İlahî Kelam’ın Allah Resulü (s.a.v.) için kullandığı istisnai ifadelerden bir tanesi de hiç şüphesiz Kalem Sûresi’nin 4. ayetinde geçen; “Ve inneke le a’lâhuluki’n azîm; Muhakkak ki, sen muhteşem bir ahlak üzeresin” ifadesidir.
Kur’an Efendimiz’e (s.a.v.) ait bir çok tabloyu anlattığı gibi, ondan önce gönderilen nice peygamberlere ait olayları da bizlere anlatır. Vahiy; Allah Resulü (s.a.v.) ile birlikte 25 peygamberin, hatta Üzeyir, Lokman ve Zülkarneyn’i de sayarsak 28 peygamberin hayatlarından izler aktarır. Bu anlatımlarda ilahî kelam anlattığı peygamberin ahlaki meziyetine dair vurgularda bulunur ve adeta bahse konu olan peygamberin şahsiyetinin anahtarlarını bizlere öğretir. Anlattığı her peygamberde bir yada iki ahlaki meziyeti öne çıkarırken, peygamberlik halkasının son mührü olan Efendimiz (s.a.v.) için çok genel bir ifade kullanarak, O’nun (s.a.v.) ahlakın bir yada birkaç hususunda değil, her alanda zirve ve abide olduğu aleme duyurur.
Burada dile getirmeye çalıştığımız mesele sakın haşa peygamberleri birbirleri ile yarıştırmak olarak anlaşılmamalıdır. Biz ilahî kelamın; “Allah’ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız (2/286)” fermanına iman etmişiz. Ama yine aynı vahyin şu mesajını da unutmamak zorundayız: “Biz gönderilen elçilerin bir kısmına diğerlerinden daha fazla meziyetler bahşetmişiz.(2/253)”
Allah Resulü (s.a.v.) peygamberlik ailesi içerisinde bu üstün meziyetlere en fazla muhatap olan bir elçidir. İşte “huluki’n azîm” ifadesi bunun en büyük delilidir. Kur’an bu ifadeyi andığı elçiler içerisinden sadece Allah Resulü (s.a.v.) için kullanır. Diğer tüm peygamberlerin güzel ahlaklarının bazı yönleri öne çıkarılarak örneklikleri dile getirilirken, Efendimiz (s.a.v.) için ahlakın tüm yönlerini kapsayacak şekilde böyle bir ifade kullanılır. Mesela; Meryem Sûresinde dört Peygamberin ahlaklarının güzelliklerine dair şöyle vurgular yapılmaktadır:
“Kitap’ta İbrahim’i an. Gerçekten o sıdkı bütün bir nebi idi.(19/41)”
“Kitap’ta Musa’yı da an. Gerçekten o ihlas sahibi bir nebi ve resûl idi.(19/51)”
“Kitap’ta İsmail’i de an. Gerçekten o sözüne sadık bir nebi ve resûl idi. (19/54)”
“Kitap’ta İdris’i de an. Gerçekten o sıddık bir nebi idi. (19/56)”
Görüldüğü gibi Kur’an diğer peygamberlerin yüce ahlaklarından özel bazı meziyetleri öne çıkarıp, dile getirirken; Efendimiz’in (s.a.v.) ise ahlakını daha genel bir ifade ile belirtmektedir. Bunun iki temel sebebi olabilir. İlki; Allah Resulü (s.a.v.) ahlakın her alanında zirvelerde olan yüce bir şahsiyettir. O (s.a.v.) ahlakın her alanında en ideal örnek ve en kamil rehberdir. Ahlaka ait tüm alanlarda son sözü O (s.a.v.) söylemiş ve o alanlarda abideleşerek, bu konuda “bundan daha güzeli olmaz” diye itiraf ettirmiştir.
İkincisi; Efendimiz’in (s.a.v.) ahlaki meziyetleri en ince detayına kadar bilinmektedir. Tarih boyunca hiçbir şahsiyete nasip olmamış bir ayrıcalıkla hayatının her karesi kayıt altına alınarak nesillerden nesillere aktarılmıştır. Bugün bu bereketli hayatın sadece ahlaki meziyetlerinin alanına müracaat edilse; rahmetten izzete, adaletten emniyete, tevazudan hayaya, ahde vefadan kanaate, tevekkülden isâra, sabırdan şecaate, cömertlikten şükre, fedakarlıktan sükûnet ve vakara, itidalden sıdk ve istikamete, gönül zenginliğinden hilm ve müsamahaya ve daha nice ahlaki vasfa dair izler bulmak mümkündür.
İşte böyle bir bilgiye vakıf olduğumuz için Allah (c.c.) kutlu elçisini bize en ideal model (Üsve-i Hasene) olarak takdim etmektedir. Ahlakı Kur’an olan kutlu elçi muhteşem bir ahlakın sahibi olarak şu gerçeği bizlere duyurmaktadır: “Ed’debenîRabbî, fe ehsenete’dibî; Beni Rabbim terbiye etti ve terbiyemi en güzel şekilde düzenledi.” O (s.a.v.) varlığını en emin olan otoriteye teslim etmiş; terbiyesini ve ahlakını oranın buyrukları ile düzenlemiş, melekleri bile hayran bırakacak muhteşem bir ahlakın sahibi olmuştu.
O halde kutlu doğum vesilesiyle Efendimiz (s.a.v.) ile daha yakın bir iletişim kurmak isteyen bizlerin yapacağı iş hayran hayran o ahlakı anlatıp durmaktan yada sadece bu muhteşem ahlakın dedikodusunu yapmaktan ziyade, bu ahlak ile donanıp aleme Muhammed (s.a.v.) kokusunu duyurmak olmalıdır.
O muhteşem ahlaktan sahabenin hayatına çok izler düştüğü bir gerçektir. Peki şu an bizlerin hayatlarına düşen herhangi bir izden bahsedebiliyor muyuz?
Tüm ahlakımızı Müslümanlığımızın aynası olan ilk neslin ortaya koydukları ilkeler çerçevesinde yeniden gözden geçirmeye var mısınız?
Muhammed Emin YILDIRIM