Yaklaşık bir aydır işgal devletinin Lübnan’a karşı başlattığı saldırılar tüm hızı ile sürerken, adı Arap ve İslam olan ülkelerin ölü sessizliği de halen sürüyor. Bir taraftan Hizbullah elindeki imkanların sınırlılığına rağmen destansı bir direniş ortaya koyarak, İsrail işgal devletinin yenilmez ve ulaşılmaz olarak dünya kamuoyuna yansıttığı ordusunun efsanevi gücünün aslında bir yalan balonu olduğunu gösterirken, diğer taraftan İslam ülkelerinin yönetimlerini gasp eden ve ellerine geçirdikleri bu imkanları kayıp etmek istemeyen liderler; Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın anlayışlarını devam ettiriyorlar. Yıllardır süren bu anlayışlarını birinci Körfez savaşı sırasında da devam ettirmiş, sonrada Afganistan ve Irak’ta ki işgale karşıda bu tavırlarında hiçbir değişiklik yapmamışlardı. Aynı liderler bu günlerde de Lübnan krizinden yara almadan nasıl kurtulacaklarının hesaplarını yapıyorlar. Ama bu sefer evdeki hesap çarşıya uymayacak gibi görünüyor. Bunun için şu an bu liderlerin yaptıkları tek şey var; o da ne biliyor musunuz? İsrail’e dua etmek! Evet yanlış duymadınız, bu zalimler; şu an işgal devletinin, Hizbullah direnişini kırması için dua ediyorlar.
Bu iddianın sahibi ben değilim, hafta başında haber merkezlerine Katar Başbakan birinci Yardımcısı Şeyh Hamad b. Casim et-Tani’nin bir açıklaması yansıdı. Et-Tani diyordu ki:
“ Eğer Hizbullah İsrail’e geri adım attırırsa, Arap liderlerinin çoğunu tahtından edecek. Bunun için Arap liderlerin çoğu şimdi, İsrail’in galip olması için dua ediyorlar”
Hizbullah direnişinin elde edeceği netice sadece Lübnan ve Filistin’i etkilemekle kalmayacak, başta Arap ülkeleri olmak üzere, tüm İslam coğrafyalarını derinden etkileyecektir. Bu etkinin boyutunun nerelere kadar varacağını şimdiden kestirmek zor, ama yapılan yorumlar ortaya çıkacak etkinin çok ileri düzeyde olacağının sinyallerini vermektedir.
Fas El-Muhamediye Üniversitesi öğretim üyesi Profesör Muhammed Darif bu konuda şöyle bir yorum yapmıştı: “ Arap liderlerinin, İsrail’in Lübnan ve Filistin halkına karşı yaptığı barbarca saldırıları karşısında ölü sessizliğini devam ettirmesi, buna karşı Hizbullah’ın büyük bir cesaret ile ortaya koyduğu direniş, bir çok liderin bu olay sonrası devrilmesini kolaylaştıracaktır.”
Bundan dolayı da Arap liderlerin bir çoğu İsrail’in başarısı için dua etmektedirler. Böyle bir alçaklık ve vicdansızlığı gerçekten nasıl yapabilirler diye insanın düşünesi geliyor ama, mevki ve makam sevdasının nelere yol açtığını, böyle bir hastalığa duçar olanların nasıl bir ruh hallerine sahip olduklarını en azından tarihteki örneklerinden biliyoruz. Gerçi bu hastalığa yakalanan makam ve mevki hırsı ile yanıp tutuşan liderlerin, sonlarının da nasıl olduklarını biliyoruz. Biz bilmesine biliyoruz da; keşke onlarda bilselerdi!
Keşke yanlarındaki dalkavuklar her şeyi göze alarak onlara bu kaçınılmaz hakikati duyurabilselerdi! Keşke her toplantı öncesi okutmayı adet haline getirdikleri İlahî Kelamın şu buyruğuna kulak verselerdi: “ Sizlerden sadece zulmedenlere isabet etmekle kalmayan ( umuma sirayet edip, hepinizi kuşatacak olan) fitneden sakının.” (8/25)
Bu ayetin açıklamasını yapan müfessirlerimiz derler ki; Eğer bir beldede zülüm işleniyorsa ve oranın sakinleri nasıl olsa bize isabet etmiyor deyip o zulme karşı çıkmıyorlarsa, oradaki tüm insanlar bu zulmün ortaya çıkardığı fitnenin etkisinde kalırlar, belki de o fitne ateşi ile yanıp yok olurlar. ( İbn-i Teymiye, Minhacu Süne, 4/323)
O halde başta elleri altında her türlü imkan ve güçe sahip olanlar olmak üzere tüm insanlık bu Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz zalim topluluğa karşı bir şeyler ortaya koymalı ve dünyayı saran zulüm rüzgarına karşı sesiz kalmamalıdırlar.
Gün mezhebi, meşrebi, siyasi ve iktisadi hesapları yapma günü değildir. Gün nasıl olsa şu an bana dokunmuyor deyip, kısa vade de elde edilecek menfaatlerin envanterlerini tutma günü de değildir.
Gün tevhidin etrafında vahdet etme günüdür. Gün; izzet ve şeref ile düşmanın yanında değil, dostun yanında yer alma günüdür. Gün; yardımlaşma ve infak günüdür. Gün; onlara ait her türlü eşyayı, malı, simgeleri ve sembolleri terk edip, satın almayarak, onları boykot etme günüdür. Gün; o iman kardeşlerimiz için arşın saçaklarına sarılıp, gözyaşları içerisinde ağlayıp, dua dua yakarma günüdür.
Muhammed Emin YILDIRIM