Azıkların en hayırlısını, ahiret azığı olarak niteleyen Resûlullah Efendimiz (sas), yemeden içmeden kesilerek bir yol takip edilmesini önermezdi. Hristiyan ve Budist rahiplere özenilmesini onaylamazdı. O, döneminin imkânları ve helal sınırlar çerçevesinde sevdiği her şeyden yemeyi tercih ederdi.
Müşriklerin en çok şaşırdığı şey, yiyen ve içen bir kişinin kendilerine peygamber olarak gönderilmiş olmasıydı. Hz. Peygamber’in (sas) sofrasında yer alan yiyecek çeşitlerini şu şekilde sıralayabiliriz:
Etler
Hz. Peygamber, hem dünya hem de cennet ehlinin en gözde yemeği olarak eti zikretti. O dönemde deve, koyun, keçi, sığır eti bolca tüketilirdi. Araplar arasında en çok tüketilen et, kuşkusuz deve etiydi. Zikri geçen hayvanlara ilave olarak tavşan, tavuk, toy kuşu, balık gibi hayvanların etlerinden de istifade edilirdi. Hz. Peygamber koyunun ön kolunu sever, diğer kısımlarına nazaran onu tercih ederdi. Ön koldan hazırlanmış bir ikramı eline almış ve ısırarak yemişti.
Hayvanların sakatatları da tüketilirdi. Deve ve koyun ciğeri sevilen yiyecekler arasındaydı. Hz. Peygamber bir sefer esnasında kesilen koyunun ciğerini ekmekle tüketmişti. Hz. Peygamber’e sunulan bir beyin onun tarafından beğenilmişti. Hz. Âişe hayvan paçalarının bozulmasını önlemek için toprağın altına gömdüklerini, bir müddet sonra onları çıkararak paça yemeği yaptıklarını anlatırdı.
Balık, bilinir, ancak fazla tüketilmezdi. Sîfülbahr (Habat) Seriyyesi’nde (8/629) karaya vurmuş olan bir balinanın bazı parçaları, tuzlanıp kurutularak Hz. Peygamber’e sunulmuş, o da bundan yemişti.
Etle yapılan yemekler arasında tirit pek sevilir, Hz. Peygamber tarafından yemeklerin sultanı olarak nitelendirilirdi. Hz. Peygamber’in nazarında eşleri arasında Hz. Âişe, yemekler arasında tirit yemeği gibiydi. Tirit, içine ekmek doğranmış et suyundan oluşurdu. Bazen tiritin içine büyük et parçaları da konurdu. Bu şekilde içine et parçaları konularak hazırlanmış bir tirit yemeği, Resûlullah’a ikram edilmişti. Tirit, bazen tereyağıyla da yapılırdı. Zeyd b. Sâbit’in annesi, Medine’ye gelen Resûlullah’a tereyağlı bir tirit sinisi hazırlamıştı.
Etler ateş üstünde kızartılırdı. Hz. Peygamber kızartılmış deve etini severdi. Bazen parçalanmış etler büryan kebabının hazırlanışına benzer biçimde dumanı bitmiş ateşin üzerine konularak pişirilirdi. Kaynatma yanında daha uzun süre dayanması için sirkede bekletilerek hazırlanan etler de bulunurdu. Bu şekilde hazırlanmış bir et yemeği hicret esnasında Resûlullah’a takdim edilmişti. Bulgurla pişirilen et yemeği, Hz. Peygamber’in severek yediği bir çeşitti. Etler, uzun süre dayansın diye tuz, sirke ve baharatlarla terbiye edilirdi. Kendisini kurutulmuş et yiyen bir annenin çocuğu olarak tavsif eden Resûlullah, kurutulmuş et yemeği severdi.
Sebzeler
Hz. Peygamber’in sofrasında sebzeler de bulunurdu. Kabak, pazı, soğan, sarımsak, pırasa, mantar ve şalgam bunlar arasında yer alırdı. Medineli bir terzinin hazırladığı ziyafet etli kabaktan oluşuyordu. Hz. Peygamber yemeğin içindeki kabakları tercih edince ziyafet sahibi, kabakları Hz. Peygamber’in önüne doğru yaklaştırmaya çalışmıştı.
İçinde yağ ve et olmaksızın hazırlanan arpa pazı karışımı bir yemek, Cuma günü namazdan çıkan Medineli Müslümanların severek yediği bir yemek olmuştu. Hz. Peygamber’in yediği son yemeğin tencerede kızartılmış veya pişirilmiş soğan olduğu söylenir. Soğan, sarımsak ve pırasa çiğ olarak da tüketilirdi. Ancak bunlar yendikten sonra cemaate gelinmemesi tercih edilirdi. İnsanlara rahatsızlık verilmemesi istenirdi.
Araplar, hurma, yağ ve lorun karıştırılmasıyla elde edilen hays yemeğini severlerdi. Bu pratik hazırlanan bir yemekti. Hayber seferi dönüşünde Hz. Peygamber’in düğün ziyafeti, hays denilen yemekti.
Ekmekler
Genelde arpa ekmeği tüketilirdi. Buğday pahalı bir tahıldı. Suriye’den Nabatlı tahıl üreticileri veya tüccarları tarafından getirilirdi. Herkes alamazdı. Ebû Hüreyre (ra), Resûlullah’ın sofrasında buğday unundan yapılmış ince yufka ekmek bulunmadığını, Enes (ra) ise onun böyle bir ekmek yediğine şahit olmadığını söylerdi. Buğdaydan yapılan ekmekler yumuşak, arpadan yapılan ekmekler ise sert olurdu.
Çorbalar
Çorba sofraların sevilen bir yemeğiydi. Ceşîşe, hazîre, herîse ve pazılı arpa çorbası çokça tüketilen çorbalardandı. Ceşîşe, öğütülmüş hububata et veya hurma katılarak yapılırdı. Hazîre, suyun içine kepeksiz un konularak hazırlanırdı. Hazîre çorbası ise yağlı veya etli un çorbası olarak bilinirdi. Arpanın içine pazı gibi sebzelerin katıldığı çorba çeşitleri de bulunuyordu. Bazen un kavrulur ve suyla karıştırılarak bulamaç elde edilirdi. Bu şekilde elde edilen çorbaya sevîk denilirdi. Bazen bunun için süt kullanılırdı. İç yağıyla yapıldığı da olurdu.
Şeker ve Tatlılar
Resûlullah zamanında şeker kamışından elde edilen şeker tüketilir, düğünlerde badem ve şeker misafirlerin üzerine saçılırdı. Menşei Sina ve Fırat havzası olan bir ağaç türünün sekrasyonu olan men (kudret helvası), zaman zaman Medine’ye getirilirdi.
Kuru hurmanın sütle yoğrulmasıyla elde edilen tatlı, Hz. Peygamber tarafından çok sevilirdi. Bal kuşkusuz en çok tüketilen tatlıydı. Un, yağ ve balla yapılan fellûzec tatlısı, yabancı kültürlere aitti. İlk olarak Osman (ra) tarafından Medine’ye tanıtılmış, Araplar da bunu çok sevmişlerdi. Bu tatlıya hurma da ilave edilmişti. Bizzat Osman (ra) tarafından hazırlatılan tatlıdan Hz. Peygambere de ikram edilmişti.
Meyveler
Hurma en çok tüketilen meyve çeşidiydi. Kavun, karpuz, ayva, üzüm de yaygındı. Nar, şeftali, dut, incir gibi meyvelerin yendiğine dair rivayetler de bulunmaktadır. Fıstık, badem gibi kuru yemişler de Medine’de bilinirdi. Hz. Peygamber hurmanın tatlılığını acurla giderirdi.
Yumurta ve Süt Ürünleri
Hz. Peygamber, bir seferinde deve kuşu yumurtası yedi. Medine’de tavuklar sokakta gezerdi. Kuşkusuz tavuk yumurtası, tüketilen önemli bir gıdaydı. Medine’de peynir bilinmez, lor (keş, çökelek) tüketilirdi. Hz. Peygamber, Tebük Seferi esnasında bölgede imal edilen mayalanmış bir peynir çeşidinden yemiş ve beğenmişti. Deve, koyun ve keçi sütü en çok içilen süt çeşidiydi ve çiğ olarak tüketilirdi. Sıcak günlerde sağılan süt, daha rahat içilebilmesi için üzerine su ilave edilerek tüketilirdi.
Kaynakça
– Ahmed b. Hanbel (ö. 241/855), Müsnedü Ahmed b. Hanbel (nşr. Abdullah Muhammed el-Dervîş), I-XI, Beyrut 1991.
– Buhârî, Muhammed b. İsmail (ö. 256/870), el-Câmiu’s-Sahîh, I-VIII, 2. Baskı, İstanbul 1992.
– Cevâd Ali, el-Mufassal fî Târîhi’l-Arab Kable’l-İslâm, I-X, Bağdat 1993.
– Demir Akgün, Sevim, Hz. Peygamber Döneminde Yemek Kültürü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007.
– Ebû Dâvûd, Süleyman b. Eş‘as es-Sicistânî (ö. 275/889), Sünenü Ebî Dâvûd, I-V, 2. Baskı, İstanbul 1992.
– İbn Mâce, Ebû Abdullah Muhammed b. Yezîd (ö. 273/887), es-Sünen, I-II, 2. Baskı, İstanbul 1992.
– Müslim, Ebü’l-Hüseyin el-Haccâc el-Kuşeyrî (ö. 261/875), el-Câmiu’s-Sahîh (nşr. Muhammed Fuâd Abdülbâkî), I-III, 2. Baskı, İstanbul 1992.
– Nesâî, Ebû Abdurrahman Ahmed b. Şuayb (ö. 303/915), Kitâbü’s-Süneni’l-Kübrâ, 2. Baskı, İstanbul 1992.
– Tirmizî, Ebû Îsâ (ö. 279/892), el-Câmiu’s-Sahîh, I-V, 2. Baskı, İstanbul 1992.
Prof. Dr. Levent Öztürk
Siyer İlim, Kültür ve Tarih Dergisi Ocak-Mart 2017/1 Sayı
İrtibat ve Detaylı Bilgi İçin: 0212 544 76 96
siyerdergisi.com