Siret-i Enbiyâ derslerimizde Hz. Lût’un (as) hayatının sayfalarını çevirmeye devam ediyoruz. Bu haftaki konumuz Hz. Lût’un (as) kavmi idi. Muhammed Emin Yıldırım hocamız, “İnsanlığa İbret Olarak Gösterilen Bir Kavim Lût Kavmi” serlevhasının altında, o kavmin genel özelliklerini, inanç yapılarını, idari sorunlarını, sınıfsal farklılıklarını ve o coğrafyanın helak öncesi ve sonrası durumları arasındaki farkları anlattı.
Dersin Cümleleri
Şu anlar itibari ile Recep ayını geride bırakıp, Şaban- Muazzama’ya merhaba diyoruz. İnşallah Receb-i Şerif bizden memnun gitmiştir. İnşallah, Şaban bizi memnun bulmuştur, inşallah arkasından gelecek Ramazan bizi memnun bulacaktır.
Eğer Kur’ân-ı Kerim bir kavmi, bir topluluğu, bir hadiseyi bize anlatıyorsa zaten ibret için anlatıyordur… Bize “işte bunda sizin için bir ibret vardır” demese bile anlatma amacı bu olduğu için biz anlarız ki bu anlatılanlar bize ve bütün bir insanlığa ibret olsun diye anlatılıyordur.
Lût Kavmi’nin Anlatıldığı Yerlerdeki Uyarılar
فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِم۪ينَ۟
“…İşte bak mücrimlerin/suçluların akıbeti nasıl oldu!” (A’raf 7/84)
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِلْمُتَوَسِّم۪ينَ
“Şüphesiz bunda düşünüp görebilen/işitebilen kimseler için ibretler vardır.” (Hicr 15/75)
“O şehrin kalıntıları hâlâ mevcut olan bir yol üstünde duruyor.” (Hicr 15/76)
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِلْمُؤْمِن۪ينَۜ
“Elbette, bunda iman edenler için gerçekten ayetler (ibret ve hikmet dersleri) vardır.” (Hicr 15/77)
وَلَقَدْ تَرَكْنَا مِنْهَٓا اٰيَةً بَيِّنَةً لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ
“Andolsun, Biz akledebilecek bir kavim için orada apaçık bir ayet/işaret bırakmışızdır.” (Ankebût 29/35)
وَتَرَكْنَا ف۪يهَٓا اٰيَةً لِلَّذ۪ينَ يَخَافُونَ الْعَذَابَ الْاَل۪يمَۜ
“Ve orada, acı bir azaptan korkanlar için (ürkütücü) bir ayet ve ibret bırakıverdik.” (Zâriyât 51/37)
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ۟
“Ve Kur’an öğüt almak ve gerçeği bulmak için kolaylaştırılmıştır, fakat öğüt alıp düşünen var mı?” (Kamer 54/40)
Ayetlerden Alınması Gereken Mesajlar:
1. Kur’ân’ın ayetlerini kâinat ve hadisat ayetleri ile kâinat ve hadisat ayetlerini Kur’ân’ın ayetleri ile anlamaya çalışırdık.
2. Antropolojinin, arkeolojinin, sosyolojinin ve diğer ilim dallarının da İslâmî ilimler olduğuna inanırdık.
3. Birçok ilim dalında Kur’ân kültürü çok sağlam olan insanlar yetiştirmemiz gerektiği gibi arkeologlarda yetiştirirdik.
4. Dünyaya Kur’ân’ın mesajlarını, Kur’ân’ın anlattığı tarihi bilgiler ışığında anlatmaya çalışırdık.
5. Dünyayı kâinat ve hadisat ayetlerini okumaya davet eder, oradan Kur’an ile buluşmalarını sağlardık.
Hz. Lût’un nasıl bir kavme gönderildiğini iyice anlayabilmemiz için Tevrat’ın Erden Havzası, Şeria Havzası veya Vadi Siddim/Siddim Vadisi dediği o bölgeyi biraz tanıyalım.
Bölge, malum olduğu üzere Ölü Deniz’in bulunduğu yer ve çevresidir…
Sağ tarafı Filistin’e, sol tarafı Ürdün’e düşen, iki devlete sınırları olan, uzunluğu 80 km., genişliği 18 km. olan ve 600 km² bir alanı kaplayan bir yer orası… Derinliği 304 metredir.
Kudüs’ten Ölü Deniz’e giderseniz 33, 34 km, Amman’dan giderseniz 60 km.’dir.
Hz. Lût’un gönderildiği şehirler, tarih kaynaklarımıza göre 5 tane büyük şehirdir. Bazı kaynaklarda Sodom dışında 5 şehir daha olduğu söylenir, yani toplam 6 şehir olduğu ileri sürülür ama genelde 5 şehir ismi verilir.
Tevrat’ın 14. Tekvin bölümünde bu şehirlerin isimlerini şöyle verir: Sodom, Gomorrah, Admah, Zeboiim ve Zoar. Bizim kaynaklarımızda da o şehirlerin 5 tane olduğu belirtilir.
Hâkim’in el-Müstedrek’inde geçen bir rivayette şehir isimlerini şöyle görüyoruz: “Şâbûr, Şa’ur, Ervem, Amûd ve Sedûm” (Hâkim, el-Müstedrek, II, 611)
Bazı kaynaklarımıza göre bu 5 şehrin her birinde en az 100.000 kişi o günlerde yaşıyordu.
Bu şehirlerde yaşayan halkın çoğunluğu ziraat ve ticaret ile uğraşırlardı. Çok ciddi bir zenginliklere ulaştıkları söylenir.
Ölü Deniz’i başka yerlerden ayıran en temel 4 özellik şunlardır:
1. Ölü Deniz, yeryüzünün en alçak bölgesidir.
Yeryüzü’nün en düşük rakımlı deniz seviyesinden 430.5 metre daha altındadır.
2. Ölü Deniz, içerisinde hiçbir deniz canlısının yaşamadığı bir yerdir.
3. Ölü Deniz, suyu ve zemini ile çok farklı ve istisnai bir denizdir.
“Lût Gölü’nün güney kısmında büyük bir felaketin belirtileri de büyük kara lekeler, yanmış taşlar, soğumuş lavlar, petrol ve mazot ve tabiî gaz kalıntıları şeklinde bulunuyor. İnsan burada bir gün kıyametin koptuğunu anlıyor.” (Mevdûdî, Tarih Boyunca Tevhid Mücadelesi, I/468)
Ölü Deniz’in suyu hakkında araştırma yapan bilim adamları, 342 g/kg tuzluluk oranı ile dünyanın en tuzlu su kütlelerinden biri olduğunu söylerler.Bunun ne demek olduğunu şuradan anlayalım, okyanusa göre 9.6 kat daha tuzludur.
4. Ölü Deniz, altında ve civarında bulunan kalıntılarla yaşadığı azaba dair çok önemli mesajlar veren bir mekândır.
Bölgede çok ciddi arkeolojik kazılar yapılmaktadır. 1965’de Amerikalı arkeologların yaptıkları kazılar sırasında 20.000 den fazla mezar tespit edilmiştir.
20. yüzyılın en önemli arkeolojik keşiflerinden biri Ölü Deniz el yazmalarıdır.
Bu el yazmalarının bir kısmı İbranice, bir kısmı da Aramice olan kâğıt, deri veya bakır plakalar üzerine kaydedilmiş kırk bin adet elyazması parçasından oluşmaktadır. Bu parçaların bir araya getirilmesiyle tam beş yüz kitap yeniden oluşturulmuştur.
Sodom-Gomore Toplumunun Yapısı
İnanç Açısından: Yaygın ve çok çeşitli bir şirk toplumu
İdari Açıdan: Kralların yönettiği, soylu ve güçlülerin her daim haklı görüldükleri bir zulüm toplumu
Ekonomik Açıdan: Aşırı zenginlerin, zenginlerin, zenginliği ile avunanların ve çok ciddi bir şekilde sömürülenlerin olduğu bir zayıflar toplumu
Sınıfsal Açıdan: Soylular, soyluların kullanmak için izin verdikleri yarı hürler ve insan yerine konmayan kölelerin olduğu bir adaletsizlikler toplumu
Ahlâkî Açıdan: Her türlü ahlâksızlığın meşru görüldüğü, ahlaksızlık yapanların övüldüğü, yapmayanların yerildiği bir azgınlar toplumu
Sodom-Gomore Toplumunun Yapısı
– Şirk Toplumu
– Zulüm Toplumu
– Zayıflar Toplumu
– Adaletsizlikler Toplumu
– Azgınlar Toplumu
Kur’ân-ı Kerim Hz. Lût’un (as) Kavmini Nasıl Anlatıyor?
بَلْ اَنْتُمْ قَوْمٌ مُسْرِفُونَ
“Doğrusu siz, israf eden/ölçüyü aşan bir topluluksunuz.” (A’raf 7/81)
بَلْ اَنْتُمْ قَوْمٌ عَادُونَ
“Doğrusu siz haddi aşan bir toplumsunuz.” (Şuâra 26/166)
بَلْ اَنْتُمْ قَوْمٌ تَجْهَلُونَ
“Doğrusu siz cahillik yapan/cehalet üreten bir toplumsunuz.” (Neml 27/55)
Kavmin üç temel özelliği:
1. İsraf içerisinde olan bir topluluk
2. Haddi aşan bir topluluk
3. Cahillik eden bir topluluk
Musrifûn ifadesi Kur’ân içerisinde 13 yerde geçmektedir. Bu ayetlerden bir tanesi Enbiya Süresi 9. ayettir; orada müsriflerin akıbetini dile getiriyor. Mü’min Süresi 42. ayet müsriflere verilecek azabın, Zâriyat Süresi 34. ayette ise onlara verilecek helakin şiddeti nazarlara veriliyor. Zuhruf Süresi 5. ayet, müsrifler istemese bile onların Kur’ân’la uyarılmaları gerektiği söyleniyor.
Diğer 9 ayet israfın ne olduğunu ve kimlerin müsrif olduğunu ortaya koyuyor. Bu ayetleri dikkatle incelediğimizde karşımıza çıkan tablo şudur:
1. Yeme-içme ve zekât hakkındaki her türlü sınırların ihlali müsrifliktir. (En’âm 6/141)
2. Can emniyetindeki her türlü sınırların ihlali müsrifliktir. (Mâide 5/32)
3. Giyim-kuşam ve yeme-içme meselelerinde her türlü sınırların ihlali müsrifliktir. (A’raf 7/31)
4. Şehvetteki her türlü sınırların ihlali müsrifliktir. (A’raf 7/81)
5. Allah’a (cc) karşı her türlü sınırların ihlali müsrifliktir. (Yûnus 10/12)
6. Güç ve iktidarda her türlü sınırların ihlali müsrifliktir. (Yûnus 10/82; Duhân 44/31)
7. Peygamberlere karşı her türlü sınırların ihlali müsrifliktir. (Şuarâ 26/151)
8. Hakikate karşı her türlü sınırların ihlali müsrifliktir. (Yâsin 36/19)
“Âdûn/haddi aşmak” ifadesi Kur’ân-ı Kerim’de 3 yerde geçmektedir: Şuarâ 166, Mü’minün 7 ve Meâric 31. ayetidir.
Bu ayetlerden alınacak mesajlar:
1. Nikâha karşı her türlü sınırların ihlali haddi aşmaktır. (Mü’minûn 23/7; Meâric 70/31)
2. Fıtrata karşı her türlü sınırların ihlali haddi aşmaktır. (Şuarâ 26/166)
Fıtrat, yaratılışın ve hayatın yasalarıdır.
Nikâhın olabilmesi için bu alanda iki temel şart vardır:
1. Taraflar kadın ve erkek olmalı
2. Nikâha engel bir durum olmamalı
Sınırsızlık, sorumsuzluktur yani anarşidir, kaostur. Bir sınır yoksa orada emin olun asla saadet yoktur. Saadet, sınırlı ve sorumlu yaşamaktadır.
“Techelûn/Cahillik eden” ifadesinin kökü olan “cehele” köküne dair Kur’ân’da ayet çoktur; biz sadece “techelun” şeklindeki kullanımları dikkate alırsak, karşımıza 4 ayet çıkacaktır. Bu ayetlere baktığımızda, şu mesajları onlardan çıkarırız:
1. Akideye karşı her türlü sınırların ihlali cahilliktir. (A’raf 7/138)
2. Şeref ve itibara karşı her türlü sınırların ihlali cahilliktir. (Hûd 11/29)
3. Hayâya karşı her türlü sınırların ihlali cahilliktir. (Neml 27/55)
4. İlme karşı her türlü sınırların ihlali cahilliktir. (Ahkaf 46/ 23)
“Hûd da! İlim/bilgi ancak Allah’ın katındadır. Ben size, bana gönderilen şeyi duyuruyorum. Fakat sizin cahil bir kavim olduğunuzu görüyorum, dedi.” (Ahkaf 46/ 23)
Kur’ân’da Hudûdullah Kavramı
– Bakara 2/187, 229, 230
– Nisâ 4/13, 14
– Tevbe 9/97, 112
– Mücâdele, 58/4
– Talâk 65/1