Bu çağrıma bakıpta hemen valizleri hazırlamayın. Ben sizleri malum çevrelerin gittiği bir tatil beldesine davet etmiyorum. Gidenler gitsin, onlara selametler dileyerek onları yolcu edelim. Ama kalanlarla işimiz var hemde çok önemli bir iş.
Yavrularının istikbalini düşünen ana ve babalarla işimiz var, aslında onların işleri var. Öncelikle istikbal kavramına yüklediğimiz anlamı sorgulamalıyız. İstikbal bizde neyi ifade ediyor ? Acaba istikbal derken çocuğumuzun hangi okulda okuyacağı, üniversitede hangi bölümü kazanacağı, hangi işi kurup, hangi gelin adayı ile evleneceğini mi, yoksa çocuğumuzun ebedi hayatını kurtarma çabasını mı anlıyoruz ? Bizdeki istikbal kelimesinin karşılığı bu işe göstereceğimiz ilginin belirleyicisi olacaktır.
İstikballerini kurtarmaya çalıştığımız çocuklarımızın bir öğretim yılını geride bırakırken neleri kaybedip, neleri kazandıklarını iyice değerlendirmeliyiz. Sekiz aydır körpe beyinlerin nasıl gereksiz bilgi bombardımanı altında ezildiklerini, ezbere dayalı, hiç bir pratik bilgisi olmayan, yüzlerce lüzumsuz anlatımlarla nasıl zihinleri kirletildiği, adeta bir meta ve müşteri gözü ile bakılıp soyup soğana nasıl çevrildiklerine şahit olduk. İşte bunun için çocuklarımızı altınoluğun o rahmet yüklü pınarının altında yıkamamız boynumuzun borcudur.
Ne diyordu şair;
Kur’an nur akıtır altın oluktan
Bu billur çeşmeye acep kim gelir
Onda ışık, onda hayat, onda can
Aşk ile içmeye acep kim gelir
Izdırap sahibi tüm ana ve babaları ben bu altınoluktan istifade etmeye davet ediyorum. Yaz bir fırsattır, kimileri için seyahate, kimileri için dinlenmeye, kimileri içinde onarmaya, tamir etmeye, kirletilen o zihinleri vahyin şifa ve rahmet dolu pınarı ile yıkamaya.
Bu işi ciddiye almak her ana ve babanın boynunun borcudur. Daha okullar kapanmadan araştırmaya soruşturmaya başladığımız gelecek sene çocuğumuzu nereye göndereceğimiz hesaplarının aynısını Kur’an eğitimi içinde göstermeliyiz. Bu işi sadece camilere ve camilerdeki yetersiz eğitime kurban etmemeliyiz. Bu işin ehemiyetini belki siz farkedemiyor olabilirsiniz, ama ne kadar önemli olduğunu üzerinde koparılan fırtanalardan ve yapılan tartışmalardan anlayabilirsiniz. Neden bu adamlar bizim yavrularımızın Kur’an eğitimi almasından korkarlar, neden bunlar bizim vahiy ile tanışmamızdan endişe ederler, neden bunlar ellerinden gelen tüm imkanları seferber ederek Kur’an ile insanın arasını ayırmaya çalışırlar ?
Nedeni çok açık aslında… Vahyin bakış açısı ile yetişecek nesillerin kendilerinin sonu olacağını bildikleri için bunlar vahyin o gür sedasının duyulmasını istemeyip kafalarını kuma sokan, gözlerini kapatarak vahyin o inanılmaz cazibesinin kaybolacağını zanneden zavallıların gösterdikleri çabalardır. Bunlar vahyin bu potansiyelini anlamaktayken bizler ne yazık ki gerekli önemi vermiyoruz. Bu işi mahallelerdeki yetersiz cami eğitimlerine havale ediyoruz. Bir gün olsun imam efendiye varıp çocuğumuzun halini sormuyor, akşamları evde bir Kur’an halkası oluşturup öğrendiklerini tekrar etmiyoruz.
Bugün Kur’an eğitimini yasaklamaya çalışıyorlar, belki sizlere ilginç gelebilir ama ben yazmaktan kendimi alamıyorum. Onların bu çabaları inanın bize artı bir kazanç sağlayacaktır. Belki evinde bir gün olsun çocukları ile Kur’an’a el uzatmamış yığınla insanımız evlerini birer mektebe dönüştürmelerine imkan sağlayacaktır. Onların baskıları aslında şu ana kadar kullanmadığımız hanelerimizi vahyin o kutlu sesi ile diriltmemize sebeb olacaktır. Bunun için her felaketten saadete giden bir yol vardır. En zorlu zamanlarda dahi bizim saadeti elde etmemize engel değildir. Herşey yasaklanır, kapısına kilit vurulur, kapatılır ama hanelerimiz biz ayakta dimdik durdukça var olur. O halde evlerimiz bir Kur’an mektebi olmalı o evin hocaları ve talebeleri olmalıdır. Kirlenen zihinlerimiz nur akan o altınoluk ile temzilenmelidir. Bu üç aylık fırsat en güzel biçimde değerlendirilmelidir. Bu hem çocuklarımızın zihinlerinin durulması, hemde vahyin önem ve değerinin öğrenmeleri için çok güzel bir fırsattır. Sosyal aktivitelerle süslenmiş, çocuklarımızın gelişimine katkı sağlayacak içerikle donatılmış bir eğitim modeli ile hayatlarını yeniden diriltmelidir.
Hadi herkes işinin başına. Eğer toplumun en hayırlısı olmak istiyorsanız. ?u nebevi tavsiyeye kulak vermelisiniz. “Ya öğreten ol, ya öğrenen ol yada dinleyen ol, sakın dördüncüsü olma.”
Siz kaçıncısınız hiç sordunuz mu kendinize ?
Muhammed Emin YILDIRIM