Siret-i Enbiyâ derslerimizde bu haftaki konumuz İsrâiloğulları’nın nimetlere mazhar olmuşken nasıl lanetlendikleri meselesi idi. Muhammed Emin Yıldırım hocamız, “İsrâiloğulları Neden Lanetlendi?” serlevhasının altında bu önemli konuyu bizlere anlattı. Hocamız, onların Tevrat ve Kur’ân’da neden, nasıl ve niçin lanetlendiklerini, bu lanetin nasıl olduğunu ve bu meselenin bugünlere bakan yönlerini çok önemli vurgu ve mesajlarla bizlerle paylaştı.
Dersten Cümleler
Lanetlenmiş bir kavmin ve zihniyetin, insanlığı nasıl kana boyadığının ve bir soykırım yapmasının şahitleri olduğumuz bir zeminde bu derslerimizi yapmaya devam ediyoruz…
Sözün bittiği ve sözün itibarını kaybettiği bir zaman dilimi yaşıyoruz…
“Allah’ım! Bizi bir an önce bu zilletten kurtar ve bizi oradaki ateşin sönmesi için su vesilesi kılsın! Nusretini ve zaferini bizim ellerimiz ile o topraklara ulaştır!”
Kur’an’ımız kaç yerde İsrâiloğulları’nın seçildiğini, o gün yaşayan insanlara üstün kılındığını, çok önemli nimet ve ikramlara muhatap kılındığını 5 âyette söyledi.
Mesela; Bakara 47 ve 122’de aynı ifadelerle buyurdu ki Rabbimiz:
يَا بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ اذْكُرُوا نِعْمَتِيَ الَّت۪ٓي اَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْ وَاَنّ۪ي فَضَّلْتُكُمْ عَلَى الْعَالَم۪ينَ
“Ey İsrâiloğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi (bir zamanlar) cümle âleme üstün kıldığımı hatırlayın.” (Bakara 2/47, 122)
A’râf 140’da dedi ki:
قَالَ اَغَيْرَ اللّٰهِ اَبْغ۪يكُمْ اِلٰهًا وَهُوَ فَضَّلَكُمْ عَلَى الْعَالَم۪ينَ
(Mûsâ) Dedi ki: Allah sizi âlemlere üstün kılmışken ben size Allah’tan başka bir ilah mı arayayım?” (A’râf 7/140)
Duhân 32’de dedi ki:
وَلَقَدِ اخْتَرْنَاهُمْ عَلٰى عِلْمٍ عَلَى الْعَالَم۪ينَۚ
“Andolsun ki biz onları bilerek o zamanki âlemlere üstün kılarak seçtik.” (Duhân 44/32)
Ve Câsiye 16’da dedi ki:
وَلَقَدْ اٰتَيْنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ وَرَزَقْنَاهُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَى الْعَالَم۪ينَۚ
“Andolsun ki biz, İsrâiloğullarına Kitap, hüküm ve peygamberlik verdik. Onları güzel rızıklarla besledik ve onları âlemlere üstün kıldık.” (Câsiye 45/16)
Câsiye 16. âyette İsrâiloğulları’na verilen nimet ve ikramları şunlardır:
- Allah’ın insana en büyük ikramı olan vahiy/kitap verilmesi
- Hüküm, hikmet ve hürriyet verilmesi
- Risalet ve nübüvvet verilmesi
- Helal ve tayyip olan rızıklar verilmesi
On iki pınar ile onlara su ikram edilmesi
Çölün ortasında bulutlarla gölgelikler verilmesi
Men ve Selvâ ile zahmetsiz bir gıda verilmesi
Denizin onlara sunduğu yüzlerce rızık verilmesi - Âlemlere üstün kılınma gibi bir şerefin verilmesi
وَاِذْ قَالَ مُوسٰى لِقَوْمِه۪ يَا قَوْمِ اِنَّكُمْ ظَلَمْتُمْ اَنْفُسَكُمْ بِاتِّخَاذِكُمُ الْعِجْلَ فَتُوبُٓوا اِلٰى بَارِئِكُمْ فَاقْتُلُٓوا اَنْفُسَكُمْۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ عِنْدَ بَارِئِكُمْۜ فَتَابَ عَلَيْكُمْۜ اِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ
“Mûsâ kavmine demişti ki: “Ey kavmim! Şüphesiz siz buzağıyı (ilah) edinmekle kendinize zulmettiniz. Onun için yaratanınıza tevbe edin de nefislerinizi öldürün. Öyle yapmanız yaratıcınızın (yine Barikum) katında sizin için daha iyidir; böylece Allah tevbenizi kabul etmiş olur. Çünkü acıyıp tevbeleri kabul eden ancak O’dur.” (Bakara 2/54)
Yaptıkları çok ama çok büyük bir cürümdü, puta tapmak, şirke düşmek, günahların en büyüğü idi ama tevbe ettikten sonra büyük günah yok ya; onlarda tevbe ettiler. Bunun üzerine Hz. Mûsâ onlardan 70 kişiyi seçti. Hem de kimlerden seçti; seçkinlerden, o toplumun önde gelenlerinden, kanaat önderlerinden seçti ve bu tevbelerin de samimi olduklarını Allah’a beyan etmek için onlarla beraber Tûr-i Sina’ya gitmeye karar verdi.
وَاخْتَارَ مُوسٰى قَوْمَهُ سَبْع۪ينَ رَجُلًا لِم۪يقَاتِنَاۚ فَلَمَّٓا اَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ قَالَ رَبِّ لَوْ شِئْتَ اَهْلَكْتَهُمْ مِنْ قَبْلُ وَاِيَّايَۜ اَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ السُّفَهَٓاءُ مِنَّاۚ اِنْ هِيَ اِلَّا فِتْنَتُكَۜ تُضِلُّ بِهَا مَنْ تَشَٓاءُ وَتَهْد۪ي مَنْ تَشَٓاءُۜ اَنْتَ وَلِيُّنَا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَاَنْتَ خَيْرُ الْغَافِر۪ينَ
“Mûsâ tayin ettiğimiz vakitte buluşmak üzere kavminden yetmiş adam seçti. Onları o müthiş deprem yakalayınca Mûsâ dedi ki: “Ey Rabbim! Dileseydin onları ve beni daha önce helâk ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helâk edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir; onunla dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim velîmizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin.” (A’râf 7/155)
Bakara 55’de söylendiği gibi; bu 70 kişiden bazıları “Ey Mûsâ! Biz Allah’ı apaçık görmedikçe sana asla iman etmeyiz” demişlerdi. Bunun üzerine onlara yıldırım çarpmıştı.
Süfeha; beyinsiz, şerefsiz, alçak, adi, ayak takımı bu anlamlara gelir.
Süfeha; cehaleti kendine kalkan edinmiş bir topluluktur.
“Allah’ım! İçimizdeki beyinsizlerden dolayı bizi helak etme!
Bu beyinsizlerle aramızı ayır Allah’ım!
Bu alçaklarla bizi aynı karede, aynı halde, aynı durumda bırakma Allah’ım!
Bizi bu süfehanın diline ve eline bırakma Allah’ım!”
وَاكْتُبْ لَنَا ف۪ي هٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْاٰخِرَةِ اِنَّا هُدْنَٓا اِلَيْكَۜ قَالَ عَذَاب۪ٓي اُص۪يبُ بِه۪ مَنْ اَشَٓاءُۚ وَرَحْمَت۪ي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍۜ فَسَاَكْتُبُهَا لِلَّذ۪ينَ يَتَّقُونَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَالَّذ۪ينَ هُمْ بِاٰيَاتِنَا يُؤْمِنُونَۚ
“Bize, bu dünyada da iyilik yaz ahirette de. Şüphesiz biz sana döndük. Allah buyurdu ki: Kimi dilersem onu azabıma uğratırım; rahmetim ise her şeyi kuşatır. Onu, sakınanlara, zekâtı verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım.” (A’râf 7/156)
A’râf 157’de ara bir konu ile Peygamberimiz’in (sas), peygamberliği ile alakalı çok önemli mesajlar verilir.
A’râf 158’de ise yine Peygamberimiz’in (sas) dili ile bir tevhid ve nübüvvet manifestosu dile getirilir.
وَمِنْ قَوْمِ مُوسٰٓى اُمَّةٌ يَهْدُونَ بِالْحَقِّ وَبِه۪ يَعْدِلُونَ
“Mûsâ’nın kavminden hak ile doğru yolu bulan ve onun sayesinde âdil davranan bir topluluk vardır.” (A’râf 7/159)
وَقَطَّعْنَاهُمُ اثْنَتَيْ عَشْرَةَ اَسْبَاطًا اُمَمًاۜ وَاَوْحَيْنَٓا اِلٰى مُوسٰٓى اِذِ اسْتَسْقٰيهُ قَوْمُهُٓ اَنِ اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَۚ فَانْبَجَسَتْ مِنْهُ اثْنَتَا عَشْرَةَ عَيْنًاۜ قَدْ عَلِمَ كُلُّ اُنَاسٍ مَشْرَبَهُمْۜ وَظَلَّلْنَا عَلَيْهِمُ الْغَمَامَ وَاَنْزَلْنَا عَلَيْهِمُ الْمَنَّ وَالسَّلْوٰىۜ كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْۜ وَمَا ظَلَمُونَا وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
“İsrâiloğulları’nı kabileler halinde on iki topluluğa ayırdık. Halkı kendisinden su istediğinde Mûsâ’ya, “Asânı taşa vur!” diye vahyettik. Taştan on iki göze fışkırdı. Her kabile içeceği yeri belledi. Üzerlerine de buluttan gölgelik yaptık; onlara kudret helvasıyla bıldırcın eti indirdik. “Size verdiğimiz rızıkların temizlerinden yiyin” (dedik). Onlar (nankörlükleriyle) bize değil fakat kendilerine kötülük ediyorlardı.” (A’râf 7/160)
“Hani siz, “Ey Mûsâ! Biz bir tek yiyecekle dayanamayacağız. Bizim için Rabbine dua et de bize toprağın mahsullerinden; sebzelerinden, kabakgillerinden, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından bitirsin” demiştiniz. Mûsâ ise, “İyiyi kötü ile değişmek mi istiyorsunuz? Şehre inin; istedikleriniz orada var” dedi. Zillete, fakru zarûrete mahkûm oldular; Allah’ın gazabına uğradılar. Bu durum, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri ve haksız yere peygamberleri öldürmelerinin, bütün bunlar da isyan etmeleri ve haddi aşmalarının sonucuydu.” (Bakara 2/61)
“Onlar (nankörlükleriyle) bize değil fakat kendilerine kötülük ediyorlardı.”
İsrâiloğulları’nın kendilerine en büyük kötülükleri ne oldu? Lanetlendiler…Seçilmiş, övülmüş, ikram ve nimetlere gark olmuş bir topluluk iken, lanete uğrayan bir topluluk oldu.
Ne demek lanet? Sözlükte “kovmak, uzaklaştırmak, iyilik ve faydadan mahrum bırakmak” anlamındaki la‘n kökünden türemiş bir isim olup dinî bir terim olarak “Allah’ın bağış ve merhametinden uzak bırakılmayı ifade eder.” Aynı kökten türeyen mel‘ûn ve laîn kelimeleri “kovulmuş” mânasına gelir.
Kur’ân-ı Kerim’de lânet kelimesi ve türevleri 41 yerde geçer. Asıl konumuz olan Yahudilerin lânetlenmesinin yanı sıra 20 zümre daha Allah’ın (cc) lânetine uğramıştır.
Kimdi bunlar?
- Allah’ (cc) ve Resûlünü incitenler (Ahzâb 33/57)
- Âd Kavmi (Hûd 11/ 59, 60)
- Haksız yere ve kasten bir mümini öldürenler (Nisâ 4/93)
- Vahye ihanet eden Ehl-i Kitap’tan olanlar (Mâide 5/60)
- Yeryüzünce fesat ve fitne çıkaranlar (Ahzâb 33/60-62)
- Firavun (Hûd, 11/98-99)
- Hakkı ketmedip gizleyenler (Bakara 2/159, 160)
- Hıristiyanlar (Âl-i İmrân 3/61)
- İblis/Şeytan (Nisâ 4/118)
- Kâfirler (Bakara 2/89)
- Lânetli Ağaç (İsrâ 17/60)
- Li’an/Mülâ’ane (Nûr 24/6-9)
- Münafıklar (Tevbe 9/68)
- Namuslu kadınlara iftira atanlar (Nûr 24/23, 24)
- Putperestler (Ankebût 29/25)
- İnsanları saptıran lider ve yöneticiler (Ahzâb 33/66-68)
- Sözden cayanlar ve sıla-yı rahmi terk edenler (Ra‘d 13/25)
- Fesatçılar (Muhammed 47/ 22, 23)
- Yalancılar (Hûd 11/18, 19)
- Zâlimler (A‘râf 7/44, 45)
Tevrat’a Göre İsrâiloğulları’ndan Kimler, Neden Lanetlendi?
- Puta tapmalarından dolayı (Çıkış 20/5)
- Putperestlikte ısrar etmelerinden dolayı (I. Krallar 12/25-33)
- Peygamberlere isyan etmelerinden dolayı (Yasa’nın Tekrarı 28/15-68)
- Şabat/Sebt gününü ihlal etmelerinden dolayı (Çıkış 20/8-10; 35/2)
Şabat günü otuz dokuz sınıf işten uzak durulmalıdır. Bu yasaklar, ateş yakmak, çalışmak, hatta taşıt kullanmak bile yasaktır. Şabat gününde oruç tutmak ve yas tutmak yasaktır.
“Eğer bir kişi çalışmanın yasak olduğu günde iş yaparsa halkın içinden atılmalı ve öldürülmelidir.” Çıkış 12/15
- Zina yapmalarından dolayı (Levililer 18/15, 20/12)
Yahudi inancına göre zinanın yasak olmasının asıl nedeni evlilik dışı ilişki veya toplum ahlakının korunmasından ziyade, erkeğin (baba ve koca) onurunun ve namusunun korunmasıdır. Aynı şekilde kadının iffet ve namusundan ziyade, baba ve kocanın onur ve haysiyetinin korunması amaçlanmıştır.
- Adam öldürmelerinden dolayı (Sayılar 35/32)
- Anne ve baba haklarını çiğnemelerinden dolayı (Yasa’nın Tekrarı 27/16)
- Hırsızlık yapmalarından dolayı (Yeşeya 7/1-26)
- Allah’ın (cc) adını boş yere ağza almalarından dolayı (Levililer 24/10-16)
- Kadınların erkeklere, erkeklerin kadınlara benzemelerinden dolayı (Yasa’nın Tekrarı 22/5)
“Kadınlar erkek giysisi, erkekler de kadın giysisi giymesin. Allah’ınız Rab bu gibi şeyleri yapanlardan tiksinir.”
- Kutsal yere yaklaşma yasağını çiğnemelerinden dolayı (Çıkış 19/20-22)
- Hayvanların iç yağının yenilmesi yasağını çiğnemelerinden dolayı (Levililer 7/25-28, 17/10-13)
- Bayramlarda mayalı ekmek yememe yasağını çiğnemelerinden dolayı (Çıkış 12/15)
- Sihir ve büyü yapma yasağının çiğnemelerinden dolayı (Levililer 20/6)
- Ticarette hile yapmamam yasağını çiğnemelerinden dolayı (Yasa’nın Tekrarı 25/13-16)
- Kurban ibadetini usulüne uygun yapmamalarından dolayı (Levililer 18/21)
Kur’ân-ı Kerîm’e Göre Yahudilerin Lanetlenmesi
- Allah’a ihanetleri (Âl-i İmrân 3/181; Mâide 5/64)
- Vahye ihanetleri (Bakara 2/159; Nisâ 4/46)
- Peygamberlere ihanetleri (Bakara 2/61, 91; Âl-i İmrân 3/21, 22)
- Ahiret gününe ihanetleri (Âl-i İmrân 3/24-25)
- Şeriatlerine ihanetleri (A’râf 7/163-166)
- Emanetlere ihanetleri (Bakara 2/88, 89)
Allah’a İhanetleri
- Allah’a cimrilik ve fakirlikle itham etmeleri (Âl-i İmrân 3/181)
- Allah’a çocuk isnat etmeleri (Tevbe 9/30)
- Allah’a şirk koşmaları (Tevbe 9/31)
Vahye ihanetleri
Allah’ın âyetlerini gizlemeleri, tebdil ve tahrif etmeleri (Bakara 2/159; Nisâ 4/46)
Peygamberlere ihanetleri
Peygamberleri öldürmeleri (Bakara 2/61; Bakara 2/91; Âl-i İmrân 3/21, 22, 112, 181-184; Nisâ 4/155-158)
Yahudilerin dini kaynaklarından Talmud’a göre toplam 55 peygamber gönderilmiştir. Talmud’a göre, İsrâiloğullarına gönderilen ilk peygamber Hz. İbrâhim’dir. Talmud’a göre 48 erkek, 7 kadın peygamber gönderilmiştir.
Heysemî, Mecmau’z-zevaid’de aktarıyor: “Ebû Ubeyde b. Cerrâh’tan rivayet edildiğine göre, diyor ki: “Bir gün Resûlullah’a sordum, dedim ki: Ya Resûlullah! Allah katında şehitlerin en değerlisi hangisidir?” Efendimiz (sas) dedi ki: “Zalim idarecinin karşısına çıkarak ona iyiliği emredip, kötülükten meneden ve bu yüzden o idareci tarafından şehit edilen en değerli şehittir.”
Bu sefer kendisine “İnsanların en şiddetli azaba uğrayacak olanları kimlerdir?” diye sordum. Resûlullah (sas) buyurdu ki: “Bir peygamberi veya kendisine iyiliği emredip kötülükten meneden kimseyi öldüren kişidir.”
Bunu dedikten sonra şu ayeti okudu: “Allah’ın âyetlerini inkâr edenler, peygamberleri haksız yere öldürenler, insanlardan adaleti emredenleri öldürenler var ya işte onlara acı azap dolu bir karşılığı müjdele!” (Âl-i İmrân 3/21)
Sonra Efendimiz (sas) şöyle sözüne devam etti: “Dinle Ey Ebû Ubeyde! Yahudiler günün ilk saatlerinde kırk üç peygamber şehit ettiler. Bunun üzerine içlerinden yüz on iki adam çıktı ve peygamberleri öldürenlere iyiliği tavsiye, kötülükten nehy ettiler. Yahudiler günün sonunda bunları da öldürdüler.” (Heysemi, Mecmâu’z-zevaid, 12/494)
Ahiret gününe ihanetleri
Âhiretle ilgili yanlış düşünceleri (Âl-i İmrân 3/24-2)
“Ateş yani cehennem bize birkaç günden fazla dokunmayacak” diye iddia ederler.
Şeriatlerine ihanetleri
Cumartesi yasağını ihlal etmeleri (A’râf 7/163-166)
“(Ey Muhammed!) Onlara, deniz kıyısında bulunan kent halkının durumunu sor. Hani onlar cumartesi yasağı konusunda haddi aşıyorlardı. Zira tatil yaptıkları cumartesi günü balıklar onlara akın akın geliyor, tatil yapmadıkları (diğer) günlerde ise gelmiyorlardı. İşte onları yoldan çıkmaları sebebiyle böyle imtihan ediyorduk. Yasaklandıkları şeylerden vazgeçmeye yanaşmayınca da onlara ‘aşağılık maymunlar olun’ 540 dedik. Rabbin, kıyamet gününe kadar, onları, kötü azaba uğratacak kimseleri üzerlerine göndereceğini bildirmişti. Doğrusu Rabbin, cezayı çabuk verir. Doğrusu O bağışlar ve merhamet eder.” (A’râf 7/163-166)
Emanetlere ihanetleri
Dînî asabiyete sahip olmaları (Bakara 2/88, 89)
Ödevimiz: Bakara Kıssası…
Bakara Suresi; 2/67-73. Âyetler
Son olarak içinde bulunduğumuz ruh haline bir teselli ve umut olsun, bir hedef ve mevzi belirlesin diye bir âyeti hatırlatmak istiyorum. Bu ayet Maide Süresi’nin 64. âyetidir.
وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللّٰهِ مَغْلُولَةٌۜ غُلَّتْ اَيْد۪يهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُواۢ بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِۙ يُنْفِقُ كَيْفَ يَشَٓاءُۜ وَلَيَز۪يدَنَّ كَث۪يرًا مِنْهُمْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًاۜ وَاَلْقَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِۜ كُلَّمَٓا اَوْقَدُوا نَارًا لِلْحَرْبِ اَطْفَاَهَا اللّٰهُۙ وَيَسْعَوْنَ فِي الْاَرْضِ فَسَادًاۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِد۪ينَ
“Yahudiler, Allah’ın eli bağlıdır (sıkıdır) , dediler. Hay dedikleri yüzünden elleri bağlanası ve lânet olasılar! Bilâkis, Allah’ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun ki sana Rabbinden indirilen, onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü arttırır. Aralarına, kıyamete kadar (sürecek) düşmanlık ve kin soktuk. Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa (fitneyi uyandırmışlarsa) Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar; Allah ise bozguncuları sevmez.” (Mâide 5/64)
Bu âyetin sebeb-i nüzulü ile alakalı çok önemli bir rivayet aktarılır kaynaklarımızda… Hz. Ebû Bekir bu kabilenin reisi aynı zamanda Yahudi bilgini olan Finhas b. Âzura arasında geçen olay…
كُلَّمَٓا اَوْقَدُوا نَارًا لِلْحَرْبِ اَطْفَاَهَا اللّٰهُۙ
“Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa (fitneyi uyandırmışlarsa) Allah onu söndürmüştür.”
Allah’ım! Bu lanetli kavim bir daha ateş yaktı, binlerce çocuğumuzu öldürdü, binlerce kadınımızı katletti. Hastaneleri bombaladı. Beli bükülmüş ihtiyarlarımızı katletti.
Başta Müslüman halkların idarecileri olmak üzere herkes sadece bir film seyreder gibi olan-biteni seyretti.
Ateşi söndürmek sana kaldı Ya Rab!
Söndür bu ateşi Allah’ım!
Söndür bu ateşi Allah’ım!
Yaktıkları bu fitne ateşinde Siyonistleri yak Allah’ım!
Onlar nasıl bizim yüreklerimizi yaktılarsa sen de onların yüreklerini yak Allah’ım!