El-Adl ve El- Mûksit ism-i şerifleri Kur’an içerisinde isim formatı ile geçmeyen, ama bazı ayetlerde farklı kalıplarla Allah’a izafe edilen ve Efendimiz’in lisanı ile de çeşitli dualarda Allah’ın esması arasında kullanılan önemli isimlerdendir.
Bu iki güzel ismin ne anlama geldiği konusunda oldukça zengin yorumlar yapılmıştır. Özellikle el-Adl ismi için alimlerimiz çok çeşitli tanımlamalarda bulunmuşlardır. Bunlardan 4 tanesini sizlerle paylaşmak istiyoruz:
1- Hükmünde mutlak itidali/dengeyi sağlayan, hiçbir eğriliğe ve sapmaya imkan tanımayan.
2- Her şeye hak ettiği kadar hakkını veren, hiçbir hakkı ihmal etmeyen.
3- Her şeyi yerli yerine koyan.
4- Var ettiği her şeyi eksiksiz yaratan ve yarattığı her şeye bir yön ve istikamet tayin eden.
El-Mûksit ismine gelince, bu önemli isimde adalet ekseninde bir anlam ihtiva etse de; adalet üstü adalet diyebileceğimiz anlam taşımaktadır. İmam Kuşeyri bu isme biraz daha farklı bir anlam yükleyerek der ki: “Mazluma acıyıp, zalimin elinden kurtararak hem zalime, hem mazluma adalet edendir.”
Bu tanımlar ışığında el-Adl ve el-Mûksit isimlerinin Allah için ne anlama geldiği konusunda en kısa ve en genel ifade ile şunları söyleyebiliriz: “el-Adl: Adaletin kaynağı olan ve varlık alemi içerisinde mutlak adaleti, itidali ve dengeyi sağlayan. El-Mûksit ise: Mutlak adaletin sahibi olan, varlığı en hassas adalet terazisi ile ayakta tutan.”
En kısa ifadeler ile bu anlamlara gelen Allah’ın bu güzel iki ismi, vahyin ilk muhatabı olan Allah Resulün’de insanı hayran bırakacak kadar bir itidalin gelişmesine sebep olmuştu. Efendimiz (a.s.) gerek bu iki ismin gölgesinde, gerekse Kur’an’ın açık bazı beyanlarından aldığı mesaj ile hayatının her karesinden müthiş bir itidal ile yaşamış, vasat bir ümmetin rehberi olarak hiçbir zaman ve mekanda ifrat ve tefride kapı açmadan denge denge diyerek bir hayat düzlemi geliştirmiş ve bizlere de önemli bir miras bırakmıştır. O (s.a.v.) en zorlu anlarda dahi bu ahlaki meziyetini muhafaza ederek itidalin ne kadar önemli olduğunu ümmetine öğretmiş, ve bir müminin asla ne kadar zorlu bir durum ile karşılaşırsa karşılaşsın ifrata ve tefride kapı açmaması gerektiğini bizzat hayatı ile göstererek, mutedil bir din olan İslam’ın, mutedil mensupları olmaları için bir ömür gayret göstermiştir.
Efendimiz bu iki yüce ismin gölgesinde neye hükmetmişse en adil olanını tercih etmiş, her şeye kesinlikle hak ettiği kadar değer vermiş, hiçbir şeyi yerinden etmeyerek avuçları arasında ne varsa hepsini yerli yerince istihdam etmiş, zalimde olsa, mazlumda olsa kardeşine yardımcı ol diyerek adaletin ve itidalin toplum içerisinde dirilmesine imkan sağlamıştır.
Allah Resulü’nün hayatının her karesinde itidalin ne kadar hakim olduğunu geçen yazımızda örneklerle ifade etmeye çalışmıştık. O’nun (s.a.v.) itidalinin boyutunu anlayabilmek için; Kur’an’ın zorluğuna açıkça değindiği aynı nikah altında birden fazla evlilik yapan insanların nasıl adaleti ve itidali zorlayabileceği uyarısına bakmamız yeterlidir. Kur’an, böyle bir sahada istenilen düzeyde bir adaletin ne kadar zor olduğunu açıkça dile getirmiştir. Ama biz biliyoruz ki, Efendimiz (a.s.) bir anda 9 hanımı nikahı altında tutmuştur. Bazı ufak-tefek olaylar olmuşsa da, hiçbir validemiz, Efendimiz’i –haşa- adaletsizlikle itham etmemiş, itidali elden bıraktığını söylememiştir. Çünkü Efendimiz el- Adl ve el- Mûksid isimlerini öyle bir içselleştirmişti ki, hayatının her karesinde bu iki ismin gölgesinde yaşamıştı.
O (s.a.v.) böyle yaşadığı gibi, bize de böyle yaşamayı tavsiye etmiş, hatta bazen bizleri uyarmıştır. Müslim’de geçen bir hadiste şöyle demektedir: “Söz ve davranışlarında ileri gidip haddi aşanlar, yani itidal çizgisine riayet etmeyenler helak oldular.”
O halde helak olmamanın yolu her yerde ve her işte dengeli olmak, yani el-Adl ve el-Mûksit isimlerinin gölgesinde yaşamaktır. Böyle bir yaşam çizgisi bizi hayatın her alanında olması gereken bir dengeye kavuşturacaktır. Hem de öyle bir denge ki; kullukta denge, infakta denge, sevgide denge, nefrette denge, işte denge, aşta denge, yolda denge ve yolculukta denge… Yani dünyada denge, ahirette denge…
Ne diyelim, Rabbim bu yüce isimlerinin gölgesinde, en mutedil beşer olan, beşerin sultanı Efendimiz’den hayatlarımıza denge izlerini taşımaya bizleri muvaffak kılsın. Çivisi çıkmış bu karanlık çağın, dengesiz insanlarından değil; bizleri, ayakları yere itidal ile basan çağın mutedil insanlarından eylesin. (Amin)
Muhammed Emin YILDIRIM