Siret-i Enbiyâ derslerimiz Hz. Süleyman’ın (as) hayatı ile devam ediyor. Bu hafta onun üzerinden “şükür” kavramını öğrenmeye çalıştık. Muhammed Emin Yıldırım hocamız, “İktidar ve İhtişamın Şükrü” serlevhasının altında bizlere, Hz. Süleyman (as) üzerinden şükrün gerekliliğini, değerini, sürekliliğini, faydalarını ve yöntemlerini anlattı. Her zaman ki gibi heybemize çok önemli mesajlar aldığımız bu dersin ardından haftaya, inşallah Hz. Süleyman’ın (as) karıncalarla yaşadığı hatıralarını öğrenmeye çalışacağız…
Dersten Cümleler
Siret-i Enbiyâ derslerimizde Hz. Süleyman ile alakalı yürüyüşümüz devam ediyor. Bugün Hz. Süleyman (as) ile alakalı 7. dersimizi yapacağız ve bu aziz İslâm peygamberinin üzerinde “şükür” kavramını bazı boyutları ile öğrenmeye gayret edeceğiz.
Ciddi bir sorun, kavramlara Allah’ın yüklediği manayı yada manaları yüklememek, ya anlam daraltmasına, ya anlam kırılmasına, ya anlam farklılaşmasına meydan verilmesi…
İnsanların şükür kavramına karşı tutumlarını bizler şöyle sıralayabiliriz:
1- Söze indirgeyenler
2- Fakire hasredenler
3- Varlığa bağlayanlar
4- Kendine yontanlar
5- Sömürü aracı kılanlar
Şükür, sözlükte “yapılan iyiliği bilmek ve onu yaymak, iyilik edeni iyiliğiyle övmek ve minnettarlık duymak” anlamlarına gelir.
Bu tanımdan biz 5 mesaj alabiliyoruz:
1- Nimetin farkında olmak
2- Nimetin nimet olduğunu anlamak
3- Nimetin kimden geldiğini bilmek
4- Nimeti göndereni takdir etmek
5- Nimeti verene minnettar olmak
Şükür kavramına terim olarak ise şu anlamlar verilmiştir: “Allah’tan veya insanlardan gelen nimet ve iyilikten dolayı minnettarlığını ifade etme, nimete söz ve fiille mukabelede bulunma, Allah’a itaat edip günah işlemekten uzak durmak suretiyle nimetin gereğini yerine getirme.” (Fîrûzâbâdî, el-Ḳāmûsü’l-muḥîṭ, “şkr” md.; Lisânü’l-ʿArab, “şkr” md.; Fahreddin er-Râzî, XIX, 86).
Râgıb el-İsfahânî şükrün üç alanından bahseder:
1- Nimeti hatırda tutmak; kalple şükür
2- Nimeti vereni övgüyle anmak; dille şükür
3- Nimet sahibine lâyık olduğu şekilde karşılık vermek; organlarla şükür (el-Müfredât, “şkr” md.)
Kur’ân birçok ayette bize önemli bir hakikati beyan ediyor:
وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ
“Lâkin insanların çoğu şükretmez.” (Bakara 2/243; Yûsuf 12/38; Mü’min 40/61)
قَلِيلًا مَا تَشْكُرُونَ
“Ne kadar da az şükrediyorsunuz!” (A’râf 7/10; Mü’minûn 23/78; Secde 32/ 9; Mülk 67/23)
وَلَا تَجِدُ أَكْثَرَهُمْ شَاكِرِينَ
“Sen onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!” (A’râf 7/17)
وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَشْكُرُونَ
“Fakat onların çoğu şükretmezler.” (Yûnus 10/60; Neml 27/73)
Hz. Ömer’in (ra) bir hatırası:
اللَّهُمَّ اجْعَلْنِي مِنَ الْقَلِيلِ
“Allahümme i’calnî mine’l kalîl / Allah’ım! Beni azlardan kıl!” (İbn Ebî Şeybe, Musannef, c.6, s. 65)
İnsanlar neden tam anlamı ile şükür etmezler?
1. Unuttuğu için
2. Farkında olmadığı için
3. Yoklara odaklandığı için
4. Eksik ve kusurlara takıldığı için
5. Elindekilere değil erişemeyeceklerine göz diktiği için
Hakkıyla şükür etmeyi kimlerden öğreneceğiz? Elbette peygamberlerden…
Kur’ân’ın adını andığı Efendimiz (sas) hariç 27 peygamber içerisinde en fazla şükür meselesini bize hangi peygamber öğretir? İşte bunun cevabı Hz. Süleyman’dır.
Hz. Süleyman’a verilen nimetler hem çok çeşitli hem de çok fazlaydı.
Şükrün hakkıyla yapılmasının en zor alanları hangileridir? Bunlar beş alandır:
– İlim
– İktidar
– İtibar
– İhtiram
– İhtişam
Hz. Süleyman şükrü nasıl tam anlamı ile ortaya koydu?
1- Nimetleri kendisine vereni unutmayarak
2- Nimetleri kendisine bahşedeni hakkıyla anarak
3- Nimetleri mülkü olarak değil emanet olarak görerek
4- Nimetlerin külfetleri olduğuna inanıp o külfetlerine karşı dikkatli olarak
5- Nimetlerin şükrünü eda edebilmenin ızdırabını duyarak
6- Nimetlerin şükrünü kendi cinsinden yapmaya gayret ederek
Hz. Süleyman’ın Anlatıldığı Âyetler
Bakara 2/102 – 1 âyet
Nisâ 4/163 – 1 âyet
En’âm 6/84 – 1 âyet
Enbiyâ 21/78-83 – 5 âyet
Neml, 27/15-44 – 30 âyet
Sebe’34/12-14 – 3 âyet
Sâd, 38/30-40 – 11 âyet
Toplam: 52 âyet
Doğrudan veya dolaylı şükür meselesinin anlatıldığı âyetler:
En’âm 6/84
Enbiyâ 21/79
Enbiyâ 21/80
Neml 27/15
Neml 27/16
Neml 27/19
Neml 27/36
Neml 27/40
Sebe’ 34/13
Sâd 38/39
Hz. Süleyman (as) Üzerinden Şükür Meselesi
1. Enbiyâ 21/80; Şükrün gerekliliği
2. Neml 27/15; Şükrün değeri
3. Neml 27/19; Şükrün sürekliliği
4. Neml 27/40; Şükrün faydaları
5. Sebe’ 34/13; Şükrün yöntemleri
فَفَهَّمْنَاهَا سُلَيْمٰنَۚ وَكُلًّا اٰتَيْنَا حُكْمًا وَعِلْمًاۘ وَسَخَّرْنَا مَعَ دَاوُ۫دَ الْجِبَالَ يُسَبِّحْنَ وَالطَّيْرَۜ وَكُنَّا فَاعِل۪ينَ
“Süleyman’ın dava konusunu iyi anlamasını sağladık. Her birine de hükmetme yeteneği ve ilim verdik. Kuşları ve tesbih eden dağları da Dâvûd’un buyruğu altına koyduk. Bunları yapan bizdik.” (Enbiyâ 21/79)
وَعَلَّمْنَاهُ صَنْعَةَ لَبُوسٍ لَكُمْ لِتُحْصِنَكُمْ مِنْ بَأْسِكُمْۚ فَهَلْ اَنْتُمْ شَاكِرُونَ
“Ona sizin için zırh yapma sanatını öğrettik. Artık şükredecek misiniz?” (Enbiyâ 21/79)
“Fe hel entum şâkirûn / Artık şükredecek misiniz? Şükür edecek kullardan olacak mısınız? Şakir kulların zümresine girecek misiniz?”
وَلَقَدْ اٰتَيْنَا دَاوُ۫دَ وَسُلَيْمٰنَ عِلْمًاۚ وَقَالَا الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ي فَضَّلَنَا عَلٰى كَث۪يرٍ مِنْ عِبَادِهِ الْمُؤْمِن۪ينَ
“Şüphesiz biz Dâvûd’a ve Süleyman’a da bir ilim verdik. “Bizi mümin kullarının birçoğundan üstün kılan Allah’a hamdolsun!” dediler.” (Neml 27/15)
Kendilerine ilim verilen iki peygamber;
– Haşyet duygularını azaltmayıp, nimeti kendilerine vereni unutmamışlar;
– İlmi kendi çabaları ile kazandıklarını iddia etmemişler;
– Elde ettikleri ilmi yanlış işler için kullanmamışlar;
– Kibre kapılıp bu konuda farklı hallere girmemişler;
– Şükrü unutup –haşa- nankörlerden olmamışlar…
Ömer b. Abdülazîz (rh) şöyle yazdı: “Allah, bir kuluna bir nimet verdiği zaman ve o da bu nimeti Allah’a şükrederek teşekkür ederse, o kulun şükrü nimetten daha hayırlı olur. Eğer bunu bilmiyor olsaydın sadece Allah’ın indirdiği kitapta bildirdin, Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: ‘Gerçekten biz, Dâvûd ve Süleyman’a bir ilim verdik ve onlar da şöyle dediler: ‘Hamd olsun Allah’a ki, bizi, inanan kullarının birçoğuna üstün kıldı.” (Neml, 15) Şu soruyu soruyorum: Dâvûd ve Süleyman’a verilen nimetlerden daha büyük hangi nimet olabilir?” (İbn Kesir, Tefsirü Kur’âni’l-Azîm, 6/181).
Hz. Süleyman’a verilen birçok nimet sayıldı:
– Neml 15’de İlim verilmesi
– Neml 16’da Babasına varis kılınması
– Neml 16’da Mantıka’t-tayr/Kuşların dolayısı ile hayvanların mantığının öğretilmesi
– Neml 17’de insanlardan, cinlerden ve hayvanlardan orduların sahibi olması
– Neml 18’de Karınca vadisine girmesi
– Neml 19’da Karıncaların konuşmalarını duyması
فَتَبَسَّمَ ضَاحِكًا مِنْ قَوْلِهَا وَقَالَ رَبِّ اَوْزِعْن۪ٓي اَنْ اَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّت۪ٓي اَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلٰى وَالِدَيَّ وَاَنْ اَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضٰيهُ وَاَدْخِلْن۪ي بِرَحْمَتِكَ ف۪ي عِبَادِكَ الصَّالِح۪ينَ
“Süleyman, onun (karıncanın) bu sözüne tebessüm ile gülerek dedi ki: “Ey Rabbim! Beni; bana ve ana-babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!” (Neml 19)
Hz. Süleyman’ın Kur’ân-ı Kerim’de iki yerde iki önemli duası vardı: Sâd sûresi 35. ayetindeki Mülk duası; diğeri ise Neml sûresi 19. âyetteki; Rahmet duası…
Bu duadan neler öğreniyoruz:
1. Üzerime yağdırdığın nimetlere her daim şükür edebilmeyi
2. Anne ve babama verdiğin nimetlere de şükür edebilmeyi
3. Dâvûd gibi bir baba, Bat-şeba gibi bir anne bana verdiğin için buna da şükür edebilmeyi
4. Salih amellerimi çoğaltarak şükür etmeye devam edebilmeyi
5. En sonunda rahmetini kazanarak şükreden kullarına vadettiğin nimetler yurdunda salih kullarınla beni buluşturma temennisi
قَالَ الَّذ۪ي عِنْدَهُ عِلْمٌ مِنَ الْكِتَابِ اَنَا۬ اٰت۪يكَ بِه۪ قَبْلَ اَنْ يَرْتَدَّ اِلَيْكَ طَرْفُكَۜ فَلَمَّا رَاٰهُ مُسْتَقِرًّا عِنْدَهُ قَالَ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّ۪ي۠ لِيَبْلُوَن۪ٓي ءَاَشْكُرُ اَمْ اَكْفُرُۜ وَمَنْ شَكَرَ فَاِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ كَفَرَ فَاِنَّ رَبّ۪ي غَنِيٌّ كَر۪يمٌ
“Kitaptan bilgisi olan biri, “Ben onu, gözünü kapayıp açmadan önce sana getiririm” dedi. Süleyman, tahtı yanında yerleşmiş hâlde görünce şöyle dedi: “Bu, şükür mü, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni denemek için, Rabbimin bana bir lütfudur. Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse (bilsin ki) Rabbim her bakımdan sınırsız zengindir, cömerttir.” (Neml 27/40)
“Kâle hâżâ min fadli rabbî / Bu benim Rabbi’minin bana bir fazlı bir lütfudur.”
“Li yebluvenî e eşkuru em ekfur / Bu nimete karşı, şükür mü, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni denemek için Rabbim bana lütfetti.”
“Ve men şekera fe innemâ yeşkuru li nefsihi / Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur.”
وَاِذْ تَاَذَّنَ رَبُّكُمْ لَئِنْ شَكَرْتُمْ لَاَز۪يدَنَّكُمْ وَلَئِنْ كَفَرْتُمْ اِنَّ عَذَاب۪ي لَشَد۪يدٌ
“Hani Rabbiniz şöyle duyurmuştu: “Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.” (İbrâhim 14/7)
“Ve men kefera fe-inne rabbî ġaniyyun kerîm / Kim de nankörlük ederse (bilsin ki) Rabbim her bakımdan sınırsız zengindir, cömerttir.”
يَعْمَلُونَ لَهُ مَا يَشَٓاءُ مِنْ مَحَار۪يبَ وَتَمَاث۪يلَ وَجِفَانٍ كَالْجَوَابِ وَقُدُورٍ رَاسِيَاتٍۜ اِعْمَلُٓوا اٰلَ دَاوُ۫دَ شُكْرًاۜ وَقَل۪يلٌ مِنْ عِبَادِيَ الشَّكُورُ
“Süleyman için, o ne dilerse, mabedler/mihrablar, heykeller, büyük havuzlara benzer çanaklar ve taşınması güç kazanlar yaparlardı. “Ey Dâvûd ailesi, şükretmek için çalışın! Kullarımdan şükredenler pek azdır.” (Sebe’ 34/13)
“İ’melû âle Dâvûde şukrâ / Ey Dâvûd ailesi, şükretmek için çalışın!”
Âyetin bu kısmını nasıl anlamalıyız?
1- Şükür sadece dille yapılacak bir amel değildir.
2- Şükür sadece bir defa yapılacak bir amel değildir.
3- Şükür sadece bir defada kazanılacak bir amel değildir.
4- Şükür sadece hayatın bir alanına sıkıştırılacak bir amel değildir.
5- Şükür herkesin yapabileceği çok kolay bir amel değildir.
“Ve kalîlun min ‘ibâdiye-şşekûr/ Kullarımdan şükredenler pek azdır.”
Hz. Süleyman (as), Allah’ın “el-Vehhab” ismini hiç unutmadan bir hayat yaşıyor:
En’âm 6/84: وَوَهَبْنَا; Allah’ın (cc) bahşetmesi
Neml 27/15: اٰتَيْنَا; Allah’ın (cc) ikram etmesi (Êtayna; ifadeleri çok biz iki tane tek verelim)
Neml 27/16: وَوَرِثَ; Allah’ın (cc) varis kılması
Neml 27/36: اٰتٰينِيَ; Allah’ın (cc) ikram etmesi (Êteyni ye)
Sâd 38/30: وَوَهَبْنَا; Allah’ın (cc) bahşetmesi
Sâd 38/35: وَهَبْ ل۪ي; Allah’ın (cc) bahşetmesi
Sâd 38/35: اَنْتَ الْوَهَّابُ; Allah’ın (cc) bahşetmesi
el-Vehhab ne demek? “Hibe eden, yani karşılıksız veren, kat kat veren, çaba ve gayretin dışında ekstradan veren, onun gibi hiç kimsenin vermesi mümkün olmayan…”
Mevla hepimize böyle bir şükür nasip eylesin. Bizi nankör kullarından değil, şakir kullarından kılsın.