Hadis Yılı Projesi kapsamında yapılan Nebevi Ufuk programlarının onuncu programı Avusturya’da gerçekleştirildi.
Avusturya / Vorchdorf ALIF Gençlik Teşkilatı’nın düzenlemiş olduğu programda konuşan Hocamız, “Nebevî Ufuk’ta Hicret ve Çağın Muhacirleri” konusunu anlattı.
Hicretin çok geniş bir kavram olduğunu belirterek konferansına başlayan Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, hicret dediğimiz zaman aklımıza gelmesi gereken kavramlara kısaca değindi.
– Hicret teslimiyettir.
– Hicret samimiyettir.
– Hicret kardeşliktir.
– Hicret zaferdir.
– Hicret medeniyettir.
Muhammed Emin Yıldırım Hocamız Nebevî Ufuk’ta Hicret kavramını açıkladıktan sonra konferansına farklı yönlerinden bakarak 5 temel başlık altında hicret konusunu işledi ve her başlık altında asr-ı saadetten vermiş olduğu örneklerle, çok mühim noktaları nazarlarımıza verdi.
1- Peygamberler ve Hicret
Efendimiz (sas) kutlu mesajlarında, tüm peygamberlerin hicreti yaşadığını bize bildiriyor. Hicret, atamız olan Âdem (as) ile başladı. Âdem (as) ile başlayan o hicret yolculuğu, Efendimiz’e (sas) kadar süregeldi. Eğer biz de hayatlarımızda bir şekilde hicreti yaşıyorsak, Rabbimiz (cc) bize peygamberlerin de yaşadığı bir güzelliği yaşatıyor demektir.
2- Peygamberimiz ve Hicret
Efendimiz (sas) son peygamber olarak hicretin zirve halini yaşamıştır. Efendimiz (sas) hicret yolculuğu boyunca bir beşer olarak alabileceği tüm tedbirleri almış, takdiri ise Allah’a (cc) bırakmıştır. Tedbir ve tevekkülün hakkını verdiği için de Rabbimiz (cc) yardımını eksik etmemiştir.
3- Sahabe ve Hicret
Sahabe (ra) nübüvvetin 5. yılında, Medine hicretinden önce hicreti tattı. Hz. Osman’ın (ra) rehberliğinde 12 erkek, 4 hanım sahabe ile başlayan Habeşistan hicreti, 1 yıl sonra 83 erkek, 18 hanım 101 sahabe ile devam etti. Sahabenin bizi yakinen ilgilendiren asıl hicreti ise Allah Resulünün (sas) vefatından sonra, O’nun (sas) kutlu mesajlarını cihana duyurma adına dünyanın dört bir tarafına yaptıkları hicretleri oldu. Eğer hicret onlarda bir sevdaya dönüşmeseydi, bugün bu kadar geniş bir İslam ailesinden bahsedemezdik.
4- Âlimler ve Hicret
Gerçek âlimler peygamber varisleridir. Gerçek âlim sadece bilgisi çok olan değildir. Gerçek âlim; ilimle beraber haşyeti de çok olandır. Nice büyük âlimimiz de peygamber verasetlerinden dolayı hicreti de kaderleri olarak edinmiştir.
5- Biz ve Hicret
Bu çağın Müslümanları olarak çeşitli şartlar neticesinde hicret bizim de kaderimiz olabilir. Ancak Efendimiz (sas) biz ümmetine hicreti sadece toprak değiştirmekten ibaret görmemekle bir ufuk belirledi. “Mücahit odur ki nefsiyle hakkıyla cihad eder, muhacir odur ki Allah’ın istemediği şeylerden, Allah’ın istediği şeylere hicret eder.” buyuran Hz. Peygamber (sas) hicreti günahlardan, sevaba doğru atılan adım olarak da bizlere emanet etti.
Yeryüzü Allah’ın (cc) mülküdür ve Müminlere mescid kılınmıştır. Dolayısıyla Mümin dünyanın neresine giderse gitsin, mülteci değil ancak muhacirdir.
Muhammed Emin Yıldırım Hocamız konferansının sonuna doğru, Avusturya’daki kardeşlerimizi çağın muhacirleri ettiğini belirterek onlara bazı yükümlülükler emanet etti.
– Gelin öncelikle niyetlerimizde bir tashih yapalım.
Hicret ettiğimiz topraklarda bulunma amacaımız sadece dünyevi menfaatlerimiz olmasın. Kendimizi Allah’ın (cc) davet için gönderdiği bir davetçi olarak görüp, bu çağın Mus’abları, Esmaları kabul ederek bulunduğumuz topraklarda imanı diriltmek için gayret gösterelim.
– Bizden önceki muhacirleri tanıyalım.
Eğer çağın muhacirleri olmak istiyorsak, bizden önceki hicret yolcularını çok iyi öğrenmek zorundayız. Sahabenin, âlimlerimizin hicretlerini okuyup öğreneceğiz ki; bizden önce yaşamış o muhacirlerin hayatları, çağın muhacirleri olan bizim hayatlarımıza ufuk olsun.
– Allah Resûlü (sas) hicretiyle Yesribi Medineleştirdi.
Hz. Peygamber (sas) Yesribe hicret etti ve orayı Medineleştirdi. Yesrib gibi bir yerin Medine olmasının ise basamakları var. Önce yürekler, sonra evler, sonra camiler, sonra toplum Medine olacak ki; nihayetinde o toplumun oluşturduğu devlet Medine olsun. Eğer yüreklerimiz Yesribse Medine bizim için sadece bir hayaldir. Gelin önce yüreklerimizi Medineleştirelim. Sonra televizyon, akıllı telefon, dedikodu, gıybet ile işgal altında olan evlerimizi Medineleştirelim. Evlerimizi Kur’an’ın, kitabın hakim olduğu evlere döndürelim ki nihayetinde yaşadığımız toplum da Medine olsun.
– Herkese ulaşmak için gayret edelim.
Hicret ettiğiniz şu topraklarda, sadece kendi dilinizi konuşan insanlara karşı değil, aynı toprağı paylaştığınız herkese ulaşma adına bir sorumluluğunuz var. Her Avusturyalı sizden davet bekliyor. Bu daveti yapabilmemiz içinse iyi bir donanıma sahip olmamız lazım. Temsilin tebliğden önce olduğunu unutmayalım. Eğer hakkıyla temsil edebilirsek tebliğe dahi gerek kalmayacak.
Dinleyicileri dört elle hicretlerine sarılmaya davet eden Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, “Gelin, kendimizi çağın muhacirleri olarak kabul edelim, çağın muhaciri olmanın sorumluluğunu anlayalım ve gereğini yapma adına gayret edelim.” diyerek sözlerini nihayete erdirdi.