Siret-i Enbiyâ derslerimizde Rabbimize hamd olsun Hz. İsmâil’e (as) ulaştık… Hz. İbrâhim’in büyük oğlu Hz. İsmâil’i, Muhammed Emin Yıldırım hocamız, “Halîm Bir Peygamber Hz. İsmâil (as)” serlevhasının altında işledi. Kur’ân-ı Kerim’de Hz. İsmâil’in ne ölçüde yer aldığını ve onun hususiyetlerinin neler olduğunu ayetler ışığında takdim ettikten sonra, özellikle Hz. İsmâil’in Halîm oluşunun ne manaya geldiğini ve bu özelliğin bize bakan mesajlarının neler olduğunu anlattı.
Dersten Cümleler
Geçmiş derslerde Hz. İsmâil (as) ile alakalı zihinlerimizde kalanlar:
– Tevhid kahramanı olan bir babanın oğlu
– Hicretin nazlı gelini olan bir annenin evladı
– Doğumu Allah tarafından müjdelenen bir çocuk
– Kaderi hicret ile başlayan bir bebek
– Hürmetine volkanik dağların ortasında su fışkıran bir çocuk
– Vadisinde ziraat olmayan bir toprağı bereketlendiren bir çocuk
– Mekke’nin yeniden hayat bulmasına vesile olan bir çocuk
– Babasının rüyasını tasdiklemek için boynunu keskin bıçağın altına uzatan bir genç
– Babası Hz. İbrâhim ile beraber Kâbe’nin temellerini yükselten bir delikanlı
– Babası ile beraber insanlığı Hacca davet eden bir davetçi
– Babası ile beraber soyundan bir peygamber gelmesi için dua eden bir dertli
– Babasının cenazesini kendi elleri ile toprağa tevdi eden bir evlat
Kur’ân-ı Kerim’de Hz. İsmâil (as)
1. Kur’ân-ı Kerim’de on iki yerde adı geçen bir peygamberdir.
2. Kur’ân-ı Kerim’de doğum müjdesi verilen peygamberlerden biridir.
3. Kur’ân-ı Kerim’de doğumu, bebekliği, gençliği ve olgunluğu anlatılan peygamberlerden biridir.
4. Kur’ân-ı Kerim’de hicreti, kurban edilme hadisesi, Kâbe’nin ihya edilme olayı kıssa şeklinde anlatılan bir peygamberdir.
5. Kur’ân-ı Kerim’de vahiy aldığı açıkça belirtilen bir peygamberdir.
6. Kur’ân-ı Kerim’de hususiyetleri, yani şahsiyeti, özellikleri ve ayrıcalıkları çok önemli bilgilerle aktarılmış bir peygamberdir.
Kur’ân-ı Kerim’de Hz. İsmâil’in (as) Adının Geçtiği Ayetler:
– Bakara 2/125
– Bakara 2/127
– Bakara 2/133
– Bakara 2/136
– Bakara 2/140
– Âl-i İmrân 3/84
– Nisâ 4/163
– En’âm 6/86
– İbrâhim 14/39
– Meryem 19/54
– Enbiyâ 21/85
– Sâd 38/48
Kur’ân-ı Kerim’de Hz. İsmâil’in (as) Hususiyetleri
1. Kâbe’yi temizleme görevinin babası ile beraber ona da verilmesi (Bakara 2/125)
“Biz, Beyt’i (Kâbe’yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık. Siz de İbrâhim’in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz kılın). İbrâhim ve İsmâil’e: Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için Evim’i temiz tutun, diye emretmiştik.” (Bakara 2/125)
2. Kendisinin babası ile beraber dualar ettiğinin vurgulanması (Bakara 2/128)
“Ey Rabbimiz! İkimizi Sana teslim olanlardan kıl, soyumuzdan da Sana teslim olanlardan bir ümmet yetiştir/ortaya çıkar. Bize ibadet yollarımızı göster, tevbemizi kabul buyur, çünkü tevbeleri daima kabul eden, merhametli olan ancak Sensin.” (Bakara 2/128)
3. Kendisi bir peygamber olan babasından vasiyet aldığı vurgusu (Bakara 2/132)
“Bunu İbrâhim de kendi oğullarına vasiyet etti, Ya’kub da, “Oğullarım! Allah sizin için bu dini (İslâm’ı) seçti. O halde sadece Müslümanlar olarak ölünüz” (dediler).” (Bakara 2/132)
4. Kendisine vahiy indirilmesi ve peygamber olarak seçilmesi (Bakara 2/136)
“Allah’a, bize indirilene (Kur’ân’a), İbrâhim, İsmâil, İshak, Yakub ve torunlarına indirilenlere, Musa’ya, İsa’ya verilene ve tüm peygamberlere Rab’leri tarafından verilenlere inandık. Onların hiçbiri arasında ayırım yapmayız. Biz sadece O’na teslim olanlarız,” deyiniz.” (Bakara 2/136)
5. Kendisinin Yahudi ve Hıristiyan değil Müslüman olduğu hakikati (Bakara 2/140)
“Yoksa siz, İbrâhim, İsmâil, İshak, Ya’kub ve esbâtın Yahudi yahut Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Allah tarafından kendisine (bildirilmiş) bir şahitliği gizleyenden daha zalim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.” (Bakara 2/140)
6. Kendisinin diğer peygamberler gibi salih kullardan olduğu hakikati (En’âm 6/85)
7. Kendisinin diğer peygamberler gibi âlemlere üstün kılındığı gerçeği (En’âm 6/86)
“Ona (İbrâhim’e) İshak’ı, Yakub’u bağışladık, her birini doğru yola eriştirdik. Daha önce Nûh’u ve soyundan Davud’u, Süleyman’ı, Eyyub’u, Yusuf’u, Musa’yı ve Harun’u -ki işlerini iyi yapanlara böylece karşılık veririz-, Zekeriya’yı, Yahya’yı, İsa’yı ve İlyas’ı -ki hepsi iyilerdendir-, İsmâil’i, Elyesa’ı, Yunus’u, Lut’u -ki hepsini âlemlere üstün kıldık- doğru yola eriştirdik.” (En’âm 6/84-87)
8. Kendisinin sürekli gündemde tutulması gerektiğinin öğütlenmesi (Meryem 19/54)
“Kitap’ta İsmail’i de an!”
“Kitap’ta İbrahim’i an. Zira o, sâdık/doğru sözlü bir nebi idi.” (Meryem 19/41)
“Kitap’ta Musa’yı da an. Gerçekten o ihlâs sahibi olan hem resûl, hem de nebî idi.” (Meryem 19/51)
“Kitap’ta İsmail’i de an. Gerçekten o, sözüne sâdık olan, hem resûl ve hem de nebî idi.” (Meryem 19/54)
“Kitapta İdris’i de an. Hakikaten o, sâdık/doğru sözlü bir nebi idi.” (Meryem 19/56)
Ne anlama geliyordu bu vurgu?
Unutma!
Hatırla!
Gündem et!
Sürekli onları hatırlat!
Onlardan mesajlar alacağını hatırından çıkarma ve insanlığa duyur!
9. Kendisinin özü ve sözü ile sâdık bir peygamber olduğu vurgusu (Meryem 19/54)
“Şüphesiz o, sözünde duran bir kimse idi.” (Meryem 19/54)
10. Kendisinin hem resul hem nebi olduğu hakikati (Meryem 19/54)
“O bir resûl, bir nebî idi.” (Meryem 19/54)
Resûl kavramı, elçiliğin öne çıktığı bir kavram, Nebi kavramı mesajlarının öne çıktığı bir kavramdır.
11. Kendisinin ehline/halkına salâtı ve zekâtı emreden bir peygamber olduğu vurgusu (Meryem 19/55)
“Ehline/ Halkına salâtı/ibadeti/duayı/namazı ve zekâtı emrederdi.” (Meryem 19/55)
12. Kendisinin Rabbinden hoşnutluk kazandığının haberi verilen bir peygamber olduğu vurgusu (Meryem 19/55)
“Rabbi katında da hoşnutluk kazanmış bir kimse idi.” (Meryem 19/55)
13. Kendisinin sabır ile öne çıkan peygamberlerden biri olduğu hakikati (Enbiyâ 21/85)
“(Ve yine) İsmâil, İdris ve Zü’l-Kifl’i de (an ki), bunların hepsi sabredenlerdendi.” (Enbiyâ 21/85)
14. Kendisinin Allah’ın rahmetine kabul edilen peygamberlerden olduğu vurgusu (Enbiyâ 21/86)
“Onları rahmetimize kabul ettik/rahmetimizin içine aldık, şüphesiz onlar salihlerden (olan) kimselerdi.” (Enbiyâ 21/86)
15. Kendisinin Halîm bir peygamber olduğu vurgusu (Sâffât 37/101)
فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَل۪يمٍ
“Biz de onu halîm bir çocukla müjdeledik.” (Sâffât 37/101)
Hz. İshak ise şöyle anlatılır:
وَبَشَّرُوهُ بِغُلَامٍ عَل۪يمٍ
“…Ona âlim/bilgin bir oğul müjdelediler.” (Zâriyât 51/28)
اِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ عَل۪يمٍ
“Biz sana âlim bir oğul müjdeliyoruz dediler.” (Hicr, 15/53)
Hz. İsmâil müjdelenirken Halîm oluşu, Hz. İshak müjdelenirken Âlim oluşu nazarlara verilir.
Hatırlanacağı üzere Halîm, Esmaü’l-Hüsna’dan biridir. Allah’ın o güzel isimlerinden biri olması ve Rabbimizin kendini bize tanıtırken bu isimle tanıtması ayrıca bir rahmet işaretidir.
Halîm isminin, hilm masdarından geldiğini biliyoruz. Genel anlamda bu kelimeye; “sabırlı ve temkinli olan, acele ve kızgınlıkla muamele etmeyip ileride meydana gelecek gelişmelere fırsat tanıyan” anlamları verilmektedir. Ayrıca dil âlimleri kelimenin, “kudreti olduğu halde cezalandırmayan” ve “cezayı büsbütün terk etmeyip gelişmelere/duruma göre hareket eden” şeklindeki iki anlamına dikkat çekerler. (Lisânü’l-ʿArab, “ḥlm” md.; Ebü’l-Bekā, s. 404, 560; Zeccâc, s. 45)
Halîm kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’in on beş yerde geçmektedir. Bunların on birinde Allah’a, dördünde ise üç peygambere izafeten kullanılmaktadır.
O Peygamberlerin geçtiği ayetler şunlardır:
Hz. İbrâhim (Tevbe 9/114; Hûd 11/75)
اِنَّ اِبْرٰه۪يمَ لَحَل۪يمٌ اَوَّاهٌ مُن۪يبٌ
“Muhakkak İbrâhim çok halim (yumuşak huylu), duygulu ve kendisini bütünüyle Allah’a vermiş bir kimseydi.” (Hûd 11/75)
Hz. Şuayb (Hûd 11/87)
“Dediler ki: Ey Şuayb! Babalarımızın taptıklarını (putları), yahut mallarımız hususunda dilediğimizi yapmayı terk etmemizi sana namazın mı emrediyor? (Hûd 11/87)
“Oysa sen yumuşak huylu ve çok akıllısın!”
Hz. İsmâil (Sâffât 37/101)
فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَل۪يمٍ
“Biz de onu halîm bir çocukla müjdeledik.” (Sâffât 37/101)
Hz. İsmâil annesi Hacer’e karşı inanılmaz bir halimdi.
Babası Hz. İbrâhim’e karşı halimdi.
Babasızlığa karşı halimdi.
Hanımlarına karşı halimdi.
Çocuklarına karşı halimdi.
Muhataplarına karşı halimdi.
Soyuna ve soyunun en parlak yıldızına karşı halimdi.
Bir peygamberin halim oluşunu şöyle anlamıyoruz değil mi? Yumuşak başlı, her şeye evet diyen, hiçbir şekilde hiçbir şeye öfkelenmeyen, her meseleye eyvallah diyen böyle mi? Elbette ki hayır…
Şunu hiç unutmayalım, halim, öfkelenme ve cezalandırma kudreti olduğu halde bunu yapmayana denir.
Merhum Akifimizin şiiri:
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git! , diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu…
İrticanın şu sizin lehçede ma’nası bu mu?
*
Başını da hatırlayalım;
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Peygamberler için Halîm denilmesinden şöyle mesajlar çıkarabiliriz:
1. Muhataplarına karşı hoşgörülü olan ve onlara müsamaha gösteren.
2. Cahillerin cehline karşı öfkesini kontrol eden, gördüğü eziyetlere sabır eden.
3. Cezalandırmak için acele etmeyen, kızgınlıkla karar vermekten uzak duran.
4. Gördüğü eziyetlere karşı intikam hesaplarına girmeyen, her daim affetmeyi öncelleyen.
5. Tahammül sınırlarını en uç noktalara kadar vardıran, yapabildiği kadar karşılaştığı durumlara karşı direnen…
Arapların şöyle bir sözü vardır. “Halîm adam, neredeyse peygamber olacaktı.”
Hilm, ahlaki hasletlerin, meziyetlerin efendisidir.
İnsanın kalitesi, biraz da karşıdaki insanın tavırlarına göre ortaya çıkar…
Bakın bugün hilm istenilen düzeyde bizde olmadığı için bazı şeyler olmuyor.
Eşler karşılıklı olarak hilmi kuşanmadığı için evlilikler çatırdıyor ve parçalanıyor.
Baba ve anne hilmi kuşanmadığı için çocuk terbiyesinde zafiyetler yaşanıyor.
Öğretmen ve hoca hilmi kuşanmadığı için talebe terbiyesi istenilen düzeye varmıyor.
İşveren ve usta hilmi kuşanmadığı için işçiler ve çıraklar ustaları geçemiyor.
Yöneticiler ve amirler hilmi kuşanmadığı için toplumda rahmet istenilen oranda yayılamıyor.
“Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.” (Âl-i İmrân 3/159)
Zeyd b. Sa’na’dan (ra) bir hatıra…