Efendimiz’in (s.a.v.) Miladi 610 yılında ve 40 yaşında iken risalet ile tanıştığını hepimiz biliyoruz. Peki, neden Allah, seçmiş olduğu elçisini risalet vazifesi ile âleme göndermek için 40 yıl beklemiştir? Neden 25, 30 yada 35 değil de, ille de 40 yaşını seçmiştir? 40 yaşın seçilme sebebinin hikmetleri nelerdir? Bu sorulara doğru cevaplar bulmak bize birçok açıdan değişik ufuklar açacaktır. Âcizane biz Allah’ın (c.c.) özellikle 40 yaşını seçmesinin şu 3 temel süreçten kaynaklandığını düşünüyoruz.
1- Hazırlık Süreci: Allah, risalet ve nübüvvet gibi ağır bir yükün altına girecek olan Resulü’nü daha iyi yetiştirmek ve bu ağır göreve daha iyi hazırlamak istemişti. Efendimiz (s.a.v.) bu gerçeği şöyle özlü bir cümle ile özetliyordu: “Ed’debeni Rabbi, fe ahsene tedibi; Beni Rabbim terbiye etti ve beni en güzel şekilde yetiştirdi.”
Allah Resulü’nün nübüvvet öncesi 40 yıllık hayatını az-çok bilen bu hazırlık sürecinin nasıl başlayıp, nasıl devam ettiğini çok iyi fark edeceklerdir. O (s.a.v.) hayatın içerisinde ve hayatın tüm alanlarında müthiş bir terbiye süreci ile eğitilmiş ve bu önemli vazifeye hazırlanmıştır.
2- Olgunluk Süreci: 40 yaş olgunluğun zirvesidir; Allah (c.c.) böyle bir zirveyi elde etmesi için elçisini bekletmiştir. Alimlerimiz insanın yaşlara göre gelişim sürecini üç önemli devreye ayırırlar. Bu süreçler fiziksel buluğdan başlar, akli buluğa doğru devam eder. Biz akli buluğa rüşt diyoruz. Fiziksel buluğ cinsiyet yani kız-erkek, iklim ve coğrafi farklılıklara göre başlangıç itibari ile değişiklikler arz edebilir. Mesela; bazı bölgelerde 7 yaşında buluğ gerçekleşebildiği gibi, bazı bölgelerde bu 15 yaşına kadar çıkabilir. Bunun için âlimlerimiz bu işin başlangıcını değil, bitişini dikkate alarak insanın gelişim seyrini şöyle 3 devreye ayırmışlardır.
—Bedeni Olgunluk: 23 yaşında
—Akli Olgunluk: 33 yaşında – ki bu yaş cennet yaşıdır-
—Ruhi Olgunluk: 40 yaşında
Ruhi olgunluk yaşının 40 olduğuna dair Kur’an’dan da çok açık bir delil bulabiliyoruz. Ahkaf Sûresi’nin 15. ayetinde Rabbimiz buyurur ki: “Biz insana ana ve babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu bir çok zahmetle taşıdı ve yine bir çok zahmetle doğurdu. Onun taşınması ve sütten kesilmesi tam 30 ay sürer. Nihayet insan “hatta iza beleğe eşedde hû ve beleğe erbaîne senete” güçlü çağına erişip, kırk yaşına varınca der ki: Rabbim! Bana, ana ve babama verdiğin nimetlere şükretmeme ve razı olacağın yararlı işleri yapmama imkân ver. Benim içinde, benden sonra gelecek olan zürriyetim içinde iyiliği devam ettir. Gerçek şu ki ben pişmanlık içerisinde sana döndüm ve elbette ben sana teslim olanlardan oldum.”
Ayette geçen “40 yaşına varınca” ifadesi; insanın bedeni, akli ve en sonunda ruhi olgunluğu etmesi anlamındadır. Bu ifade ile biz 40 yaşının ruhi olgunluk, yani insanın artık bir çok noktada kemale ermiş olmasının göstergesi olduğunu anlıyoruz. İşte böyle olduğu içinde Rabbimiz elçisini bu yaşa kadar beklettiğini tahmin edebiliyoruz.
3- Tanınma Süreci: Allah elçisini yarın insanların huzuruna büyük bir iddia ile çıkartacağı için Resulü’nün hayatını, ahlakını, davranış şekillerini yani her şeyini insanlar çok iyi görsünler diye 40 yaşına kadar bekletmiş, 40 yıl tanısınlar; sonra O’nun (s.a.v.) sözünü dinlesinler diye böyle bir zamanı seçmiştir. 40 yıl, 63 yıl yaşayan bir insanın hayatı için çok uzun bir süreçtir. Düşünebiliyor musunuz; hayatının üçte ikisini kavmi içerisinde yaşayacak, bir gün olsun peygamberlik gibi bir iddia da bulunmayacaktır. Bu 40 yıllık hayatı boyunca ticaret yapacak; alacak, satacak, komşuluk yapacak, hısım akrabalık bağları kuracak ve bu bağların hepsini muhafaza edecek, kavminin her işinde, her sorununda, her probleminde kendinden beklenen duruşu ortaya koyacaktır. O günün Mekke’sinde herkes, ama istisnasız herkes ondan razı olacak, bir tek insan onun varlığından ve onunla tanışmasından dolayı pişman olmayacaktır. Ve bir gün kavminin hep böyle hususiyetlerle tanıdığı Abdullah’ın yetimi kalkıp kendinin seçilmiş bir elçi olduğunu söyleyecektir. Söylediği zaman da yalanlan(a)mayacak, karşı konulmasına rağmen asla ahlaki bir zafiyet içerisinde olduğu dile getirilemeyecektir. Eğer kavmi bu boyutta O’nu tanımasalardı, O’nun (s.a.v.) karşısında bu kadar zorlana bilir miydi?
Demek ki her işinde birçok hikmetler bulunan Rabbimizin, elçisini 40 yaşında gönderirken işte böyle hikmetleri gözetmiştir. Kim bilir daha O’nun işlerinde ne hikmetler saklıdır. Ne diyelim; Rabbim o hikmetlere erişme yollarını bizlere açsın. (amin)