Efendimiz’in (s.a.v.) hayatına dair eserlerin birçoğunda İslam’ın ilk müntesiplerinin hep zayıf, köle ve fakirlerden oluştuğu iddia edilir. Bu iddiayı dillendiren müsteşrikler aslında hissettirmeden İslam’ın mesajını hafife alma gayesindedirler. Aynı iddiayı ileri süren Müslüman tarihçiler ise tam aksine, zayıf ve kölelerin eliyle koca bir medeniyetin inşa edilmiş olmasını Efendimiz’in (s.a.v.) büyük bir başarısı olarak takdim ederler. Her iki zümrenin de bu iddialarındaki amaç ve gaye bir tarafa, gerçekten ilk Müslümanlar iddia edildiği gibi çoğunlukla zayıf, fakir ve kölelerden mi oluşuyordu?
Bu konuda öncelikle şunu söyleyelim ki, o dönemin sosyal durumu üzerine araştırma yapanlar o günün Mekke’si başta olmak üzere tüm Hicaz’da üç temel sınıftan bahsetmektedirler. Bunlar; hür, esir ve mevalidir. Hür; toplum içerisinde itibar sahibi, aile ve kabile mensubu kişilerdir. Bunlar her yönü ile asillerdir; toplumsal kariyerleri vardır ve toplumda en fazla söz bunlarındır. Esirler; erkek köle ya da kadın cariyelerdir. Bunlar mal gibi alınıp satılır, birbirlerine hediye edilir, herhangi bir hürriyetleri ve şahsi teşebbüs hakları olmayan insanlardır. Üçüncü sınıf olan Mevalilere gelince; bunlarda hürriyetlerini elde etmiş köle ve cariyelerdir. Bir şekilde efendilerine karşı borçlarını ödeyerek hürriyetlerini kazanmış, bu yönü ile de köle ve cariyelik statüsünden kurtulmuşlardır. Bu halleri ile esirlerden daha iyi durumda oldukları kesindir. Mesela; hürriyetini elde etmiş bir mevali artık başkalarına satılamaz ve hediye edilemezdi. Ama yine de bir mevali, hür biriyle evlenemezdi. İşte o günün Mekke’si böyle üç sınıftan oluşuyordu. Peki, ilk Müslümanlar içerisinde kaç kişi hür, kaç kişi mevali, kaç kişi de esirdi?
Bu köşenin okuyucuları ve yakın dostlarım bilir; epey bir zamandır Daru’l Erkam eksenli çalışmalar yaparken, Müslüman olan ilk 45 kişi üzerinde bazı araştırmalar yapmıştık. Bu araştırmaların verilerinin bir miktarını burada sizlerle paylaşmıştık. Mesela; İlk 45 kişinin kaçının erkek, kaçının kadın, kaçının zengin, kaçının fakir, mensup oldukları aileler ve yaş ortalamalarına dair bilgilerin ne olduğunu belirtmiştik. Şimdi de, yukarıda dile getirdiğimiz şekliyle ilk 45 kişinin sosyal yapılarına ait bilgileri sizlerle paylaşacağız.
Biliyorsunuz; Efendimiz’e ilk iman eden, fedakâr hanımı Hz. Hatice idi. Sonra Hz. Ali, sonra Zeyd b. Harise ve sonrasında Hz. Ebubekir. Hz. Ebubekir’in İslam’a gelişi bambaşka olmuştu; o ileride Aşere-i Mübeşşere diye tarihte hep farklı bir konumda değerlendirilen 10 yüce insanın 6’sını; Nübüvvetin ilk haftası, İslam’a taşımıştı. Bundan sonrada mesaj özel insanlara takdim edilmiş, genel davete geçene kadar, seçilen adamlar üzerine oynanmıştı. Çünkü işin başında Allah Resulü (s.a.v.) çekirdek kadronun inşası için uğraşıyordu. Bu kadro çok iyi olmalı; kadronun her ferdinin ayakları yere sağlam basmalı; gelince yük olacak adamlardan değil, yük alacak adamlardan oluşmalıydı.
Böyle bir amaç ile Daru’l Erkam’a talebe alan Efendimiz (s.a.v.), Benî Cumha’dan; Osman b. Mazun’u, Benî Mahzum’dan; Daru’l Erkam’ın sahibi Erkam b. Ebi’l Erkam’ı ve Ebû Seleme ibn Abdulesed’i, Benî Ümeyye’den; Halid b. Said’i, Benî Abdişems’den; Ebu Huzeyfe ibn Utbe ibn Rebia’yı ve hanımı Mekke’nin büyük diplomatik temsilcisi Süheyl ibn Amr’ın kız kardeşi Süheyle’yi, Benî Abduddar’dan Musab b. Ümeyr’i ve daha nicelerini İslam ile buluşturmuştu. Biraz siyer bilgisi olanlar bu kabilelerin Mekke’deki ağırlıklarını hatırlayacak ve ilk kadroda bu isimlerin yer almasının ne anlama geldiğini daha iyi anlayacaklardır.
Tabi ilk 45 kişinin tamamen asiller olarak kabul edilen bu kabile mensuplarından oluştuğunu iddia etmemiz mümkün değildir. Bu ilk Müslümanlar içerisinde Zeyd ibn Harise ve hanımı Ümmü Eymen, Miktad ibn Amr, Abdullah ibn Mesud, Yasir, Sümeyye ve Ammar gibi mevaliden olanlar olduğu gibi, Habbab ibn Eret, Bilal-i Habeşi, Amr ibn Rebia, Leyla binti Ebi Hasme, Zennure gibi köle ve cariye olanlarda vardı.
Peki, ilk 45 kişiyi şöyle bir değerlendirdiğimizde nasıl bir tablo ile karşılaşırız. Acaba birçok siyer ve tarih kitabının iddia ettiği gibi çoğunluk köle ya da mevalilerden mi oluşmaktadır, yoksa hür ve asillerden mi oluşmaktadır? Bu ilk 45 kişiyi bu gözle değerlendirirsek; 31’inin hür, 7’sinin mevali, geri kalan 7’sinin de köle olduklarını görürüz.
İşte İslam’ın ilk müntesiplerinin sosyal yapılarının açılımı böyledir. Aslında davetin 23 yıl gibi kısa bir zamanda Hicaz’ın tamamına yayılmasında çekirdek kadronun bu yapısının etkisi ihmal edilemeyecek kadar önemlidir ve bu verilerden günümüze taşınacak birçok mesaj vardır.
Bu çekirdek kadronun önemli bir yönünü daha yazacaktık, ama yerimizin sonuna gelmişiz. Acaba Mekke’de okuma-yazma oranı ne kadardı ve ilk kadro içerisinde kaç kişi okuma-yazma biliyordu? Araştırmaya değer değil mi?
Muhammed Emin YILDIRIM