Keşke; Farsça kâşkî kelimesinden dilimize geçen bir temenni sözcüğüdür. Bu kelimenin Kur’an dili olan Arapça’da ki karşılığı; leyte olsa da, bazen cümle içerisindeki durumuna göre hel, lev ve lealle’de kullanılır. Bu edatlardan eğer leyte kullanılmışsa burada temenni edilen şeyin imkansızlığına işaret etmektedir. Dolayısı ile Kur’an’da leyte/keşke şeklindeki kullanımların hemen hemen hepsi –ki tamamı on dört tanedir- ya arzu edilen ve istenilen şeyin gerçekleşmesinin imkansızlığına yada gerçekleşmesi imkan dahilinde olsa bile öyle kolayca olmayacağına işaret etmektedir.
Hz. Peygamber’in (s.a.v.) bir hadisinde ise keşke demek eleştirilerek denilir ki; “ Lev/ keşke demek helaktir.” Burada hoş görülmeyen ve söylenmesi tasvip edilmeyen keşke; kaderi tenkit etme adına ve kendisine bahşedilen nimetlere karşı nankörlük yapma adına dile getirilen temennilerdir. Yoksa yapılan bir işin daha güzelini ortaya koyma adına yada daha güzelini arzulama ve temenni etme şeklinde keşke demenin bir mahzuru yoktur.
Yeniden Vahyin kullanımlarına dönersek; ilahî kelam içerisinde birkaç istisna olsa da; çoğu kullanımların insanların kendilerine verilen ömür sermayesini boş yere harcamaları sonucunda hak ettikleri elem verici azap ile baş başa kaldıklarında; “Eyvah! Ne yapmışım ben” diyerek, yeniden kendilerine fırsat tanınmasını isteyerek; “Keşke! bir daha imkan tanınsa” yada “Keşke! Şöyle şöyle yapmasaydım da bu akıbet/sonuç ile karşı karşıya kalmasaydım” gibi son pişmanlıklarını dile getirirken kullanıldığını görürüz. Ama şurası muhakkaktır ki; son pişmanlık fayda vermemektedir. Kur’an’ın insanı dehşete düşüren bu örneklerinden üç tanesine burada yer vermek istiyorum. İlki; En’amSûresinin 27. ayetidir. Bu ayette; ömürlerini boş ve anlamsız değerler uğruna harcayıp, kaçınılmaz son ile karşı karşıya kalan suçluların nasıl bir hale gireceklerini tasvir ederken der ki; “ Onların ateşin karşısında durdurulup; ‘ Ah, keşke dünyaya geri gönderilsek de bir daha Rabbimizin ayetlerini yalanlamasak ve inananlardan olsak!’ dediklerini bir görsen!” İnsanın tüylerini diken diken eden böyle dehşetli bir sonuca ermemenin yolu tabi ki Allahlı bir hayat yaşamaktan geçmektedir.
İkinci örneğimiz ise; Furkan Sûresinin 27 ile 28 ayetleridir. Kur’an bu ayetlerde de yine insanın keşke haykırışlarını anar ve bu haykırışların o son gün için hiçbir anlamının olmadığının altını özellikle çizer. Ayetler önce salih amellerde bulunup, bunun karşılığı olarak da Cenneti kazananların halini anlattıktan sonra, sıra Cehennemi hak edenlere gelince der ki;
“ O gün zalimlik yapan kimse (pişmanlıktan) ellerini (korkuyla) ısırarak diyecek ki; Keşke o peygamberle birlikte bir yol tutsaydım! Yazıklar olsun bana! Keşke o beni yoldan çıkaran falancayı dost edinmeseydim” Ama olan olmuş ve artık geriye dönmesi imkansız olan yepyeni bir hayat başlamıştı.
Üçüncü ve son örneğimiz ise AhzabSûresinin 66. ayetidir. Bu ayette ise isyancı bir kişinin, dünyada Allah ve Resulü’ne itaat etmeyişinin sonucunda; o kaçınılmaz son ile karşılaşınca nasıl bu itaatsizliğinden pişman olacağı belirtilerek denilir ki; “ Yüzleri ateşe doğru çevrildiği gün onlar diyecekler ki; Eyvah bize! Keşke Allah ve Resulü’ne itaat etseydik”
İşte bu üç örnekte de kendilerine verilen ömür sermayelerini yok yere harcayıp bitirenlerin, bu dünya hayatında Allahlı, dolayısı ile anlamlı bir hayat yaşayacakları yerine anlamsız bir hayat sürenlerin, nasıl eyvah diye haykıracakları gerçeğini gözler önüne sermektedir. Eyvah dememenin yolu Allah demektir. Allah diyen ve O’nun yüce ismi ile kendisine bir yol ve yön belirleyen kimse keşke demek zorunda kalmayacaktır. Çünkü Allah diyen ve o demenin en büyük tezahürü olan, tevhidi hayatına hakim kılanın elde edeceği, kazanacağı şey, bu dünya hayatında elde ettiklerinin çok daha ötesinde şeyler olacaktır. O; dünya hayatında Allah dediği için, Allah’ta ona kulum deyerek rahmet ve mağfireti ile ona muamelede bulunacaktır.
Son pişmanlığın fayda vermeyeceği, yaşanılan dünya hayatında elde edilen hiçbir şeyin yardıma yetişemeyeceği, her türlü dostluğun, bağların ve alakaların kopacağı ve insanın sadece amelleri ile baş başa kalacağı o dehşetli günde eyvahlarımızın hiçbir anlamı olmayacaktır. O halde yürüyelim, koşalım,terleyelim ve ağlayalım; hem kendi hallerimize hem de seccadelerden mahrum olan yüreklere…
Ya Rabbi! Ne olur pişman olacağımız bir hayat değil, hoşnut olacağımız hayırlı bir akıbet bizlere nasip et. (Amin)
Muhammed Emin YILDIRIM