Soru:
Muhterem Hocam, her sene Muharrem ayında aşure tatlısı yapar, hanımlar olarak sohbete gelen kardeşlerimize dağıtır, komşularımıza da gönderirdik. Ancak bu sene aramızda bir tartışma yaşandı. Bazı kardeşlerimiz bunun bidat olduğunu ve yapmanın insana sevap değil, günah kazandırttığını söylediler. Bazıları da, Hz. Hüseyin’in şehit edildiği bir günün tatlı ile karşılanmasının uygun olmadığını söylediler. Bizi bu konuda aydınlatır mısınız? Aşure yapmak ve dağıtmak günah mı? Hz. Hüseyin’in hatırasına saygısızlık mı? Cevabınızı merakla bekliyor, şimdiden teşekkür ediyorum.
Cevap:
Muhtereme Kardeşim; adetlerin ibadet olarak görülmesi ne kadar yanlışsa, ibadetleri koruma adı altında adetlerle savaşmakta o kadar yanlıştır. Efendimiz (sas) şirk içerisinde olan Cahiliye toplumunda bile adetlerin hepsini kaldırıp atmamıştır. Akideye ters olan, yapıldığı zaman sosyal yaraların açılmasına sebep olan adetleri ilga etmiş, iptal etmiştir. İçinde bazı hastalıklar varsa, bunları ıslah edip, yaşatmıştır. Sıkıntısı olmayanları ise ibka etmiş, aynen devam ettirmiştir. Bu üç davranışlarına dair onlarca örnek verilebilir.
Bu bilgi ışığında sorunuza dönecek olursak, toplumumuzda öteden beri var olan aşure geleneği, bir ibadet olarak değil, bize ait bir gelenek olarak kabul edilmeli ve yaşatılmalıdır. Şu an uygulamada bazı arızalar varsa, ıslahı mümkün ise neden ıslah etmek yerine ilga etmenin yollarını arayalım ki? İnsanlara bunun bir adet olduğunu, Hz. Nuh (as) ile alakasının olmadığını, zayıfta olsa bazı rivayetlerde Efendimiz’e (sas) nispet edilen hadislerde Muharrem ayındaki alış-verişlerin senenin diğer aylarına bereket olarak yansıyacağı bilgisine binaen, bereketi celp edecek bir güzellik olduğunu söyleyebiliriz.
Hicri takvimin ilk ayı olan ve bir hadiste Şehrullah/Allah’ın ayı diye isimlendirilen Muharrem ayında, komşularla, arkadaşlarla, dostlarla muhabbetleri ziyadeleştirecek vesilelere dönüşecek aşure tatlısına düşman olmanın ne anlamı olabilir ki? Özellikle büyük şehirlerde yaşayan insanların, her geçen gün zayıflattıkları komşuluk hukukunun böyle güzel bir gelenek ile yeniden tamiri için bir imkana dönüştürülemez mi?
Hz. Hüseyin’in hatırasına saygısızlık olarak algılanmasına gelince, böyle bir iddia da doğru değildir. Hz. Hüseyin, Seyyidü’ş-Şüheda olarak, yani şehitlerin efendisi olarak Kerbela toprağında, ölmüş sineleri diriltmek için kanını akıttı. Biz şehitlerin arkasından şeker, tatlı, helva dağıtarak, onların şehadetlerini kutlayan bir gelenekten geliyoruz. Bir şehidin ailesine taziyeye gittiğimizde, bir düğün tebriki yapar gibi, “Mübarek olsun” deriz. Matem, yas bizim inancımızda yoktur. Böyle olunca, aşure tatlısının Hz. Hüseyin’in hatırasına karşı bir mesele olarak algılamak doğru değildir.
Şu zor ve çorak zamanlarda tebliğ, irşat ve davet vazifelerimizde bizlere vesile olabilecek her türlü meşru aracı kullanmak durumundayız. Bidat, bidat, deyip kestirip atanlara sadece Amerika’da, Kanada’da, Avrupa’da tebliğ için bulunan kardeşlerimizin bir tatlı vesilesi ile nasıl yürekleri fethettiklerine bakmalarını öneririm. Ve’s-Selam… Muhammed Emin Yıldırım