Muhteşem Ahlak dersinde bu hafta Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, Sevgi Ahlakı konusunda önemli bir etken olan güven meselesini, “Muhabbet Melteminin Zemini Güven” serlevhasında anlattı. Mümin kavramının, ‘iman eden, güvenen, güvenilen ve güven veren’ anlamlarına geldiğini söyleyen Hocamız, kaybettiğimiz güven duygusunun nasıl bir daha elde edileceğine dair çok önemli izahlarda bulundu.
Dersten Cümleler
Nebevî azıklara ihtiyacımız var, bundan dolayı biz Kur’an ve Sünnet ile beslenmeliyiz.
İmam Ebû Hanife’ye bir gün: “Ey İmam! Bu kadar ilmi nasıl elde ettin?” diye soruyorlar. Cevap şudur: “Söylenen her sözü üzerime aldım, duyduğum her meseleyi sanki ilk kez duyuyormuşum gibi dikkatle dinledim ve sözün kim tarafından söylendiğine takılmadım.”
İbn Abbas (ra) rivayet ediyor, diyor ki: “Adamın biri Resulullah’a (sas) geldi ve: ‘Ey Allah’ın Resulü! Bana ilimden bir şeyler ver, bana ilimden bir şeyler öğret!” dedi. Allah Resulü (sas): “Git Kur’an öğren!” (üç defa) dedi.
Efendimiz (sas) buyurdular ki: “Hakkı sana getiren ister sevdiğin, ister sevmediğin biri bile olsa kabul et. Kur’an’ı öğren ve onu sana getirenin nasiplendiği gibi sen de nasiplen!” (Şerhü’l-Meysîr, c. 1, s. 143)
Alınması gereken üç temel mesaj:
1. Söylenen hakikatleri kimselere havale etmeden üzerlerinize alın!
2. Söylenen hakikatleri kimin söylediğine takılmadan, kavramaya çalışın!
3. Söylenen hakikatleri burada bırakmayın üzerinde tefekkür edin ve gereğini yerine getirin!
Bizim sorunumuz bilgi sorunu değil, ilgi sorunudur. Hakikatlere karşı ilgisizlik en önemli derdimiz…
Bugün ki dersimizde: ‘Muhabbet Melteminin Zemini Güven’ diyeceğiz.
Bir müminin hayatında istenilen oranda teslimiyet olması için, zeminde güven olmalı, onun üzerinde marifet olmalı, marifetin üzerinde muhabbet olmalı, muhabbetin üzerinde tedbir olmalı, tedbirin üzerinde tevekkül olmalı ve bütün bunların üzerinde teslimiyet olmalı!
“Şeytan, insanın vücudunda dolaşan kan mesabesindedir. Ben haklı olarak, gönüllerinize şeytanın bir şüphe atmasından korktum!” (Buhârî, Savm, 81; Ebû Dâvud, Edeb, 88)
Sevginin dört temel alanı:
Allah’ı Sevmek
Resulullah’ı Sevmek
Sahabe’yi Sevmek
Birbirimizi Sevmek
Allah’ı sevmek, imanın bir hakkıdır.
Resulullah’ı sevmek, Allah’ın bir hakkıdır.
Sahabe’yi sevmek Resulullah’ın hakkıdır.
Birbirimizi sevmek, aziz İslam’ın hakkıdır.
Güven meselesini de dört alanda ele almalıyız.
Allah’a Güvenmek
Resulullah’a Güvenmek
Sahabe’ye Güvenmek
Birbirimize Güvenmek
İsrailoğullarının güvensizlikleri, Kur’an’da üç alanda anlatılır:
1- Allah’a Güvensizlikleri
2- Kitab’a Güvensizlikleri
3- Peygamber’e Güvensizlikleri
Allah’ın (cc) o güzel isimlerinden biri de el-Mümin’dir.
Mümin olmak sıfatların en güzelidir, en güzel vasıf ve en güzel isimdir.
Allah’ın (cc) el-Mümin olmasının anlamı şudur: İmanın kaynağı olan, mutlak manada güvenilen, kullarına da güven duyan.
Bizim mümin olmamızın anlamı ise şudur: İman eden, güvenen, güvenilen, güven veren.
“Benim getirdiklerime hevalarını tabi kılmayan, gerçek manada iman etmiş olamaz.”
Güvenilecek adam aranmayacak, güvenilecek adam olunacak!
Hz. Ebû Bekir ile Übeyy b. Halef arasındaki bahisleşme…
Bedir’den bir tablo…
Ümmet-i Muhammediz, ama Benî İsrail gibi davranıyoruz.
Allah’a güven duyan, âleme güven verir.
Kitab’a güven duyan, dertlerine dermanı orada arar.
Peygamber’e güven duyan, bahanelere kapıyı kapatır.
Sahâbe’ye güven duyan, başka kapılarda örnek ve model aramayı bırakır.
Birbirlerine güven duyan, muhabbet meltemini hoş bir seda ile hayata taşır.
Hz. Peygamber’in (sas) üstünü çizdiği bir tek insan yoktur.
Ey Mümin Adam! İman esaslarına tam anlamı ile güven duy ki, sükûnete eresin.
Ey Mümin Adam! İman esaslarını hayatına taşı ki, temsiliyet makamının hakkını veresin.
Ey Mümin Adam! İnsanın insanlığına güven, ama beşeriyetini unutma ki, hayal kırıklıklarına düşmeyesin.
Ey Mümin Adam! Güvenecek adam arama, güvenilecek adam ol ki, bu ümmetin yüz akı olabilesin.
“Muharrem ayında oruç tut. Çünkü o, Allah’ın ayıdır. Onda öyle bir gün vardır ki, Allah o günde bir kavmin tevbesini kabul etmiş ve o günde başka bir kavmi de affedebilir” (Tirmizî, Savm, 40)
“Âşura gününde tutulan orucun Allah katında, o günden önce bir senenin günahlarına keffaret olacağını kuvvetle ümit ediyorum.” (Tirmizî, Savm, 47)
“Ramazan ayından sonra en faziletli oruç, Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur.” (İbn Mâce, Sıyam,43)