6. Merhamet:
Allah Resûlü (sav), duygu yüklüydü, O bir rahmet peygamberiydi. Bazen gözyaşlarını tutamaz ağlardı. Sevgili Peygamberimiz gayet yumuşak kalpliydi.
Bu konuda Sünen-i Dârimî’nin, “Mukaddime” bölümünün ikinci bahsinde zikredilen olay çok etkileyicidir.
el-Vadîn isimli bir zat anlatıyor: Bir adam Resûlullah (sav)’a geldi ve şunları aktardı: “Yâ Resûlallah! Biz cahiliye ehlinden iken putlara tapar, çocuklarımızı öldürürdük. Benim bir kız çocuğum vardı. Ona seslendiğim zaman sevinçle yanıma gelir neşelenirdi. Yine bir gün yanıma çağırdım, o da geldi. Evimin yakınında kendimize ait bir kuyu vardı, oraya götürdüm ve kızımı kendi elimle kuyuya attım. Yavrucağızım benim ardımdan ‘Babacığım! Babacığım!’ diye bağırıyordu…” Allah Resûlü bu olayı dinlerken ağlıyordu; o kadar çok ağlıyordu ki, gözünden yaşlar boşanıyordu. Resûlullah’ın arkadaşları o adama, ‘Allah Resûlü’nü üzüyorsun.’ dediler. Resûlullah: “Bırakın bu adam önemli bir şey soruyor.” dedi. Sonra o şahsa dönerek, “Şu olayı bana bir daha anlat…” buyurdu. Adam aynı olayı tekrar anlattı. Resûlullah (sav)’ın gözyaşları güzelim sakalını ıslatıyordu. Sonra adama şöyle buyurdu: “Şüphesiz Allah, senin kâfir iken yaptıklarını silmiştir. Şimdi artık her şeye yeniden başla.”
7. Hayvan Hakları:
Allah Resûlü (sav), hayvanlara karşı gayet merhametliydi. Bir köpeği suladığından ötürü günahkâr bir kimsenin affedildiğini, bir kediyi hapsederek açlıktan ölmesine sebep olan bir kadının da cehennemlik olduğunu haber vermiştir.
Sünen-i Ebî Dâvud’un, “Cihad” bölümünün 44. bahsinde zikredilen şu olay, sevgili Peygamberimizin hayvan hakları konusunda ne derece hassas olduğunu gözler önüne sermektedir:
Abdullah b. Cafer (ra) anlatıyor: Bir gün Resûlullah (sav) beni hayvanının terkisine almıştı. Ensardan birinin bahçe duvarının yanına geldik. Orada bir deve duruyordu. Resûlullah (sav) devenin inlediğini duydu. Bunun üzerine devenin yanına gitti ve gözlerinin yaşla dolmuş olduğunu görünce hayvanın başını okşadı. Devenin iniltisi kesilmişti. Allah Resûlü; “Bu devenin sahibi kim, bu deve kimin?” diye sordu. Ensardan bir genç gelerek, “Benimdir yâ Resûlallah!” diye cevap verdi. Resûlullah; “Allah’ın sana bahşettiği bu hayvan hakkında Allah’tan korkmaz mısın? Bak o bana seni şikâyet ediyor; sen onu aç bırakıp ona eziyet ediyormuşsun.” buyurdu.
Tabi ki, hayvanın dili yoktu. Ancak onun halinden ıstırabı anlaşılıyordu. Dolayısıyla Allah Resûlü (sav) hayvanın sahibine yaptığı yanlışı bu şekilde anlatmak istemiştir.
8. Zühd Hayatı:
Allah Resûlü (sav) sade bir hayat yaşadı, lüksü hiç sevmedi.
Resûlullah (sav) bir gün hasır üzerinde uyudu. Kalktığı zaman hasır O’nun vücudunda iz bırakmıştı. O kendisine ev eşyası alınmasını teklif edenlere “Benim dünya (rahatlığı) ile işim yok. Dünyada ben bir ağacın altında gölgelenen ve sonra oradan ayrılıp giden bir yolcu gibiyim.” derdi. Doyasıya buğday ekmeği bile yememiş olan sevgili Peygamberimizin bazen aç kaldığı bile oluyordu.
Bu konuda Sahîh-i Müslim’in “Esribe” bölümünün 140. bahsinde şöyle zikredilmektedir:
Ebû Hüreyre (ra) anlatıyor: Bir gece Resûlullah (sav) evinden dışarı çıktığında Ebû Bekir ve Ömer (ra) ile karşılaştı. Onlara, “Bu saatte neden evinizden çıktınız?” diye sordu. “Açlıktan yâ Resûlallah!” dediler. Hz. Peygamber: “Allah’a yemin olsun ki, sizi çıkaran sebep Beni de evimden çıkardı, o halde Benimle gelin.” buyurdu. Birlikte Ensardan bir zatın evine gittiler, ancak adam evde yoktu. Evin hanımı onları görünce “Hoş geldiniz, safa getirdiniz buyrun.” dedi. Resûlullah (sav), evin beyini sordu, kadın: “Bize tatlı ve soğuk su getirmek için çıkmıştı, neredeyse gelir.” derken ev sahibi gelmişti; karşısında Hz. Peygamber’i ve O’nun iki güzide arkadaşını görünce “Sana şükürler olsun Allah’ım! Bu ne şeref! En kıymetli misafirler evime gelmiş.” diyerek sevincini beyan etti.
Hemen gidip salkımlarıyla hem kuru hem yaş hurma getirdi. Buyurun siz bunları yiyin dedi ve eline bir bıçak alıp odadan çıkmak isterken Allah Resûlü, (adamın niyetini anlayarak) “Sakin ha sağılan hayvan kesmeyesin.” buyurdu. Adam bir koyun kesti. (Pişirip misafirlerine ikram etti.) O etten ve hurmalardan yediler, getirdiği sudan da içtiler; karınları doyunca Allah Resûlü, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer’e şunları söyledi: “Allah’a yemin olsun ki evinizden çıkaran açlık sebebiyle de olsa, size ikram edilen bu nimetlerden bile kıyamet günü sorguya çekileceksiniz.”
9. Adalet
Allah Resûlü (sav) adaletten asla ayrılmadı. Hiç kimseye zulüm ve haksızlık yapmadı. Sevgili Peygamberimiz kanun önünde insanlar arasında eşit davrandı.
Bakınız, bu konuda Sahîh-i Buharî’nin “Ehâdîsü’l-Enbiya” bölümünün 54. bahsinde yer alan şu olay çok muhteşemdir. Allah’ın elçisi evrensel bir prensip ortaya koymaktadır.
Âişe (ra) anlatıyor: Kureyş’in ileri gelenlerinden Fâtimeyi Mahzûme isminde bir kadın hırsızlık yapmıştı. İnsanlar “Bunu Resûlullah’a affettirmek için kim aracı olacak? Olsa olsa Peygamber’in göz bebeği Üsame b. Zeyd olur.” diyerek Hz. Peygamber’in azatlı kölesi Zeyd’in oğlu Üsame’den aracı olmasını istediler. O da Resûlullah’a durumu arz etti. Bunun üzerine Allah Resûlü: “Sen bana Allah’ın koyduğu bir cezayı affetmem için mi aracı oluyorsun!?” diyerek kalktı ve insanlara şöyle hitap etti: “Sizden önceki milletler şu yüzden helak olmuşlardı; onların soylu ve zenginleri bir suç işlediklerinde onu affettiler, onların zayıfları suç işlediğinde ise hemen ceza verdiler. Allah’a yemin olsun ki şayet bu suçu Muhammed’in kızı Fâtıma da işlemiş olsaydı, ona da cezasını verirdim.”
10. Devlet Malı:
Allah Resûlü (sav), kendisi ve yakınları için devlet malını kullanmaktan sakınırdı. Kendisi sadaka kabul etmediği gibi ailesine de sadaka malından yemeyi yasaklamıştı. Nitekim torunu Hasan sadaka hurmalarından birini aldığında onu elinden attırmıştı.
Bu konuda Sahîh-i Buharî’nin “Deavât” bölümünün 11. bahsinde şunlar anlatılmaktadır:
Sevgili Peygamberimizin kızı Hz. Fâtıma (ra)’nın un öğütmek için değirmen çevirmekten elleri şişmişti. Fâtıma beyi Hz. Ali’ye durumunu anlattı ve babasının başkalarına esirler arasından hizmetçi verdiği gibi kendilerine de bir hizmetçi vermesini söyledi. Hz. Ali, Fâtıma’ya bunu babasına kendisinin söylemesini teklif etti. Bunun üzerine Fâtıma Resûlullah’ın evine gitti ancak O’nu bulamadı. Sorununu Hz. Âişe’ye anlattı (ve geri döndü). Allah Resûlü eve geldiğinde Hz. Âişe, Fâtıma’nın anlattıklarını Peygamber’e arz etti. Olayın devamını Hz. Fâtıma şöyle anlatıyor: “Daha sonra biz evde yatıyorduk ki, Allah Resûlü yanımıza girdi. Ben yataktan kalkmak istedim. Babam (Hz. Peygamber) ‘Kalkma!’ buyurdu. Gelip yatağımıza oturdu, öyle ki O’nun ayağının soğukluğunu bile hissettim. Buyurdu ki: ‘Size hizmetçiden daha hayırlı bir şey söyleyeyim mi? Yatağınıza girdiğinizde; 33 Allah-u ekber, 33 Sübhanallah, 33 Elhamdülillah deyiniz, bu sizin için hizmetçiden daha hayırlıdır.’ ”
Görüldüğü gibi Allah Resûlü, devletin malını kendi çocuklarına vermeyerek eşsiz bir yönetim anlayışı ortaya koymuştur.