Hatip çok hararetli bir ses tonu ile haykırıyor ve diyor ki: “Ey insan; sen ki Allah’ın halifesisin.” Belki konuşmanın seyri ve heyecanı hatibe böyle bir terkibi söyletmiş olabilir, ama durup düşünüp, araştırdığımız zaman bunun pek de böyle olmadığını görürüz. İnsanımızın islamî kavramları ifade ederken aslî kaynaklarına müracaat etmeden genel kullanımı dikkate alarak kullandıklarını görürüz. Buda bizi iki tehlikeli sonuca götürüyor. İlki; Allah’ın yada Hz.Peygamber’in konuştukları dili konuşamıyor, onların kelime ve terkiplere yükledikleri anlamlardan çok daha farklı manalar yükleyerek kavramları anlamaya çalışıyoruz. İkincisi ise; O kelime ve terkiplerin hayata olan müdahalesinin etkisini kırıyor, adeta içini boşaltarak kabına sahip çıkıyor, özünü ihmal ederek kabuğuna müşteri oluyoruz.
Asıl üzerinde duracağımız halife kavramına yeniden dönersek, bu önemli Kur’an’î kavramın hem Arap dilinde, hem Kur’an’da kullanıldığı yerlerde nasıl ve ne anlamla kullanıldığına iyice bakmalıyız. Halife Arap dilinde half kökünden türetilmiş arkada olmak, birinin arkasından gelmek veya birinden sonra yerine geçmek anlamlarına gelir. Bu sözlük anlamlarını dikkate alarak büyük dil alimiRağıp el-İsfehani der ki: Hilafet ve halifelik ancak üç sebeple ortaya çıkar. İlki; Asilin o anda orada olmaması. İkincisi; Asilin ölümü. Üçüncüsü; Asilin acizliği.. Bu üç şartı da dikkate aldığımızda Allah’ın halifesi şeklindeki kullanımın ne kadar problemli olduğunu hemen fark ederiz. Çünkü bu sayılan şartların hepsinden Allah tabii ki münezzehtir. Bundan dolayı da Allah’ın halifesi kullanımı çok sıkıntılı ve sorunlu bir kullanımdır. İlahî kelama müracaat ettiğimizde halife kelimesinin insan için kullanıldığı yerlerde hep yeryüzüne izafet yapılarak kullanıldığını görürüz. Gerek Bakara Sûresinin ilk ayetlerinde Allah’ın Meleklere insanın yaratılacağı haberini verdiği ayet olsun, gerekse insana verilen nimetlerin sayıldığı ve bu nimetlerin başına da Allah’ın insana verdiği yeryüzü ölçeğindeki iradesini gerçekleştirme vazifesi olsun hepsinde insanın Allah’ın değil, yeryüzünün halifesi olduğu gerçeğinin altı çizilir. Kur’an ilgili ayetlerde Hulefai’lArd yeryüzünün halifeleri diyerek (Bakara 2/30, En’am 6/165, Neml 27/62 ) insanın halifeliğinin yerini ve sınırlarını belirtmiş olur.
Kur’an’ da ki yeryüzünün halifeleri kullanımının nasıl anlaşılması konusunda yüzyıllardır İslam Üleması tartışmalar yapmıştır. Bu konuda en güzel ve en doyurucu açıklamayı bizlere İmam Taberi verir. Taberi tefsirinde ilgili ayetlerin açıklamasını yaparken der ki ; Kur’an’da geçen yeryüzünün halifeleri kullanımını dört şekilde anlayabiliriz.
1- Yeryüzünde insanoğlundan öncede yaşayan varlıklar vardı. Adem ve soyu bu önceki varlıkların halifesidir.
2- Allah nesil,nesil birbirlerini takip edecek insanları yaratarak birini birine halife kılmıştır.
3- Allah insanı yeryüzünün efendisi ve en şerefli mahluku kılmıştır. Böyle bir ikram insanın yeryüzünün halifesi olmasına imkan sağlamıştır.
4- İnsanın yeryüzünde halife olması Allah adına, burada Allah’ın hükümlerini uygulaması anlamına gelmektedir.
Taberi bu görüşleri sıraladıktan sonra, en son görüşe katılmadığını da dile getirir. O der ki; Her ne kadar insanın yeryüzünde Allah’ın hükümlerini hakim kılma gibi bir görev ve misyonu varsa da yine de insana Allah’ın halifesi demek uygun olmaz. Çünkü böyle bir kullanım Allah’a naib ve vekil izafet etme anlamını çağrıştırır. Bu ise asla uygun değildir.
Bu konuda Efendimiz (a.s.) ve Sahabe uygulamalarına baktığımızda halife kavramının Allah’a izafeten kullanıldığına rastlayamıyoruz. Halife kelimesinin ilk kez Hz. Ebubekir döneminde kullanıldığını Ona’da Allah Resulu’nun halifesi dendiğini görüyoruz. Hz. Ebubekir’den sonra İslam toplumunun ikinci Halifesi olan Hz.Ömer’e de önceleri Allah Resulu’nun halifesinin halifesi denmişse de böyle bir kullanımın zorluğundan dolayı Sahabeden İbn Abbas ve AmribnAs’ın teklifi ile Emire’l Müminin denmeye başlanmıştır. Dolayısı ile Raşid halifelerin hiçbiri kendilerini Allah’ın Halifesi olarak insanlara takdim etmemişlerdir. Allah’ın halifesi kullanımının tarihte ilk kez zalim sultanlar döneminde zulümlerini meşrulaştırmak için siyasi amaçlarla kullanıldığına şahit oluyoruz.
Bu bilgilerin ışığında insanın kimin ve neyin halifesi olduğu sorusunu cevabını sanırım bulmuşuzdur. İnsan yeryüzünün halifesi ve kendinden önceki hidayet önderlerinin halefi yani takipçisidir. Eğer İslamî kavramlarımızın aslî manalarını ihmal ederek yaygın kullanımı esas alırsak hem kavramları yanlış kullanır, hem de bu kavramların hayatımıza yapacakları olumlu etkilerden mahrum kalırız. Bunun için hazıra konmaktansa biraz ter dökmeye ne dersiniz?
Muhammed Emin YILDIRIM