Yüzyıla yakındır İslâm’ın izzetini korurken ezilen, sürülen, işgale, düzenli aralıklarla katliama uğrayan Filistin halkının ayrımsız bütünlükle Siyonizm’e karşı koyuşu dünyayı sarsmaya devam ediyor.
Küresel iradenin etkin gücü Siyonizm’in ABD ve Avrupa’daki konumu ile her yaptığı yanına kâr kalan İsrail’in bu defa yaptıkları farklı okumaları beraberinde getiriyor.
İşgalcilere Filistin’in meşru savunma gücü Hamas hamle yapınca yerli ve yabancı kimi odakların suçlaması ortaya çıktı. ABD, İngiltere, Almanya, Fransa ve diğerlerinin anında Netanyahu’nun arkasında askerî güçleriyle belirmelerinin arkasında tüm dünyayı ilgilendiren bir tavır ve açıkça “gözdağı” verme durumu söz konusuydu.
Seksenli yılların sonunda devreye konan küresel sistem, diğer adıyla Yeni Dünya Düzeni “güç odaklı” anlayışı ile otuz küsür yıllık süreci idare edemedi. Çin’in güçlenmesi, Rusya’nın toparlanması ve bölgesel güçlerin farklı talepleri, her şeyden önce halkların gördüğü yaşadığı olaylar Yeni Dünya Düzeni’nin sürdürülmesine imkân vermedi.
ABD’nin dünyayı kendi arazisi gibi görmesi ve istediği ülkede kargaşa çıkarıp çıkarına uygun yapılanmaları dayatması ve küresel iradenin doymak bilmeyen arzuları dünya için büyük tehdit olarak ortaya çıktı.
Küresel sistemi kurgulayan ABD’nin Medeniyetler Çatışması ve Tarihin Sonu tezlerini Arap Baharı, Körfez İşgali, Suriye, Irak, Yemen, Ukrayna üzerinden okuduğumuzda küreselcilerin radikal değişim talepleriyle karşılaşırız.
Dünya finansını yöneten Siyonist destekçisi ailelerin yanında Neocon ve Evanjelist çevrelerin inançtan başlayan bütünleşmeleri Kudüs merkezli bir dünya savaşını “arz-ı mev’ud” hakimiyeti üzerinden kuruyorlar. Siyasî eksenli ekonomiyi neoliberal talepler doğrultusunda dizayn ederek etkilerini artırdılar.
Öngörülen yeni bir dünya, nüfustan başlayarak her yönüyle denetim altında tutulmalıydı. Bu yaklaşımın fikri boyutu ve sanata yansıması eksik bırakılmadan devreye alındı. 2018’de seslendirilen yapay zeka ve insan ötesi tezleri kulakların aşina olmasını sağlarken, bir yandan dünya ölçeğinde tepkiler test edilmekteydi. İnsanın bir merkezden kontrolünü öngören bu sistemin sağlık, ekonomi üizerinden sağlayacağı kolaylıklar açıklanarak benimsenmesi yolu seçildi. Kimi yorumlarda COVID 19’un ve akabindeki aşıların bunun bir denemesi olduğu belirtildi. Bu süreçte yaşanan krizler, yapısal değişimler markaların yükselişi ulus devletlerin üzerindeki tahakkümün artırılışı Küresel iradenin maksadını açık hale getirdi. Ulus devletlerin sahneden çekilme süreci ve direnmeye aday bütün yerel kültürler geçersiz kılındı. Hazlar üzerinden birliği sağlanan bir dünya kurgulandı. Deizm, ateizm, agnostizm, panteizmin yükselişi ve destek görmesi yüzyıllardır Batı’nın dayattığı özne felsefesinin çözüldüğünün, düşünsel üretim yerine “bilinçdışı” durumun devreye alınmasının birer göstereniydi. Genç kuşaklar üzerinden iletişim marifetiyle kurgulanan haz iklimi, manevî değerleri geçersiz kılmanın yanında “özgürlük” duygusu oluşturması açısından da hayli dikkat çekici ve verimli kullanım alanı açıyordu.
Postmodern algıya uygun biçimde dinlerin isimleriyle ilgilenmeden, içeriği boşaltılarak iddialarından arındırılıyordu. Bedensel hazların her türüne açık bir anlayış öznel tanrıların üretimini geçerli hale getirmede zorlanmadı. Devasa arzu pazarından seçilerek arzu nesneleri kişiye özgürlük hissi sunuyordu. Erotik bu kültürün dijital dünyayı etkilemesi, yönlendirmesi ve yerel bütün değerlere karşı durması hiç zor değildi. İnsanın yerine yapay zeka düşünecek ve bütün işlerini robot marifetiyle gördürecek bir konfora ulaştıracaktı.
Şüphesiz bu yeni bir insan tipiydi. Dolayısıyla bu insanın varoluşu da kaygı ve arayışı içermiyordu. Aşkın âlemle irtibatına ihtiyaç yoktu. Tam seküler yeni dünya “varlığı”, insanın uzun yaşamasını sağlamak için yapay organ imalatına bile başlamıştı. Ölüme çare öncesi hastalıklara dayanıklı, “anne ve baba” sayısı birden fazla “tasarım bebekleri” laboratuvar ortamında denemeye başlamıştı bile. Genetiğe müdahale, klonlama ve yapay zekâ üzerinden ele alınan, alınacak bütün yenilikler insanın lehine bir gelişme olarak ortaya kondu. Dolayısıyla her dünyaya gelen insan “eksik” kabul edilip desteklenmesiyle insanın biyolojik ve ruhî varlığı da değişime açıldı. Kadim görüşün insanı “en güzel surette” yaratılmış gören anlayışı temelden sarsılmaktaydı. Küresel zihin bu tutumun erkek, kadın ve cinsiyetsiz sayısız cinsel sapmayı planlamaya, dünya nüfusunun belirlenmesine açık bir durum oluşturuyordu.
Yeni Dünya Düzeni varlığını korumada küresel alanda yeterli olmadığında Medeniyetler Çatışması tezine sarılıyor ve fiziksel saldırı yoluyla hedeflerine ulaşmayı planlıyor. Gelinen aşamada hukuk tanımayan, ilkesiz, gücün karşısında dünya üzerinde direnç gösterme potansiyeli İslâm’ın dışında yok. İslâm’ın karşı koyma gücü de potansiyelinde saklı. Günümüz temsilcileri bu sorumluluğun çok uzağında. Elli yedi ülkede iki milyar nüfus ile beş milyon Siyonist karşısında çaresizliği yaşayan bir İslâm Dünyası’ndan bahsediyoruz. İktidarları ve ekseri aydınları özgüvenini yitirmiş, kitleler küresel üretimin iştahlı müşterisiyken farklı bir iradenin ortaya çıkması beklenemez.
Küresel sistem tarafından test edilen bu kadavra sessizliği, tezahürün daha şiddetli ceryan etmesine neden oluyor. Küresel sistem varlığını korumak, oluşacak yeni dengelere karşı alan kazanmak adına Avrasya’ya yakın duruyor. Uçak gemileriyle, istihbaratıyla Hint Okyanusu eksenini kontrole çalışıyor. ABD’nin dünyada sekiz yüz üssü bulunuyor. Son savunma bütçesi sekiz yüz seksen altı milyar dolar olarak açıklandı. Şüphesiz bu rakamlar barış içinde hukuku olan bir dünyanın olmadığını gösteriyor. Bu bütçenin nasıl kullanılacağı hakkında fikir, daha doğrusu kaygı veriyor.
Dünyanın küresel anlayışın arzusu doğrultusunda yol alamayacağı açık hale geldi. Bütün bu sancılar “çok kutuplu dünyada” yer kapma çabasını da içeriyor. Rusya, Çin, bölgesel güç olarak Türkiye, İran’ın açığa çıkmayan irtibatları zamanla anlaşılmaya matuf. Dünyanın uluslararası hukuka ve bu hukuku koruyacak etkin mekanizmalara ihtiyacı var. Akabinde kaybettiği yerine taşınacak insan ve insan-âlem ilişkisine ihtiyaç var. Seküler ufka sıkışan insanı sonsuzluk yolculuğuna çıkaracak ihya eden bir … ihtiyaç var.
Gazze’de can pahasına ortaya çıkan füzelere karşı düşmanı çıldırtan çocuk tebessümleri bunun göstergesi. Dünyada yönetimlerine rağmen Siyonizmi kınamak adına meydanlardan taşan vicdan ayaklanması buna işaret ediyor. Can eşitliğinden başlayan adil bir dünyanın işaret fişeği gibi “ölerek var olmanın” hesaba sığmaz aleminden, yeni bir insanlık halinden vicdan ülkesinden ses veriyorlar.
Şüphesiz bu yeni bir Ashab-ı Kehf durumuna işaret ediyor. Çocuklar söze duruyor, başka bir âlemin sözleriyle, melekler yurdu görünüyor tebessümlerinde. Sözleri, halleri, bilgeliğin çocukluğa sığınışı vicdan sahiplerini harekete geçiriyor. Füzelere karşı ölümü oyuncak yapıp oynuyorlar. Ölüm onların yakasına gül takıyor. Çünkü; Allah ismini “can” ile yazıyorlar.
Ahmet Mercan
Siyer İlim, Kültür ve Tarih Dergisi Ocak-Şubat-Mart 2024/29 Sayı
İrtibat ve Detaylı Bilgi İçin: 0212 544 76 96
www.siyerdergisi.com