Soru: Değerli Hocam, malumunuz olduğu üzere bu sene Ramazan Bayramı’nı ümmet olarak yine beraberce yapamadık. Türkiye 5 Temmuz Salı günü bayram yaparken, başta Suudi Arabistan olmak üzere birçok İslam ülkesi ise bir gün sonra yani 6 Temmuz Çarşamba günü bayram yaptılar. Biz nasıl davranacağımızı bilmezken sizin twitter’dan bir açıklamanız oldu. Kendi kanaatinizin Salı günü bayram olduğu yönündeydi. Biz de sizin kanaatinize uyarak Salı günü bayramı ihya etmeye çalıştık. Ancak tartışmalar bitmedi, bulunduğumuz yerde bazı grup ve arkadaşlar çok sert açıklamalar yaptılar. Bizi eksik oruç tutmakla itham ettiler. Size ve diğer bazı hocalarımıza hoş olmayan sözler sarf ettiler. Allah aşkına hocam, biz ne yapacağız? Bu işin içinden nasıl çıkacağız? Bu konuda bizi biraz aydınlatabilir misiniz? Hürmetlerimi sunar, bu vesile ile geçmiş bayramınızı tebrik eder, dualarınızı beklerim. Hakkınızı ne olur helal edin ve bizleri duada unutmayın.
Cevap: Canım kardeşim, ben de sizlerin geçmiş bayramınızı tebrik eder, dualarımı gönderirim. Ne yazık ki ümmet olarak birçok meselede beraber hareket edemediğimiz gibi bayramı ihya etme meselesinde de bu acziyeti yaşıyoruz, inşallah bir an önce çözülür; ama daha uzun süre bu sıkıntıları yaşayacağımız görünüyor.
Aslında bu sene ortak bir karar çıkacağı yönünde benim ciddi umutlarım vardı, çünkü 65 yıl boyunca, 7 kez yapılan ‘Uluslararası Rüyet-i Hilâl ve Takvim Sempozyumu’ çok geniş bir katılım ile İstanbul’da 30 Mayıs 2015 tarihinde yapılmıştı. Gerçekten önceki toplantılara göre hem katılım itibari ile hem de alınan kararlar noktasında bu problemli alanın çözümüne dair çok önemli açıklamalar yapılmıştı.
Ama olmadı, toplantıya katılan özellikle Arap dünyasının tanınmış fakih ve âlimleri, alınan kararlara uymadılar ve Suudi Arabistan’ın açıklamasını esas alarak, bu konuda hepimizin şahit olduğu açıklamalarda bulundular.
4 Temmuz Pazartesi akşamı olunca insanlar ister istemez nasıl davranacaklarına dair sorular sormaya başladılar. Aslında her şey belli olmasına rağmen, özellikle Avrupa’da yaşayan kardeşlerimizin nasıl davranacaklarına dair bilgileri alıp, orada birkaç kardeşimizle istişare ettikten sonra kanaatlerimi twitter hesabımdan paylaştım. Neden Avrupa’da yaşayan kardeşlerimizle istişare ettiğime gelince, sebebi şu idi: Hilâl tartışmaları yüzünden yaşadıkları yerde devletin resmi kurumlarına ve okullara bayram günü hakkında net bir tarih veremeyen Müslümanların, bu sıkıntısını çözmek için Avrupa Fıkıh Konseyi çeşitli toplantılar yapmış ve Türkiye’de yapılan toplantılar gibi önemli kararlar alınmıştı. Alınan kararlara göre bir takvim birlikteliği sağlanacak ve ona göre amel edilecekti. Toplantı yeni yapıldığı için alınan kararların uygulama dirayeti daha net olabilir düşüncesiyle, Avrupa Fıkıh Konseyi’nin kararlarına uyulacağı yönünde de umutlarım vardı.
O akşam İslam Toplumu Milli Görüş (İGMG) İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç hocanın da yaptığı açıklama üzerine âcizane ben de kanaatlerimi paylaştım ve Salı gününü bayram olarak ihya edeceğimizi söyledim. Orada yaptığım açıklamanın bir bölümü şöyle idi:
“Yine de Hilâl meselesini soranlara:
1. Bu işi bir fitne vesilesine dönüştürmemeli
2. Güvendiğiniz bir haber kaynağına göre amel etmeli
3. Başlarken hilale göre değil hesaba göre başlanmışsa, yapılan çelişki göz ardı edilmemeli
4. Yıl boyunca Diyanet’e göre amel edenlerin, sadece Bayram tespitinde farklı mecralara ilgi duyma gibi bir yanlışa kapı açmamalı…”
Bu mesajlarım, o günün sıcak atmosferi ile paylaşılan mesajlar olsa da bugün yine aynı kanaatleri taşıdığımı belirtmeliyim.
Bu vesile ile birkaç hususu nazarlarınıza vermek istiyorum.
1. Bu konu siyasi bir meseleye dönüştürülerek tartışılmamalı
2. İçtihadî farklılıklardan ortaya çıkan uygulamalar, itikadî bir meseleymiş gibi takdim edilmemeli
3. Ümmet olarak yaşadığımız bölünmüşlük ve acziyet, bu mesele ile daha da derinleştirilmemeli
4. Mesele hakkında hiçbir bilgisi olmayan, hilâl gözetlemenin bile ne olduğundan habersiz olan insanların söylediklerini dikkate almamalı
5. Yüzyıllardır ümmetin aynı günde oruca başlayamadığı ve aynı günde bayram etmediği unutulmamalı ve bundan dolayı umutsuzluğa kapı açılmamalı
6. Bayram namazı ve bayram sevinci, yaşanan zeminde bu tartışmalara kurban edilerek, mahvedilmemeli
7. Sözüne itibar edilen bir âlimin içtihadına uyarak amel edilmeli, onun dışındaki tartışmalara kapıları açmamalı
8. “Fitne, öldürmekten daha büyük bir günahtır.” ilahî beyan çerçevesinde içtihadî bir meselenin derin ayrılıklara sebebiyet vermesine engel olunmalı
Ayrıca bu konuda söz sahibi olan âlimlerimizin toplumu daha fazla bilinçlendirmeye yönelik beyanları olmalıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı da üzerinde oluşan şüpheleri giderecek adımlar atmalı, gözlem-hesap meselesini daha şeffaf yapmalı ve yapılan çalışmaları kamuoyu ile daha açık bir şekilde paylaşmalıdır.
Son olarak şu hususa da dikkat çekelim ki, hilâl meselesi sadece Ramazan ayı ile sınırlı değildir. Şevval ayı ile alakası olduğu gibi ( bu ayda tutulacak müstehap oruç) asıl hac ve kurban ibadetinin yapılacağı Zilhicce ayı ile de ciddi bir münasebeti vardır. Meseleyi sadece Ramazan ile sınırlandırmak ve ortaya çıkan netice üzerinden kavga ve ithamlarda bulunmak, hilâl meselesinin anlaşılmadığının en açık göstergesidir. Geçmiş yıllarda olduğu gibi Suudi Arabistan, Zilhicce hilâlini bizden birgün önce veya sonra ilan ederse ortaya çıkan netice ile hiç ilgilenilmemesi çok ciddi bir problemdir. İnşallah bu konuda söz sahibi mercilerin daha duyarlı olması ve bu konuda ortaya çıkacak ihtilafların en asgariye indirilmesi en büyük temennimizdir.
Rabbim bu ümmete merhamet etsin ve bizleri birbirimize fitne değil, rahmet vesilesi kılsın. (âmin)