Siret-i Enbiyâ derslerimiz, Hz. Yûsuf’un bereketli hayatı ile devam ediyor… Bu hafta Muhammed Emin Yıldırım hocamız, “Hz. Yûsuf’un Saraydan Zindana Yolculuğu” serlevhasının altında o yüce peygamberin iffet imtihanını nasıl geçtiğini ve işin nihayetinde nasıl zindanı tercih ettiğini anlattı. Hocamız, her ders olduğu gibi bu derste de günümüze bakan önemli mesajları bizlerle paylaştı.
Dersten Cümleler
Soru: “8-10 yaşındaki çocuklara Hz. Yûsuf’un iffeti ile alakalı yaşadığı bu imtihanları dinletmemiz doğru mu?”
Kur’ân hem edebî, hem ebedî, hem edepli bir kitaptır.
Hz. Yûsuf’un Züleyha ile yaşadığı imtihanın anlatılmasının en temel sebepleri şunlardır:
– Mahremiyet eğitimi verilir.
– İffet mesajları ortaya konur.
– Hayânın ehemmiyeti nazarlara nakşedilir.
– Sınırlar muhataplara öğretilir.
– Sınırlı ve sorumlu yaşamanın insana neler kazandırtacağının altı çizilir.
İkinci soru: “Hz. Züleyha’nın Hz. Yûsuf’a karşı duyduğu bu sevgi bir yere kadar anlaşılamaz mı? Biraz biz Hz. Züleyha’ya haksızlık etmedik mi?”
Züleyha’nın Hz. Yûsuf’a duyduğu sevgi veya aşk değil, şehvet veya tutkudur.
Hz. Yûsuf sevdi, gerçekten sevdi? Peki kimi sevdi?
– Yaratan ve kendine binlerce nimet bahşeden Rabbini
– Bir köle iken yanına alıp onu çok iyi yetiştiren Efendisini
– Kendine çok ilgi gösteren ve yetişmesi için elinden gelen her şeyi ortaya koyan Azizin hanımını
Hz. Yûsuf gerçekten seviyordu, gerçekten sevdiği için;
– Vefasızlık etmedi.
– İftiraya karşı iftira etmedi.
– Sevdiklerinin şerefi ile oynamadı.
– Kendini kurtarmak için farklı yollara başvurmadı.
– Bakılacak yüze taşınamayacak sözler söylemedi.
Züleyha’nınki sevgi değil, tutku idi. Şehvet ve ihtiraslarla dolu bir tutku idi. Tutku, sahibini tutuklar ya, Züleyha işte böyle tutuklanmıştı. Aklı donmuş, kendisi ise duygularının esiri olmuştu.
Züleyha nasıl bir kadın?
– Züleyha evli bir kadın
– Sarayın gözde bir hanımı
– İnsanlara örnek olması gereken biri
– Olgun denecek yaşta bir kadın
– Murat almak istediği kendi ellerinde büyüttüğü bir delikanlı
Ayetlerden çıkardığımız mesajlar?
– Sevgi olsaydı itiraf ederdi; tutku olduğu için iftira etti.
– Sevgi olsaydı pişman olurdu; tutku olduğu için pişman etmeye çalıştı.
– Sevgi olsaydı korurdu; tutku olduğu için kovdurdu.
– Sevgi olsaydı zarar vermezdi; tutku olduğu için ziyana sürükledi.
– Sevgi olsaydı hatası ile yüzleşirdi; tutku olduğu için yüzsüzleşti.
يُوسُفُ اَعْرِضْ عَنْ هٰذَا وَاسْتَغْفِر۪ي لِذَنْبِكِۚ اِنَّكِ كُنْتِ مِنَ الْخَاطِـ۪ٔينَ۟
“Ey Yûsuf! Sen bundan sakın kimseye bahsetme. (Ey Kadın,) sen de günahının bağışlanmasını dile. Çünkü sen günah işleyenlerdensin.” (Yûsuf 12/29)
Yûsuf Sûresi’nin 30, 31 ve 32. ayetlerdeki 5 önemli taraf:
– Günahı ile yüzsüzleşen Züleyha
– Hadisenin en büyük mağduru olan Hz. Yûsuf
– Çok büyük bir imtihan ile karşı karşıya kalan Aziz
– Sınanmadıkları bir günahı dillerine dolayan Mısır’ın kadınları
– Bu ayetlere muhatap olan bizler
وَقَالَ نِسْوَةٌ فِي الْمَد۪ينَةِ امْرَاَتُ الْعَز۪يزِ تُرَاوِدُ فَتٰيهَا عَنْ نَفْسِه۪ۚ قَدْ شَغَفَهَا حُبًّاۜ اِنَّا لَنَرٰيهَا ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ
“Şehirdeki bazı kadınlar dediler ki: Azizin karısı, (yanındaki) delikanlının nefsinden murat almak istiyormuş; Yûsuf’un sevdası onun kalbine işlemiş! Biz onu gerçekten açık bir sapıklık içinde görüyoruz.” (Yûsuf 12/30)
Ayetteki kınama cümleleri:
– O Azizin hanımı, nefsinden murat almak istediği köle
– Kölesi tarafından reddedilmiş bir kadın
– Yûsuf’un sevdası ile yanıp tutuşan bir kadın
– Bu yaptığı ile derin bir sapkınlığa düşmüş biri
– Bu yaptığı ile artık makamında durmaması gereken biri
فَلَمَّا سَمِعَتْ بِمَكْرِهِنَّ اَرْسَلَتْ اِلَيْهِنَّ وَاَعْتَدَتْ لَهُنَّ مُتَّكَـًٔا وَاٰتَتْ كُلَّ وَاحِدَةٍ مِنْهُنَّ سِكّ۪ينًا وَقَالَتِ اخْرُجْ عَلَيْهِنَّۚ
فَلَمَّا رَاَيْنَهُٓ اَكْبَرْنَهُ وَقَطَّعْنَ اَيْدِيَهُنَّ وَقُلْنَ حَاشَ لِلّٰهِ مَا هٰذَا بَشَرًاۜ اِنْ هٰذَٓا اِلَّا مَلَكٌ كَر۪يمٌ
“Kadın, bunların dedikodularını işitince haber gönderip onları çağırdı. (Ziyafet düzenleyip) onlar için oturup yaslanacakları yer hazırladı. Her birine birer de bıçak verdi ve Yûsuf’a, “Çık karşılarına” dedi. Kadınlar Yûsuf’u görünce, onu (gözlerinde) pek büyüttüler ve şaşkınlıkla ellerini kestiler. “Hâşâ! Allah için, bu bir insan değil, ancak şerefli bir melektir!” dediler.” (Yûsuf 12/31)
“Kadın dedi ki: İşte hakkında beni kınadığınız şahıs budur. Ben onun nefsinden murat almak istedim. Fakat o, (bundan) şiddetle sakındı. Andolsun, eğer o kendisine emredeceğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve elbette sürünenlerden/küçük düşürülenlerden olacaktır!” (Yûsuf 12/32)
Hz. Yûsuf nelerle itham edildi?
– Vefasızlıkla suçlanacak!
– Sarayın kurallarına uymadığı söylenecek!
– Devletin yasalarına başkaldırdığı iddia edilecek!
– Vatan hainliği ile ve bölücülükle itham edilecek!
– Saraydaki köleleri isyan etmeye teşvik ettiği dillendirilecek!
قَالَ رَبِّ السِّجْنُ اَحَبُّ اِلَيَّ مِمَّا يَدْعُونَن۪ٓي اِلَيْهِۚ وَاِلَّا تَصْرِفْ عَنّ۪ي كَيْدَهُنَّ اَصْبُ اِلَيْهِنَّ وَاَكُنْ مِنَ الْجَاهِل۪ينَ
“Yûsuf, “Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni dâvet ettiği şeyden daha sevimlidir. Onların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan, onlara meyleder ve cahillerden olurum” dedi.” (Yûsuf 12/33)
Bu ayetlerden 5 önemli hususu öğreniyoruz:
1. Züleyha’nın arzusu bir iken bin oldu.
2. Züleyha bir tane iken bin tane oldu.
3. Hz. Yûsuf’un imtihanı bir iken bin oldu.
4. Hz. Yûsuf’un kendi için endişesi bir iken bin oldu.
5. Hz. Yûsuf’un önünde zindandan başka bir seçenek kalmadı.
Hz. Yûsuf neden kaçmadı?
Kaçması, o iftiraların hepsini kabullenmesi demekti; ayrıca özellikle namus iftirasını silinmeyecek üzere kabul etmesi demekti.
Namus iftirası çok ağır bir iftiradır, kolay kolay temizlenmiyor.
Namus iftirası hayatın söküğüdür, o kolay kolay dikilmiyor.
Onu ancak Allah diker, yoksa o çamur insanın üzerinde kalıyor…
Kur’ân bize namus ile alakalı üç iftira aktarır: Hz. Meryem, Hz. Âişe ve Hz. Yûsuf…
– Meryem’e o iftira atıldı, ancak bir mucize ile temizlendi.
– Meryem’in amcasının oğlu Yusuf’a o iftira atıldı, ancak bir mucize ile temizlendi.
– Hz. Âişe’ye o iftira atıldı, ancak vahiy ile temizlendi.
– Hz. Safvân’a o iftira atıldı, vahiy ile temizlendi.
– Hz. Yûsuf’a o iftira atıldı, zindan ile temizlendi.
فَاسْتَجَابَ لَهُ رَبُّهُ فَصَرَفَ عَنْهُ كَيْدَهُنَّۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ
“Rabbi onun duasını kabul etti ve hilelerini ondan uzaklaştırdı. Çünkü O çok iyi işiten, pek iyi bilendir.” (Yûsuf 12/34)
ثُمَّ بَدَا لَهُمْ مِنْ بَعْدِ مَا رَاَوُا الْاٰيَاتِ لَيَسْجُنُنَّهُ حَتّٰى ح۪ينٍ۟
“Sonra onlar, Yûsuf’un suçsuzluğunu ortaya koyan delilleri gördükten sonra yine de mutlaka onu bir süre zindana atmayı uygun buldular.” (Yûsuf 12/35)
Hz. Yûsuf’un suçsuz olduğunu bildikleri halde bunu yaptılar. Neden yaptılar?
Sırf itibarlarını kurtarmak için…
İtibarlarını kurtarmak için adaleti feda ettiler.
Bugün de ne yazık ki buna benzer onlarca hadise ile karşılaşıyoruz:
Devletlerin âlî menfaatleri için neler neler feda ediliyor.
Kurumların âlî menfaatleri için neler neler feda ediliyor.
İdeolojilerin âlî menfaatleri için neler neler feda ediliyor.
Ailelerin âlî menfaatleri için neler neler feda ediliyor.
Şahısların âlî menfaatleri için neler neler feda ediliyor.
Hiçbir menfaat sizi adil davranmaktan geri koymasın, yoksa bunun bedeli çok ama çok ağır olur…
Hz. Yûsuf kardeşleri ile bir haset imtihanı yaşadı ve onu kazandı.
Züleyha ile şehvet imtihanını yaşadı ve onu da geçti.
Şimdi sıra zindan imtihanında…
Bakalım netice ne olacak?
Allah (cc) bizleri de imtihanlarını geçenlerden eylesin.