Hadis Yılı Projesi kapsamında yapılan Nebevi Ufuk programlarının beşincisi Kocaeli’nde gerçekleştirildi.
Kur’an’a Hizmet Vakfı Kocaeli Temsilciliği tarafından düzenlenen programda konuşan Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, “Nebevî Ufuk’ta Hz. Peygamber’in ﷺ Örnekliği” konusunu anlattı.
Aziz kitabımız Kur’an’ın bir tarih kitabı olmadığını ancak 4 bin küsür ayetinin tarihe ayrıldığını söyleyerek sözlerine başlayan Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, Kur’an’da anlatılan tarihi meselelerin ibret alınması amacıyla anlatıldığı belirtti ve “Hz. Peygamber (sas) de kıyamete kadar gelecek olan tüm insanlığın dertlerine derman olabilecek örnekliği, bir Nebevî Miras olarak bizlere bıraktı ve o mirasa sarılmamız gerektiğini bizlere tavsiye etti.” dedi.
Hem Kur’an’daki uyarılara hem de Efendimiz’in (sas) kendi örnekliğine dair yaptığı ikazlara rağmen neden hala bu örneklikten bu kadar uzak olduğumuzu nazarlara veren Hocamız şunları aktardı:
“Allah Resûlünün (sas) hayatı olan siyeri tarihi malumata sıkıştırdığımız için O’nun (sas) mübarek hayatları, bizi ve hayatlarımızı değiştirmiyor. Siyere ezberlenmesi gereken bir tarihi malumat olarak değil, örnek alınması ve hayatlarımızı şekillendirmesi gereken bir hayat olarak bakmak zorundayız.”
Muhammed Emin Yıldırım Hocamız sözlerinin devamında bir Müslüman olarak Siyer-i Nebi nedir sorusuna nasıl cevaplar vermeli ve o cevaplar hayatlarımıza nasıl intikal etmeli konusunda önemli hususları bizlerle paylaştı.
Siyer-i Nebi marifettir.
İmanın dört basamağı vardır; marifet, tasdik ikrar ve amel. Marifet imanın ilk basamağıdır ve Allah Resûlü’nün (sas) o kutlu hayatı bize iman öğretir. Marifetin anahtar kavramı tevhiddir ve biz tevhidi Allah Resûlü’nden (sas) öğreniriz. Efendimiz’in (sas) nübüvvet ile birlikte 23 yıl boyunca dilinden düşürmediği hakikatti tevhid. Bugün ise Müslümanlar olarak en az tanıdığımız, bildiğimiz âlemlerin Rabbi olan Allah! Ne yazık ki biz Esma-ül Hüsna üzerinde tefekkür etmiyor, kavramaya çalışmıyor, bunun yerine ezberlediğimiz zaman Allah’ı (cc) tanıdığımızı zannediyoruz. İmanı olması gerektiği gibi hayatlarımıza ve kalbimize yerleştiremediğimiz için öğrendiğimiz bilgiler imanımızı değil sadece malumatımızı artırıyor. Gelin Siyer-i Nebiyi tarihe mahkûm olmuş bir malumat olmaktan kurtaralım.
Siyer-i Nebi muhabbettir.
Bir Müslüman 4 şeyi Kur’an’ın öğrettiği şekliyle sevmek zorundadır: Allah’ı (cc), Resûlü (sas), Sahabeyi (ra) ve iman eden kardeşlerini. Allah’ı sevmek imanın, Resûlünü sevmek Allah’ın, Sahabeyi sevmek Resûlullahın, birbirimizi sevmek ise aziz İslam’ın hakkıdır. Birbirimizi sevemediğimiz için Müslümanların birbirlerine karşı harcadığı enerjiyi ehli küfre karşı harcayamıyoruz.
Siyer-i Nebi muallimdir.
Allah Resûlü (sas) muallim olarak gönderildiğini söylüyor. Biz Siyer-i Nebiye talebe olabiliyor muyuz? Gelin bir muhasebe yapalım. İslam medeniyeti bir ilim medeniyetidir diyoruz. Peki, son bir haftadır evlerimizde ne kadar televizyon izlendi ve ne kadar kitap okundu?
Siyer-i Nebi mekteptir.
Eğer Siyer-i Nebi bir mektepse, biz eğitim ve öğretimde öğrenebileceğimiz her türlü hakikati Resûlullah’ın (sas) hayatından öğrenmeliyiz. Çünkü Allah Resûlü (sas) “üsvetün hasene”, hayatın her anı ve her alanı için bizler için en güzel örnektir.
Siyeri Nebi müfredattır.
Bir mektep olan Siyer-i Nebi’nin neyi, ne kadar öğrenmemiz gerektiğini bize söyleyen müfredatını da yine Allah Resûlünün hayatı olan siyerden öğreniyoruz. Kadın, erkek her Müslüman şu üç şeyi öğrenmekle mükelleftir:
– Sağlam ve sahih bir kaynaktan akide yani iman esasları
– İbadetlerini yerine getirebilecek kadar ilim ve Allah’ın onu istihdam ettiği alanın fıkhı
– Kalbin ıslahını sağlayacak ilim
Siyer-i Nebi mihenktir.
Siyer- Nebi yaptığımız şey her ne olursa olsun, doğru mu yoksa yanlış mı olduğunu ölçeceğimiz bir mihenk taşıdır. Babalığımızı Allah Resûlünün (sas) babalığı ile, ticaretimizi O’nun (sas) koyduğu örneklik ile ölçecek ve o örnekliği hayatlarımıza yansıtmaya çalışacağız.
Siyer-i Nebi menhectir.
Bizi kul olarak yaratan Rabbimiz doğru yolda yürümemizi de istedi. Doğru yolda yürümenin menhecini yani usulünü de Hz. Peygamber (sas) aracılığıyla bizlere öğretti.
Siyer-i Nebi menzildir.
Müslüman, varacağı menzili ve hedefi de Allah Resûlünden (sas) almalı.
Siyer-i Nebi medeniyettir.
İslam medeniyetinin kökü Siyer-i Nebi ile atılmıştır. Allah Resûlü (sas) önce evleri Darü’l İslam yaptı. Evlerimizde yaşayamadığımız İslam sokaklarımıza yansımıyor.
Siyer-i Nebi muvazenedir.
Muvazene, vasat ümmet olmanın gereğidir. Muvazene; itidal çizgisini anlamak ve her türlü aşırılıktan uzak durmaktır.
Muhammed Emin Yıldırım Hocamız sözlerinin sonunda, konferans boyunca konuşulan Allah Resûlü’nün (sas) örnekliği ve Siyer-i Nebi üzerinden bizlere bazı ödev ve sorumlulukları emanet ederek konuşmasını nihayete erdirdi.
– Gelin, Siyer-i Nebi’yi hayatlarımızda olması gereken çerçevede öğrenmeye çalışalım.
– Gelin, evlerimizin sofralarını evlerin suffalarına çevirelim.
Sofralarımızda dedikodu, gıybet değil Allah (cc) ve Resûlü (sas) konuşulsun.
– Kaç yaşında, hayatın hangi alanında olursak olalım, örneğimizi Allah Resûlünün (sas) hayatı üzerinden alarak o çizgiyi hayatlarımıza yansıtmaya çalışalım.
– İslam’ı hakkıyla temsil etme gayretinde olalım.
Tebliğin çok temsilin ise az, rivayetin çok riayetin ise az olduğu bu çağda İslam’ı temsil edecek insanlara ihtiyacımız var. İslam’ı temsil etme adına bir gayret içinde olursak bu dünya yeniden güzelleşecek inşallah.
Nebevî Ufuk Projesinin bir sonraki programı “Nebevi Ufuk’ta Mühim Bir Ders: İffet” konulu programla 17 Aralık’ta Siirt’te, “Nebevi Ufuk’ta Bir Özlem: Şehadet” konulu programla 18 Aralık’ta Diyarbakır’da gerçekleştirilecek.