Muhammed Emin Yıldırım Hocamız Akaid Medresesi’nde “Nübüvvet İkliminde İman” başlığı altında yapacağı programlarından ilkini Pazar günü Vakfımızda gerçekleştirdi. Yoğun bir katılımın olduğu bu ilk programında Hocamız, “Hz. Peygamber’den (sas) İman Talimi” konusunu işledi.
Dersten Notlar
Muhataplarımın çoğu ilim talebesi olduğu için ilk dersimizde size bir âlimden biraz bahsederek konuya girmek istiyorum.
İlim dünyamızın önemli simalarından biri de İbn Hacer el-Heytemi’dir.
Doğum tarihi biraz ihtilaflı olsa da, Hicri 909, Miladi, 1503-1504 yılıdır. Mensup olduğu Benî Sa‘d kabilesinin soyu ensara kadar uzandığı için Ensârî nisbesiyle de anılmaktadır. Büyük dedelerinden birine çok az konuşması sebebiyle “Hacer” (taş) lakabı takılmış, onun soyundan gelenler de İbn Hacer diye anılmıştır. Hicri 974 Miladi, 1567 yılında, yani sadece 63 yaşlarında vefat etmiştir.
Kendisi şafi fakihidir, ama aynı zamanda muhaddistir, ediptir, tarihçidir, kelam ve akaid âlimidir. Geriye bir çok alanda eserler bırakarak gitmiştir. Şöyle bir İslam Ansiklopedisine onunla alakalı maddeye bakın göreceksiniz eserlerinin listesini…
Tuĥfetü’l-muĥtâc bi-şerĥi’l-Minhâc isimli fıkıh kitabı çok meşhurdur. Birde onun fetvalar kitabı var, el-Fetâva’l-kübra’l-fıķhiyye yada el-Fetâva’l-kübra’l-Heytemiyye diye isimlendirilen kitabı… Bu kitapta İbn Hacer el-Heytemi kendine sorulan sorulara cevaplar verir yada bazı fetvalara kendisi cevap verir. Orada sorulan sorulardan bir tanesi şudur:
“Bir Müslümanın öncelikli olarak öğrenmesi gereken meseleler nelerdir?”
Bu soruya İbn Hacer el-Heytemi şöyle cevap veriyor:
Bir Müslüman şu üç şeyi öğrenmelidir:
1. Sağlam bir kaynaktan akidesini
2. Temel mükellefiyetlerini, ibadet fıkhını ve kendi ilmihalini (özellikle ne iş yapıyorsa, o işi ile alakalı fıkhı)
3. Kalbin amellerini ve kalbinin hastalıklarını giderecek adımları
Bizim Darü’l-Erkam çalışmamızda, oradaki eğitim usulünü üç alana ayırmıştık:
Sağlam bir akidenin inşası
Akli Eğitim
Ruhi Eğitim
Bu üç alanı 3 S ile formüle edelim:
Sahih Bir İman
Salih Bir Amel
Selim Bir Kalp
Üç soru:
İmanın, sahih bir iman olduğunu nasıl anlayabiliriz?
Amelin, salih bir amel olduğunu nasıl tespit edebiliriz?
Kalbin, selim bir kalp olduğuna nasıl hükmedebiliriz?
Kalbin, selim bir kalp olduğuna nasıl hükmedebiliriz?
1. Sahih bir imanı tereddütsüz bir şekilde tasdik ederse
2. Sürekli Allah’ı anar, iman hakikatleri üzerinde tefekkür yaparsa
3. Öğrendiği ilmi, amele dönüştürmeyi en öncelikle mesele olarak görürse
4. Kalbini her türlü şirkten, nifaktan, kibirden, ucbtan ve hasetten korumaya çalışırsa
5. Kaçınılmaz son olan ölümü unutmadan, hep hesap verme endişesi taşırsa
Amelin salih bir amel olduğunu nasıl tespit edebiliriz?
1. Sağlam bir iman üzerine yapılırsa
2. Kur’an’a ve Sünnet’e uygun olursa
3. Doğru zamanda, doğru iş, ortaya konursa
4. Kendisine faydası olduğu gibi başkalarına da faydası dokunursa
5. Bir zararı ve kötülüğü ortadan kaldırıp, iyiliği ve yararı insanlara sağlarsa
İmanın sahih bir iman olduğunu nasıl anlayabiliriz?
1. Esaslarını Kur’an’dan alıyorsa
2. Örnekliğini Peygamber’den kavrıyorsa
3. Açıklamalarını Sahabe’den öğreniyorsa
4. Tartışmaları Selef-i Salih’inden sonlandırıyorsa
5. Yolunu Sevad-ı A’zam olarak Müslümanların yolu olarak ediniyorsa…
Hz. Peygamber’den (sas) İman Talimi
Talim, Hz. Peygamber’in (sas) 5 temel görevinden biridir.
Tebliğ, Davet, Tebyin, Talim ve Tezkiye…
‘Allah Resulü (sas) ) müminlere neleri tâlim etmiş/öğretmiştir?’
– Vahiyden mahrum olan yüreklere vahyin mesajlarını taşıyarak Allah’ın (cc) muradını öğretmiştir.
– Şekle ve sadece görünene takılıp da, işin iç yüzünü ve özünü ihmal edenlere hikmeti öğretmiştir.
– Nasıl kulluk edileceğini bilmeyenlere bu işin yöntem ve usulünü hayatı ile göstererek öğretmiştir.
– Neye, ne kadar, nereye kadar değer verilmesi gerektiğini öğretmiştir.
– Kurulması ve devam ettirilmesi en zor olan dünya ve ahiret dengesinin nasıl olması gerektiğini öğretmiştir.
Allah Resulü (sas) Tâlim Görevini Nasıl Yapmış, Nasıl Uygulamıştır?
1. Tatbik
2. Tedric
3. Tadil
4. Tashih
5. Taltif
Hz. Peygamber (sas) imanı nasıl talim etmiştir?
1. Ayrıntılara ve tartışmalara kapı açmadan çok sade ve duru bir şekilde iman esaslarını öğretmiştir.
“Siz bununla mı emredildiniz, yoksa ben size bunun için mi gönderildim? Bilin ki, sizden öncekileri, dini meselelerdeki münakaşalarının çokluğu ve peygamberleri hakkında düştükleri ihtilafları helak etmiştir.” (Tirmizî, Kader, 1)
Hz. Ömer’in Sabiğ b. Isl‘e tepkisinin nedeni…
Akide ve Kelam arasındaki fark…
2. Öncelikle muhataplarını ümmileştirmiş, zihin ve kalplerinde var olan perdeleri kaldırmış, sonra onlara imanı talim etmiştir.
Hz. Peygamber’in muhatapları:
Çeşitli Müşrikler
Az sayıda Hanifler
Yahudiler
Hıristiyanlar
Sabiler
Hanifler
Ümmileştirmek, cahilleştirmek demek değil, tabir caiz ise fabrika ayarlarına geri dönmektir.
İnsanın fabrika ayarları fıtrattır. Fıtratına dönen, Allah’a döner.
İman ön bilgi, inkâr ön yargı idi.
“İmrân’ın hareketinden dolayı ağladım! Babası içeri girdiği zaman İmrân ne ayağa kalkmış, ne de yüzüne bakmıştı. Fakat Husayn, Müslüman olunca babalık hakkını ödedi.” (İbn Hacer, el-İsâbe, 1/337-338)
3. İmanın anlaşılması için temel kavramları ortaya koymuş ve o kavramlar üzerinden imanı onların dünyasına taşımıştır.
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Rasülullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sordu. Ashab: Bizim aramızda müflis, parası ve malı olmayan kimsedir, dediler. Rasülullah sallallahu aleyhi ve sellem:“Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekat sevabıyla gelip, fakat şuna sövüp, buna zina isnad ve iftirası yapıp, şunun malını yiyip, bunun kanını döküp, şunu dövüp, bu sebeple iyiliklerinin sevabı şuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir” buyurdular. (Müslim, Birr, 59; Tirmizî, Kıyamet, 2)
4. İman meselesinin önem ve değerini her fırsatta gündeme taşımış, kabulünün neler kazandırtacağını, inkârının nelere yol açacağını net bir şekilde ortaya koymuştur.
Muâz İbni Cebel radıyallahu anh anlatıyor:
Bir seferde Hz. Peygamber’in maiyyetinde idim. Bir gün, bir anda kendimi Resûlullah’ın yanında buldum. Yürüyorduk. Hemen kendisine;
– Ya Rasûlalllah! Bana, beni cennete girdirecek, cehennemden uzaklaştıracak bir iş (amel) öğret! dedim.
– ” Çok büyük bir şey istiyorsun. Ancak bu, Allah’ın kolay kıldığı kişi için pek kolaydır: Hiç bir şeyi ortak koşmadan yalnızca Allah’a kulluk edersin. Namazı dosdoğru kılarsın. Zekâtı verirsin. Ramazan orucunu tutarsın. Ka’beyi haccedersin.” buyurdu. Sonra ilâve etti:
– “Dikkat et. Şimdi sana hayır kapılarını haber vereceğim: Oruç kalkandır. Sadaka, suyun ateşi söndürmesi gibi günahın azabını söndürür. Kişinin gece yarısı kıldığı namaz da günahı söndürür.”
Bundan sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “Korkuyla ve umutla Rablerine kulluk yaptıkları için vücutları yataklarından uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar. Yaptıklarına karşılık olarak, onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez.” (Secde 32/16-17) âyetini okudu.
Daha sonra Rasûl-i Ekrem şöyle buyurdu:
“- Sana bütün işlerin başını, ana direğini ve doruk noktasını bildireyim mi?” Ben:
– Evet, bildiriniz Ya Rasûlallah! dedim.
“- İşin başı İslâm, direği namaz, doruğu/zirvesi cihaddır” buyurdu.
Sonra;
“- Sana bütün bunların kıvamının kendisine bağlı olduğu şeyi (can damarını) bildireyim mi?” dedi.
Ben;
– Evet, bildir Ya Rasûlallah! dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber dilini tuttu ve;
“- Şunu koru!” buyurdu. Ben;
– Ya Rasûlallah! Biz konuştuklarımızdan sorgulanacak mıyız? dedim.
“-Annen yokluğuna yansın ey Muâz! İnsanları yüzüstü (veya burunları üzerine) cehenneme sürükleyen, ancak dillerinin ürettikleridir!” buyurdu. (Tirmizî, Îman, 8; İbn Mâce, Fiten, 12),
5. İmanın lezzet ve tadına varmaları için, yol ve yöntemi göstermiş, yüreklerine atılan iman tohumunun meyveye durması için sürekli irtifa kaydeden bir menhec belirlemiştir.
“Allah’ım! Bizlere imanı sevdir ve onu kalplerimizin ziyneti kıl. Küfrü, fıskı/her türlü çirkinliği, taşkınlığı ve yine sana karşı isyanı ise bize kerih göster. Bizleri aklî olgunluğa ermiş olanlardan eyle.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/424)
Hadis kitaplarımızda geçen “halâvetü’l-İman” veya “ta’mü’l-iman” ifadeleri imanın tadının nasıl elde edileceğine dair bizlere yol gösteriyor.
“Üç şey kimde bulunursa o, imanın tadını almış demektir: Allah ve Resulü’nü her şeyden ama her şeyden daha fazla sevmek; sevdiğini sadece ve sadece Allah için sevmek; iman ettikten sonra tekrar küfre dönmeyi, ateşe/cehenneme atılıyor gibi kerih görmek.” (Buhârî, Îmân 9, 14, İkrah 1, Edeb 42; Müslim, Îmân 67.Ayrıca bk. Tirmizî, Îmân 10)
“Bir kadın kocasının meşru isteklerini yerine getirmedikçe asla imanın tadına erişemez.” (Hâkim, el-Müstedrek, c. 4, s. 190)
Abdullah b. Mes’ud rivayet ediyor, Efendimiz (sas) buyurmuşlardır ki: “Üç haslet vardır ki bunlar kimde bulunursa imanın tadını tatmış olur: Haklı olduğu halde tartışmayı bırakmak, şakada olsa yalan söylememek, başına gelen bir belanın illede daha önce yaptığı bir hata nedeni ile olmadığını veya yaptığı bir hatanın sebebiyle başına bir bela geleceği korkusuna kapılmamak!” (Taberani, Mu’cemü’l-Kebir, c. 9, s. 157)
Bizzat İbn Abbas’ın kendi lisanından dinliyoruz. “Bir gün Allah Resûlü’nün terkisine binmiştim. Yolda bana: ‘Yavrucuğum! Sana bazı sözler öğreteceğim, onları ezberle, hiçbir zaman aklından çıkarma’ dedi. Şöyle devam etti: “Allah’ın hakkını korursan Allah’ta seni korur, onu istediğin zaman yanında bulursun. Geniş zamanda Allah’ı an ki, Allah da dar zamanda seni ansın, imdadına yetişsin. Bir şey isteyeceğinde sadece ve sadece Allah’tan iste! Yardıma ihtiyacın olduğunda, sadece ve sadece Allah’tan dile! İyi bil ki, bütün insanlar sana yardım etmek istese, Allah dilememişse, hiç kimse sana yardım edemez. İnsanların hepsi isteseler bile Allah’ın dilediği bir musibeti asla kaldıramazlar. İyi bil ki zafer, sabırla elde edilir. Hoşuna gitmeyen durumlara sabretmekte pek çok hayır vardır. Genişlik sıkıntıdan sonra gelir. Zorlukla birlikte kolaylık vardır. İyi bil ki, başına gelenler bir hatandan dolayı gelmediği gibi, yapmış olduğun hatalar musibetine neden olmaz. Allah’ın yazıp takdir ettiğinden başkası olmaz. Kalem kurudu, sahifeler dürüldü. Allah’a, O’nu severek, isteyerek ve yakîn ile yani görüyormuşçasına ibadet et!” ( Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 1/293; Taberânî, Mucem, 11/123; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, 3035)