Siret-i Enbiyâ derslerimiz başladı. Bu hafta itibari ile Muhammed Emin Yıldırım hocamız, 5. dönem derslerimizin ilkini yaptı. İlk dersimizin konusu korkuda tevhid idi. Hocamız, “Korkma!” serlevhasının altında korkuların nasıl terbiye edileceğini, nasıl tevhide uygun bir duygu eğitimi yapılacağını Hz. Mûsâ (as) ekseninde anlattı. Çok önemli mesajların verildiği ders ile birlikte yeni dönemimiz başlamış oldu. Rabbimizden niyazımız hayırla başlayan bu yolculuğumuzun hayırla devam etmesidir. Bakalım bu yıl neler neler öğrenecek, neler neler ile tanışacağız…
Dersten Cümleler
Sözümüzün başında Gazze’ye, Şehitler ve Şahitler diyarı olan Gazze’ye, bir Gazzeli Âlim olan İmam Şafi (RH)’nin özlem dolu bir şiirini aktararak başlayalım.
Diyor ki İmam Şafii:
“Ne kadar özledim Gazze topraklarını
İstemeden uzaklaştım, gizlemem artık boşuna.
Allah yağmurlar göndersin, o topraklar ki,
Uzanıp sürebilsem elimi
Gözlerime sürme çekerdim,
Dindirebilmek için özlemi.” (Divan-İmam Şafii, Terc. A. Ali Ural, s. 272)
Binlerce selam olsun o kardeşlerimize…
Rahmet olsun tüm şehitlerimize…
Selamet olsun tüm şahitlerimize…
Hamdolsun Rabbimize uzun bir aradan sonra bizleri yeniden Siret-i Enbiyâ yolculuğumuza, yıllardır sürdürdüğümüz Cumartesi akşamlarındaki ilim meclislerimize ve siz güzel kardeşlerimize kavuşturduğu için…
Siret-i Enbiyâ yolculuğumuz bu sene itibari ile 5. senesine girdi, şimdiye kadar 102 ders yaptık, bugün 103. dersimiz yapacağız. Allah (cc) hepimize hakkını vermeyi nasip etsin.
Bugün bu ilk dersimizde çok çok bir önemli konuyu Hz. Mûsâ (as) ekseninde işleyeceğiz. O önemli konu nedir? Tevhid ve tevhidin en fazla ihmal edilen, edildiği için de insanı farkında olmadan felaketlere sürükleyen bir alan olan korkuda tevhid meselesidir.
Tevhid; bir olanı birlemektir.
Tevhid bir alana sıkıştırılacak bir mesele değildir. Hayatın tamamını kapsayan bir özelliği vardır. Birkaçını hatırlayalım:
Yaratmada Tevhid
Hükümde Tevhid
İbadette Tevhid
Kullukta Tevhid
Takvada Tevhid
Duada Tevhid
Rızıkta Tevhid
Şükürde Tevhid
Sevgide Tevhid
Dostlukta Tevhid
Düşmanlıkta Tevhid
Ümitte Tevhid
Mülkte Tevhid
Mesajda Tevhid
Korkuda Tevhid
Bu saydığımız 15 alandaki tevhidin en fazla sizce hangi alanlarında insanlar sıkıntıya düşüyor? Sevgide ve Korkuda tevhid…
Binalar büyüdü, sevdalar küçüldü…
Hem ayaklarımızda, hem bileklerimizde, hem boyunlarımızda zincirler, prangalar var.
Ayaklarımıza vurulan prangalar: Tembellik ve rehavet zinciri
Bileklerimize vurulan prangalar: Kınanma ve takdir görmeme zinciri
Boyunlarımıza vurulan prangalar: Kaybetme ve kazanmama zinciri
İnsan korkularının esiri olunca aslında köledir. Kendisini hür zanneden köle…
Aslında korku, haddi zatında menfi, olumsuz, kötü bir duygu değildir. Bu duygu bizi tehlikelerden korur. Korku duygusu olmazsa kendini tehlikelere atabilir, hem kendine hem başkasına zarar verebilir.
Allah’ın dışında kendisinden korktuğumuz her şey, korkumuzu istismar eder. İnsanın korkusunu bir tek Allah istismar edip insan aleyhine kullanmaz; çünkü Allah’ın insanı korkutarak elde edeceği hiçbir şey yoktur.
Allah’tan korkan, korkunun efendisi olur; Allah dışında başka şeylerden Allah gibi korkan ise o korkuların kölesi olur.
İki önemli konu:
Birincisi: İnsanda korku neden derinleşir?
İkincisi: İnsan korku ile nasıl başa çıkabilir?
İnsanda korku neden derinleşir?
Kişinin hayatını tehdit eden unsurların artması ve bunları yönetememesi ile derinleşir.
Bedensel tehditler: Hastalıklar, acılar, yorgunluklar ve zihni karmaşalar gibi
Kişisel tehditler: Zayıflıklar, düşkünlükler, beceriksizlikler, tembellikler ve başarısızlıklar gibi
Sosyal tehditler: İtibarını kaybetmek, aşağılanma ve alaya maruz kalma gibi
İdari tehditler: Cezalar, mahkemeler, yargılamalar, hapisler veya idamlar gibi
İnsan korku ile nasıl başa çıkabilir?
1- Savunma mekanizmasını geliştirerek
2- Alışmayı ve ünsiyet kurmayı sağlayarak
3- Korkusunu terbiye etmiş kimseleri örnek alarak
4- Korkusunu yenmiş birinden ikaz ve uyarı duyarak
Korkunun Arapçası malum Havf’tır. Kur’ân-ı Kerîm’de havf kökünden gelen veya aynı anlamdaki diğer mastarlardan türeyen fiil ve isimler 124 yerde geçmektedir. Bunların yarısına yakını dünyevî korku ve kaygıları, diğerleri ise Allah korkusu, azap korkusu, âhiret kaygısı, günah işleme endişesi gibi dinî kaygıları ifade etmektedir.
Kur’ân-ı Kerîm’in en fazla anlattığı peygamber olan Hz. Mûsâ üzerinde korku duygusunun çokça işlendiğine şahit oluruz. Biz Hz. Mûsâ üzerinden doğrudan 18 âyet okuruz:
Mâide, 5/23;
Tâhâ, 20/21, 45, 46, 65, 66, 77;
Şuarâ, 26/12, 14, 21;
Neml, 27/10;
Kasas, 28/7, 18, 21, 25, 31, 33;
Mü’min, 40/26
Hz. Mûsâ cesareti ile öne çıkan bir peygamber değil mi? Evet öyle, ama buna rağmen insan korkar mı? Evet korkar…
İnsan;
Erkek olsa da korkar.
Genç olsa da korkar.
Güçlü, kuvvetli olsa da korkar.
Arkasında yüzlerce kendisine inanan insan olsa da korkar.
Peygamber de olsa korkar.
Tenkit edilen şey korkma değil, korkunun esiri olmadır.
Hz. Mûsâ’nın korkularını nasıl terbiye ettiğini, Allah’ın ona nasıl telkinlerde bulunduğunu bir hatırlayalım.
وَاَوْحَيْنَٓا اِلٰٓى اُمِّ مُوسٰٓى اَنْ اَرْضِع۪يهِۚ فَاِذَا خِفْتِ عَلَيْهِ فَاَلْق۪يهِ فِي الْيَمِّ وَلَا تَخَاف۪ي وَلَا تَحْزَن۪يۚ اِنَّا رَٓادُّوهُ اِلَيْكِ وَجَاعِلُوهُ مِنَ الْمُرْسَل۪ينَ
“Mûsâ’nın annesine, “Onu emzir, başına bir şey gelmesinden endişe ettiğinde onu nehre bırak. Sakın korkma ve üzülme. Biz onu sana geri döndüreceğiz ve onu peygamberlerden biri yapacağız” diye vahyettik.” (Kasas 28/7)
فَجَٓاءَتْهُ اِحْدٰيهُمَا تَمْش۪ي عَلَى اسْتِحْيَٓاءٍۘ قَالَتْ اِنَّ اَب۪ي يَدْعُوكَ لِيَجْزِيَكَ اَجْرَ مَا سَقَيْتَ لَنَاۜ فَلَمَّا جَٓاءَهُ وَقَصَّ عَلَيْهِ الْقَصَصَۙ قَالَ لَا تَخَفْ۠ نَجَوْتَ مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ
“Bu esnada kızlardan biri utangaç bir eda ile yürüyerek yanına geldi; “Bizim yerimize (hayvanlarımızı) sulamanın karşılığını ödemek üzere babam seni çağırıyor” dedi. Mûsâ, babalarının yanına gelip de ona başından geçenleri anlatınca, “Korkma, zalimler güruhundan kurtuldun” dedi.” (Kasas 28/25)
قَالَ خُذْهَا وَلَا تَخَفْ۠ سَنُع۪يدُهَا س۪يرَتَهَا الْاُولٰى
“Allah, şöyle dedi: “Tut onu. Korkma! Biz, onu yine eski durumuna döndüreceğiz.” (Tâhâ 20/21)
وَاَلْقِ عَصَاكَۜ فَلَمَّا رَاٰهَا تَهْتَزُّ كَاَنَّهَا جَٓانٌّ وَلّٰى مُدْبِرًا وَلَمْ يُعَقِّبْۜ يَا مُوسٰى لَا تَخَفْ اِنّ۪ي لَا يَخَافُ لَدَيَّ الْمُرْسَلُونَۗ
“Asânı yere at!” Mûsâ atıp da onu yılan gibi kımıldanır görünce arkasına bakmadan dönüp kaçtı. (Allah buyurdu ki:) “Ey Mûsâ! Korkma, benim huzurumda peygamberler korkmaz.” (Neml 27/10)
قَالَا رَبَّنَٓا اِنَّنَا نَخَافُ اَنْ يَفْرُطَ عَلَيْنَٓا اَوْ اَنْ يَطْغٰى
“Mûsâ ve Hârûn, şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Şüphesiz biz, onun bize karşı aşırı davranmasından yahut azmasından korkuyoruz.” (Tâhâ 20/45)
Rabbimiz bu sözler üzerine onlara ne dedi?
قَالَ لَا تَخَافَٓا اِنَّن۪ي مَعَكُمَٓا اَسْمَعُ وَاَرٰى
“Buyurdu ki: Korkmayın, çünkü ben sizinle beraberim; işitir ve görürüm.” (Tâhâ 20/46)
“Dediler ki: “Ey Mûsâ, ya sen at ya da önce atan biz olalım.” “Hayır, siz atın!” dedi. Bir de ne görsün; büyülerinden ötürü onların ipleri ve sopaları, kendilerine, gerçekten koşuyor gibi görünüyor.”
فَاَوْجَسَ ف۪ي نَفْسِه۪ خ۪يفَةً مُوسٰى
“Mûsâ’nın içine bir korku düştü.” (Tâhâ 20/67)
قُلْنَا لَا تَخَفْ اِنَّكَ اَنْتَ الْاَعْلٰى
“Korkma dedik, hiç şüphe yok ki sen, daha üstünsün/üstün gelecek olan sensin.” (Tâhâ 20/68)
Mazlum dövme, diye bir hastalık yayıldı aramızda…
Neden? Çünkü zalime kızmak zor, adaletin ikâmesi için çalışmak zor, zulme sessiz kalmamak zor, bunlar netice de korkuları terbiye etmeyi gerektiriyor; bunu yapamayınca içinden gelen vicdanının sesini mazlumları döverek, onlara kızarak susturmaya çalışıyor…
Şeytan bizi korkutacak; açlıkla, fakirlikle, kaybetmekle, kınanmakla, itibarın sarsılmasıyla, ölümle korkutacak…
Şeytan’ın adamları bizi korkutacak, tehditle, şantajla, işkenceyle, hapisle korkutacak…
Hicret yolunda Efendimiz’in (sas) Hz. Ebû Bekir’e dediği gibi:
لَا تَحْزَنْ اِنَّ اللّٰهَ مَعَنَاۚ / “Sakın mahzun olma, Allah bizimler beraberdir.”
Moraller bozuk, umutlar tükenmiş, yarınlar için hiçbir emel kalmamış; işte böyle bir memleketin çocuklarına Kur’ân’dan aldığı ilham ile Mehmet Akif korkma dedi…
Hepimizin tek ve değişmez gündemi ne olacak biliyor musunuz?
Ne diyor Rabbimiz?
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ حَقَّ تُقَاتِه۪ وَلَا تَمُوتُنَّ اِلَّا وَاَنْتُمْ مُسْلِمُونَ
“Ey iman edenler! Allah’tan, O’na yaraşır şekilde, hakkıyla korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin.” (Âl-i İmrân 3/102)
Âyet bize neler söyledi?
1- İmanınıza güvenmeyin onu korumaya çalışın.
2- Yarım yamalak değil hakkını vererek Allah’tan korkun.
3- Allah’tan korkar gibi asla başka bir şeyden korkmayın.
4- Bedeli ne olursa olsun Müslüman olarak yaşamaya gayret edin.
5- İşin nihayetinde de Müslüman olarak bu hayatı tamamlayın.
Allah (cc) hepimize bunu nasip eylesin. Allah (cc) bizi bundan geri bırakmasın.