Siret-i Enbiyâ derslerimiz Hz. Yûsuf ile devam ediyor. Yavaş yavaş onun hayatının sonlarına geliyoruz. Sondan bir önceki dersimizde Muhammed Emin Yıldırım hocamız, “Kardeşliği Hz. Yûsuf’tan Öğrenmek” serlevhasının altında, kardeşlik ile alakalı çok önemli mesajları bizlerle paylaştı. Hz. Yûsuf’un güç ve iktidarın zirvesindeyken kardeşleri ile buluşması ve onlara karşı takındığı tavırlar, bugünün dünyasına gerçekten çok önemli dersler vermektedir. İnşallah bu dersleri hepimiz üzerlerimize alanlardan oluruz.
Dersten Cümleler
Receb-i Şerif’in rahmet ve mağfiret rüzgârlarını iliklerimize kadar hissettiğimiz böyle manevi bir iklimde Hz. Yûsuf’un hayatı üzerindeki yolculuğumuzu devam ettiriyoruz.
Yavaş yavaş o güzel hayatın sonuna geliyoruz, bu hafta sondan bir önceki dersimizi yapacağız, haftaya Allah nasip ederse Hz. Yûsuf’u bitirmiş olacağız ve onun torunu olan Hz. Eyyûb ile Siret-i Enbiyâ yolculuğumuzu devam ettireceğiz.
88. ayette kalmıştık, bugün 96. ayete kadar yani Hz. Yûsuf’un ailesi ile buluşmasının hemen öncesine kadar olan kısmı, yani 8 ayeti işleyeceğiz.
Bir şeyi fark ettiniz mi? Hiç kardeşlerin hanımları mevzubahis edilmedi.
Hz. Ya’kûb’un 4 hanımı var: Zilpa, Bilha, Leyya ve Rahel veya diğer okunuşu ile Rahil…
Eğer kardeş hanımları oluşan haseti ve düşmanlığı arttırmışlarsa bile asıl sorumlu kardeşlerdir.
Bu 10 kardeşin hepsi mi kötü idi? Bu 10 kardeşin hepsi Hz. Yûsuf’a ve Hz. Bünyamin’e aynı oranda haset ve düşmanlık mı besliyorlardı? Bu 10 kardeşin içerisinde hiç mi iyi olan yoktu?
Kötülüğün umumileşmesi… Bir yerde kötülük umumileşirse, zafer kötülüğün olur. Kötülüğün umumileşmesi, kötülüğün iyiliğe galebe çalmasıdır.
Kardeşliğin iki temel meselesi: Adil şahitlik ve Tahammül…
Kardeşliğin devam edebilmesi için iyilik ve takvada yardımlaşılmalı ama asla günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşılmamalıdır.
Bugün okuyacağımız 8 ayetten biz 11 tane kardeşlik ilkesi çıkarıyoruz.
Nedir bu 11 ilke?
1. İntikam yok; müsamaha var.
2. Kusurları karıştırmak yok; hataları örtmek var.
3. Yüzsüzleştirmek yok; yüzleştirmek var.
4. Hatayı savundurtmak yok; hatayı ikrar ettirmek var.
5. Haset duygularını kabartma yok; kıymete kanaat ettirme var.
6. Başkasının elindekine göz dikme yok; elindekinin değerini bilme var.
7. Kınama yok; affetmek var.
8. Menfaat yok; eşsiz bir merhamet var.
9. Mahcubiyete düşürmek yok; muhabbeti arttırmak var.
10. Ayrılıkları gündem etme yok; birleştirecek vesileleri konuşmak var.
11. Hataları savunmak yok; gönülden ve derinden bir pişmanlık var.
يَا بَنِيَّ اذْهَبُوا فَتَحَسَّسُوا مِنْ يُوسُفَ وَاَخ۪يهِ وَلَا تَا۬يْـَٔسُوا مِنْ رَوْحِ اللّٰهِۜ اِنَّهُ لَا يَا۬يْـَٔسُ مِنْ رَوْحِ اللّٰهِ اِلَّا الْقَوْمُ الْكَافِرُونَ
“Ey oğullarım! Gidin Yûsuf’u ve kardeşini araştırın. Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez.” (Yûsuf 12/87)
Kardeşler Bünyamin’i kurtarmaya giderken kurtulacaklar ve Yûsuf’u aramaya giderken kaybettikleri vicdanlarını bulacaklardı…
فَلَمَّا دَخَلُوا عَلَيْهِ قَالُوا يَٓا اَيُّهَا الْعَز۪يزُ مَسَّنَا وَاَهْلَنَا الضُّرُّ وَجِئْنَا بِبِضَاعَةٍ مُزْجٰيةٍ فَاَوْفِ لَنَا الْكَيْلَ وَتَصَدَّقْ عَلَيْنَاۜ اِنَّ اللّٰهَ يَجْزِي الْمُتَصَدِّق۪ينَ
“Yûsuf’un yanına girdiklerinde dediler ki: Ey aziz! Bize ve ailemize darlık ve sıkıntı dokundu (kıtlık bastı) ve biz değersiz bir sermaye ile geldik. Hakkımızı tam ölçerek ver. Ayrıca bize bağışta da bulun. Şüphesiz Allah sadaka verenleri mükâfatlandırır.” (Yûsuf 12/88)
قَالَ هَلْ عَلِمْتُمْ مَا فَعَلْتُمْ بِيُوسُفَ وَاَخ۪يهِ اِذْ اَنْتُمْ جَاهِلُونَ
“Yûsuf dedi ki: “Siz (henüz) cahil kimseler iken Yûsuf ve kardeşine neler yaptığınızı
biliyor musunuz? / hatırlıyor musunuz?” (Yûsuf 12/89)
قَالُٓوا ءَاِنَّكَ لَاَنْتَ يُوسُفُۜ قَالَ اَنَا۬ يُوسُفُ وَهٰذَٓا اَخ۪يۘ قَدْ مَنَّ اللّٰهُ عَلَيْنَاۜ اِنَّهُ مَنْ يَتَّقِ وَيَصْبِرْ فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يُض۪يعُ اَجْرَ الْمُحْسِن۪ينَ
“Dediler ki: Yoksa sen, gerçekten Yûsuf musun? O da: (Evet) ben Yûsuf’um, bu da kardeşim. (Birbirimize kavuşmayı) Allah bize lütfetti. Çünkü kim (Allah’tan) korkar ve sabrederse, şüphesiz Allah güzel davrananların mükâfatını zayi etmez, dedi.” (Yûsuf 12/90)
Hz. Yûsuf, başarının iki temel anahtarını bize verdi: Takva ve Sabır… Bu ikisi olursa başarı ve zafer Allah’ın izni inayeti ile olur.
قَالُوا تَاللّٰهِ لَقَدْ اٰثَرَكَ اللّٰهُ عَلَيْنَا وَاِنْ كُنَّا لَخَاطِـ۪ٔينَ
“(Kardeşleri) dediler ki: Allah’a andolsun, hakikaten Allah seni bize üstün kılmış. Gerçekten biz hataya düşmüşüz.” (Yûsuf 12/91)
Ziya Paşa merhum bu ayetten ilham alarak ne diyordu:
Zalimlere bir gün dedirir kudret-i Mevlâ
“Tallâhi lekad âserekellâhu aleynâ”
“Allah’a andolsun, hakikaten Allah seni bize üstün kılmış.”
Ayetteki bu sözler neyin ifadesi:
– Geniş bir muhasebenin
– Büyük bir pişmanlığın
– Derin bir suçluluk psikolojisinin
– Sağlam bir geçmiş ile hesaplaşmanın
– Güçlü bir özür beyanının ifadesidir.
Şu hakikatleri iyice kalbimize yazalım:
– Gerçek manada muhasebe yapmayan pişmanlık duyamaz.
– Pişmanlık duymayan özür dileyemez.
– Özür dilemeyen tevbe edemez.
– Tevbe etmeyen hatadan kurtulamaz.
– Hatasından kurtulmayan Muhsinlerden olamaz.
Hz. Yûsuf kardeşlerine neler demedi?
– Beni o kadar kırdınız ki düzelmesi mümkün değil?
– Son ana kadar beklediniz de şimdi mi aklınız başınıza geldi?
– Hata üstüne hata işleyin, sonra pişman oldum deyin öyle mi?
– Ben Mısır’ın azizi olmasaydım siz suçunuzu itiraf etmeyecektiniz?
– Unutamıyorum yaptıklarınızı?
– Siz bana neler neler çektirdiniz? Sizin yüzünüzden ben ne hallere girdim?
قَالَ لَا تَثْر۪يبَ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَۜ يَغْفِرُ اللّٰهُ لَكُمْۘ وَهُوَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَ
“(Yûsuf) dedi ki: Bugün sizi kınamak yok; Allah sizi affetsin! O, merhametlilerin en merhametlisidir.” (Yûsuf 12/92)
اِذْهَبُوا بِقَم۪يص۪ي هٰذَا فَاَلْقُوهُ عَلٰى وَجْهِ اَب۪ي يَأْتِ بَص۪يرًاۚ وَأْتُون۪ي بِاَهْلِكُمْ اَجْمَع۪ينَ۟
“Şu benim gömleğimi götürün de onu babamın yüzüne koyun, (gözleri) görecek duruma gelir. Ve bütün ailenizi bana getirin.” (Yûsuf 12/93)
Kıssadaki üçüncü gömlek ortaya çıktı. Kıssada üç gömlek vardı:
– Kanlı gömlek
– Yırtılmış gömlek
– Kokulu gömlek
İlk gömlek, kardeşlerinin getirdiği üzerine sahte kan sürülmüş kanlı gömlekti.
İkinci gömlek, Züleyha tarafından yırtılmış ama arkadan yırtılmış şahit gömlekti.
Üçüncü ve son gömlek, Hz. Ya’kûb’un kapanan gözlerini açacak, yüreğindeki hasreti dindirecek ve sonlandıracak kokulu gömlekti.
Bu gömleklere çok isimler verilir; bir isimlendirme de şöyle yapılabilinir:
– Hased gömleği
– Şehadet gömleği
– Hasret gömleği diyebiliriz.
وَلَمَّا فَصَلَتِ الْع۪يرُ قَالَ اَبُوهُمْ اِنّ۪ي لَاَجِدُ ر۪يحَ يُوسُفَ لَوْلَٓا اَنْ تُفَنِّدُونِ
“Kafile (Mısır’dan) ayrılınca, babaları (yanındakilere): “Eğer bana bunamış demezseniz inanın ben Yûsuf’un kokusunu alıyorum!” dedi.” (Yûsuf 12/94)
قَالُوا تَاللّٰهِ اِنَّكَ لَف۪ي ضَلَالِكَ الْقَد۪يمِ
“Dediler ki: Andolsun Allah’a ki sen hala eski yanlışında ısrar etmektesin.” (Yûsuf 12/95)
Ne dedi Hz. Ya’kûb?
اِنّ۪ي لَاَجِدُ ر۪يحَ يُوسُفَ Ben Yûsuf’un kokusunu alıyorum!”
Burada anahtar kelime? Rih
Rih, Kur’ân’da üç temel anlamda kullanılıyor: Koku, rüzgâr, kuvvet…
وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَنَازَعُوا فَتَفْشَلُوا وَتَذْهَبَ ر۪يحُكُمْ وَاصْبِرُواۜ اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الصَّابِر۪ينَۚ
“Allah ve Resûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kokunuz gider/rüzgârınız kesilir/kuvvetiniz dağılır. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfâl 8/46)
Bugün Ümmeti Muhammed, Ümmet-i Muhammed gibi kokmuyor. Rüzgârımız esmiyor, heybetimiz ortaya çıkmıyor…
Hz. Ya’kûb’un duyduğu koku neydi?
O koku; Hz. Yûsuf’un kardeşleri ile barışma kokusu…
İki istek:
– Yanlarımızdaki insanlarla tanışma ve muhabbet…
– Kırgın ve kızgın olduğumuz bir kardeşimizi affetmek…
Allah (cc) hepimize bunu nasip eylesin.