Siret-i Enbiyâ derslerimiz Hz. Süleyman (as) ile devam ediyor. Bu hafta Muhammed Emin Yıldırım hocamız “Hz. Süleyman’ın Mührü, Yüzüğü ve Vefatı” başlığı altında çok önemli bir ders yaptı. Önce Hz. Süleyman’ın mührünün tarihçesi ve anlamı üzerinde duran hocamız, sonra Hz. Süleyman’ın yüzüğünün nasıl anlaşılması gerektiğini anlattı. En sonda Hz. Süleyman’ın vefatını Sebe sûresi 14. âyetinin ekseninde anlatan hocamız, çok önemli ders ve mesajları bizlerle paylaştı. Haftaya Hz. Süleyman ile alakalı son dersimizi yapacak ve sonra inşallah Hz. Lokman ile derslerimize devam edeceğiz.
Dersten Cümleler
Derslerimiz Hz. Süleyman ile alakalı olarak devam ediyor. İnşallah bu hafta ve önümüzdeki hafta Hz. Süleyman ile alakalı iki ders yapacağız ve böylece bu büyük İslâm peygamberini bitirip, sonra Kur’ân’ı Kerim’in bize çok farklı yönleri ile anlattığı bir başka İslâm peygamberine Hz. Lokman’a gelmiş olacağız.
Hz. Lokman üzerinden biz hem erkekliğimizi, hem babalığımızı, hem hocalığımızı, hem evlat oluşumuzu, hem de davetçi kimliğimizi gözden geçirme imkânı bulacağız.
Bugünkü dersimizin serlevhası; “Hz. Süleyman’ın Mührü, Yüzüğü ve Vefatı”
Altı uçlu yıldız; İsrail terör şebekesinin de bayrağında yer alan; Dâvûd Yıldızı, ya da Süleyman Mührü diye bilinen bu sembol…
Altı köşeli yıldız motifinin Ortadoğu coğrafyasında Tunç devrinden itibaren sıkça kullanıldığı arkeolojik kalıntılardan anlaşılmaktadır. Helen, Roma, İbrânî, Asur, Sümer, Bizans gibi eski medeniyetlerden günümüze ulaşan eşya ve eserler üzerinde göze çarpan bu yıldız eski Türkler’in on iki hayvanlı Türk takviminde bir sembol olarak yer almaktadır.
Neyi çağrıştırdığına dair şunlar söylenmiştir:
- Altı yönünün insanın yüzünü
- Matematikte ilk mükemmel sayıyı
- Dünyanın altı günde yaratılmasını
- Bereket ve bolluğu sembolize ettiği
- İnsanı şer güçlerden koruyan tılsım olduğu
- Üçgenlerden birinin hayatın olumlu yönlerini, diğerinin olumsuzlukları temsil ettiği
- Madde ile mâna âlemini temsil etmesi
- İyi ile kötü, güzel ile çirkini temsil etmesi
- Tanrı ve kaos, derun ve mâsivâ, kadın ve erkek gibi zıtlıkları temsil etmesi
8 köşeli yıldız; Selçuklu Yıldızı da bizde çok fazlaca kullanılır.
Kādî İyâz’ın Sahîh-i Müslim’e yazdığı şerhte belirttiğine göre, cennetin sekiz kapısı olup adları şöyledir: Namaz kapısı, Sadaka kapısı, Oruç (Reyyân) kapısı, Cihâd kapısı, Tövbe kapısı, Hilm kapısı; Öfkesini yenip insanların kusurlarını bağışlayanlar kapısı, Rıza kapısı; Râzı olanlar kapısı ve Sorgusuz suâlsiz cennete girecek olan mütevekkilere ait Eymen kapısı. (Aliyyü’l-Kãrî, Şerhu’ş-Şifâ, I, 468)
8 köşenin, Müslümanın şahsiyetini oluşturan 8 kavram olduğu söylenir. Bu kavramlar şunlardır: Merhamet, Şefkat, Doğruluk, Sır tutmak, Sadakat, Cömertlik, Rabbine Şükür etmek.
Süleyman Mührü’nün her bir köşesinin bir peygamberi sembolize ettiği söylenir. Bu peygamberler: İbrâhim, İshak, Ya’kûb, Mûsâ, Hârûn, Dâvûd.
Ebû Hüreyre’nin (ra) naklettiği bir hadiste Efendimiz (sas) Kıyamete yakın bir zamanda ortaya çıkacak olaylardan bahsederken şöyle demektedir:
“Kıyametten önce yer altından elinde Süleyman’ın mührü ve Mûsâ’nın asâsı olduğu halde bir dâbbe çıkacak ve asâsıyla Müslümanların yüzünü aydınlatacak, mührüyle kâfirlerin yüzünü mühürleyecektir.”
Bir başka rivayette şöyle bir ziyade vardır: “Mühürleyecek, ‘bu ey mümin veya bu ey kâfirdir.’ diyecektir.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 259; İbn Mâce, “Fiten”, 3; Tirmizî, “Tefsir”, 28)
Mührü Süleyman’ın ilk defa İslâm âleminde kullanılmasına ise 691 yılında Emevî halifesi Abdülmelik döneminde şahit oluyoruz. Kudüs, Kubbetü’s-sahra mabedinde Hz. Süleyman Mührü’nün en önemli İslâm simgelerinden birisi olarak bu dönemde karşımıza çıkmaktadır.
Zal Mahmut Paşa camisinde, Kaptan Ali Paşa camisinde, Eyüp Sultan Türbesi’nin hemen yanında metfun bulunan Kıbrıs Fatihi Lala Mustafa Paşa’nın Mimar Sinan tarafından baldeken formda inşa edilmiş türbesinin pantandiflerinde ve Eyüp Sultan Türbesi Muvacehe Penceresi’nde bu Süleyman Mührü’nü görmekteyiz.
Hz. Süleyman’ın Yüzüğü…
Bu yüzük ile alakalı İslâm kaynaklarında sahih ve sağlam rivayetler yoktur. Ancak Efendimiz’den de bildiğimiz bir bilgi var; belki Hz. Süleyman’da mührünü bir yüzük haline getirip, o mührü yüzük şeklinden kullanmış olabilir.
Enes b. Mâlik (r.a.) şöyle demiştir: “Resûlullah’ın yüzüğünün kaşındaki yazı üç satır şeklinde nakşedilmişti. “Muhammed” bir satırda, “Resûl” bir başka satırda, “Allah” lafzı ise diğer bir satırda yazılıydı. (Buharî, Libâs 55)
İmâm Âlûsî şöyle demektedir: “Süleyman’ın (as) yüzüğü meselesi, hem havas hem de avam arasında son derece meşhurdur. Ancak Allah Teâlâ’nın, peygamberine (Hz. Süleyman’a) verdiği mülkü (hükümranlığı) o yüzüğe bağlamış olması çok uzak bir ihtimaldir. Bana göre, eğer o yüzükte söyledikleri gibi bir sır olsaydı, Allah Azze ve Celle bunu kitabında (Kur’an’da) zikrederdi. Hakiki durumun ne olduğunu en iyi Allah Teâlâ bilir.” (Âlûsî, Rûhu’l-Meânî, 12/191)
Şimdi halk arasında meşhur olmuş bir söz var: “Mühür kimdeyse Süleyman odur!”
Bu söz doğru mu? Hem yanlış, hem doğru…
Süleyman olmayı sadece mühre bağlayarak söyleniyorsa yanlış…
Mühür, gücün, hükmün, adaletin sembolü olarak kullanılıyorsa doğru…
Hz. Süleyman’dan sonra hükümranlık ve tabi ki mühür, yüzük kime geçti? Oğlu; Rehav’am/Rehoboam geçti. Peki, mühür onda diye o Süleyman oldu mu? Elbette olmadı; neler olduğunu ilerleyen derslerde göreceğiz.
Gelelim son meseleye; Hz. Süleyman’ın vefatına…
Peygamberler içerisinde vefat olayı bu şekilde detayları ile anlatılan tek peygamber Hz. Süleyman’dır.
Muhteşem bir hayatı, iktidarı, devleti, yönetimi, imkânları, sarayları, koca bir hükümranlığı olan Hz. Süleyman acaba nasıl vefat edecek?
Hz. Süleyman gibi bir hükümranlığın, iktidarın, gücün, kuvvetin, ihtişamın, yönetimin de olsa ölüm gerçeği hiç değişmeyecektir.
Kaç yıl yaşarsan yaşa, nasıl yaşarsan yaşa; o ölüm hakikati ile bir gün mutlaka yüzleşeceksin…
Hz. Süleyman’ın vefatını anlatan âyeti (Sebe 34/14) okuduğumuzda neler görüyoruz:
- Ölüm hakikatini
- Ölüm anını
- Ölüm şeklini
- Ölüm mesajını
- Ölüm dersini
Hz. Süleyman’ın hayatını şöyle bir hatırlarsak ne söyleriz: İhtişamlı bir hayat, sessiz bir ölüm ve çağlar üstü bir mesaj…
Sebe 34/10-13 âyetlerinin temel mesajları:
- Emsalsiz lütuflarda bulunulan bir babanın evladı olması
- O babanın dağların, kuşların tesbihini duyması ve kendi tesbihini onlara duyurması
- O babanın elinde demiri pamuğa çevirmesi (Sebe 34/10)
- O babaya kimselerin bilmediği zırhları yapma sanatı öğretilmesi
- O babanın salih amellerde çok önemli adımları olması (Sebe 34/11)
- Rüzgârların emrinde olması
- Sel gibi akan bakır madenlerinin sahibi olması
- Cinlerden çalışanlarının olması (Sebe 34/12)
- Eşsiz saraylara, kalelere, heykellere, havuzlara, kazanlara sahip olması
- Bütün bu nimetlere karşı istenilen düzeyde şükür içerisinde olması (Sebe 34/13)
فَلَمَّا قَضَيْنَا عَلَيْهِ الْمَوْتَ مَا دَلَّهُمْ عَلٰى مَوْتِه۪ٓ اِلَّا دَٓابَّةُ الْاَرْضِ تَأْكُلُ مِنْسَاَتَهُۚ فَلَمَّا خَرَّ تَبَيَّنَتِ الْجِنُّ اَنْ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ الْغَيْبَ مَا لَبِثُوا فِي الْعَذَابِ الْمُه۪ينِ
“Süleyman’ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü, ancak değneğini/bastonunu yiyen bir canlı gösterdi. (Sonunda yere) yıkılınca anlaşıldı ki cinler gaybı bilselerdi, o küçük düşürücü azap içinde kalmazlardı.” (Sebe 34/14)
Felemmâ kadaynâ ‘aleyhi’l-mevte / Süleyman’ın ölümüne hükmettiğimiz zaman…”
“mâ dellehum ‘alâ mevtihi / onun öldüğüne delil ne oldu?”
“illâ dâbbetu-l-ardi te’kulu minseetehu / ancak değneğini/bastonunu yiyen bir canlı gösterdi.”
Âyette geçen diğer bir ifade de önemli; “(مِنْسَأَةٌ): min’see” Nasıl bir baston? Çobanın yanında bulunan büyük sopadır.
Arapça’da bastonun başka isimleri:
عُرجون / ‘Urcûn
عَسِيب / ‘Asîb
عُكَّازَة / Ukkâze
عَنَزَة / ‘Aneze -Ucu demir sopa
قَضِيب / Kadîb – Değnek
مِحْجَن / Mihcen -tutma yeri bükük olan baston
مِخْصَرَة / Mihsara /Baston
فَلَمَّا خَرّ“َ / felemmâ ḣarra /Yere yığıldı…”
“tebeyyeneti-l cinnu en lev kânû ya’lemûne-l-ġaybe / (Sonunda yere) yıkılınca anlaşıldı ki cinler gaybı bilselerdi, (Hz. Süleyman’ın ölümünü de bilirlerdi.)
Nasıl bir cin algısı var insanlarda?
- Cinler her şeyi bilirler.
- Her şeyi yaparlar.
- Her şeye etki ederler.
- Her şeyi tesirleri altına alırlar.
- Her şeyi istedikleri gibi yönlendirebilirler.
Bütün bunlara Allah (cc) ne diyor? Asla böyle bir şey yok…
“mâ lebiśû fî-l’ażâbi-lmuhîn / o küçük düşürücü azap içinde kalmazlardı./Böyle bir azabı bir elbise gibi giyinmezlerdi.”
Bu vefat bize neler öğretti?
1- Allah (cc) Hz. Süleyman’ın üzerinden “Ölüm hakikatini” bize öğretti.
Ne olursan ol, kim olursan ol, hangi halde olursan ol, bu kaçınılmaz sonu tadacaksın.
2- Allah (cc) Hz. Süleyman’ın “Ölüm anını” bize gösterdi.
Ölüm sana hiçbir şeyin yokken ve hiçbir işaret göstermeden de gelebilir.
3- Allah (cc) Hz. Süleyman’ın “Ölüm şeklini” bize aktardı.
Ölüm sana ayakta olduğun halde bir bastona yaslanmış şekilde bile gelebilir.
4- Allah (cc) Hz. Süleyman’ın “Ölüm mesajını” bize belletti.
Ölüm Süleyman gibi bir hükümdara bile eninde sonunda gelmiş ise o bile biraz olsun erteleyememişse bizim gibi insanlara zaten gelebilir.
5- Allah (cc) Hz. Süleyman’ın “Ölüm dersini” bize kavrattı.
Ölüm Allah’ın takdir ettiği ecel ile belirlenir, onun kime nasıl geleceğini cinler, kâhinler, büyücüler bilemez; o hakikat ancak Allah’ın izni ile gelebilir.
Allah (cc) bütün bu hakikatleri anlayanlardan eylesin bizleri…
Hz. Süleyman eğer 12-13 yaşlarında hükümdarlığa geçti ise; 40 yıl sürdü onun iktidarı böylece 52-53 yaşlarında vefat etmiştir. Yok eğer 20 yaşlarında hükümranlığa geçti ise 60 yaşlarında vefat etmiştir.
Nereye defnedildiğine gelince; bu konuda net bir yer söylememiz biraz zordur.Ancak Kudüs’te olduğu, bazı rivayetlere göre Hz. Dâvûd’un yanı başında olduğu söylenir.
Haftaya Hz. Süleyman ile alakalı son dersimizi yapacağız. Konumuz ise büyü meselesi… Bu konuyu Bakara 102. âyetin ekseninde ele alacağız. Onun için bu ayeti dikkatle bir okuyalım inşallah…