayağa kalkan, o oturmadan oturmayan, avucunun içini öpen bir babadır Rasûlullah. Tüm babalara en güzel örnektir O (sas).
Alemler O’na (sas) hasret, bir gün gelecek Vatikan’da ezan çağlayacak. Nasıl inanmaz bir Müslüman?
Allah bizi nerede yaratmışsa orada sünnet üzere Müslümanca yaşamak, okçular tepesinin hakkını vermektir.
Alemler O’na (sas) hasret, o halde okçular tepesini koru. Günü geldiğinde emaneti yerine teslim et.
Alemler O’na (sas) hasret, okçular tepesini koru, evladına O’nu sevdir.
Alemler O’na (sas) hasret, O’na ermenin yolu O’nun emanetini korumak, sahip çıkmaktır.