Öteki Hayat derslerimizin ikincisinde Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, “Bütün Dertlerin Dermanı Ahirete İman” başlığında, iman esaslarından biri olan ahirete iman meselesinin insana neler kazandırttığına değindi. Dünya hayatı ile Ahiret hayatını ayet ve hadisler çerçevesinde değerlendiren Hocamız, Sahabe’nin ahirete iman meselesinde nasıl bir halleri olduğunu bazı örneklerle anlattı ve bizlere çok önemli mesajlar verdi.
Dersten Cümleler
Allah’ın (cc) kelamı olan Kur’an-ı Kerim her yönü ile mucizedir.
Kur’an-ı Kerim’de inanılmaz derecede matematiksel mucizeler vardır.
Hira’da başlayan o kutlu süreç Arafat’ta nihayete erdi. Alak Sûresi’nin ilk 5 ayeti ile başlayan o süreç, Maide Sûresi’nin 3. ayeti ile tamamlandı. Meseleye sûre olarak bakarsak, Fatiha Sûresi ile başladı, Nasr Sûresi ile nihayete erdi.
Kur’an-ı Kerim’de yevm yani gün kelimesi tam 365 defa geçmektedir. Miladi bir sene 365 günden oluşur, Kur’an’da gün kelimesi tam bu kadar kullanır.
Günün çoğulu yani eyyam/günler kelimesi tam 30 defa geçer. Bir ayın 30 gün olduğuna işaret edercesine bir güzel tevafuk ortaya koyar.
Kur’an-ı Kerim, Kıyamet gününü, iki ayrı ifade ile kullanır. Bunlardan bir tanesi; “Yevme izin / yani o gün” diğeri ise “Yevmü’l-Kıyame/Kıyamet günü” bu iki ifade, eşit olarak Kur’an’da tam 70 kez kullanılır.
Bal arısından bahseden süre, Nahl Sûresi, tertipte 16. sûre, erkek balarısının kromozom sayısı 16’dır. Ne güzel bir tevafuk, dişi bal arısının ise tam iki katı yani 32’dir.
Melek ve Şeytan Kur’an’ın içinde eşit bir şekilde 88’er defa geçer.
Ümit ve korku/Rağben ve Reheben eşit bir şekilde 8’er defa geçer.
Sıcak ve soğuk/har ve berd eşit bir şekilde 4’er defa geçer.
Ağaç ve bitki/şecere ve nebat eşit bir şekilde 26’şar defa geçer.
Kur’an-ı Kerim, “Allah katında İsa’nın durumu, Âdem’in durumu gibidir.” der. Bu iki peygamberi birbirleri ile kıyaslayan Kur’an, ikisinin adını eşit sayıda kullanır. Kur’an içerisinde bu iki büyük peygamber 25’şer kez geçer.
Kur’an dünya ve ahiret kelimelerini eşit bir şekilde tam 115 kez kullanır.
Ayet ve Hadislerde Dünya-Ahiret Mukayesesi:
Dünya Darü’l-Cefa, Ahiret Darü’s-Sefa’dır.
Dünya Darü’l-İslam, Ahiret Darü’l-İhsan’dır.
Dünya Darü’l-Harp, Ahiret Darü’l-Ğanime’dir.
Dünya Daru’s-Sabr, Ahiret Darü’s-Selam’dır.
Dünya Darü’l-Metâ, Ahiret Darü’l-Karar’dır.
Dünya Darü’l-Fasikîn, Ahiret Darü’l-Muttakîn’dir.
Dünya Darü’s-Sefer, Ahiret Darü’l-Mukamet’tir.
Dünya Darü’l-İmtihan, Ahiret Darü’l-Mükâfat’tır.
Ahirete iman, bütün dertlerin dermanıdır.
“Her kim dertleri tek bir dert yaparsa Allah-u Teâlâ onun, dünya ve ahiret işlerinden dert ettiği her şeye kâfi gelir. Her kim de dertlerini çoğaltırsa Allah-u Teâlâ onun, dünya vadilerinden hangi vadide helak olduğuna aldırmaz.” (Beyhakî, Şu’abu’l-İman, c. 7, s. 289)
Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi olur.
Derdi ahiret olanın, ahiret kadar himmeti olur.
Ölümlü Hayat’ta yaşıyoruz, menzilimiz Öteki Hayat…
3 Büyük Derdimiz var:
Dünyevileşme
Değersizleşme
Duyarsızlaşma
3 Derde 3 Derman:
Uhrevileşme
Ulvileşme
Umranlaşma
Allah’ın (cc) yardımı, mazlumun kıvamına bağlıdır.
Dünyevileşme derdinin dermanı Uhrevileşmedir; yani ahiret öncelikli yaşamadır.
Değersizleşme derdinin dermanı Ulvileşmedir; yani yüce olanlara gönül vermedir.
Duyarsızlaşma derdinin dermanı Umranlaşmadır; yani imarın yaygınlaştırılması, yani medeniyet inşasının sevda haline getirilmesidir.
“Hadler, kefarettir.”
“Tahhirnî Ya Resulullah!/ Beni arındır/temizle Ey Allah’ın Resulü!”
“Amr’ın eli kesilip kolundan koparıldığında ben yanındaydım. O kopan koluna şöyle bir baktı ve dedi ki: “Beni senden kurtaran ve temizleyen Rabbime hamd olsun.” (İbn Mâce, Hudûd, 20, 24)
“el-Âr hayrün mine’n-nar/Utanmak ateşten daha hayırlıdır.”
“Gerçekten o öyle bir tövbe etti ki, bu tövbe bir ümmet arasında taksim edilseydi onlara yeterdi.” (Müslim, Hudûd, 22)
“O kadın öyle bir tövbe etti ki, o tövbe, bütün Medine vadilerini doldururdu…” (Müslim, Hudûd, 23; Ebû Davud, Hudûd, 24)
“Ey Zalim! Allah, kürsüyü kurup gelmiş geçmiş herkesi huzurunda topladığında, eller ve ayaklar konuşup yaptıklarını anlattıklarında, Allah’ın huzurunda benim halimle, kendi halinin nasıl olduğunu o zaman göreceksin.”
“Rahibe doğru söylemiş, rahibe doğru söylemiş. Zayıfların güçlülerden hakkını alamadığı bir toplumu Allah günahlardan arındırıp nasıl temize çıkarır?” (İbn Mace, Fiten, 20)
Yaşı 20-25 olan bir delikanlı Ümeyr b. Humâm… Babası Humâm b. el-Cemûh annesi, Nevvâr bint Âmir…
Allah Resûlü (sas) onu amcasının oğlu Ubeyde b. el-Hâris ile kardeş yaptı. Her ikisi de Bedir savaşında şehid edildi.
“Genişliği yer ve gök arası kadar olan ve Allah’tan korkup ona karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış olan Cennete hazırlık yapın.”
“Ey Rubeyyi! Oğlun Haris tek bir cennette değil, Firdevs cennetlerindedir. Bir cennette değil, belki onlarca cennette Allah tarafından rızıklandırılmaktadır.”
Bu sözü duyunca anne Rübeyyi: “Artık bana ne gam, ne üzüntü, oğlum her namaz sonrası istediği şehadete ulaştı, artık ben niye üzüleyim ki” diyecektir.
Cerir b. Abdullah başka bir nebevi müjdeye dikkatleri çeker. Diyor ki: “Bir gün biz Efendimiz (sas) ile beraber Medine dışında bir yerlere doğru gidiyorduk. Baktık ki uzaklardan devenin üzerinden bir adam bize doğru geliyor. Efendimiz o adamı bize göstererek dedi ki: “Herhalde bu adam sizinle buluşmak için geliyor, herhalde bu adam sizi arıyor.” Adam bize yaklaştı selam verdi; biz de adamın selamını aldık. Sonra Efendimiz (sas) adama sordu: “Nereden geliyorsun?” Adam dedi ki: “Ailemin, çocuklarımın ve aşiretimin yanından geliyorum!” Nereye gidiyorsun diye sordu: Adam dedi ki: “Resulullah ile buluşmaya gidiyorum.” Efendimiz (sas) “Tam yerine geldin ve şu an ona rastladın” dedi. Adam öyle bir sevindi ki, sevincinden ne yapacağını şaşırdı. Sonra dedi ki: “Ya Resulullah! İman nedir? Bana öğretir misin?” Efendimiz (sas) dedi ki: “İman Allah’tan başka ilah bulunmadığına ve Muhammed’in onun kulu ve Resulü olduğuna şehadet etmendir. Sonra, namaz kılman, zekat vermen, Ramazan orucunu tutman, Beytullah’ı hac etmendir deyip İslam’ın şartlarını saydı.” Adam “hepsini kabul ettim ve ikrar ettim” dedi. Adam daha sözünü bitirmemişti ki, o anda devesinin ayağı bir çukura yada bir tuzağa rast geldi; deve bir anda yere yıkıldı. O anda adamda devenin üstünden başının üzerine sert bir şekilde düştü ve kanlar içerisinde kaldı. Biz hemen indik develerimizden adamın yanına koştuk. Ben Ammar b. Yasir, Huzeyfe b. Yeman, adamı kaldırdık yerden ama adam ölmüştü. Ammar b. Yasir dedi ki: “Ya Resulullah! Adam ölmüş” dedi. Efendimiz (sas) o anda başını bizden başka bir tarafa çevirdi. Biraz oraya baktı, sonra bize döndü ve dedi ki: “Adam günlerdir devesinin sırtında aç bir halde bize kavuşmak için geldi. İman etti; şu an melekler tepsiler üzerinde adama meyveler ikram ediyorlar. Kardeşiniz cennete gitmeden oranın meyvelerini yemeye başladı.” Daha sonra Enam Süresinin 82. ayetini okudu: “İman edenler, bununla birlikte imanlarına haksızlıkla şirk bulaştırmayanlar, işte ancak onlardır korkudan emin olanlar ve doğru yolu bulanlar.” Sonra Efendimiz dedi ki: “Ameli az, ama ecri çok olan kardeşinizi defnedin!” Bizde hemen orada bir mezar kazarak kardeşimizi defnettik.”
Şeddâd b. el-Hâd radıyallahu anh anlatıyor:
Arabîlerden bir adam Rasulullah sallallahu aleyhi veselleme geldi. İman edip ona tâbî oldu. Sonra Rasulullah sallallahu aleyhi veselleme: “Sizinle hicret etmek istiyorum!” dedi. Efendimiz de onu Ashabdan birisine havale ve emanet etti. Daha sonraları bir savaş oldu. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem bu savaşta bir miktar ganimet ele geçirdi ve onu savaşa katılanlar arasında taksim etti. Bir miktar da ona ayırdı ve payını kendisine vermesi için Ashabtan birisine teslim etti. Çünkü o, askerin gerisinden geliyor, yolda düşen ve kalanları gözetiyordu. Orduya yetişince ganimet payını kendisine verdiler.
– Bu nedir? diye sordu. Oradakiler:
– Ganimet payı, Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem senin için ayırdı, dediler. Adam payını eline alarak Rasulullah sallallahu aleyhi veselleme geldi ve:
– Bu nedir, yâ Rasulallah? diye sordu. Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem:
– Senin için ayırdım! Buyurdu. Adam:
– Ben sana böyle dünya malı için iman edip tâbî olmadım. Fakat ben sadece seninle cihad ederken şu boğazıma bir ok atılıp saplansın ve öylece ölüp Cennet’e gideyim diye tâbî oldum! Dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem de:
– Eğer Allah’a karşı (bu niyetinde) sadıksan, O seni tasdik eder, yalancı çıkarmaz, buyurdu.
Biraz sonra, düşmanla tekrar savaşa girildi. Savaştan sonra adam elde taşınarak Rasulullah sallallahu aleyhi veselleme getirildi. Hakikaten tam işaret ettiği yerinden boğazına bir ok saplanmış ve şehîd düşmüştü. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem onu görünce:
– Bu o adam mıdır? Diye sordu:
– Evet, dediler. Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem:
– Allah ile doğru konuştu, Allah’ta onu doğruladı, tasdik etti.”
Sonra onu kendi cübbesiyle kefenledi, ön tarafa koydu, üzerine namaz kıldı. Namaz kılarken dua esnasında şu niyazı işitiliyordu: “Allahım! Bu senin kulundur. Senin yolunda hicret edip, şehid oldu. Ben de bunun şâhidiyim.” (Nesâî)
Aziz Kardeşlerim, bu kadar sözün ardından bir soruya cevap bularak sözlerimi nihayete erdirmek istiyorum.
Ahirete Gerçek Manada İman, Mümine Neler Kazandırtır? Bu soruya doğru cevaplar verebilirsek, hem ahirete imanımızı tecdid etmiş yani yenilemiş oluruz, hemde bu konuda bir tamire girişmezsek neler kaybederiz sorusuna da zihinlerimizde yanıt bulmuş oluruz. Buyurun öyleyse bir cevap bulalım:
Ahirete Gerçek Manada İman, Mümine Neler Kazandırtır?
Tabi bu önemli soruya birçok cevap verilebilir, ama ben özellikle Kur’an cemaati olan Sahabe’nin örnekliliği ile 6 madde de özetlemek istiyorum.
1. Ahirete iman, beşeri fıtratı ile buluşturur ve iç dünyasında bir uyum sağlar.
2. Ahirete iman, hayatı anlamsızlıktan kurtarır ve ölümlü olan bu hayata anlam katar.
3. Ahirete iman, insana yaşama ümidi verir ve hayatın zorluklarını kolaylaştırır.
4. Ahirete iman, insanın dayanma gücünü artırır ve en önemli teselli kaynağı olur.
5. Ahirete iman, kötülükleri önler ve toplumda adalet duygusunu geliştirir.
6. Ahirete iman, dengeli yaşamayı sağlar ve insanı asıl yurduna hazırlar.
Rabbim bizlere de gerçek manada ahirete iman etmeyi kolaylaştırsın. Sahabe’nin imanı gibi bizlere imanlar bahşetsin ve bizleri iman esaslarını adeta iliklerine kadar içselleştiren bahtiyarlardan kılsın.