Muhteşem Ahlak dersinin bu haftaki konusu toplumu yıkan bir hastalık olan rüşvet idi. Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, “Kısmetine Haram Bulaştırma!” başlığında, rüşvetin ne demek olduğunu, zararlarını, nasıl korunması gerektiğini örneklerle anlattı. Hz. Peygamber’in (sas) hadisleri çerçevesinden verilen mesajlar gerçekten üzerinde durulması gereken mesajlardı. Hocamız, bu konuda bizlere çok mühim emanetler tevdi etti.
Dersten Cümleler
Kur’an ilimlerinden bir taneside, Münâsebatü’l-Kur’an yada Tenâsübü’l-Kur’an’dır.
Tenâsübü’l-Kur’an üç alan ile ilgilenir:
1. Ayet içi kelimelerin birbirleri ile olan münasebeti ile
2. Ayetlerin birbirleri ile münasebeti ile
3. Sürelerin birbirleri ile münasebeti ile
Nimetlerin en büyüğü hidayettir.
Allah’ı (cc) tanımayanı, Allah’ta tanımıyor…
Orucun anlatıldığı bütün ayetlerde, anahtar kavram takvadır.
“Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.” (Bakara, 183)
Takvanın en önemli azığı duadır.
“Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Sakın bu sınırlara yaklaşmayın. İşte böylece Allah ayetlerini insanlara açıklar. Umulur ki korunurlar.” (Bakara, 187)
Öncesinde oruç, arkasında ayın halleri olan bir pasajda rüşvet ile alakalı bir ayetin ne işi var?
1. Oruç, bedenin ve ruhun takvaya erişmesi, rüşvete hayır diyebilmekte bu takvanın hayata bir yansımasıdır.
Oruç bir iç disiplin, rüşvete hayır diyebilmek ise bir dış disiplindir.
2. Oruç, imsakla başlayıp iftar vakti ile biten bir ibadet, rüşvete hayır diyebilmek ise orucu hayata yaymak, yani hayatı ramazanlaştırabilmektir.
3. Oruç, Allah’ın sınırlarına riayet ederek yerine getirilebilecek bir mükellefiyet, rüşvete hayır diyebilmek ise, yine o sınırlara riayet etmenin bir neticesidir.
Arkasından gelen ayetle irtibatı açısından alınacak mesajlar:
1. Allah (cc) kâinattaki her şeye bir ölçü koymuştur; mala ve emeğe koyulan ölçüde, haksız yere yenilmemesidir.
2. İyiliğin, güzelliğin, hakkaniyetin ölçüsünü insanlar değil, Allah koyar; öyleyse kullara düşen bu ölçülere riayet etmeleridir.
3. Mutlak manada felah/kurtuluş, Allah’ın koyduğu ölçülere riayet ederek yaşamaktır, ölçülü yaşamak takva, takvalı yaşamak ise felaha ermektir.
Kur’an’a kurban olmak, Kur’an’a yakın olmaktır, sonunda da o yakınlığı, yolunda canı vererek tamamlamaktır.
“Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını, haram yollardan yemeniz için o malları hâkimlere/idarecilere vermeyin.” (Bakara, 188)
Tudlû; kuyuya sarkıtılan kovadır; delv, kova; tudlû kuyuya sarkıtılan kova demektir.
Şeytan, helalin düşmanıdır.
Sözlükte başka anlamları yanında “haksız bir menfaat sağlamak için verilen ödül, ücret veya ödenen bedel” manasındaki reşv kökünden türemiştir.
Rüşvet (reşvet, rişvet) kelimesi fıkıhta yetkiyi, görevi veya nüfuzu kötüye kullanarak sağlanan gayri meşrû menfaati ifade eder.
Rüşvet karşılıklı çıkar teminine ve iltimasa dayanır.
Rüşvet verene râşî, alana mürteşî, bir üçüncü sınıf daha var, aracılık yapan, aracılık yapana da râiş denilir ve üçü de lanetlenir.
Kur’ân-ı Kerîm’de rüşvet lafız olarak geçmez. Ancak birkaç ayette rüşvete değinilir: Bakara, 188; Nisa 29; Maide 42…
Eğer Adalet varsa; Rahmet, Kuvvet, Hakkaniyet, Ehliyet ve Liyakat vardır.
Eğer bir toplumda rüşvet varsa, orada hakkaniyet yoktur, ehliyete hürmet yoktur ve liyakata hassasiyet yoktur, olamazda…
Rüşvet ne demektir? Zararları nelerdir?
1. Rüşvet, maddi veya manevi olarak haksız bir kazanç sağlamak amacıyla, yetki ve makam sahibi bir insana teklif edilen bir menfaattir.
2. Rüşvet, kesinlikle haram olan, cezası dünyada rezillik, ahirette ateş olan ve Allah’ın lanetini celpeden çok kötü bir günahtır.
3. Rüşvet, Allah ve Resulü’nün müminleri en çok sakındırdığı cürümlerden biri olan kul hakkının ihlalidir.
4. Rüşvet, verilen görevin kötüye kullanılması, emanete ihanet edilmesi, fısk ve nifakın toplumda yayılmasının en önemli sebebidir.
5. Rüşvet, adalet terazisinin bozulması, haklının haksız, haksızın haklı duruma gelmesi ve insanların yozlaşmasının en etkili vesilesidir.
Rüşvet, kesinlikle haram olan, cezası dünyada rezillik, ahirette ateş olan ve Allah’ın lanetini celpeden çok kötü bir günahtır.
Ebû Hüreyre şöyle demiştir: “Resulullah (sas) mahkemede görüşülecek bir konu/dava için rüşvet verene de alana da lanet etmiştir.” (Tirmizi, Ahkâm, 9)
Abdullah b. Amr’ın naklettiğine göre, Resulullah (sas) şöyle buyurmuştur: ”Allah’ın laneti, rüşvet verenin ve rüşvet alanın üzerinedir.” (İbn Mace, Ahkâm, 2)
Adiyy b. Amire el-Kindi naklediyor: “Efendimiz (sas) birgün bizlere şöyle hitap etti: “Ey insanlar! Sizden kimi, bir iş için tayin edersem, o bizden bir iğneyi veya iğneden daha değersiz bir şeyi gizleyecek olsa bu bir gulûldür. (kamu malına hıyanettir). Kıyamet günü onunla gelecek ve onunla rezil-rüsva olacaktır…” (Müslim, Kitabü’l-İmare, 7)
“Kim insanlar arasında hâkimlik yapmak üzere görevlendirilirse bıçaksız boğazlanmış gibidir.” (Tirmizî, Ahkâm, 15; Ebû Dâvûd, Akdiye, 1; İbn Mâce, Ahkâm, 1)
“Gökler ve yer bu adaletle ayakta durmaktadır!”
“Ey Allah’ın düşmanları! Bana haram mı yedirmek istiyorsunuz? Rüşvet mi teklif ediyorsunuz? Siz bana göre Allah’ın en çok buğz ettiği mahlûklarsınız. Allah’a yemin ederim ki benim için insanlar arasında bana en sevimli olan kişinin (Hz. Peygamber) yanından geldim. Buna karşılık sizin topluluğunuzdan ise maymun ve domuzlardan daha fazla nefret ediyorum. Fakat ne size karşı olan nefretim ve ne de Resûlullah’a olan sevgim beni hiçbir zaman adaletsizliğe sevk etmeyecektir .”
“Rüşvet, değil hediyedir.”
“Ben istemedim, onlar verdi! Ben talep etmedim, onların gönüllerinden koptu!”
Peygamber Efendimiz, Ezd kabilesinden İbnü’l-Lütbiyye’yi, bir kavme zekât memuru olarak gönderiyor…
“Babasının veya anasının evinde otursaydı, bu adama o hediyeler verilir miydi, yoksa verilmez miydi bir baksın! Canımı elinde tutan Allah’a yemin ederim ki herhangi bir kişi, zekât malından haksız bir şey alırsa, kıyamet gününde aldığı o malı boynunda yüklenerek getirir. Çaldığı bir deve ise inleyip bağırarak, eğer sığır ise böğürerek, koyun ise meleyerek getirilir.” Sonra ellerini kaldırdı Allah’ın Resulü. Ve uyarısının ne denli önemli olduğunu hissettirircesine üç defa, “Ya Rabbi! Emirlerini tebliğ ettim mi?” dedi. (Buhari, Hibe, 17; Müslim, İmare, 26)
“Sakın sizden birinizi Kıyamet günü, boynunda böğürmesi olan bir deve olduğu halde gelerek: ‘Ya Resûlallah beni kurtar!’ derken, kendimi de: ‘Senin için bir şeye mâlik değilim; ben sana tebliğ ettim.’ diye cevap verirken bulmayayım!…” (Müslim, Kitabü’l-İmare, 6)
“Emirin/yöneticinin hediye alması haramdır. Hâkimin rüşvet alması küfürdür.” (Nesai, Eşribe, 43)
“Ümeraya (yöneticilere) verilen hediyeler hırsızlıktır ve imama (Devlet başkanına) verilen hediye ise ğulüldür. (devlet malını yağmalamadır).” (Taberani, Mucemü’l-Evsat, c. 5, s. 155; Kutub-i Sitte, 16, 240)
“Ey Mü’minlerin Emiri! Butun deveden ayrıldığı gibi aramızdaki davayı hallediver!” (Beyhakî, X, 234.)
Hz. Ali ‘nin zekât memuru veya vali olarak tayin ettiği Benî Esed kabilesinden Dabî‘a b. Züheyr’in hatırası…
Ömer b. Abdülaziz: “Hediye Hz. Peygamber döneminde hediye idi. Bu gün ise hediyeler rüşvete dönüşmüştür.” (Husâmüşşehîd, s. 87.)
Hanefî fukahasından Husâmüşşehîd (ö. 536/1141) bu sözü hediye ve rüşvet arasındaki ince farkı ortaya koyacak şekilde öyle açıklar: “Hz. Peygamber döneminde birisine hediye veren gayr-ı meşru herhangi bir beklenti içinde değildi ve amaç sadece sevgiyi ve muhabbeti pekiştirmek idi. Daha sonra ise bu durum değişti ve hediye veren, karşı taraftan gayr-ı meşru bir menfaat elde etme amacıyla hediye vermeye başladı ki bu rüşvet anlamına gelir.” (Husâmüşşehîd, s. 88, 91)
İmam Serahsi: “Hediye kapıdan girince görev bilinci/ sorumluluğu/hassasiyeti (emânet) pencereden çıkar!” (Serahsî, el-Mebsût, XVI, 82.)
Verilecek bir hesabın olduğunu unutma ki küçük hesapların kurbanı olmayasın.
Sahip değil şahit olduğunu unutma ki menfi yerlere savrulup, emanete ihanet edenlerden sayılmayasın.
Helal dairenin keyfe kâfi olduğunu unutma ki saadeti başka kapılarda aramayasın.
Vardığın mevkie aldanıp geldiğin yeri unutma ki Şeytan’ın ve yandaşlarının telkinlerine kanmayasın.
Yola çıktığın dostlarını unutma ki bu dünyanın en kıymetli hazinesi olan sadık dostlardan mahrum kalmayasın.
“Sizden biri, mal ve yaradılışça kendisinden üstün olana bakınca, nazarını bir de kendisinden aşağıda olana çevirsin! Böyle yapmak, Allah’ın, üzerinizdeki nimetini küçük görmemeniz için gereklidir.” (Buhârî, Rikâk, 30; Müslim, Zühd, 8; Tirmizî, Kıyâmet, 59)