Siret-i İnsan derslerimizin bu haftaki konusu, insanı insan yapan beş temel esastan ikisi olan Adalet ve Sadakat idi. Muhammed Emin Yıldırım hocamız, “İnsan Adaleti ve Sadakati İkâme Ederse” serlevhasının altında bu iki kavramın nasıl anlaşılması gerektiğini, önemini, tesis edilince nelerin olacağını, edilmeyince nelerin kaybedileceğini çok mühim mesaj ve örneklerle anlattı.
Dersten Cümleler
İnsanı insan kılan, insan doğup, insanca yaşayıp insan olarak ölmesini sağlayan 5 temel esas: Tevhid, Merhamet, Muhabbet, Adalet ve Sadakat
Bu aziz ümmetin ayırıcı üç temel vasfı var; bunlarda Adalet, Merhamet ve Emniyet…
İslam coğrafyalarında Adaletin salâsı verileli çok oldu…
Adalet, hem tesis etmek hem savunmaktır; ama tesis etmek önce gelir.
Adaleti tesis edebilmek için derin bir kanaat duygusuna, çok net bir insaf anlayışına, her türlü aidiyetten kurtulmuş aydınlık bir vicdan mahkemesine sahip olmak gerekir.
Neye ihtiyaç varmış?
Derin bir kanaat duygusuna
Çok net bir insaf anlayışına
Her türlü aidiyetten kurtulmuş aydınlık bir vicdan mahkemesine
Dört başlık açmak istiyorum:
İdareci Adil Olursa!
Âlim Adil Olursa!
Baba Adil Olursa!
Eş Adil Olursa!
İdareci Adil Olursa!
Dayatmaya değil, istişareye önem verir.
Dalkavukları değil, sadık dostları dost olarak edinir.
Aidiyetleri değil, ehliyet ve liyakatleri önceller.
Eşitliği değil, hakkaniyeti esas alır.
Taraftarlarının hatırını değil, hakikatin hatırını yüceltir.
Kimin gibi? Hz. Ömer (ra) gibi…
Âlim Adil Olursa!
Aşırıların tahriflerine karşı hakikatin temsilcisi olur.
Cahillerin tevillerine karşı hakkaniyetin savunucusu olur.
Batılın taraftarlarına karşı hamiyetin kuşanıcısı olur.
Zalimlerin zulümlerine karşı hakkın haykırıcısı olur.
Dünyanın her türlü cazibesine karşı hikmetli bir duruşun sahibi olur.
Ebû Hureyre (ra) naklediyor. Efendimiz (sas) buyurdular ki: “Bu ilmi her neslin adil kişileri omuzlar. Bunlar o dini aşırıların tahriflerine, cahillerin tevillerine ve batıl peşinde koşanların yanlış düşüncelerine karşı korurlar.” (el-Heysemî, Mecmau’z-Zevaid, 1/374)
Kimin gibi? İmam Ebû Hanife gibi…
Baba Adil Olursa!
Raiyeti altındakilerinin ahiretini dünyasından daha fazla önemser. (Tahrim 6)
Onlara helal lokma yedirmek için elinden geleni ortaya koyar.
Çocukları arasında hiçbir şekilde ayrıma ve kayırmaya imkân vermez.
Çocuklarını ideallerine ve hayallerine değil, mizaç ve karakterlerine göre yönlendirir.
Onlara adalet duygusunu, mesuliyet şuurunu ve itaat bilincini aşılar.
Kimin gibi? Hz. Ebû Bekir gibi…
Eş Adil Olursa!
Beklentide asla itidalsiz olmaz.
Muhabbette asla cimri olmaz.
Vefada asla ihmalkâr olmaz.
Fedakârlıkta asla menfaatçi olmaz.
Kanaatte asla unutkan olmaz.
Kimin gibi? Resûlullah (sas) gibi…
Sadakat, hem doğru olmak hem doğruluğu yaymaktır; ama doğru olmak önce gelir.
Doğru olmak için doğruluğun ne demek olduğunu iyice kavrayacak bir zihne, asıl kazancın başlangıcı zarar bile olsa doğrulukta olduğuna inanan bir yüreğe ve yalanın her türlüsünden kendini koruyacak bir takvaya sahip olmak gerekir.
Neye ihtiyaç varmış sadakat için?
Kavrayan bir zihne
İnanan bir yüreğe
Koruyan bir takvaya
“Ey Allah’ın Resûlü! Mü’min korkak olur mu?
Evet!
Cimri olur mu?
Evet!
Pekiyi yalancı olur mu?
Hayır!” (Muvatta, Kelâm 19)
Bir başka hadisinde Efendimiz (sas) şöyle buyurmuştur: “Bir kişinin kalbinde aynı anda iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir arada bulunmaz.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/349)
İnsan Sadakati İkâme Ederse Ne Olur?
Bedeli ne olursa olsun asla yalan söylemez, eğer söylerse hemen onu telafi eder.
Hatası ne kadar büyük olursa olsun, hatasını yalan ile yamalamaya çalışmaz, düzeltmenin yollarını arar.
Utanması ne kadar ağır olursa olsun, utanmayı ateşe tercih etmez, kınanmayı uhrevi cezaya değiştirmez.
Azabı ne kadar büyük olursa olsun, vicdanını o azap ile köreltmez, hayatındaki iyilikleri arttırır.
Kaybı ve kazancı ne kadar çok olursa olsun, onun üzüntüsü ile yanmaz, kazanacaklarının hasretini biriktirir.
Kimin gibi? “Ben doğrulukla kazandım diyen Ka’b b. Malik gibi…”
İnsanlığın Aynaları: “Ömer (ra) Öldü! Adalet Öldü!”
Amr b. Âs’ın bir gün Ömer’i hatırlayıp ona rahmet diledikten sonra şöyle dediğini duydum: “Ben, Allah’ın Nebîsi (sas) ile Ebû Bekir’den sonra Ömer kadar Allah’tan çok korkan bir kimse görmedim. Üzerine hak geçen kişinin konumu onun için önemli değildi. Haksızlık yapan ister oğlu, ister babası olsun onun için fark etmezdi.