Sîret-i Enbiyâ derslerimizin bu haftaki konusu “Kavramlar, Kaynaklar ve Usul Açısından Sîret-i Enbiyâ” idi. Bu serlevha altında Muhammed Emin Yıldırım hocamız, Peygamberler Tarihi gibi zor bir konunun kavramlarına, bu zorlu yolda kullanılacak kaynakların neler olduğuna ve nasıl bir usul izleneceğine dair çok önemli izahlarda bulundu. Özellikle Hocamızın sembol ve kavramlara sahip çıkma sorumluluğumuz için söyledikleri hepimize ders niteliğindeydi.
Dersten Cümleler
Bu günler Allah Resulü (sas)’e yakınlaşma günleri olmalı bizler için…
Bu günler, Sünnet-i Muhammed’i diriltme günleri olmalı bizler için…
8. gecenin sünneti: Gelmeyene gitmek, aramayanı sormak…
Hz.Ebû Hüreyreye (ra) rivayet ediyor; Resûlullah Efendimiz (sas) bir gün buyurdular ki: “Size dünyada da ve ahirette de en güzel ahlakın ne olduğunu bildireyim mi?” Sahâbe: “Bildir Ya Resûlullah?” dediler. Buyurdular ki: “Senden bağını koparıp uzaklaşana yakınlaşman, malını, ilmini, yardımını senden esirgeyene bunları bol bol vermen ve sana zulmedeni/haksızlık edeni ise af etmen!” (Beyhakî, Şuabü’l-İman, 6/261)
“Bakara sûresinin sonunda iki âyet vardır ki, bir gecede okuyana onlar yeter; onu her türlü kötülüklerden korur.” (Buhârî, Fezâilü’l-Kur’an 10; Müslim, Müsâfirin, 255)
“Resûl, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz. (O peygamberler arasına bir fark koymayız.)” (Bakara 2/285)
“O resullerden bir kısmını fazilet itibari ile diğerlerinden üstün kıldık. Allah onlardan bir kısmı ile konuşmuş, bazılarını da derece derece yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa’ya açık mucizeler verdik ve onu Rûhu’l-Kudüs ile güçlendirdik. Allah dileseydi o peygamberlerden sonra gelen milletler, kendilerine açık deliller geldikten sonra birbirleriyle savaşmazlardı. Fakat onlar ihtilafa düştüler de içlerinden kimi iman etti, kimi de inkâr etti. Allah dileseydi onlar savaşmazlardı; lâkin Allah dilediğini yapar.” (Bakara 2/253)
Bu iki ayetten iki önemli mesaj alıyoruz:
Bütün peygamberler İslâm peygamberidir ve hiç birini diğerinden ayırmadan sevmek ve iman etmek zorundayız.
Peygamberler fazilet itibari ile hepsi eşit değildir, bazılarının değer ve kıymeti daha farklıdır; bu farkları tespit edip ona göre mesajlarını kavramak durumundayız.
Kur’an’da Kıssa kavramına yakın kelimelerde var. Bunların hepsini şöyle bir tabloda görelim:
Kıssa قِصَّةٌ Kısas قِصَصٌ
Hikâye حِكَايَةٌ Hikâyât حِكَايَاتٌ
Nebe نَبَأٌ Enbâ’ أَنْبَاءٌ
Haber خَبَرٌ Ahbâr أَخْبَارٌ
Mesel مَثَلٌ Emsâl أَمْثَالٌ
Hadis حَدِيثٌ Ehâdis اَحَادِيث
Hikmet حِكْمَةٌ Hikem حِكَمٌ
Üstûre أُسْطُورَةُ Esatîr أَسَاطيرُ
Anlamları:
Kıssa: Ayrıntılı, yaşanmış ve gerçek haber
Hikâye: Yaşanmış veya yaşanma ihtimali olan haber
Nebe: Kesin bilgi ile ulaşan önemli haber
Haber: Doğru ve yanlış ihtimallerine açık haber
Mesel: İzah maksadı ile benzeri hakkında söylenen haber
Hadis: Aktarılan her türlü haber
Hikmet: Öğüt, ders ve hüküm ihtiva eden haber
Üstûre: Efsane, masal ve kurgu içeren haber
Sözlükte “bir kimsenin izini sürmek, ardınca gitmek; bir kimseye bir haber veya sözü bildirmek” gibi manalara gelen kıssa kelimesi “bir kimse yahut bir şeye ait hadiselerin adım adım, nokta nokta takip edilerek anlatılması / hikâye edilmesi ve bu niteliği taşıyan hikâyeyi ifade eder.”
Kur’an’da tekil olarak kıssa kelimesi geçmez. Ancak çoğul olarak kasas ile (Âl-i İmrân 3/62; el-A‘râf 7/176; Yûsuf 12/3; el-Kasas 28/25) aynı kökten türeyen fiiller kullanılır. Kassa fiili iki yerde (el-Kehf 18/64; el-Kasas 28/11) “bir kimsenin izini sürüp ardınca gitmek”, diğer birçok yerde ise “peygamberlerin hatıralarını anlatmak, haber nakletmek, hakkı, âyeti, rüyayı açıklamak, anlatmak” gibi anlamlarda kullanılmıştır. (en-Nisâ 4/164; el-En‘âm 6/57, 130; el-A‘râf 7/7, 35, 101; Hûd 11/100, 120; Yûsuf 12/35; en-Nahl 16/118; el-Kehf 18/13; Tâhâ 20/99; en-Neml 27/76; el-Mü’min 40/78)
Mahiyetleri itibariyle Kur’an kıssaları üçe ayrılır.
1- Tarihî kıssalar
2- Nüzul esnasındaki kıssalar
3- Gaybî kıssalar
Biz Kıssa dediğimizde şunları unutmayalım:
Menkıbe değil Asıl
Sembol değil Model
Mitoloji değil Temsil
Hayal değil Hakikat
Kurgu değil Gerçek
Kur’ân-ı Kerim, Mübin, Mufassal, Mübeyyin, Musaddık ve Müheymin bir kitaptır.
Mübin: Apaçık, anlaşılır, idrak edilebilen (Yusûf 12/1)
Mufassal: Ayrıntılı, açıklanmış (En’âm 6/114)
Mübeyyin: Beyan eden, ortaya koyan (Talak 65/11)
Musaddık: Doğrulayan, tasdik eden (Bakara 2/41)
Müheymin: Koruyan, kontrol eden (Mâide 5/48)
Kaynaklarımız:
Kur’an-ı Kerim ve Tefsir Kitapları
Hadis-i Şerif ve Şerh Kitapları
Sebeb-i Nüzul ve Siyer Kitapları
Tarih ve Tabakat Kitapları
Coğrafya ve Arkeoloji Çalışmaları
Kitab-ı Mukaddes ve Tefsir Kitapları
Müstakil ve Çağdaş Çalışmalar
Ne yazık ki kavramlarımız ve sembollerimiz birileri tarafından ya çalınarak ya kirletilerek elimizden alınıyor.
Cihad yeryüzündeki terörü yani fitneyi sonlandırmak için yapılan mücadelenin adıdır.
İsrâil kelimesi de bir Kur’ânî bir kavramdır. Kur’ân’da iki yerde geçen (Âl-i İmrân 3/93; Meryem 19/58) ve Hz. Ya‘kūb’un ikinci adı veya lakabı olarak kullanılır İsrâîl…
İslâm kültürünün Yahudi ve Hıristiyanlara tesiri, onların bize tesirinden daha fazla olmuştur.
Usulümüz
Kur’ân’ın anlatımını, vurgularını ve mesajlarını dikkate alacağız.
Hz.Peygamber’in (sas) o peygamberle alakalı beyanlarını nazarlara vereceğiz.
Sahâbe, Tabiîn ve diğer âlimlerimizin o peygamberle alakalı izahlarını takdim edeceğiz.
Dil, Tarih, Coğrafya ve Arkeoloji bilgilerini ihtiyaç oranında aktaracağız.
Anlatılan her peygamberin sîreti ile Peygamberimizin sîreti arasındaki bağları tespit edeceğiz.
Her peygamberin sîretinin üzerinden kendi dünyalarımıza mesajları taşımaya gayret vereceğiz.
Dünyadaki Cennet Aile: “Üç Vasiyet”
Veda haccından vefatına kadar olan sürecini iyice değerlendirdiğinizde Efendimiz (sas) üç şey üzerinde ciddi bir şekilde durduğunu görürsünüz:
Ashâba karşı hürmet
Namaza karşı haşyet
Kadına karşı hassasiyet
“Ey İnsanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah’ın emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. (Sağlam bir teminat, ağır bir söz) Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır… ”