Siret-i Enbiyâ derslerimizde Mısır’a gönderilen azap ve musibetlere karşı Müslümanların nasıl tavırlar ortaya koymaları gerektiğine dair konuya eriştik. Muhammed Emin Yıldırım hocamız bu hafta “Çıkış Yolu: Kıblegâh Evler” serlevhasının altında tufanın ve tuğyanın arttığı bir dönemde Müslümanların neler yapması gerektiğine dair önemli bir örnek olan Kıblegâh Evlerin anlam, değer ve özelliklerini anlattı. Ramazan öncesi bu son dersimizde evlerimizi Kıblegâh Evler yapmaya dair mühim mesajlarımızı aldık. İnşallah derslerimiz Ramazan sonrası kaldığı yerden devam edecek…
Dersten Cümleler
Hicrî olarak Şaban ayından Ramazan’a adım adım yürüdüğümüz bir zaman dilimindeyiz… Miladî olarak ise bugün 18 Mart… 18 Mart tarihi, bu milletin ve bu memleketin tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır.
Allah (cc) tüm şehitlerimize rahmet eylesin ve bize Çanakkale ruhunu yeniden anlayacak bilinçler ve şuurlar nasip eylesin.
Hz. Mûsâ’nın bereketli hayatındaki yolculuğumuzu devam ettiriyoruz. Ramazan öncesi son dersimiz ve Ramazan sonrası inşallah kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Bu son dersimizde şu an içinde bulunduğumuz hale, duruma, çok benzeyen bir sürece söz gelip dayandı.
Tuğyanın ve tufanın çoğaldığı bir zamanda yaşayan bir avuç Müslüman ne yapacaklardı? “Ne yapsalar Allah’ın rızasını kazanırlardı? Nasıl davransalar doğru işi doğru zamanda yapmış olurlardı?” İşte bütün bunların hepsinin cevabını bu derste görmüş olacağız inşallah…
Heyecana kapılıp gelen korkuya kapılır gider…
Tam 40 yıl sürecek bir süreç başlamıştı…
Olan-biten karşısında Firavun ne yapmıştı?
– Dini kullanarak insanları aldatmak istedi.
– Ulusal güvenlik meselesini gündeme getirerek kavmini kandırmak istedi.
– Sihirle, büyü ile kehanet ile korkutup insanları yanında tutmaya çalışıyordu.
– Para ile mülk ile kandıracakları varsa o yolları kullandı.
– Tehdit ve şantaj ile korkutarak yanında tutabileceklerini o şekilde tuttu.
– Alaya alıp, itibardan düşürerek o insanları toplumda yaşayamayacak boyuta getirdikleri varsa o şekilde onları yanında tutmaya çalıştı.
Mesela, bu dönemde Firavun, Hâmân’a “bana bir kule yap, çıkayım semaya bakayım, Mûsâ’nın Rabbi orada mı” demiş ve koca bir kule yaptırmış, sonra bir ok atıp bir kuşu vurmuş, kanlı okunu getirip, haşa “ben Mûsâ’nın Rabbini vurdum, öldürdüm!” demişti.
قَالَ مُوسٰى رَبَّنَٓا اِنَّكَ اٰتَيْتَ فِرْعَوْنَ وَمَلَاَهُ ز۪ينَةً وَاَمْوَالًا فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۙ رَبَّنَا لِيُضِلُّوا عَنْ سَب۪يلِكَۚ رَبَّنَا اطْمِسْ عَلٰٓى اَمْوَالِهِمْ وَاشْدُدْ عَلٰى قُلُوبِهِمْ فَلَا يُؤْمِنُوا حَتّٰى يَرَوُا الْعَذَابَ الْاَل۪يمَ
“Mûsâ dedi ki: ‘Ey Rabbimiz! Gerçekten sen Firavun ve kavmine dünya hayatında zinet ve nice mallar verdin. Ey Rabbimiz! (Onlara bu nimetleri), insanları senin yolundan saptırsınlar ve elem verici cezayı görünceye kadar iman etmesinler, diye mi (verdin)? Ey Rabbimiz! Onların mallarını yok et, kalplerine sıkıntı ver (ki iman etsinler).” (Yûnus 10/88)
Rabbimiz onların bu duasına nasıl karşılık verdi?
قَالَ قَدْ اُج۪يبَتْ دَعْوَتُكُمَا فَاسْتَق۪يمَا وَلَا تَتَّبِعَٓانِّ سَب۪يلَ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ
“(Allah): ‘İkinizin de duası kabul olunmuştur. O halde siz doğruluğa devam edin ve sakın o bilmezlerin yoluna gitmeyin!’ dedi.” (Yûnus 10/89)
Bu duanın neticesinde Allah artık tuğyanda, yan taşkınlık ve azgınlıkta sınır tanımayan kavme bela üzerine bela gönderdi. Kitab-ı Mukaddes’te bu belalar; “10 Bela veya 10 Felaket” olarak geçer. Nedir bu 10 bela yada felaket?
1. Suların kana dönüşmesi
2. Kurbağa istilası
3. Sivrisinek istilası
4. At sineği istilası
5. Hayvanların ölümü
6. İrinli çıban hastalığı
7. Şiddetli dolu yağması
8. Çekirge istilası
9. Üç gün süren karanlık
10. Doğan ilk çocukların ölümü
(Çıkış 7:14-12:30; Mezmurlar 78:44-51)
Bu 10 belayı ya da 10 felaketi 5 ayrı kategoriye ayırarak açıklayanlarda vardır. Onlara göre bu 5 kategori şöyledir:
1. Su ile alakalı olan belalar: Kan ve Kurbağa
2. Yerle alakalı olan belalar: Sivrisinek ve Atsineği
3. Işık ve aydınlıkla alakalı olan belalar: Salgın ve Çıban
4. Gökyüzü ile alakalı olan belalar: Dolu ve Çekirge
5. Karanlıkla alakalı olan belalar: Üç gün süren karanlık ve bebeklerin ölümü (Fredaman, “The Ten Plagues”, s. 333, 334)
Kur’ân-ı Kerim, Mısırlılara gönderilen bu belalara iki yerde değinir, bir yerde de açıklar. Neresi bu 2 yer? İsrâ Sûresi 101. ayet ve Neml Sûresi 12. ayet… Bu iki ayette Rabbimiz Hz. Mûsâ’ya 9 ayet yani mucize verdiği söyleniyor:
وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسٰى تِسْعَ اٰيَاتٍ بَيِّنَاتٍ فَسْـَٔلْ بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ اِذْ جَٓاءَهُمْ فَقَالَ لَهُ فِرْعَوْنُ اِنّ۪ي لَاَظُنُّكَ يَا مُوسٰى مَسْحُورًا
“Andolsun ki, Musa’ya dokuz tane apaçık mucize verdik. İsrailoğullarına sor, Musa onlara geldiğinde, Firavun kendisine: “Ey Musa! Ben seni büyülenmiş sanıyorum” demişti.” (İsrâ 17/101)
Neml sûresinde de benzer bir ifade var. Orada da denilir ki:
وَاَدْخِلْ يَدَكَ ف۪ي جَيْبِكَ تَخْرُجْ بَيْضَٓاءَ مِنْ غَيْرِ سُٓوءٍ ف۪ي تِسْعِ اٰيَاتٍ اِلٰى فِرْعَوْنَ وَقَوْمِه۪ۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِق۪ينَ
“Elini koynuna sok; Firavun’a ve onun kavmine gönderilen dokuz mucizeden biri olarak, kusursuz bembeyaz olarak çıksın. Çünkü onlar fasık bir kavimdir.” (Neml 27/12)
Bu iki ayette geçen 9 ifadesinden yola çıkarak bazı âlimlerimiz tespitlerde bulunmuşlardır. Mesela İbn Abbas, bu 9 mucizenin şunlar olduğunu söyler:
1. Asâ Mucizesi
2. Yed-i Beydâ Mucizesi
3. Çekirge Mucizesi
4. Ekin Böceği Mucizesi
5. Kurbağa Mucizesi
6. Kan Mucizesi
7. 12 Pınar Mucizesi
8. Denizin İkiye Yarılma Mucizesi
9. Sînâ Dağı’nın İsrâiloğullarını Korkutma Mucizesi
Mahiyet itibari ile birbirine yakın olan 9 mucize:
1. Asâ Mucizesi
2. Yed-i Beydâ Mucizesi
3. 12 Pınar Mucizesi
4. Taştan su fışkırması
5. Denizin İkiye Yarılma Mucizesi
6. Firavun ve askerlerinin boğulma Mucizesi
7. Sînâ Dağı İsrâiloğullarını Korkutma Mucizesi
8. İnek Mucizesi
9. Men ve Selvâ Mucizesi
Mısır hayatındaki 9 mucize:
1. Asâ Mucizesi
2. Yed-i Beydâ Mucizesi
3. Kuraklık yılları
4. Ürünlerin azaltılması
5. Tufan
6. Çekirge
7. Haşarat
8. Kurbağa
9. Kan
Kur’ân-ı Kerim’de bu belalardan 7 tanesi açıkça zikir edilir. Araf Sûresi 130. ayette iki tanesi geçmişti:
وَلَقَدْ اَخَذْنَٓا اٰلَ فِرْعَوْنَ بِالسِّن۪ينَ وَنَقْصٍ مِنَ الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ
“Andolsun biz, Firavun ailesini, öğüt alsınlar diye yıllarca süren kıtlık ve ürün eksikliği ile cezalandırdık.” (A’râf 7/130)
فَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الطُّوفَانَ وَالْجَرَادَ وَالْقُمَّلَ وَالضَّفَادِعَ وَالدَّمَ اٰيَاتٍ مُفَصَّلَاتٍ فَاسْتَكْبَرُوا وَكَانُوا قَوْمًا مُجْرِم۪ينَ
“Biz de, her biri ayrı ayrı birer mucize olmak üzere başlarına tufan, çekirge, ürün güvesi (haşarat), kurbağalar ve kan gönderdik. (Hiçbirinden ders almadılar.) Büyüklük tasladılar ve suçlu bir kavim oldular.” (A’râf 7/133)
Bu belalar sağanak sağanak Mısır’ın üzerine yağınca ne yaptılar Mısırlılar? A’raf 132. ayette demişlerdi ki: “Sen bize ne mucize getirirsen getir, biz sana asla inanacak değiliz.”
Ancak azaplar artınca böyle olmadı, ne olduğunu 134. ayetten okuyoruz:
وَلَمَّا وَقَعَ عَلَيْهِمُ الرِّجْزُ قَالُوا يَا مُوسَى ادْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِنْدَكَۚ لَئِنْ كَشَفْتَ عَنَّا الرِّجْزَ لَنُؤْمِنَنَّ لَكَ وَلَنُرْسِلَنَّ مَعَكَ بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَۚ
“Üzerlerine azap çökünce, “Ey Mûsâ! Rabbinin sana verdiği söz uyarınca bizim için dua et. Eğer azabı üzerimizden kaldırırsan, mutlaka sana inanacağız ve İsrâiloğulları’nı seninle birlikte elbette göndereceğiz” dediler.” (A’râf 7/134)
Azap üstlerinden kalkınca nasıl bir tavır takındıklarını 135. ayetten okuyoruz:
فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ الرِّجْزَ اِلٰٓى اَجَلٍ هُمْ بَالِغُوهُ اِذَا هُمْ يَنْكُثُونَ
“Ulaşacakları bir müddete kadar onlardan azabı kaldırdığımızda hemen sözlerinden dönerlerdi.” (A’râf 7/135)
İşin nihayetinde ne oldu:
فَانْتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَاَغْرَقْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ بِاَنَّهُمْ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَكَانُوا عَنْهَا غَافِل۪ينَ
“Biz de âyetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil kalmaları sebebiyle kendilerinden intikam aldık ve onları denizde boğduk.” (A’râf 7/136)
Allah (cc) ile oyun olur mu? Allah (cc) zalimi ihmal etmez, imhal eder; bakın Firavun’a ve avenesine 40 yıl mühlet verdi, sonuç; denizin ortasında hepsini boğdu ve bir ibret nişanesi olarak cesedini bugünlere kadar getirdi.
Allah (cc) o zorlu süreçlerde o günün mü’minlerine bir çıkış yolu gösterdi. Biz o çıkış yolunu Yûnus Sûresi’nin 87. ayetinden okuyoruz.
Mesajı iyice anlayalım diye 83. ayetten bir okuyalım:
فَمَٓا اٰمَنَ لِمُوسٰٓى اِلَّا ذُرِّيَّةٌ مِنْ قَوْمِه۪ عَلٰى خَوْفٍ مِنْ فِرْعَوْنَ وَمَلَا۬ئِهِمْ اَنْ يَفْتِنَهُمْۜ وَاِنَّ فِرْعَوْنَ لَعَالٍ فِي الْاَرْضِۚ وَاِنَّهُ لَمِنَ الْمُسْرِف۪ينَ
“Firavun ve kavminin kendilerine işkence etmesinden korkuya düştükleri için kavminden bir gurup gençten başka kimse Mûsâ’ya iman etmedi. Çünkü Firavun yeryüzünde ululuk taslayan ve haddi aşanlardan idi.” (Yûnus 10/83)
Mevlâ bizim gençlerimizi de risalet davasının yiğitlerinden kılsın…
Hz. Mûsâ kendisine inanan o gençlere, o mü’minlere ne dedi?
وَقَالَ مُوسٰى يَا قَوْمِ اِنْ كُنْتُمْ اٰمَنْتُمْ بِاللّٰهِ فَعَلَيْهِ تَوَكَّلُٓوا اِنْ كُنْتُمْ مُسْلِم۪ينَ
“Mûsâ, “Ey kavmim! Eğer siz gerçekten Allah’a iman etmişseniz, eğer O’na teslim olmuş kimseler iseniz, artık sadece O’na tevekkül edin” dedi.” (Yûnus 10/84)
Hz. Mûsâ 3 şey söyledi:
1. İmanınızı takviye edin ve koruyun.
2. Teslimiyetinizi sözde değil özde ortaya koyun.
3. Tevekkül sorumluluğunuzu asla ihmal etmeyin.
Peki bu sözleri duyan o zorlu zamanların mü’minleri ne dediler?
فَقَالُوا عَلَى اللّٰهِ تَوَكَّلْنَاۚ رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَۙ
“Onlar da şöyle dediler: “Biz yalnız Allah’a tevekkül ettik. Ey Rabbimiz, bizi zalimler topluluğu için fitne vesilesi kılma!” (Yûnus 10/85)
“lâ tec’alnâ fitneten lilkavmi-zzâlimîn” ifadesini nasıl anlayacağız?
1. Bizi zalimler topluluğunun baskı ve şiddetine maruz bırakma!
2. Bizi o zalimler için imtihan aracı kılma!
3. Bizi o zalim kavmin fitnesine düşürme!
4. Bizi o zalim topluluğun elinde rezil-rüsvay etme!
5. Bizi yanlışlar içindeki o zalim topluluğa ezdirme!
6. Bizi zalimlerin elinde oyuncak etme!
O mü’minler dualarına devam ediyorlar:
وَنَجِّنَا بِرَحْمَتِكَ مِنَ الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ
“Bizi rahmetinle o kâfirler topluluğundan kurtar.” (Yûnus 10/86)
Geldik zirve ayete, yani 87. ayete…
وَاَوْحَيْنَٓا اِلٰى مُوسٰى وَاَخ۪يهِ اَنْ تَبَوَّاٰ لِقَوْمِكُمَا بِمِصْرَ بُيُوتًا وَاجْعَلُوا بُيُوتَكُمْ قِبْلَةً وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَۜ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ
“Mûsâ’ya ve kardeşine, “Kavminiz için Mısır’da evler hazırlayın ve evlerinizi kıblegâh mekânlar olarak edinin. Namazı dosdoğru kılın ve mü’minleri müjdeleyin” diye vahyettik.” (Yûnus 10/87)
Çıkış yolu neymiş? Kıblegâh evlermiş…
Bu, müfessirlerimizin ilgisini çekmiş bundan dolayı Kıblegâh Evlere başka başka manalar vermişlerdir. Onlardan bazılarını burada aktaralım.
– Evlerinizi namaz kılınacak yerler olarak yapın.
– Evlerinizi birbirine bakacak şekilde karşılıklı yapın.
– Evlerinizi kıbleniz olan Beytü’l-Makdis’e doğru yapın.
– Evlerinizi asıl kıbleniz olan Kâbe’ye doğru yapın.
– Evlerinizi kendinize bir sığınak ve bir karargâh olarak yapın.
Namazın altısı dışından altısı içinden olmak üzere 12 şartı, farzı vardır. Nelerdir bunlar?
Dışındaki Şartlar
1. Hadesten Tahâret
2. Necâsetten Tahâret
3. Setr-i Avret
4. İstikbâl-i Kıble
5. Vakit
6. Niyet
İçindeki Şartlar
1. Tekbir (İftitah tekbiri)
2. Kıyam
3. Kıraat
4. Rükû
5. Secde
6. Kâde-i âhıre [son oturuş]
Kıblegâh Evlerde bu altı şart ne anlama gelir:
Hadesten Tahâret
Bedenlerin nezafeti ve nezaketi her daim korunur.
Necâsetten Tahâret
Midelerin ve mekânların helalliği ve hassasiyeti her daim korunur.
Setr-i Avret
Tüm organların ve bedenlerin tesettürü ve mahremiyeti her daim korunur.
İstikbâl-i Kıble
Aklın, zihnin, kalbin ve bedenin şuuru ve bilinci her daim korunur.
Vakit
En büyük sermaye olan zaman, iradenin hakkı verilerek ve makul hedeflerle her daim korunur.
Niyet
En küçük bir gaflete dalmadan hayır yollarında istikamet ve istikrar her daim korunur.
Evlerimizi Kıblegah Evlere dönüştürmek istiyorsak bunları korumak zorunayız:
– Nezafet ve Nezaket
– Helallik ve Hassasiyet
– Tesettür ve Mahremiyet
– Şuur ve Bilinç
– İradenin hakkını vermek ve Makul hedefler
– İstikamet ve İstikrar
Yapılması gerekenler:
1. Ramazan’ın iyi karşılayalım ve elimizden geldiğince güzelce ihya etmeye gayret edelim.
2. Ramazan Ribatına dahil olabilirsiniz.
3. İki Hatim okumaya hassaten dikkat edelim.
4. Kulluk Medresesi’ndeki 6 İman Esası dersini dinlemeye çalışalım.
5. Teravih Namazlarına ve Ramazan Sohbetlerine katılmaya gayret edelim.
6. Hanımların Mukabele okumaları ve Sahabe Sohbetlerine katılmaya gayret edelim.
7. Çocuklarımıza bir Ramazan hediyesi…
Mevla selametle Ramazan’a erişmeyi ve hakkıyla ihya etmeyi hepimize nasip eylesin…