Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, Pusula Derneğinin düzenlemiş olduğu konferans için Bayrampaşa Kültür Merkezindeydi. Yoğun bir katılımın gözlendiği programda Hocamız, “Bir Kur’an Cemaati Olarak Sahabe Nesli” konusunu anlattı.
İnsanın bu dünyada bir yolcu olduğunu ve her yolcuya menzile varabilmesi için 4 şey gerektiğini belirterek sözlerine başlayan Hocamız, yolcunun ihtiyaçlarını şu şekilde sıraladı:
1- Harita / Haritamız Kur’andır.
2- Pusula / Pusulamız Sünnettir.
3- Refik / Refikimiz Sahabedir.
4- Azık / Azığımız sadık dostlardır.
Günümüz Müslümanlarının aziz kitabımız Kur’an’a karşı 3 temel tavrı olduğunu söyleyen Hocamız “Bu 3 tavırdan ikisi menfi biri ise müspet olan sahabe tavrıdır.” diyerek bu tavırları sırasıyla açıkladı.
1- Kur’an’ı konuşturmayanlar
2- Kur’an’ı konuşturanlar
3- Kur’an ile konuşanlar
Sahabe çizgisi olan “Kur’an ile konuşmak” tavrını maddeler halinde sıralayan Hocamız, bu maddeler üzerinden bir Kur’an cemaati olan Sahabe neslinin Kur’an ile olan ilişkisine dair çarpıcı örnekler verdi.
1- Sahabe dediğimiz o güzel nesil Kur’an’ı öğrenmeden önce imanı öğrenen, imanı öğrendikten sonra Kur’an’ı öğrenen bir nesildi.
Eğer biz de sahabe gibi önce imanı öğrenir sonra Kur’an’ı öğrenirsek okuduğumuz her ayet imanımızı, kulluk kalitemizi artıracak. Bizler Kur’an’ın lafzını öğrenmekle yetindiğimiz için Kur’an bizi titretmiyor ve Kur’an’la canlı bir irtibat kuramıyoruz.
Biz meseleyi lafza indirgediğimiz için La ilahe illallah, Allah’tan başka ilah yoktur, diyoruz ama hayatımızda hiçbir şey değişmiyor. Eğer gerçekten deseydik, hiç bir güçten Allah’tan korkar gibi korkmazdık. Eğer gerçekten deseydik, hiçbir şeyden Allah’tan bekler gibi beklemez, Allah’tan ümit eder gibi başka bir yerden ümit etmezdik.
2- Sahabe bilgi öncelikli değil, amel öncelikli bir Kur’an anlayışına sahip oldukları için Kur’an cemaati oldu.
Biz ancak Sahabe gibi, “Allah’ın kitabında ne varsa banadır” nazarıyla bakabilirsek amel edebiliriz.
Bakın Abdullah b. Mes’ud (ra) ne diyor: “Ey Müslüman, Allah’ın kitabında ‘Ey iman edenler!’ sözünü duyduğun zaman yerine çakıl, gönlünü aç ve o ayeti can kulağıyla dinle. Çünkü Allah seninle konuşuyor. Sana ya bir emir verecek, ya seni bir şeyden uzaklaştıracak, ya sana bir mükellefiyet yükleyecek, ya da senin hayrına olacak bir şeyi nazarına verecek.”
Okunan hiçbir ayeti üzerimize almaz olduk. Münafıktan bahseden bir ayeti duyuyoruz ama acaba bahsedilen ben olabilir miyim diye gelmiyor aklımıza. Kur’an ile aramızda olması gereken münasebeti bu sebeple kuramıyoruz.
3- Sahabe, kendilerini yoracak anlayamadıkları, tartışmaya zemin olacak ayetleri bu manada kullanmadılar.
Gelin bugünkü Müslümanlara, Allah’ın kitabındaki onlarca ayeti anlayıp amel edeceğimiz yerde, Allah’ın bize dur dediği yerde durmuyor, bizi ilgilendirmeyen bilgilerin peşinde koşuyoruz ve imanın özünden uzaklaşıyor, Kur’an’ı tartışmaya malzeme olarak kullanıyoruz.
Allah ve Resulü bize ne kadar bilgi verdiyse o kadarıyla yetinmek, Kuran cemaati olan sahabenin takındığı en önemli tavırlardan birisidir ve 21. asırda Kur’an cemaati olmaya aday olan bizlerin de takınması gereken tavır da budur.
4- Sahabe, okudukları ya da işittikleri bir ayeti zihinlerine nakşeder, üzerinde saatlerce tefekkür eder, Rabbimiz bu ayette bize ne demek istiyor diyerek zihin teri dökerdi.
Kur’an, sahibi tarafından aklını kullananlara, tefekkür edenlere ithaf edilmiş bir kitapken biz en son Allah’ın (cc) hangi ayeti üzerinde 5 dakika durduk ve düşündük? Bugün Müslümanların en az yaptığı şey düşünmek oldu.
Sahabe gibi Kur’an cemaati olmak için yeniden fabrika ayarlarımıza dönmemiz gerektiğini belirten Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, o çizginin de Sahabe çizgisi olduğunu belirterek sözlerini nihayete erdirdi.