Nebevî Miras derslerimizin bu haftaki konusu, Hz. Peygamber’in (sas) kutlu sözlerine karşı yaklaşımlardaki problemlerdi. Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, “Hadislere Yaklaşımda İki Büyük Tehlike” serlevhasında, herkesin dikkat etmesi gereken iki büyük tehlikeye dikkat çekti ve bu konuda mutedil yaklaşımın nasıl olması gerektiğini anlattı. Ayrıca Hocamız, hadis uydurmacılığına dair de açıklamalarda bulundu. Uydurma faaliyetlerinin sebeplerine değinen Hocamız, bu konuda âlimlerimizin nasıl tavırlar sergilediklerine değindi.
Dersten Cümleler
Hicri Takvim’de 3. ay olan Rebiülevvel ayındayız ve adım adım Resûlullah’ın (sas) doğum gününe, yani Veladet gecesine doğru yaklaşıyoruz.
Ne kadar Sünnet-i Muhammed ile beraber yaşıyoruz? Allah Resûlü’nün sünneti ne kadar hayatımızda?
Hz. Peygamber’in (sas) en büyük sünnetlerinden biri Hakkın ikamesi için çalışmaktı. 23 yıl boyunca gecesini gündüzüne katarak hep bunun için uğraştı.
Hz. Peygamber’in (sas) en büyük sünnetlerinden biri Adaleti tesis etmekti.
Hz. Peygamber’in (sas) en büyük sünnetlerinden biri, Emaneti ehline vermek, asla adam kayırmamak, ailesini, yakınlarını, arkadaşlarını, sevenlerini, torpille, usulsüzlüklerle bir yerlere getirmemekti.
Hz. Peygamber’in (sas) en büyük sünnetlerinden biri, ailesine ve ehline iyi davranması idi.
Hz. Peygamber’in (sas) en büyük sünnetlerinden biri, yapacağı işleri, atacağı adımları, vereceği kararları işin ehli olan insanlarla istişare ederek yapması idi.
İnsanlığın mayası Ümmet-i Muhammed’dir. Bugün Ümmet-i Muhammed bozulduğu için insanlık bozuldu.
Ebû Bekre künyeli, Nufey’ b. el- Hâris (ra), Hz. Peygamber’den 132 (sas) hadis rivayet etmiştir.
“Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi? Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi? Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi?”
“Allah’a şirk koşmak! Anne-babaya kötü davranmak! Elâ ve Kavlü’z-Zûr ve Şehâdetü’z-Zûr!” (Buhari, Kitabü’ş-Şehadat, 10; Müslim, Kitabü’l-İman, 38; Tirmizi, Şehadat, 1)
Kavlü’z-Zûr: Birisinin söylemediği veya yapmadığı bir şeyi “söyledi” veya “yaptı” demek. Veyahut söylediği ve yaptığı bir şeyi “söylemedi” veya “yapmadı” şeklinde başkalarına iletmek!
Şehâdetü’z-Zûr: Yalan yere şahitlik etmek, bir menfaat elde etmek için görmediği şeye gördüm demek, gördüğü şeyi birilerini memnun etmek için olduğu gibi değil, karşıdakinin memnun olacağı şekilde anlatmak.
“Hadislere Yaklaşımda İki Büyük Tehlike”
1- Resulullah’ın (sas) söylemediği veya yapmadığı bir sözü ve fiili O’na isnat etmek
2- Resulullah’ın (sas) söylediği veya yaptığı bir sözü ve fiili inkâr etmek
Öyle bir hadis ki bu Aşere-i Mübeşşere’nin naklinde ittifak ettikleri yani o 10 sahabinin de naklettiği, onlarla beraber 60 veya 70 sahabinin de ayrıca naklettikleri, biraz farklılıklarla 100’e yakın rivayetin bulunduğu hatta o manayı yansıtan 200 civarı rivayetin olduğu bir hadis bu…
“Bu hadis yüzünden sahâbe ve tabiûndan bazıları, eksik veya fazla söylemek ya da yanılmak kaygısıyla, Resûlullah’tan (sas) çok hadis rivayet etmeyi hoş görmemişlerdir. Hatta tabiûndan bazıları hadisi Nebî’ye ref’ etmekten (merfu) korkmuş, sahâbede bırakarak (mevkuf) rivayet etmişlerdir. ‘Sözü sahâbeye mal etmek, Resûlullah’a (sas) isnad etmekten daha az veballidir.’ demişlerdir. Bazıları hadisi ref’ etmiş, bazıları ‘bana ulaştığına göre’ diyerek rivayet etmiştir. Bütün bunlar Resûlullah’dan hadis rivayet etmekten kaçınmalarının kaygısından ve cehennemlik olma korkusundan dolayıdır.” (Beğavî, Şerhu’s-Sünne, I/255-256)
“Kim benim adıma kasten yalan söylerse cehennemdeki yerine hazırlansın” (Buhari, İlim, 38; Cenaiz, 34; Enbiya, 50; Müslim, Zühd, 72; Ebû Davud, İlim, 4; Tirmizi, Fiten, 70)
“Adamın biri Medine köylerinden birine gitti. ‘Allah Resûlü beni size, filan kadınla evlendirmeniz için gönderdi’ dedi. Kadının ailesinden biri, ‘Bu adam bize Allah Resûlü’nden (sas) duymadığımız bir şey getirdi. Adamı misafir edip ağırlayın; ben gidip size haber getireyim’ dedi. Bunun üzerine bir elçi Medine’ye Resulullah’a (sas) ve olayı anlattı. Resulullah’a (sas) bunu duyunca çok sinirlendi ve adamın yalancı olduğunu söyledi. Sonra Hz. Ali ile Hz. Zübeyr’i çağırdı ve dedi ki: “Gidin o adamı yakalayın ve adamı öldürün. Ancak yetişeceğinizi sanmıyorum.” Hz. Ali ile Hz. Zübeyr hemen yola koyulup, o köye doğru gittiler ancak adamı yılan sokmuş ve ölmüştü. Resulullah’a (sas) dönüp durumu haber verdiler. Resulullah’a (sas) bunun üzerine “Kim bana kasten söylemediğim bir sözü isnad ederse cehennemdeki yerine hazır olsun!” buyurdu. (Rebi’ b. Habîb, Müsned, 1/ 324-325; Abdurrezzâk, Musannef, XI/261, V/308; Tahavî, Şerhu müşkili’l-âsar, I/352)
Sahabe’den Mikdâm b. Ma’dîkerib (ra) rivayet ediyor, Efendimiz (sas) buyurmuşlardır ki: “Yakındır; sedirine (koltuğuna) yaslanıp oturan bir adama, benim hadisim ulaşacak ve o, şöyle diyecek: ‘Aramızda Allah’ın Kitap’ı vardır. Onun içinde helal olarak bulduğumuzu helal sayar, haram olarak gördüğümüzü de haram sayarız. (ondan başka bir şey kabul etmeyiz) Oysa (o zavallı bilmiyor ki) Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem’in haram kıldığı şey de, Allah’ın haram kıldığı şey gibidir.” (İbn Mace, Sünen, 1/5; Beyhaki, Sünen, 1/6)
İsnat sistemi, dinde olmayan bir şeyi dine dâhil etmek için değil, dinde olmayan bir şeyi dışarıda bırakmak, dine ait bir şeyi ise çemberin içerisine dâhil etmek için kurulmuştur.
“İleride bir takım deccaller ve yalancılar ortaya çıkacaktır, sizlere ne kendinizin, ne de babanızın işittiği hadisler getireceklerdir. Onlardan şiddetle sakının, sizleri sapıtıp fitnelere düşürmelerine asla fırsat vermeyin.” (Müslim, Mukaddime, 7)
Tarih boyunca neden yalan rivayetler uydurulmuştur?
1- Düşmanların, İslam’ı içeriden yıkma planlarını yürütme arzuları
2- Dostların, İslam’a güya hizmet etme arzuları
3- Fırka, Mezheb ve Meşreblerini müdafaa etme arzuları
4- Kabile, kavim ve ailelerini yüceltme arzuları
5- Şahsi menfaat, manevi nüfuz ve itibar görme arzuları
“Allahu Teâla, melekleri kolunun kıllarından yaratmıştır.” (İbn Kuteybe, Muhtilefi’l-Hadis, 7)
“Resulullah, Cenab-ı Hakk’ı Mina’da üzerinde yün cübbeyle boz bir deve binmiş olarak görmüştür.” (İbn Arrâk, Tenzîhu’ş-Şerî’a, 1/146)
“Resulullah, Cenab-ı Hakk’ı Miraç’ta incilerle süslenmiş bir tâc giymiş olarak görmüştür.” (İbn Arrâk, Tenzîhu’ş-Şerî’a, 1/137)
“Eşek arıları, atların başlarından, atlar da öküzlerin başlarından yaratılmıştır.” (Şevkani, el-Fevâ’idü’l-Mecmû’a, 493)
“Bu tehdit O’nun aleyhine yalan söyleyenleri hedef almaktadır, biz ise Resulullah’ın lehine yalan söylüyor ve şeriatini takviye ediyoruz.” (İbnü’l-Cevzi, Mevzuat, 16)
“Her kim Pazartesi gün dört rekât namaz kılar ve her rekâtta Fatiha, Ayete’l-Kürsî, Kul hüvallahü ahad, Kul eüzü bi rabbi’l-felak ve Kul eüzü bi rabbi’n-nas’ı birer defa okur, selam verdiğinde on defa istiğfar eder ve on defa salavat getirirse, bütün günahları affolunur ve Allahu Teâla ona cennette beyaz inciden yapılmış on odalı bir köşk verir, her odanın uzunluğu ve genişliği üçer bin arşındır. Birinci oda beyaz gümüşten, ikincisi altından, üçüncüsü inciden, dördüncüsü zümrütten, beşincisi zebercetten, altıncısı iri incilerden, yedincisi parlayan bir nurdan ma’müldür. Odaların kapıları anberden yapılmış olup her kapının üzerinde zaferandan bin tane örtü vardır. Her odada kâfurdan mamul bin karyola ve her karyolanın üzerinde bin yatak ve her yatakta Allah Teâla’nın en güzel kokularından yarattığı hûri vardır. Hurilerin ayaklarından diz kapağına kadar olan kısımları yaş zaferandan, diz kapaklarından göğüslerine kadar olan yerleri en ala miskten, göğüslerinden boyunlarına kadar gri anberden, gerdanı beyaz kâfurdan halkedilmiştir. Her bir hurinin üzerinde de en güzel cennet elbiselerinden yetmiş elbise vardır.” (İbn Arrâk, Tenzîhu’ş-Şerî’a, 2/86)
“Hesap gününde Ali’ye taraftar olanların küçük-büyük günahlarının hiçbirinin hesabı sorulmayacak, onların seyyiatleri bile hasenata tebdil edilecek, hatta Allah Teâla’ya isyan etmiş olsa bile, Ali’yi sevmesi sebebi ile asla azab görmeyecektir.” (Dihlevî, Muhtasaru’-t-Tuhfeti’l-İsna Aşeriyye, 35)
“Her ümmetin bir Firavun’u vardır, bu ümmetin Firavun’u da Muaviye’dir.” (Şevkani, el-Fevâ’idü’l-Mecmû’a, 407)
“Cebrail (as) bir gün elinde altından bir kalem olduğu halde Resulullah’ın yanına geldi, Allah’ın selamını söyledikten sonra dedi ki Allah Teâla diyor ki: “Ey Habibim! Ben bu kalemi yüce arşımdan Muaviye’ye hediye ediyorum, bu kalemi ona ver ve bununla Ayete’l-Kürsi’yi yazmasını söyle!” (Şevkani, el-Fevâ’idü’l-Mecmû’a, 403)
“Ümmetimde Muhammed b. İdris (eş-Şafii) adında bir şahıs zuhûr edecektir, o ümmetime şeytandan daha zararlı olacaktır. Ve yine ümmetimin arasından Ebû Hanife denecek bir zat gelecektir ki, o ümmetimin ışığı olacaktır.” (İbn Arrâk, Tenzîhu’ş-Şerî’a, 2/30)
“Arşın etrafındaki melekler Farsça konuşurlar…”
“Şüphesiz Allah gazaplandığında vahyi Arapça olarak indirir. Memnun ve hoşnut kaldığında ise vahyi Farsça olarak indirir.”
Yalancılığı ve riyakârlığı ile meşhur Gıyas b. İbrahim, Abbasi Halifesi Mehdi’nin huzuruna girer. Bakar ki Halife Mehdi güvercin yarıştırıyor. Hemen düzmece bir isnat söylüyor ve Resulullah’ın şöyle buyurduğunu dillendiriyor: “Ok, deve, at ve kuş yarışlarından başkası için ödül almak helal olmaz.” Bu hadisten çok memnun olan Halife Mehdi, Gıyas b. İbrahim’e 10.000 dirhem ihsanda bulunur. Ama daha sonra öğrenir ki hadisin aslında kuş yoktur, Gıyas onu memnun etmek için bu ilaveyi yapmıştır. Çok sinirlenir ve Gıyas’a: “Senin şu kafan yok mu, tam bir yalancı kafasıdır, senin kafan…” demiştir.
Ahmed b. Hanbel ile Yahya b. Main bir gün Rasafe Mescidinde namaz kılarlar. Tam bu sırada bir kıssacı vaiz ayağa kalkıp söze başlar ve şöyle der: ‘Ahmed b. Hanbel ile Yahya b. Main bize anlattı, ikisi dediler ki bize Abdurrezzak’dan, o Katade’den o da Enes’ten (radıyallahu anh) bize tahdis etti. Yani rivayette bulundu, Enes (radıyallahu anh) dedi ki Allah Resûl’ü (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Kim La ilahe İllallah derse, Allah bunun her bir kelimesi için bir kuş yaratır, gagası altından, tüyleri mercandan,’ diye yaklaşık yirmi sayfaya yakın uzunca bir uydurma hadis rivayet eder…”
“Ben, hep Yahya b. Main’in ahmak biri olduğunu duyardım da, şimdi bu anda bu durum gerçekleşmiş oldu” dedi. Yahya kendisine: ‘Yani nasıl?’ deyince hikâyeci de: ‘Yahu dünyada senden başka Yahya b. Main ve Ahmed b. Hanbel yok mu? Oysa ben, sizden başka on sekiz Ahmed b. Hanbel ile Yahya b. Main isimli adamlardan hadis yazdım’ diye yüzü hiç kızarmaksızın pişkince bir cevap verir. Bu söz üzerine Ahmed b. Hanbel koluyla yüzünü kapatır, yani utanır, Yahya b. Main’e: ‘Bırak bu utanmaz adamı gitsin” diyerek; adamı huzurlarından gönderirler.” (İbnü’l-Cevzi, Mevzuat, 5; Zehebi, Mizan, 1/47)