Bu hafta Şerafeddin Kalay hocamızdan Kulluk Medresesi kapsamında Ankebût 56-59, Fecr 27/ 30 ayetlerinin tefsirini dinledik. Ele alınan ayetler çerçevesinde -inkar edilemeyen bir son olan- ölümden sonra iman eden, Allah’ın emrettiklerini yerine getiren ve nehyettiklerinden uzak duran insanı nasıl bir hayat beklediğini anlamaya çalıştık.
“Her canlı ölümü tadacak ve sonunda dönüp huzurumuza geleceksiniz. İman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanları -hiç şüpheniz olmasın- içinde ebedî kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetteki köşklere yerleştireceğiz; sıkıntılara katlanan, yalnız Allah’a dayanıp güvenerek işlerini gerektiği gibi yapanlara ne güzel karşılık! Nice canlı var ki rızkını sırtında taşımıyor; onları da sizi de besleyip barındıran Allah’tır. O her şeyi işitir, her şeyi bilir.” (Ankebût 56-59)
“Ey imanın huzuruna kavuşmuş insan! Sen O’ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. Böylece has kullarımın arasına sen de katıl. Cennetime gir!” (Fecr 27-30)
Dersten Notlar:
Ayet-i Kerimelerde kendilerine zulmedenler diye bir ifade geçer. Bu ifade daha çok günah işleyenler için kullanılır. Dalalet yolunu seçenler için ve cürüm işleyenler için kullanılır. Bu insanlar kendilerine zulmetmiş mi olurlar? Başkalarına zulmeden bir insan kendine mi zulmetmiş olur? Başka milletlere zulmedenler kendilerine zulmetmiş mi olurlar? Evet. Kendisi için çetin bir ahiret azabı hazırlamış olur. Kendisi için hiç hoş olmayan bir son mekân hazırlamış olur. Bundan dolayı bu insanın en büyük zulmü başkasına değil kendisinedir.
Allah’tan korkmak, emirlerini yerine getirmek nehiylerinden kaçmakla olur. Bunu bir ahlaki prensip haline getirmek insanın kendi şahsiyetinden bir parça haline gelmişse, o insana takva ehli insan denir. Ayetlerde takva ehli insanlar için cennetlerde odalar olduğu ifade edilir.