Siret-i Enbiyâ derslerimizde Hz. Mûsâ’nın (as) karşısındaki menfi güçleri tanımaya devam ediyoruz. Bu haftaki konumuz Firavun’un sağ kolu olan Hâmân’dı. Muhammed Emin Yıldırım hocamız, “Firavun’un Başdanışmanı Hâmân” üst başlığında onun hem tarihi kimliğini hem Kur’ân’da nasıl ve ne gibi özelliklerle anlatıldığını hem de bugünün dünyasına bakan yönlerini anlattı. Hocamızın dersin başında Kur’ân’ın hususiyetlerine dair aktardığı mesajlar çok ama çok mühimdi.
Dersten Cümleler
Firavun’u işledik. Firavun’un yakınları ve danışma meclisi olan Mele’yi işledik; bugünde Firavun’un başdanışmanı, veziri, yardımcısı, o zulüm sisteminin iki numarası olan Hâmân’ı işleyeceğiz…
Bu dersin sonunda çok önemli hususlar öğrenmiş olacağız ama bu ders bizde özellikle Kur’ân’a olan sevgimizin, sevdamızın, iştiyakımızın ve hepsinden önemlisi güvenimizin artmasına vesile olacak…
Kitab’a güven duyan, dertlerine dermanı orada arar.
Firavun’un en zalim veziri olan Hâmân’ı işlerken Kur’ân’da 5 önemli hususu fark edeceğiz:
1. Sözü ve mesajları az ama öz kullanması
2. Takdim ve tehirleri ile çok önemli noktalara dikkat çekmesi
3. Kendinden önce gönderilen vahiylerin doğrularını tasdiklemesi, yanlışlarını ortaya koyması, eksiklerini ise tamamlaması
4. İsrâiloğulları’nın ihtilaf ettiği bazı konuları sonlandırması
5. İnsanlığın gündemine hiç akıllarına gelmeyecek nice meseleyi taşıması
Kur’ân o menfi şahsiyetleri nasıl anlatıyor:
Firavun: İsim olarak 74 kez – Konu olarak 150 ayette anlatılıyor.
Hâmân: İsim olarak 6 kez – Konu olarak 12 ayette anlatılıyor.
Kârûn: İsim olarak 4 kez – Konu olarak 10 ayette anlatılıyor.
Bel‘am: İsim olarak geçmez. – Konu olarak 2 ayette anlatılıyor.
Mele: İsim olarak 13 kez – Konu olarak 30 ayette anlatılıyor.
Hâmân, Kârûn ve Bel’am’ın geçtiği ayetleri:
Hâmân: Kasas 28/6, 8, 38; Ankebût 29/39; Mü’min 40/24, 36
Kârûn: Kasas 28/ 76, 79; Ankebût 29/39; Mü’min 40/24
Bel‘am b. Bâûrâ: A‘râf 7/175-176
Aslında Kur’ân anlattığı Mele’lerin üzerinden bize hem Hâmân’ı, hem Kârûn’u hem Bel’am’ı anlatmış oldu.
İki önemli ayet:
اِلٰى فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَقَارُونَ
“Firavun’a, Hâmân’a ve Karûn’a gönderdik.” (Mü’min 40/24)
وَقَارُونَ وَفِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ مُوسٰى
“Kârûn’u, Firavun’u ve Hâmân’ı da helâk ettik.” (Ankebût 29/39)
“Andolsun ki biz Mûsâ’yı mucizelerimiz ve apaçık delillerle Firavun’a, Hâmân’a ve Kârûn’a gönderdik. Onlar ise; “Bu çok yalancı bir sihirbazdır” dediler.” (Mü’min 40/23, 24)
“(Resûlüm!) Mûsâ’ya emrimizi vahyettiğimiz sırada, sen batı yönünde bulunmuyordun ve (o hadiseyi) görenlerden de değildin.” (Kasas 28/44)
Aslında Kur’ân, Hâmân ile meydan okuyor! Kime meydan okuyor?
– Tahrif olmuş Tevrat’a
– Tarihe
– Tarihçilere
– Arkeolojiye
– Geçmişe ve geleceğe meydan okuyor…
اِنَّ هٰذَا الْقُرْاٰنَ يَقُصُّ عَلٰى بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ اَكْثَرَ الَّذ۪ي هُمْ ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ
“Şüphesiz bu Kur’ân, İsrâiloğullarına üzerinde ayrılığa düştükleri şeylerin çoğunu açıklıyor.” (Neml 27/76)
Derveze’ye göre “Mısır’a ticarete giden Mekkeliler Mısır yapıtlarının yapı malzemesinin tuğla olduğu bilgisini Yahudiler’den öğrenmişlerdir. Aslında Firavun dönemindeki yapı malzemesi tuğla olmamasına rağmen, Kur’ân olayın vuku bulduğu tarihsel düzlemdeki malzemeyi değil, müşriklerin zihninde var olan yanlış bilgiyi zikretmiştir.” demiştir. (Derveze, et-Tefsîru’l-hadîs, III, s. 186)
Düşünülmesi ve araştırılması gereken meseleler:
– Firavun’un Mûsâ’nın tanrısını gökte araması
– Bunu söylerken neyi amaçladığı
– Arama işini niye bizzat kendi yapmak istemesi
– Bu işi Haman’a tevdi etmesinin sebepleri
– Haman’ın bu yapıyı yapıp yapmadığı
Kur’ân hakkında 5 tavsiye:
– “Kitabınıza sımsıkı sarılın.”
– “Kitabınıza âşık olun.”
– “Kitabınıza sevdalı olun.”
– “Kitabınıza canlı bir hitap muamelesinde bulunun.”
– “Kitabınıza daha fazla akleden bir kalp ile yaklaşın.”
“Hâmân bir şahıs ismi olmaktan çok Amon kültü rahiplerine verilen bir unvan olması muhtemeldir.”
Amon kültünün iyice yerleşip yaygınlaştığı dönemlerde Amon rahipleri de nüfuzlarını arttırmışlardır. Amon’un gücü onu temsil eden başrahibi de güçlü kılmaktaydı. Bir kitâbede ondan ülkenin en önemli malî memuru, hazînedar anlamında “iki tahıl ambarının gözcüsü” olarak bahsedilir.
Kur’ân-ı Kerîm’de bahsedilen Hâmân ile Ahd-i Atîk’teki Hâmân aynı şahıs değildir; çünkü bunlar farklı yerlerde ve farklı asırlarda yaşamıştır.
“Yahudiler şöyle demişlerdir: İsrailoğulları ve Firavun’a ait tarihi bilgileri araştıranların mutabık olduğu görüşe göre, Hâmân kesinlikle Mûsâ ve Firavun zamanında yaşamamıştır. Çünkü Hâmân bu ikisinden çok uzun zaman sonra yaşamıştır. Hâmân’ın Firavun döneminde var olduğunu söylemek tarihsel açıdan hatalıdır. Hiçbir kimsenin, “Firavun döneminden sonra Hâmân ismini taşıyan bir şahsın bulunması; Firavun döneminde Hâmân ismini taşıyan başka bir ismin bulunmasına engel olamaz.” deme hakkı yoktur. Çünkü Firavun döneminde mevcut olan Hâmân ismindeki kişi Firavun nezdinde sıradan bir kişi değil, aksine veziri olarak tanıtılmaktadır. Böyle şöhretli bir vezir bilinmiyor olamaz. Eğer var olsaydı mutlaka bilinirdi. Zira Firavun ve Musa’nın kıssalarını araştıranların ittifakla aktardığına göre Hâmân ismini taşıyan kişi Firavun döneminde mevcut değildi ve Firavun’dan çok sonraları dünyaya gelmişti. Böylece bilinmiş oldu ki, bu bilgi tarihsel bir yanlışlıktan ibarettir. Bu konunun bir benzeri şudur: Biz İslâm tarihinde Ebû Hanife’nin Hz. Muhammed’den (sas) sonra dünyaya geldiğini biliyoruz. Birisi çıkıp da Ebû Hanife’nin Hz. Hz. Muhammed (sas) döneminde yaşadığını iddia edip bunun meşhur Ebû Hanife’den başka birisi olduğunu öne sürerse, tarihçiler onun hatasını açık bir şekilde ortaya koyarlar. Hâmân ile ilgili durumda da aynı benzerlik söz konusudur.” (Râzî, Mefâtîhu’l-ğayb, XXVII, 517)
Bu konuya ilgi duyan kardeşlerimiz Fransız araştırmacı Maurice Bucaille (ö. 1998) kitaplarını ve çalışmalarını okuyabilirler.
Hâmân hakkında bizim tefsir ve tarih kitaplarımızda geçen ifadeler:
– Firavun’un baş veziri
– Sarayın en etkili ve en yetkili şahsiyeti
– Amon kültünün başrahibi/Din işlerinin Baş Amiri
– En önemli mali sorumlu
– Baş hazinedar
– Orduların genel komutanı/Tanrının Ordularının Generali
– Devletin tüm işlerinin yöneticisi
– Mâbedle ilgili inşaat faaliyetleri sorumlusu
– Baş yargıçlık ve yüksek mahkeme başkanı
– Devlet kayıtlarının denetleyicisi
Kur’ân-ı Kerim’de Hâmân’ın Özellikleri
1. Askeri gücü olan bir başkomutan (Kasas 28/6)
فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَجُنُودَهُمَا
“Firavun’a, Hâmân’a ve askerlerine…”
2. İstihbaratı ve iç güvenliği sağlayan üst düzey bir yetkili (Kasas 28/8)
اِنَّ فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَجُنُودَهُمَا كَانُوا خَاطِـ۪ٔينَ
“Şüphesiz Firavun ile Hâmân ve askerleri yanılıyorlardı.”
3. Hep önde olmaya çalışan, Firavun ile arasına başka bir kimsenin girmesine tahammülü olmayan bir hasetçi (Kasas 28/20)
4. Her meselede Firavun’un kendisine danıştığı ve tüm işlerini onun üzerinden yaptırdığı ikinci adam (Kasas 28/38)
5. Büyüklük taslayıp hakikati inkâr edip Firavun ile aynı akıbeti paylaşan bir bahtsız (Ankebût 29/39)
6. Hakikate muhatap olan ama inanmayıp hakikati karartmaya çalışan bir düzenbaz (Mü’min 40/24)
7. Firavun’un söylediği ve yaptığı her şeyi tasdikleyen ve ona zulümde en fazla desteği veren bir zalim (Mü’min 40/37)
“Devlet lokması ağzına kadar gelivermiş iken;
Hâmân, Firavun’un boğazını kesiverdi.
Firavun’un harmanını o yele verdi.
Hiçbir padişahın böyle veziri olmasın!”
(Mesnevî, IV, 2772, 2773)
Muhasebe konusu:
– Ben birilerinin Hâmân’ı mıyım?
– Birileri benim Hâmân’ım mı?
Asr-ı Saadet’in şu üç tipi kimler?
– Hâmân’ı kim?
– Kârûn’u kim?
– Bel’am’ı kim?