Muhammed Emin Yıldırım Hocamızın “Hadis Kahramanları” üst başlığında, Sahabenin hadis anlayışını müksirûn denilen çokca Hadis rivayet etmiş Sahabe efendilerimizin üzerinden anlattığı Hadis Medresesi derslerinin son dersi geçtiğimiz Pazar günü gerçekleştirildi. Hocamız bu dersinde “Hadis Kâtiplerinin Rehberi; Abdullah b. Amr” konusunu işledi.
Ders Notları
Bir sahâbî efendimizi kâmil manada tanıyabilmenin yolları şunlardır:
- Hayatına müracaat
- Sözlerine müracaat
- Çağdaşlarının sözlerine müracaat
- Rivayetlerine müracaat
- Semanın Diline Müracaat
Abdullah b. Amr’ın (ra) üç önemli sözü:
1- Abdullah b. Amr, sabah namazlarından sonra asla yatmaz, evladu iyalini yatırmaz, komşularından yatanları da uyandırır ve sabahın o saatlerinde şöyle haykırırdı: “Kalkın ne olur kalkın! Bu vakit yatma vakti değil, ilahi tecellilere ve ilahi bereketlere muhatap olma vaktidir. Vallahi! Bu vakitlerin bereketi insana cennet kazandırtır.” (Ebû Nuaym, Hilyetu’l-Evliyâ, I, 288)
2- “Bir kadının varlıklı ve iyi halinde kocasının yüzüne gülmesi; fakirliği ve yokluğu zamanında ise kocasına yüz asıp, ondan yüzünü çevirmesi cehennemi kazanması için yeterlidir.” (Ebû Nuaym, Hilyetu’l-Evliyâ, I, 288)
3- “İlim ile elde ettiğim bilgilerin sadece bir miktarına siz vakıf olsaydınız vallahi beliniz bükülünceye kadar secdeden kalkmazdınız.” (Ebû Nuaym, Hilyetu’l-Evliyâ, I, 289)
Hz. Peygamber’in hayatta iken çeşitli vesilelerle yazdırmış olduğu -Kur’an-ı Kerim dışında- hadisleri bulunmaktadır. Bunlar mahiyet itibarıyla üçe ayrılırlar:
- Peygamber’in emriyle yazılan resmî vesikalar
- Peygamber’in emriyle yazılan gayr-ı resmî vesikalar
- Peygamber’in hayatında ashâbın yazdıkları hadisler
- Hz. Peygamber’in emriyle yazılan resmî vesîkalar
Hz. Peygamber devrinde onun emriyle yazılan resmî/siyâsî vesîkalar ile ilgili merhum Muhammed Hamidullah; “Mecmû’atu’l-Vesâiki’s-Siyâsiyye li’l-Ahdi’n-Nebevî ve’l-Hilâfeti’r-Râşide” adında değerli bir eser kaleme almıştır.
Bu vesikaları 8 başlık altında toparlayabiliriz:
- Anayasa
- Nüfus Sayımı
- İmtiyaznâmeler ve Anlaşma Metinleri
- Hükümdar ve Meliklere Yazılan Davet Mektupları
- Yahudilerle Muhabere/Mektuplaşma
- İdarecilere Talimatlar
- Vergi Tarifeleri ve Hükümleri
- Kur’an Tercümesi
- Hz. Peygamber’in emriyle yazılan gayr-ı resmî vesîkalar
Hz. Peygamber’in (sas) emriyle yazılan ve gayr-ı resmî olan vesîkalara örnek olarak şu hadisi verebiliriz: Ebû Hureyre anlatıyor: Allah, Mekke’nin fethini Resûlullah’a (sas) ihsan edince, Hz. Peygamber ayağa kalktı ve insanlara bir konuşma yaptı… Ebu Şâh adında Yemenli bir adam ayağa kalkarak: “Ey Allah’ın Resûlü! Bunu bana yazınız” dedi. Resûlullah da; “Ebu Şah için (duyduğu hutbeyi) yazınız” diye emretti. (Ahmed İbn Hanbel, el-Müsned, II, 238; Tirmîzî, İlim, 12)
- Hz. Peygamber’in hayatında ashâbın yazdıkları hadisler
Hz. Peygamber’in sağlığında iken ondan işittiklerini yazmışlardır. el-A’zamî, Hz. Peygamber’in ashabından hadis yazan 50 kişinin ismini zikretmektedir. Hadisleri yazan bu elli kişinin içinden ise, bazılarının hadis derlemeleri/sahîfeleri oluşturdukları da bir gerçektir. Hz. Peygamber’in sağlığında iken hadis derlemeleri/sahîfeleri olan sahabilerden bazıları şunlardır:
- Abdullah b. Amr b. el-Âs
- Enes b. Malik
- Amr b. Hazm
- Câbir b. Abdillah
- Ebû Bekir
- Ali b. Ebi Tâlib
- Semûre b. Cündüb
- Sa’d b. Ubâde
- Abdullah b. Abbâs
- Abdullah b. Mes’ûd
- Ebû Hureyre
- Ebû Eyyûb el-Ensârî
- Ebû Râfi’
- Ebû Sâh
- Abdullah b. Ömer b. Hattâb
- Amr b. Hazm
- Esmâ bt. ‘Umeys
- Mu’âz b. Cebel
- Muhammed b. Mesleme
Abdullah b. Amr, duyduğu her hadisi yazmaya başlayınca, sahâbeden bazılarının uyarısı ile karşılaşır. Sahâbeden bazıları derler ki: “Ey Abdullah! Sen Efendimiz’den ne duyuyorsan onu yazıyorsun. Ama unutma ki, o da bir beşerdir; bazen sevinçte, bazen üzüntü de sözler söyleyebilir. Eğer bunları kayıt altına alırsan bizden sonrakiler sözün maksadını bilmedikleri için sıkıntıya düşebilirler. Bundan dolayı bu yazma işini terk et”
Abdullah b. Amr, bu sözleri duyunca: “Ben Efendimiz’in huzuruna gider ona sorarım, yaz derse yazarım, terk et derse bir daha yazmam.” Bunun üzerine Efendimiz’e (sas) gelir ve başından geçenleri anlatır. Ne der Efendimiz (sas)? Mübarek elini, mübarek ağzına doğru götürerek der ki: “Yaz, hayatım elinde olan (Allah’a) yemin ederim ki, buradan hak sözden başka bir şey çıkmaz
Bu sözün üzerine Abdullah yazmaya devam eder; bir rivayete göre 1000 hadis, başka bir rivayete göre 600 hadis yazar. Zaten Abdullah b. Amr’ın bize rivayet ettiği hadislerin toplamı 700 tanedir.
Ebû Hureyre, hadis bilgisi konusunda Abdullah’ın kendinden iyi olduğunu beyan eder ve der ki: “Abdullah b. Amr’ın dışında Rasulullah (sas)’in ashabından hiçbiri benden daha fazla hadis bilmez. Çünkü o hadisleri yazar ben ise yazmazdım.” (
Bu sözü ile onun yazmasının önemini vurgular. Abdullah b. Amr, yazdığı bu hadislere: “es-Sahifetü’s-Sadıka/Doğru sahifeler” adını verir, bir hazine gibi yanında saklar, vefatına yakında bu sahifeleri en gözde talebesi olan, tabiîn neslinin dev isimlerinden olan Mücahid’e verir.
Mücahid, bunu şöyle anlatır: “Abdullah b. Amr’ın yanında bir sahîfe gördüm ve onun ne olduğunu sorduğumda bana söyle cevap verdi: “O Sâdıka’dır. Onda Hz. Peygamber (sas)’den bizzat (O’nunla benim aramda hiç kimsenin bulunmadığı bir şekilde) işittiğim hadisler yer almaktadır.”
Ebû Râşid el-Hıbrânî anlatıyor: “Abdullah b. Amr b. el-Âs geldiğinde; bize Rasûlullah’dan (sas) işittiğin hadislerden rivâyet et, dedim. Bunun üzerine bana bir sahife uzattı ve şöyle dedi; “İşte bu Resûlullah’ın (sas) bana yazdığı sahifedir.” Ben de aldım ve içine baktım…”
es-Sahîfetü’s-Sâdıka aile içerisinde, Abdullah b. Amr’dan çocukları kanalıyla intikal etmiştir. Onun intikalini sağlayan rivâyet zincirini, oluşturan meşhur isnâd: “Amr b. Şuayb an ebîhi an ceddihi’dir.”
Yani: Abdullah b. Amr b. Âs
Oğlu Muhammed b. Abdullah Amr b. Âs
Torunu Şuayb b. Muhammed b. Abdullah Amr b. Âs
Torunun oğlu Amr b. Şuayb b. Muhammed b. Abdullah Amr b. Âs
es-Sahîfetü’s-Sâdıka’nın içerisinde tekrarsız 132 hadis vardır. Bu rakam, tekrarlar ve lafız farklılıkları da hesaba katıldığı vakit 414’e ulaşmaktadır. İlk bakışta es-Sahîfetü’s-Sâdıka’daki hadislerin genelinin hukuki konularda olması dikkati celbeden bir husustur.
Eğer Abdullah b. Amr’ı biz bir başka serlevha ile anlatsaydık, inanın söyleyeceğimiz serlevha “Bir Ahlak Kahramanı” olurdu.
Babası, Amr b. Âs, dedesi, Âs b. Vâil…
Annesi: Rayta bint Münebbih b. el-Haccac…
Abdullah b. Amr’ın doğum tarihi; Hicretin 7 yıl öncesine rast gelir. Yani Nübüvvetin 6. yılı doğmuştur; Miladî olarak 615’e tekabül etmektedir.
“Ya Resûlullah! Rüyamda bir elimde yağ, bir elimde bal; onlardan iştahla yediğimi gördüm.” Efendimiz (sas) tebessüm etmiş: “Abdullah! Sen rüya değil hakikat görmüşsün; sen hem Kur’an, hem Tevrat okuyorsun ya; ikisinin de hakikatlerini anlıyorsun ya; Allah o kitaplar içerisindeki mesajları sana yağ ve bal yedirir gibi yediriyor”
“Ey Abdullah! Ben de bazen oruç tutar, bazen tutmam. Gecenin bir vaktinde Rabbimle baş başa olurum; ama ailemle de vakit geçirim. Unutma her hak sahibinin sende hakları vardır. Bedenin bir hakkı var; ailenin bir hakkı var, komşuların bir hakkı var; tabi ki Allah’ın bir hakkı var. Sana düşen her hak sahibine hakkını vermendir. Bu benim yolumdur; kim benim yolumdan yüz çevirirse benden değildir.”
“Andolsun ki, sizin için ve Allah’a ve ahiret gününe (Allah’a ulaşma gününe) ulaşmayı dileyen ve Allah’ı çok zikredenler için, Allah’ın Resûlü’nde güzel bir örnek vardır.” (Ahzab, 21)
İtidali sarsan iki kavram, ifrat ve tefrittir.
İfrat tavrı: Değerinden fazlasını vermek
Tefrit tavrı: Değerinden aşağıya düşürmek
İtidal tavrı: Değerinin hakkını teslim etmek
Halifeler döneminde Abdullah b. Amr’ı üç husus ile öne çıktığını görüyoruz. Bunlar: İlim, ibadet ve cihad’dır.
“Ey Ammar! Seni bağiy/yani yoldan çıkmış bir taife öldürecek ve senin bu dünyadan son nasibin bir bardak süt olacak!”
“Ah keşke yirmi yıl önce ölseydim de Sıffın’a katılmasaydım.”
Onun en önde gelen ögrencileri, Yezid b. Habîb (128/746) ve Leys b. Sa’d’dır. (175/791)
Abdullah b. Abbâs (68/687) Mekke’de ne ise, Abdullah b. Amr da Mısır’da odur.
İmamın arkasında kıraat edilip edilmemesi mevzuunda, Abdullah b. Amr’ın kendisine ait bir uygulaması vardır. O öğlen namazında imamın arkasında namaz kılarken okumuş ve bu davranışı ile emsal oluşturmuştur.
Atâ b. Yesâr anlatıyor: Abdullah b. Amr’a; namazı üç rekât mı, dört rekât mı kıldığı hususunda şüphelenen kimsenin ne yapması gerektiğini sordum: “Bir rekât daha kılsın, sonra da oturduğunda iki secde daha yapsın” dedi.
Abdullah b. Amr, kadınlara, gusletmek istedikleri zaman saçlarının örgülerini açmaları hakkında fetva vermiştir. Bu konu Hz. Aişe’ye ulaşınca; “Şu İbn Amr’a da hayret doğrusu! Guslettiklerinde kadınların saç örgülerini açmalarını emrediyor. Oldu olacak kafalarını kazımalarını emretse… Ben Resulullah (sas) ile beraber aynı kaptan yıkanıyordum, basımdan aşağı üç defa su dökmekten başka bir şey yapmıyordum.” diyerek Abdullah b. Amr’ın vermiş olduğu bu fetvasını tenkit etmiştir. (Müslim, Kitabu’l-Hayz, 12/59)
Abdullah b. Amr (ra) böyle bir hayatın sahibi olarak yaşadı ve bize ibadet, ilim, cihad ve tabi ki ahlak alanında çok şeyler söyleyerek gitti. Hicrî 65/ Miladî 685’de Mısır’da o günkü ismi ile Fustad, bugünkü ismi ile Kahire’de vefat etti.
“Müslüman diğer Müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kimselerdir. Muhacir ise, Allah’ın yasaklarından sevaplarına hicret edendir.” (Buhârî, Îmân 4–5, Rikâk 26; Müslim, Îmân 64–65)
“Ya Resûlüllah! Bana üç tane hayır, üç tane de şer söyler misin?” Soru anlaşıldı değil mi? Üç hayırlı şey, üç şerli şey bunları soruyor… Ne demiş Âlemlerin Rahmeti: “Üç hayır, doğru söyleyen bir dil, Allah’tan korkan bir kalp ve Saliha bir hanımdır. Üç şer ise; yalana alışan bir dil, Allah korkusu ile titremeyen bir kalp ve kötü huylu bir kadındır.” (Ebû Nuaym, Hilyetu’l-Evliyâ, I, 284, 285)
“Büyük günahlardan bir tanesi de insanın anne ve babasına küfür etmesi sövmesidir.” Bu söz sahâbeyi bir anda sarstı. Sahâbîlerden biri dedi ki: “Ya Resûlüllah! Bir insan nasıl anne ve babasına sövebilir ki?” Efendimiz (sas) dedi ki: “Bir kimse başkasının anne ve babasına küfür eder, söverse; o da döner onun anne ve babasına söver. O sövgüye sebep olduğu içinde sanki kendi anne ve babasına küfür etmiş gibi muamele görür.” (Buhari, Edeb, 4; Tirmizi, Birr, 4)