Muhammed Emin Yıldırım Hocamızın anlatımı ile her Cumartesi olan Muhteşem Ahlak dersleri, yeni dönem için besmele çekerek yolculuğuna başladı. Geçen dönem, bu başlık altında 33 ders yapan Hocamız, yeni dönemdede, Efendimiz’in (sas) ve Sahabe’nin ahlakını bizlere anlatmaya devam edecek. İlk dersimizin konusu sohbet ahlakı idi. Dersimizin serlevhası ise şöyleydi: “Melekleri İmrendiren, Şeytanları Uzaklaştıran Meclisler” Çok istifade edeceğimiz bu derslerimizin hayırlara vesile olmasını Rabbimizden niyaz ediyor, nasiplerimizin çok olmasını yine O’ndan (cc) talep ediyoruz.
34.Ders:MELEKLERİ İMRENDİREN, ŞEYTANLARI UZAKLAŞTIRAN MECLİSLER
“O’nun (sas) ahlakı Kur’an’dı.”
“Muhakkak ki Sen, muazzam, muazzez, muhalled, muhterem, muhteşem bir ahlâk üzeresin.” (Kalem Sûresi, 4)
Muazzam: Çok büyük, çok değerli
Muazzez: Çok aziz, çok şerefli
Muhalled: Çok canlı, çok kalıcı
Muhterem: Çok hürmetli, çok asil
Muhteşem:Çok heybetli, çok görkemli
Dönemin bu ilk dersi konusu: “Melekleri İmrendiren, Şeytanları Uzaklaştıran Meclisler”
İnsan dediğimiz varlık, telkin ile yürüyebilen bir varlıktır.
Telkin, manevi takviyedir, tabir caiz ise şarjdır.
Alak, Kalem, Müzemmil, Müddessir ve Fatiha Sûreleri’nin nazili ve başlayan süreç…
Fatiha Sûresi bir yolname, bir yol ahlakıdır: Adeta şunu der: “Yola çıkın! Yola çıkartın! Yolda kalın! Yola yakışın! Yolda ölün!”
Kur’an asıl, Sünnet usulüdür.
Darü’l-Erkam’dan, Suffa’ya giden yol…
Allah Teâlâ meleklerine: “Sizi şahit tutarak söylüyorum ki, ben bu halde olan kullarımın hepsini bağışladım” buyurur.
Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Orada oturanlar öyle iyi kimselerdir ki, onların arasında bulunan şaki olmaz.” “Lâ yeşkâ bihim celisühüm” (Buhârî, Daavât, 66; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, II, 251–252, 358–359)
Sohbetin kendisinde insibağ/boyalanma, inikas/aksettirme vardır.
Efendimiz’in (sas) muhatap ahlakına dair anlattığı kıssa: İbn Mâce, Zühd, 15; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/252
Müslim’de ve Ebû Davud’da, Ebû Hureyre’nin ve Ebû Said el-Hudrî’nin nakli ile gelen rivayet…
“Bir topluluk Allah’ı zikretmek üzere bir araya gelirse melekler onların etrafını sarar; Allah’ın rahmeti onları kaplar; üzerlerine sekînet iner ve Allah Teâlâ onları yanında bulunan arşın diğer sakinlerine karşı över.” (Müslim, Zikr, 39, 38; Ebû Davud, Vitir, 14; Tirmizî, Daavât, 7; İbn Mâce, Mukaddime, 17)
Ebû Vakid künyeli Hâris b. Avf, Efendimiz’den (sas) 24 Hadis nakletmiştir.
“Allahu Ekber! Yine aynı yol, yine aynı sapma! Yemin ederim ki, İsrailoğullarının Musa’ya: “Ey Musa! Bunların ilahları gibi bize de bir ilah yap” dedikleri gibi diyorsunuz. Şüphe yok ki siz, sizden önceki kavimlerin yolundan yürüyeceksiniz!” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 5/218, Tirmizi, Fiten, 18)
“Size biraz önce mescidin kapısına gelen o üç kişinin haberini vereyim mi?”
“O üç kişiden biri gelip sizin halkanıza dahil oldu. Allah’a sığındı, Allah’ta onun sığınmasını kabul edip, onu barındırdı. Diğeri, sizin halkanızda yer bulamayınca, sizi rahatsız etmek istemedi. Utandı, haya etti, Allah’ta onun utanmasını kabul etti ve ona meclisiniz de yer verdi. Öteki şahsa gelince, o sizin meclisinizden yüz çevirdi, Allah’ta ondan yüz çevirdi.” (Buhârî, İlim, 8, Salât, 84; Müslim, Selâm, 10 Tirmizî, İsti’zân, 29)
“Ya öğreten ol, ya öğrenen ol, ya dinleyen ol, ya da bunları seven ol. Sakın beşincisi olma, yoksa helak olursun.” (Heysemî, Mecmaü’z-Zevaid, c.1, s.122)
Ebû Said el-Hudri’nin rivayeti…
“Ey Müslümanlar! Gerçekten siz burada sadece ve sadece Allah’ı anmak için mi oturdunuz?”
“Ben size inanmadığım için ısrarla soruyor değilim. Fakat bana Cebrâil gelerek Allah Teâlâ’nın meleklere sizi göstererek, “bakın, bakın kullarıma, benim için bir araya gelen kullarıma” deyip, iftihar ettiğini haber verdi de onun için böyle ısrar ettim.” (Müslim, Zikir, 40; Nesâî, Kudât, 37)
Abdullah b. Amr’ın rivayeti: “Ben de ancak bir muallim olarak gönderildim.” (İbn Mâce, Mukaddime, 17)
Abdullah b. Abbas’ın rivayeti: “Cennet bahçelerine (riyadü’l-cenne) uğradığınız zaman, oralardan gıdalanınız, besleniniz!” Sahabe meraklandı ve sordu: “Cennet bahçeleri nerelerdir Ya Resulullah!” Efendimiz (sas) dedi ki: “İlim meclisleri cennet bahçeleridir.” (Heysemî, Mecmaü’z-Zevâid, 1/126 )
Sohbet Ahlakı der demez önümüze üç unsur: Hatip Ahlakı, Hitap Ahlakı ve Muhatap Ahlakı
Hatip Ahlakı
İhlası en önemli azık edinmeli, Allah adına ve Risalet mektebine uygun hareket edilmeli; riya, kibir, ucb gibi tüm hastalıklardan uzak durulmalıdır.
Yaşadığını anlatmalı, anlattığını yaşamalı; davet ettiği hakikatlere güçlü bir inanç ile inanmalı; şüphe, kuruntu, vesvese gibi tüm arızalardan beri olunmalıdır.
Sözü süzerek söylemeli, manayı inci gibi düzmeli, muhatapları bıktıracak izahlara girmemeli; gıybet, yalan, mübalağa gibi tüm kirlerden arınmalıdır.
İstikamet ve istikrarı istenilen düzeyde kuşanmalı, halini, haddini ve hedefini iyice belirlemeli, nefsine karşı değil, değerlerine karşı güven duymalı; aklını, mantığını, enesini put haline getirmek gibi tüm sapmalardan sakınılmalıdır.
Hiçbir beklentiye girmemeli, iki de bir muhatapların önüne herhangi bir fatura uzatmamalı; takdir, taltif ve teşekkür gibi nefsi okşayacak tüm hallerden kurtulunmalıdır”Ben beni beğenmiyorum, beni beğeneni de beğenmiyorum.”
Hitap Ahlakı
Söylenen sözler, Kitap ve Sünnet’e dayanmalı, ölçüsü ise tamamen hakikat olmalıdır.
Söylenen sözler, aklı ikna etmeli, kalbi ise mutmain kılmalıdır.
Söylenen sözler, seviyelere uygun olmalı, muhatapların ise taşıyacağı ağırlıkta dengelenmelidir.
Söylenen sözler, vakıaya uygunluk arz etmeli, realiteyi ise dikkate almalıdır.
Söylenen sözler, doğru bir dil ile takdim edilmeli, üslup ise iyice ayarlanmalıdır.
Muhatap Ahlakı
Selim bir niyeti kuşanmalı, onu muhafaza etmeye çalışmalı ve hatibe karşı güven duyulmalıdır.
Manevi bir hazırlığa girilmeli, kalp huzuru ile söylenenler dinlenilmeli ve sekineti uzaklaştıracak tavırlardan kaçınımalıdır.
Hakikati elde etme aşkını, ilme karşı derin bir iştiyakı, şartlara takılmadan düzeni ve istikrarı, hayata hakim kılmalıdır.
Öğrendiği her şeyi üzerine almalı, ona buna değil, bana söyleniyor demeli ve amel sahasına taşıma adına gayret edilmelidir.
Haset hastalığına karşı tedbir alınmalı, ilim arttıkça, haşyet duygusu arttırılmalı ve bu yolun en büyük azığının vefa olduğu unutulmamalıdır.
Ukbe b. Âmir el-Cühenî ve Ebû Hureyre’den iki tablo…
“Hanginiz sabahleyin Buthan veya Akik vadisine gidip Allah’a karşı günah işlemeden ve akrabalık bağını kesmeden iri hörgüçlü, gösterişli iki deveyi hiçbir bedel ödemeden alıp, gelmek ister?”
“Vallahi birinizin her gün sabahleyin mescide gidip Allah’ın Kitab’ından iki ayet
öğrenmesi, onun için iki deveden daha hayırlıdır. Eğer üç ayet öğrenirse onun için dört deveden hayırlıdır. Okunacak, öğrenilecek her ayet, kendi sayısında deveden daha hayırlıdır.” (Müslim, Müsâfirîn, 251)
Ebû Hureyre’nin pazarda haykırışı…
“Size yazıklar olsun. Siz Efendimiz’in (sas): ‘Biz Peygamberler topluluğu ne bir dinar, bir dirhem miras bırakırız, bizim mirasımız ilimdir’ dediğini ne çabuk unuttunuz. İşte Peygamber’in mirası budur ve size düşen dünya malına gösterdiğiniz ilginin daha fazlasını bu mirası elde etmek için göstermektedir.” (Taberani, el-Mu’cemü’l-Evsat, II, 253)