Sîret-i Enbiyâ derslerimiz Hz. İbrâhim (as) ile devam ediyor. Bu haftaki konumuz Hz. İbrâhim’in doğumu ve gençliği idi. Muhammed Emin Yıldırım hocamız, “Hz. İbrâhim’den Âleme Yayılan Merhamet Mesajları” serlevhasının altında bizlere merhametin nasıl anlaşılması ve hayata yayılması gerektiğini ve özellikle yakınları davet ederken nelere dikkat edilmesi gerektiğini Hz. İbrâhim (as) üzerinden anlattı.
Dersten Cümleler
Tüm peygamberler birbirlerinin kardeşleri gibidir. Davaları ortak, yolları bir, davet ettikleri hakikatler şeriatlerde bazı farklılıklar taşısa da temel meselelerde aynıdır.
Efendimiz (sas) peygamberler içerisinde Hz. İbrâhim’e karşı çok farklı bir muhabbet ve iştiyak beslemiştir. Öyle ki bu sevginin bir nişanesi olarak Mısırlı Mâriye’den, Hacer annemizin hemşerisi olan Mâriye’de doğan oğluna İbrâhim adını vermiş ve kendisini “Ebû İbrahim/İbrahim’in babası” diye künyelenmesini istemişti. Hatta o günden sonra vahyin emin meleği Cibril-i Emin, Efendimiz’e (sas) gelince ona “Ebû İbrahim” diye hitap etmişti.
Efendimiz (sas) bir hadisinde Hz. İbrâhim’e karşı duyduğu derin muhabbeti şöyle dile getirmiştir: “Muhakkak ki her Peygamberin, peygamberler içerisinde bir velisi vardır. Bunlar içerisinde benim velim, atam İbrâhim’dir.” Sonra da şu ayeti (Âl-i İmran, 3/68) okumuştur: “Doğrusu İbrâhim’e en yakın olanlar, ona uyanlar, bu Peygamber ve inananlardır. Allah inananların dostudur.” (Tirmizî, Tefsir 4; Ahmed İbn Hanbel, el-Müsned,1/429; Hâkim, el-Müstedrek, 2/320)
“Bir kişi Allah Resûlü’ne (sas) ‘Ya Hayru’l-beriyye! (ey yaratılmışların en hayırlısı) diye seslendi. Resûlullah ise; ‘Bu dediğin kişi Hz. İbrahim’dir.’ buyurdu.” (Müslim, Fedâil, 2369; Ebû Dâvûd, Sünnet, 14)
Allah Resûlü’ne Hz. İbrâhim’in fiziksel özellikleri sorulunca; “Arkadaşınıza (bana) bakın.” demiştir. (Buhârî, Enbiyâ, 11; Libâs, 66; Müslim, İmân, 166)
Merhamet insanın, insan olması ve insan kalması için en önemli özelliktir.
“(Buna rağmen tutup öldürdükleri o zata) Ona: “Cennete gir” denilince şöyle söyledi: “Ne olurdu, keşke kavmim (imanın ve İslam’ın kıymetini) bilselerdi.” (Yâsin 36/26)
“Rabbimin beni bağışladığını ve nice ikram (ve ihsanlara) ulaştırdığını bir görselerdi.” (Yâsin 36/27)
Hepimizin çok çok zorlandığı iki şeyi bugün Hz. İbrâhim üzerinden öğreneceğiz. Nedir bu iki şey?
1. Merhamet, belli alanlara, belli muhataplara ve belli işlere sıkıştırılacak bir duygu değil, hayatın her alanını kuşatması gereken bir duygudur.
2. Davet ve tebliğin en zoru, yakınlara olanıdır. Eğer yakınlara olan davet, merhamet üzerinden olmaz ise asla başarı elde etmek mümkün değildir.
Kur’ân-ı Kerim’de Hz. İbrâhim’in Merhameti
Merhametli Bir Evlad (Meryem 19/42)
Merhametli Bir Delikanlı (Saffat 37/86)
Merhametli Bir Eş (İbrâhim 14/37)
Merhametli Bir Baba (İbrâhim 14/39)
Merhametli Bir Amca (Hûd 11/75)
Merhametli Bir Dost (Nisâ 4/125)
Merhametli Bir Ev Sahibi (Hûd 11/69)
Merhametli Bir Davetçi (Zuhruf 43/28)
Merhametli Bir İmam/Muallim (Bakara 2/124)
Merhametli Bir Peygamber (Ankebût 29/27)
Merhamet, hem acıtmamak hem acımaktır; ama acıtmamak önce gelir.
Acıtmamak içinde hassas bir gönle, naif bir dile, kolaylığa dayalı bir muamele anlayışına sahip olmak gerekir.
Bu üçünün de olabilmesi için zeminde asla menfaatinolmaması gerekir.
İkinci meseleye gelince, o neydi? Davet ve tebliğin en zoru, yakınlara olanıdır. Eğer yakınlara olan davet, merhamet üzerinden olmaz ise asla başarı elde etmek mümkün değildir.
“Andolsun biz İbrâhim’e daha önce rüşdünü vermiştik. Biz onu iyi tanırdık.” (Enbiyâ 21/51)
“Kendisine İbrâhim denilen bir gencin bunları diline doladığını işittik (herhalde onun işidir) ” demişlerdi.” (Enbiyâ 21/ 60)
“Kitap’ta İbrahim’i de zikret, ki gerçekten O, sıddık (Hakkı hemen ve gönülden onaylayan ve doğruluktan asla ayrılmayan) bir Peygamberdi.” (Meryem 19/41)
“(İbrahim) Hani o zaman babasına: “Ey babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana bir fayda eriştiremeyen (ihtiyaç duyduğun herhangi bir şeyi temin edemeyen) nesnelere niye tapıyorsun?” demişti.” (Meryem 19/42)
“Ey babacığım! Bana, senin hiç haberdar olmadığın (sana gelmeyen) bir bilgi ulaştı. Öyleyse buna uy ki seni dosdoğru bir yola ulaştırayım.” (Meryem 19/43)
“Ey babacığım! Sakın şeytana kulluk etme! Çünkü şeytan Rahmân olan Allah’a isyan etmiştir.” (Meryem 19/44)
“Ey babacığım! Gerçekten ben, senin Rahman (olan Allah)’tan gelecek bir azaba çarptırılarak şeytanın dostu olacağından korkuyorum.” (Meryem 19/45)
“(Babası:) Ey İbrahim; dedi; sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, andolsun seni taşlarım! Uzun bir zaman benden uzak dur!” (Meryem 19/46)
“İbrahim şöyle cevap verdi: “Sana selam olsun. Senin için Rabbim’den mağfiret dileyeceğim, çünkü O, bana karşı çok lütufkârdır.” (Meryem 19/47)
“Sizi ve Allah’tan başka taptıklarınızı terk ediyor ve Rabb’ime ibadet ediyorum. Rabbime ibadet etmekle de mutsuz olmayacağımı umuyorum.” (Meryem 19/48)
“Nihayet İbrahim onlardan ve Allah’tan başka taptıkları şeylerden uzaklaşıp bir tarafa çekildiği zaman biz ona İshak ve Yâ’kub’u bağışladık ve her birini peygamber yaptık.” (Meryem 19/49)
“Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk. Onlar için yüce bir doğruluk dili var ettik. (güzel bir söz ile anılmalarını temin ettik)” (Meryem 19/50)
Bu10 ayete o kadar farklı nazarla bakılabilinir ki? Biz sadece iki noktadan bakacağız:
Birinci nokta: Davetçi nasıl olmalıdır?
İkinci nokta: Davetçi, özellikle yakınlarını nasıl davet etmelidir?
Davetçi nasıl olmalıdır?
Bir yerde davetten bahsediliyorsa orada olmazsa olmazlar şunlardır:
Hatip yani davetçi
Hitap yani davetin muhtevası
Muhatap yani davete taraf olan
Davetçi doğru olmalı
Davetin muhtevası açık olmalı
Davete muhatap kılınan belli olmalı…
Öncelikle şunu iyice anlayalım ki;
– Davet çok zor bir görevdir ama yakınlara daha zordur.
– Yakınlara zordur ama yaşça küçük olanın büyük olana yapması daha zordur.
– Anne ve babanın evlatlarına daveti zordur ama evladın anne ve babasına yapması daha zordur.
– Kocanın hanımına daveti zordur ama hanımın kocaya daveti daha zordur.
Hz. İbrâhim babasına daveti nasıl sundu?
1. Hz. İbrâhim (as), babasının karşısına kendi doğruluğundan şüphe duyulmayan biri olarak çıkmıştı.
2. Hz. İbrâhim (as) inanılmaz bir düzeyde merhameti kuşanarak davete başlamıştı.
3. Hz. İbrâhim (as) önce babasının inancındaki çelişkileri, çıkmazları, kargaşayı nazarına vererek sözünü başlatmıştı.
4. Hz. İbrâhim (as) çok büyük bir makam elde etmiş olmasına rağmen o makamı babasına karşı bir üstünlük aracına dönüştürmeden davetini yapmıştı.
5. Hz. İbrâhim (as) davetinde sıralamayı iyice gözetmiş, önce mesajı apaçık ortaya koymuş, sonra babasının inancının sorunlarını ona hatırlatmıştı.
6. Hz. İbrâhim (as) bütün bunları yaptıktan sonra eğer davete icabet edilmezse babasına gelecek olan azabın ne olduğunu ona bildirmişti.
7. Hz. İbrâhim (as) babası ne kadar hiddetlenirse hiddetlensin sakinliğini kaybetmeden davetini devam ettirmişti.
8. Hz. İbrâhim (as) davetinin amacının sadece ve sadece babasının ahiret mutluluğu olduğunu ona çok açık bir şekilde anlatmıştı.
9. Hz. İbrâhim (as) yapılması gereken her şeyi yaptıktan sonra bir netice alamayınca en doğru tavrın mesafe konulması gerektiğini göstermişti.
10. Hz. İbrâhim (as) Allah için küçük şeyleri terk edene nasıl büyük şeyler ikram edildiğinin en güzel örneğini bizlere sunmuştur.