Kur’an Yılı etkinlikleri kapsamında Vahyin Yetiştirdiği Gençler projesinin 5. programı İzmir’de gerçekleştirildi. Dokuz Eylül Üniversitesi’nde yapılan programda Muhammed Emin Yıldırım Hocamız Kur’an’ın Hakîmi Ebu’d-Derdâ (ra) efendimizi anlattı.
Erdemli Gençlik Kulübü’nün organize ettiği programa sözlerin en güzeli olan Allah’ın kelamıyla başlandı. Kur’an’ı Kerim tilavetinin ardından söz Muhammed Emin Yıldırım Hocamıza verildi.
İmkânımız Çok Ama Azmimiz Yok…
Muhammed Emin Yıldırım Hocamız sözlerine sahip olduğumuz imkânlara nazaran ne kadar az çalıştığımızı vurgulayarak başladı ve şunları söyledi: “Sahabe bizim bu zamanda sahip olduğumuz imkânlara sahip olsaydı eğer, Medine’yi Efendimiz’e (sas) teslim ederken “Yesrib’de iman nurunun girmediği hiçbir ev kalmadı” diyen Mus’ab bu sözünü belki de dünyayı teslim ederken söylerdi.”
Ümmetin En Hakîmi
Ebu’d-Derdâ’yı yetiştiren biri olarak Efendimiz’in (sas): “Ümmetin en âbidi, en muttakisi, en hakîmi Ebu’d-Derdâ’dır”. Dediğini aktaran Hocamız “Eğer Efendimiz (sas) onu bu şekilde değerlendirdiyse, onun hayatını ayrı bir cihette okumamız gerekir.” Dedi.
Ümmetin Derdi: İtidalsizlik!
Ümmetin en büyük derdinin itidal sorunu olduğunu söyleyen Hocamız “Biz itidalimizi kaybettik, vasat ümmet olma özelliğimizi kaybettik. Bunun için bir türlü ayakta duramıyoruz ve bunun için de dünyaya haykırmamız gereken “İman en büyük kurtuluştur” sözünü bir Müslüman’ın söyleyebileceği en gür sedayla söyleyemiyoruz. Bugün biz, Ebu’d-Derdâ’nın (ra) hayatından itidal adına bir şeyler öğreneceğiz.” Diyerek Ebu’d-Derdâ’nın (ra) hayatından itidal örneklerini şu şekilde maddelendirdi:
İlim-Amel Dengesi
İlim-Cihad Dengesi
İlim-Hayat Dengesi
İlim-Teveccüh-ü Nas Dengesi
İlim-Mükellefiyet Dengesi
Bilip De Yapmayana Yazıklar Olsun!
Ebu’d-Derdâ’nın (ra) hayatındaki ilim-amel dengesine dair tabloları dinleyicilerle paylaşan Hocamız onun “Bilip de yapmayana 7 kez, bilmeyip de yapmayana 1 kez yazıklar olsun!” sözünü aktararak onun Allah Resul’ünden bilgi öncelikli değil amel öncelikli bir ilim öğrendiğini vurguladı.
Cihad Sadece Savaş Değildir…
Cihadın, Müslümanlar olarak zulmettiğimiz bir kavram olduğunu söyleyen Hocamız Cihadın sadece savaş demek olmadığını, cihadın İslam’la insan arasındaki engelleri kaldırmanın adı olduğunu belirterek Ebu’d-Derdâ’nın (ra) hayatındaki İlim-Cihad dengesini bizlere aktardı ve Ebu’d-Derdâ’nın (ra) hayatından itidal adına bazı örnekleri bizlere aktardı.
İman İle Tanışma
Abdullah B. Revâha’nın (ra) onun en yakın arkadaşı olarak Müslüman olması adına bıkmadan usanmadan nasıl sabırla çalıştığını aktaran Hocamız, Ebu’d-Derdâ’nın (ra) Müslüman olmasına vesile olan olayı ise şöyle anlattı: ”Abdullah B. Revâha bir gün Ebu’d-Derdâ’yı ziyaret eder ve evinde bulamaz. Hanımı onu içeri davet eder ve davet edildiği yerin başköşesinde Ebu’d-Derdâ’nın putunu görür. Putu bir güzel parçalara ayırır ve odanın farklı noktalarına dağıtarak oradan ayrılır. Ebu’d-Derdâ (ra) eve gelip durumu görünce sinirlenir ve Abdullah B. Revâha’yı (ra) bulmak üzere evden çıkar. Onu ararken bir yandan kafasında Abdullah B. Revâha’nın (ra) söylediği şu sözler çınlamaktadır: “Senin iman ettiğin putlar kendilerini korumaktan acizler. Kendini koruyamayan bu putlara nasıl taparsın?” Hatırına gelen bu sözlerin de tesiriyle Ebu’d-Derdâ (ra) Abdullah b. Revâha’yı (ra) bulduğunda ona olan siniri geçmiş ve iman etmeye karar vermiştir bile.”
İman eden Ebu’d-Derdâ’ya (ra) Abdullah b. Revâha (ra)şu sözleri söylüyor: “Şimdiye kadar dostum, arkadaşımdın, artık kardeşim oldun.”
Bir Gönülde İki Sevda Olmaz…
Uhud’da Allah Resulü’nün (sas) yanında kahramanca savaşan ve asıl ismi Üveymir olan Ebu’d-Derdâ’yı Efendimiz (sas) şu sözleriyle övmüştür: “Üveymir ne güzel bir süvari, ne güzel bir kuldur.”
Uhud savaşından sonra ticarethanesini olabildiğince küçültüp vaktini ilim öğrenmeye ayırmaya karar verdiğinde duruma müdahale etmek isteyen akrabalarına “Bir gönülde iki sevda olmaz.” Diyerek itirazlarını reddeder, kendini ilim öğrenmeye adar ve ilim yolunda büyük mesafeler kat eder. Öyle ki Ebû Zer (ra)Ebu’d-Derdâ’ya(ra) hitaben şunu der: “Vallahi ne gök ne yer, üstünde ve altında senin gibi bir âlimi barındırmıyor.”
Kalbin Dağınıklığından Korunmak
Ebu’d-Derdâ’nın (ra) Hz. Ebû Bekir (ra)döneminde ordunun kadısı, Hz. Ömer (ra) döneminde ise Şam’a âlim olarak atandığını ve Şam’da mescitlerde kurduğu ilim halkalarıyla insanları irşad ettiğini anlatan Hocamız, Ebu’d-Derdâ’nın (ra) sahip olduğu hafıza ve bilgi birikimini nasıl elde ettiği sorulması üzerine verdiği cevabı bizlere aktardı: “Benim Müslüman olduğum günden beri dilimden düşürmediğim bir dua var: Allah’ım kalbimi dağınıklıktan koru! Eğer kalbiniz dağınık olursa zihniniz ve duygularınız da dağınık olur, onun için de ilimden nasibiniz olmaz. Eğer her işte elim olsun, her vadide malım olsun dersen kalbini asla dağınıklıktan kurtaramazsın. Senin yapacağın şey; bir hedefe kilitlenip o hedef çerçevesinde yürümektir.”
Ümmetin Zilleti İmansızlıktan!
Ebu’d-Derdâ’nın (ra) Hicri 32 yılında Şam’da vefat ettiği duyulduğunda sahabe içerisinde “İlim öldü.” dendiğini söyleyen Hocamız Kıbrıs’ın fethinden sonra yaşanan ve ümmetin günümüzdeki haline de ışık tutan şu olayı bize nakletti: “Tabiin neslinden olan Cübeyr b. Nüfeyr bize Kıbrıs’ın fethinden sonra yaşanan şu hadiseyi bize aktarıyor. Fetih bitti bir de baktım ki Ebu’d-Derdâ hıçkırarak ağlıyor. Ey Allah Resulü’nün Sahabisi, Allah bizi aziz, onları ise zelil kılmışken niye bu gözyaşları? Diye sordum. Bana dedi ki: “Neden ağlıyorum biliyor musun? Allah biz imana sahip çıktığımız için bizi aziz karşımızdakileri ise imansız oldukları için zelil kıldı ve bugün iman inkâra galebe çaldı. Aklıma şöyle bir şey geliyor. Eğer Ümmeti Muhammed içerisinde sonraki süreçlerde birileri imanı terk etse, terk ettikleri zaman da şu yenilen kavim gibi zelil duruma düşse, bugün aziz olanlar yarın zelil olsa… Bunlar aklıma gelince gözyaşlarımı tutamadım.”
Muhammed Emin Yıldırım Hocamız Ebu’d-Derdâ’nın rivayet ettiği 179 hadisten bir tanesini bizlerle paylaşarak konuşmasını nihayete erdirdi.
“Kıyamet günü hesap defterleri açıldığı zaman, imandan sonra Allah katında en makbul şey güzel ahlak olacaktır.”