Siret-i Enbiyâ derslerimizde Hz. İbrâhim (as) yolculuğumuz devam ediyor… Bu haftaki konumuz çok çok mühim bir konuydu. Muhammed Emin Yıldırım hocamız, “Hz. İbrâhim’in İnanç Noktasındaki Vesveselere Devalar” serlevhasının altında inanç noktasındaki vesveselerin ilacı olarak itminanı izah etti. Hz. İbrâhim’in 4 kuş kıssasının üzerinden itminan duygusunun önemini, bunun nasıl kazanılacağını ve nasıl korunacağını çok önemli mesajlar gölgesinde anlattı.
Dersten Cümleler
Kulluk kotlarını en güzel bir şekilde peygamberlerden öğreniriz…
Hz. İbrâhim ile alakalı yürüyüşümüzde şimdiye kadar 12 ders yapmış olduk…
Hz. İbrâhim’in Misafirleri kıssası üzerinden cimriliğin ilacının cömertlik olduğunu, 4 kuş kıssasının üzerinden de inanç noktasındaki vesveselerin ilacının itminan olduğunu gördük…
Bakara Sûresi’nin 260. Ayetinin iki temel mesajı vardır: Bunlardan biri itminanın önemi ve elde etmenin yolu, diğeri ise ahirete diriliş meselesinin kâinatta olan biten bazı hadiseler üzerinden anlaşılması gerektiğidir.
Hz. İbrâhim’in (as) 4 kuş kıssasında neler tartışıldı?
1. Neden başka bir hayvan değil de kuş seçildi?
2. Kuşların sayısı neden dörttür?
3. Hz. İbrâhim kuşları kesti mi kuşları kendisine alıştırdı mı?
4. Hem alıştırıp hem kesti mi? Yoksa sadece kesti mi?
5. Hz. İbrâhim’in kestiği 4 kuş hangileri idi?
6. Dağların sayısı kaçtı?
وَاِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ رَبِّ اَرِن۪ي كَيْفَ تُحْيِ الْمَوْتٰىۜ
“Hani bir zamanlar İbrâhim, “Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster” demişti”
وَلَمَّا جَٓاءَ مُوسٰى لِم۪يقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُۙ قَالَ رَبِّ اَرِن۪ٓي اَنْظُرْ اِلَيْكَۜ
“Mûsâ, belirlediğimiz yere (Tûr’a) gelip Rabbi de ona konuşunca, “Rabbim! Bana (kendini) göster, sana bakayım” dedi.” (A’râf 7/143)
قَالَ اَوَلَمْ تُؤْمِنْۜ
“Rabbi ona: Yoksa inanmadın mı? dedi.”
قَالَ بَلٰى وَلٰكِنْ لِيَطْمَئِنَّ قَلْب۪يۜ
“İbrâhim: Hayır! İnandım, fakat kalbimin mutmain olması için (görmek istedim), dedi.”
Hz. İbrâhim ölülerin nasıl dirileceğini görmeyi neden istemiş olabilir?
İman problemi mi var? Hâşâ…
Güven problemi mi var? Hâşâ…
Teslimiyet problemi mi var? Hâşâ…
Şüphe mi var? Hâşâ…
İçine sinmeyen bir durum mu var? Hâşâ…
Peki, ne var? İlaç var, deva var, şifa var…
“İbrâhim (as) gibi büyük bir peygamber bile şüphe etmiş ama bizim Peygamberimiz asla şüphe etmedi.” Resûlullah (sas) bunu duyunca bu sözden hoşlanmadı ve dedi ki: “Biz şüphe etme konusunda İbrâhîm’den daha layığız” (Buhârî, “Tefsir”, 46; Müslim, “İman”, 69; İbn Mâce, “Fiten, 23)
Sözlükte vesvese/visvâs “fısıldama, kötü telkinde bulunma, karışık sözler söyleme, kuşkulanma”; aynı kökten vesvâs “insanın içine doğan zararlı uyarıcı, kötü duygu ve düşünce, telkin, şüphe, fısıltı, evham” gibi manaları içermektedir.
Vesvesenin ilacı nedir?
1. Yok saymak değildir.
2. Üstünü örtmek değildir.
3. Korkmak değildir.
4. Telaşa kapılmak değildir.
5. Şüphelere ve kuruntulara teslim olmak değildir.
Vesvesenin ilacı nedir?
1. Varlığını anlamaktır.
2. Neden kaynaklandığını tespit etmektir.
3. Cesaretle üzerine gidebilmektir.
4. Asla acele etmemektir.
5. Özellikle inanç noktasındaki vesveselerde itminana erene kadar yolculuğa devam etmektir.
Nedir itminan?
– Gönlün sükûnete ermesi
– Kalbin huzura kavuşması
– Aklın ikna edilmesi
– Bedenin dinginliğe erişmesi
– Hayatın dengesini bulması
İtminana ermiş birisi;
– Her türlü vesveseden kurtulur.
– Her türlü endişeden uzaklaşır.
– Her türlü korkudan azade olur.
– Her türlü karmaşadan kurtarır.
– Her türlü sıkıntıdan korunur.
Bu din öyle bir din ki, bu dinin kitabı öyle bir kitap ki, bu dinin peygamberi öyle bir peygamber ki asla hedefi gösterip işi bitirmez. Bu sizin varmanız gereken hedef der, sonra o hedefe nasıl varılacağını da gösterir.
Kâinat ayetlerinin üzerinde gözlem yapmak ve tefekkür etmek ve zikrullah yani Allah’ı zikir etmek, kişiyi itminana erdirir.
“Onlar, iman edenler ve kalpleri Allah’ın zikri ile mutmain olan kimselerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah’ın zikri ile mutmain olur.” (Ra’d 13/28)
Biz zikir kavramını Kur’ân’dan öğrenmek istediğimizde karşımıza şöyle bir tablo çıkacaktır:
– Verdiği nimetleri hatırlayıp şükür etmek
– Verdiğini, vermediğini, verip aldığını hatırlayıp hamdetmek
– Azamet ve yüceliğini hatırlayıp tekbiri şuurlu bir şekilde dillendirmek
– Eşsizliğini ve müstağniliğini hatırlayıp tesbih etmek
– Kur’an’ın Kelamullah olduğunu hatırlayıp kalben ürpermek
– Yaratılış ve yaratılanları hatırlayıp tefekkür etmek
– İbadetlerin gaye ve hikmetlerini hatırlayıp tazarru etmek
– Kendi küçüklüğünü ve acziyetini hatırlayıp dua etmek
– Günah ve hatalarını hatırlayıp tevbe ve istiğfar etmek
– Engin merhamet ve şefkati hatırlayıp hüsn-ü zan etmek
Burada anahtar kavram hatırlamaktır. O zaman zikir, sürekli Allah’ı gündemde tutup, Allah’ın gözetiminde olduğunu unutmadan bir hayat yaşamaktır. Yani zikir, hatırlamak, hatırlatmak, hatırlananın razı olacağı bir hayat yaşamaktır.
قَالَ فَخُذْ اَرْبَعَةً مِنَ الطَّيْرِ
“Bunun üzerine Allah dedi ki: Öyleyse, dört kuş al/tut.”
فَصُرْهُنَّ اِلَيْكَ
“Onları kendine alıştır.”
ثُمَّ اجْعَلْ عَلٰى كُلِّ جَبَلٍ مِنْهُنَّ جُزْءًا
“Sonra onları parçalayıp her bir parçasını bir dağın üzerine bırak./ Sonra onları (etrafındaki) her tepeye ayrı ayrı sal…”
ثُمَّ ادْعُهُنَّ يَأْت۪ينَكَ سَعْيًاۜ
“Sonra da onları çağır. Sana uçarak gelirler.”
وَاعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ۟
“Bil ki, şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”
Yaratılış ve Diriliş insanoğlunun her zaman çok ilgisini çekmiş ve daha da çekecek iki önemli konudur. Biz bu iki önemli konunun Kur’ân’da anlatıldığı yerlere baktığımızda karşımıza şöyle iki önemli mesaj çıkıyor:
Yaratılış, bir emirdir; “Ol der” ve hemen oluverir.
Diriliş, bir çağrıdır; “Gel der” ve hemen gelinir.
İki soru:
1. Diyor ki bir kardeşimiz, Hz. İbrâhim’in Hz. İsmail ve Hz. İshak dışında da çocuklarının olduğuna dair bir şeyler okudum bu bilgi doğru mu?
2. Hz. İbrâhim’e verilen sahifeler ile alakalı herhangi bir bilgimiz var mı?
İbn Kuteybe, İbnü’l-Esîr, Ebû’l-Fida gibi bazı tarihi kaynaklarımızın bize verdiği bilgilere göre Hz. Sâre, 127 yaşında el-Halil’de vefat etti. Zaten Hz. Hacer daha önce vefat etmişti. Hz. İbrahim Sâre validemizin vefatından sonra Katura (veya Kantura) ve Haccun isimli iki hanım ile evlendi. Bu evlilikten İbrahim aleyhisselâmın, Katura’dan 4, Haccun adındaki hanımından da, 7 çocuğu oldu.
Ebû Zer el-Ğifari bir gün Efendimiz’e sordu, dedi ki: “Yâ Resûlallâh! İbrahim´in sahifelerinde neler vardı?” Efendimiz (sas) dedi ki: “Hepsi, meseller (ibretli sözler) idi. Şöyle ki:
“Ey saltanat verilen, sınanan ve aldanan hükümdar!
Ben, seni; dünyayı, birbiri üzerine yığasın diye göndermedim.
Fakat mazlumun duasını, benden geri çeviresin (mazlumu, bana yalvarmak zorunda bırakmayasın) diye gönderdim.
Çünkü ben, mazlumun duasını -kâfir de olsa- geri çevirmem!” (Taberî, Tarih, I, 161; Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ, I, 167; İbn Asakir, Tarihu Dımaşk, VI, 357)
Bir başka rivayette ise şu aktarılır.
Onda, şöyle meseleler de, vardı:
“Aklına, mağlup olmadıkça, akıl sahibinin belli saatleri olmalıdır:
– Bir saatini, Rabbine dua ve münacata,
– Bir saatini, Yüce Allah’ın sanat ve kudreti üzerinde durup düşünmeye,
– Bir saatini, geçmişte işlediklerinden ve gelecekte işleyeceklerinden kendisini sorguya çekmeye,
– Bir saatini de, helalinden yeme içme ihtiyacını karşılamaya ayırmak gerekir.” (Taberî, Tarih, I, 161; Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ, I, 167; İbn Asakir, Tarihu Dımaşk, VI, 357)