İnsan için bu hayatta en temel amaç şudur: Allah’ın ona verdiği şeylerde ahiret yurdunu araması. Dünyadaki nasibini de unutmaması. Allah’ın ona ihsan ettiği gibi onun da ihsanda bulunması. Yeryüzünde bozgunculuk aramaması.
İnsanca varoluş inanarak, düşünerek, aklederek, bilerek ve sorumluluk alarak başlar. İnsanca varoluşun temeli tevhiddir, birliktir ve hemen bunun mütemmim cüzi olan eşitliktir. Eşitlik bizatihi insanlar sırf insan olmaları hasebiyle doğar.
İnsanların Hz. Âdem’den, onun da topraktan geliyor olması hasebiyle her biri bir tarağın dişleri gibi birbirine eş ve eşittir. Eşitliğin özü insanların Allah ve hukuk önünde eşitliğidir. Diğer bir deyişle hak eşitliğidir. Özgür iradelerle ortaya konan tutum ve davranışlar, herkesin kendi durumunu belirler. Başlangıç noktası doğal olarak eşitliktir. İnsanın imtihanının başlama noktası da burasıdır. Kişi eşit olduğu o noktada, eylemiyle sorumluluk alır. İnsanlar arasındaki farkı, tâkatin diğer bir kelimeyle gücün neye yetebildiği kaydıyla, kişinin niyet, irade ve eylemi belirler. Üstünlükler oluşacaksa bu ölçütler içinde oluşur.
İnsanlığın kendi hayatiyeti ve devamlılığı için her zaman, her koşulda birlik içinde olunmalıdır. Bu noktada birlik için eşitlik şarttır. İnsanların eşitliği birliği besler, tahkim eder ve kuvvetlendirir. “Birlik için eşitlik” tek çaredir, tek kurtuluş yoludur. Yol, “birlik eşitlik” yoludur.
Birliği en büyük hakikat yapan insanlar ve toplumlar, genişleyerek ve derinleşerek insanlık mefkûresini gayelerine ulaştıracaktır. Unutmayalım ki birliğe eren hareket etrafa sirayet ettikçe büyüyecek ve güçlenecektir. İnsanda birliği sağlayan hareket, toplumda da birliği sağlayacak ve insanlığın önünü açacaktır. Bu birlikçi temelleniş, yayılış ve yüceliş hakikat medeniyetini yeniden diriltecektir.
İnsan bir ve bütündür. İnsan bölünmez ve bütünlüklü şahsiyetiyle, fizikî ve manevi varlığıyla, maddesi ve ruhuyla birdir, biriciktir, güzeldir ve mübarektir. Fıtratın çağrısına uyup doğasında taşıdığı temel hasletleri koruduğu sürece insan hem kendini gerçekleştirecek hem büyük ikramlara nail olacaktır.
Makul ve kuşatıcı bir toplumsal hareket için düşünce ile inancı birleştirip bütünleştirmek, aklı ve düşünceyi öne alarak harekete geçmek ve birliği “birliktelik” üzerinden gerçekleştirmek önemli bir adımdır. Birliği temin edecek yeni bir zihin inşası noktasında düşünceyle beslenen, tahkim edilen, derinleştirilen ve bereketlendirilen sahih ve güçlü inanç önemli yer tutacaktır. “Akl-ı selimin, kalb-i selimle buluşması ve kalbin akletmesi” insandaki büyük, güçlü ve derin enerjiyi ortaya çıkaracaktır.
Asıl beklenti bir esenlik yurdu, bir erdemler ülkesine yöneliktir. O halde ilke ve yöntem erdemlilikten neşet etmeli, onun dışına çıkılmamalıdır. Kıymetinden, ülküselliğinden kuşku duyulamayacak sonuçlara yanlış yollardan geçerek ulaşma düşüncesi asla ahlâkî değildir.
Mütevazı, vakarlı ve şahsiyet sahibi, ahlâk, ihsan ve erdem gibi temel insânî değerlerle yüklü; kendisiyle, inancıyla, toplumuyla, insanlıkla ve doğayla uyumlu ve barışık insanların oluşturduğu toplumsal hareket hem umut tazeleyecek hem de mesafe alacaktır. Umut ve olumlu düşünmeyle donatılmış olan bu hareket bireysel ve toplumsal olarak kendini iyileştirerek geliştirerek insanları ve toplumları etkileyecek, diriltecek, yüceltecek ve insanlığın önünü açacaktır.
Bu hareket toplumsal dönüşümü hedeflerken düşüncede son derece devrimci, uygulamada ise bir o kadar evrimci bir tutum alarak “oluş ve oluşum” sürecinin sağlıklı bir zeminde yürümesini sağlayacaktır. Bu hareket insanlığı “medeni toplum” başka bir deyişle “yüceliş toplumu” düzeyine çıkarmak için ihya, inşa, imar ve ıslah çalışmalarını aşağıda çerçevesi çizilmiş olan esenlik yurdunun temel özellikleri ışığında sürdürür.
Esenlik Yurdunun Çağrısı
1. Esenlik Yurdu, Adalet ve Barış Yurdudur: Esenlik yurdu tüm insanları kapsayan ve kuşatan, ebedi hayatı amaçlayan adalet üzere inşâ edilmiş ebedî barış yurdudur.
2. İnsan Değerdir ve Değerlidir: Her insan tüm niteliklerinden ve halinden beri olarak, eşrefi mahlûkat olması hasebiyle değerdir, değerlidir. Bu insanların bizatihi insan olmaları sebebiyle böyledir.
3. İnsan Hür ve Bağımsızdır: Her insan hayatını hür, özgür ve bağımsız yaşama hakkına sahiptir. Canıyla, aklıyla, diniyle, nesliyle ve malıyla yani doğal haklarıyla ve tüm nitelikleriyle insan kutsaldır. Bu nitelikleri ile yaşamayı hak eder. Kişinin hürlüğüne, Allah’la olan hesabına ve imtihanına karışmak Allah’ın işine karışmak gibidir ve en büyük suçtur.
4. İnsanlar Bir, Eşit ve Kardeştir: İnsanlar aynı özden yaratılmış olup bir, eşit ve kardeştir. Kardeşçe, dayanışarak ve yardımlaşarak yaşamak durumundadır. Birinin haksızlığa uğraması diğerlerinin sessiz kalarak ya da destek olarak zulme ortak olması anlamına gelir.
5. Adalet: Toplumun tüm kesimlerinde her kişi veya grup, elde ettiği nimete göre külfete katlanmalı ve yüklendiği külfete göre nimetlenmelidir. Her kişinin yeterli koşullarda yaşaması, yaşatılması ile hakça paylaşımın tesis edilmesi adaletin gereğidir. Bu çerçevede adalet kutsal, eşitlik esastır. Adalet eşit haklar, eşitliğin tecellisi demektir.
Adalet, hayatta ve toplumda var olan bütün haksızlıkların ve dengesizliklerin giderilmesi, daha da ötesi bunlara fırsat vermeyen bir sistemin kurulmasıdır. Bu çerçevede ekonomik eşitsizliklerin giderilmesi için yapılan her türlü yardımlardan öte bir anlam ve değer taşır. O yüzden de adalet, daha başta bu eşitsizliklere neden olan ekonomi politik sistemin ortadan kaldırılması ve yerine adalet/eşitlik temelli yeni bir sosyal politik ekonomik sistemin kurulması ile mümkün olabilir. Adil sistem ancak ve sadece böyle hayat bulabilir.
6. Hukukun Üstünlüğü: Toplumun tüm kesimlerinde, hiçbir kişi veya grup, benimsenmiş hukukun üstünde ve önünde olamaz. “Gevşek ve özgürlükçü hukuk, katı ve istisnasız uygulama” esastır. Adalet ve barış gibi hukukun üstünlüğü de toplumsallaşmanın temel esaslarındandır.
Ahlaktan neşet eden hukukun nihai amacı adaleti tesis etmektir. Başka bir ifadeyle hukuk örgütlenmiş adalet demektir Hukuk, insanın meşru savunma hakkının topluca organizasyonudur. Hukuk, adaletsizliğe ve eşitsizliğe karşı engel oluşturmak amacıyla organize edilen kolektif bir güçtür. Hukukun görevi, temel hak ve hürriyetlerin özgürce kullanılmasını sağlamak ve kişilerin bu hakları özgürce kullanmasına başkalarının müdahalesini engellemektir.
7. Cumhurilik: Her halkın kendi kendini yönetmesi esastır. Her toplum kendi iradesini kendi yönetimine yansıtma hak ve görevine sahiptir. Bu çerçevede her alanda ve her kademede çoğunluğun aldığı kararların, kişi temel hak ve hürriyetlerini zedelemeden uygulanması esastır. Şurayı esas alan ileri cumhuriyet ışığında bu ilkeler bir ahlâk ve kültür olarak hayatın her alanında yaşanmalıdır.
8. Çoğulculuk: Toplumun çok sesli olması kadar dil, din, ırk ve mezhep ayrımı yapılmaksızın yaşama tarzlarının çeşitliliği de o kadar doğaldır. Her çeşit etnik, kültürel, sosyal ve toplumsal farklılıklar objektif gerçeklerdir, daha da önemlisi vazgeçilmez değerlerdir. Devlet bu zenginlikleri korumak ve garanti altına almakla mükelleftir. Devlet, doğuştan kazanılmış olan temel hak ve özgürlüklerle donatılmış insanın karşı karşıya kaldığı ve kendi başına değil ancak başkaları ile birlik olarak savuşturabileceği çeşitli iç ve dış saldırılara karşı hatta bizatihi koruyucuya karşı bir koruma kurumudur.
9. Katılımcılık: Toplumun tüm kesimlerinde, her kişi veya grup, kendisini ilgilendiren her türlü yönetime ve karar mekanizmasına katılma hak ve yetkisine sahiptir. Toplumsal bilinç bunu bir görev olarak kabul eder. Toplumun tüm kesimlerinde ve her kademesinde fiili ve fikrî katılım hakkı vazgeçilmez temel esaslardandır.
10. Aktif Toplum: Yeryüzündeki doğal kaynaklar bir bütün olarak gelecekteki insanlar da dâhil tüm insanlığındır. Toplumsal araç, gereç ve cihazlar bizzat toplum için vardır. Devletin inşâ ettiği toplum yerine toplumun inşâ ettiği devlete sahip olmanın verdiği güçle sömürüye, zulme ve haksızlığa anında karşı çıkmak ve iyiliği, güzelliği emretmek makam ve mevkie bakılmaksızın her kademedeki kişi, grup ve kuruluşların en temel hakkı ve görevidir. Bu anlamıyla medeni toplum aktif, dinamik, karşılıklı etkileşimli, değişen ve gelişen bir toplumdur.
11. Karşılıklılık Esastır: Toplumsal adaleti sağlamada karşılıklılık (mütekabiliyet) esastır. Her kişi veya grup yaptığı davranışın bedelini misliyle ödemeyi kabul eder. Hiçbir kimse başkasının yaptığı davranışın bedelini, her ne sebeple olursa olsun, ödemeye asla mahkûm edilemez. Devlet ancak kendisine karşı işlenen suçları affedebilir, kişilere karşı işlenen suçları affetme hak ve salahiyetine sahip değildir.
12. İşkence İnsanlık Suçudur: İşkencenin her çeşidi, hiçbir gerekçe, mazeret ve mecburiyet şartı ileri sürülmeksizin kesinlikle yasaktır. İşkence her halükarda bir insanlık suçudur ve behemehâl durdurulup cezalandırılmalıdır.
13. Yeterli Yaşama Standardı: Sefalet bir tür kölelik gibidir. Lüks ve şatafata düşkünlük insanları aslî işlerini yapmaktan alıkoyan büyük emek kaybıdır. Bu toplumun doğal olmayan bir durumudur. Her türlü niteliklerinden bağımsız olarak (ırk, dil, din, cins, renk, statü, servet vb.) yeryüzündeki herkese hayatını idame ettirebilecek ve özgür iradesini serbestçe kullanabilmeyi garanti altına alabilecek düzeyde çalışabileceği bir iş sağlanması yoksa bu yaşama standardının teminat altına alınması temel esaslardandır.
14. Barış Toplumu: Medeni toplum, tüm kesimleriyle, yukarıda belirtilen çerçevede birbiriyle anlaşmış, birbirine tahammül etmeye alışmış tüm kişi, grup ve kuruluşlarıyla birlikte aralarında sulh yapmış bir barış toplumudur, esenlik toplumudur.
Unutmamak gerekir ki halis niyet, salih amel ve dosdoğru istikamet üzere yola çıkılırsa sonuç her halükarda hayırlı olacaktır. Biz doğru yolda olup üzerimize düşeni yaparsak iyi niyetimiz yolumuzu aydınlatacak, yaptığımız hatalar bize katık olacak ve toplumsal hareket insanlığın umudu haline gelecektir. Sağlam kulpa bağlanıp sağlam yapılarla donatılmış toplumsal hareket olan yüceliş, tarihî ve sosyolojik gerçekler üzerinden kendini ifade edecek, insanlık ve dünya rahat bir nefes alacak, umut ve heyecan kaynağı olacaktır.
İnsanca varoluş, hareketleniş ve yüceliş ekseninde gelişen hareket yüceliş hareketidir. Bu hareket kendini geliştirerek arınarak ahlâkî temelde olgunlaşarak hayat bulacak, tüm insanlığı kuşatacak esenlik yurdunu inşâ edecek ve insanların taze ve diri umudu olarak sonsuza dek var olacaktır.
İnsanın ve insanlığın doğasından koparılıp saptırıldığı, dünyanın anlamından uzaklaştırılıp mülke dönüştürüldüğü ve kapatıldığı bu zamanda insanlık için yegâne umut yüceliş fikridir. Yüceliş fikri insanın ve insanlığın umudu, geleceğidir. Yüceliş fikri, hep ileriye, geleceğe, yarınlara, yukarıya doğru yönelmiş bir yolculuk fikridir. “Yüceliş felsefesi” gücünü buradan alır.
Temel Hazıroğlu
Siyer İlim, Kültür ve Tarih Dergisi Temmuz-Ağustos-Eylül 2020/15 Sayı
İrtibat ve Detaylı Bilgi İçin: 0212 550 0 571
Whatsapp Abone Hattı: 0531 660 50 18
www.siyerdergisi.com