Allah Resulü (s.a.v.) her alanda bizlere en ideal model ve örnek olduğu gibi, eğitim ve öğretim alnında da en ideal numuneleri bize sunan bir rehberdir. O’nun (s.a.v.) hayatında gerek Mekke’deki Daru’l Erkam modelinden, gerek Medine’deki Suffe müessesesinden alacağımız çok önemli mesajlar vardır. Birkaç hafta sürecek bu yazı dizimizde Mekke döneminin eğitim mekanı olan Daru’l Erkam’ı anlamaya çalışacak, Suffe modelini ise başka bir zamana havale edeceğiz.
Miladi 610 yılının Ramazan ayı insanlık tarihi açısından çok önemlidir. Çünkü bu tarih, vahyin insan ile buluştuğu; semanın emini olan Cibril’in, arzın emini olan Muhammedü’l Emin’e en büyük emniyet ve güven kaynağı olan Kur’an’ı getirmeye başladığı bir tarihtir. Vahye ilk muhatap olan Hz. Peygamber etrafındaki bir avuç insana bu risalet davasını anlatmaya başlamış ve çok geçmeden etrafında az da olsa bir iman halkası oluşmuştu.
Bu arada gök sofrasından ayetler süzülüp gelmeye devam ediyor, Allah (c.c.) her gönderdiği yeni mesajlarıyla muhataplarına farklı yükümlülükler ve sorumluluklar yüklüyordu. İşte daha işin başlangıcında Efendimiz (a.s.) gelen ayetlerin muhtevasından aldığı ilham ile bir medreseye, bir talim ve eğitim mekanına ihtiyaç duymuştu. Daha doğru bir ifade ile; Risalet davasını omuzlayacak yiğitlerin yetiştirileceği bir havuza ciddi anlamda gerek olduğunu hissetmişti. Efendimiz bu ihtiyacı hisseder hissetmez; “acaba neresi olabilir?” diye düşünmeye başlamış, ama elinin altındaki bir avuç insanın evlerinin böyle bir iş için uygun olmadığını fark etmişti; öyleyse dışarıdan biri olmalıydı; ama kim?
Allah Resulü (s.a.v.) böyle bir eğitim yuvasına kimin sahiplik edeceğine dair zihninde çeşitli planlar yaparken, yanına o günlerde 16 yaşlarında bir delikanlı geldi. Bu genç o gün İslam mesajının en azılı düşmanlarından olan Ebu Cehil ve Velid b. Muğire’nin yeğeni Erkam b. Ebi’l Erkam’dı. Genç Erkam amcalarından bu yeni dine dair bazı sözler işitmiş, işin asıl mahiyetini öğrenmek için de bizzat Efendimiz’e gelip olayın içeriğine dair bilgi edinmek istemişti. Allah Resulü karşısında duran bu temiz fıtratlı gence o ana kadar risalete dair ne biliyor ise anlatmış, delikanlıda hemen orada iman ederek, iman halkasına dahil olmuştu. Kaynaklarda bazı farklar olsa da, genç Erkam’ın 16. Müslüman olduğu söylenir. Bu ilk buluşmada Nübüvvet güneşinin elinden iman şerbetini içen Erkam, Allah Resulü’nü evine davet etmişti. Efendimiz bu gence evinin yerini sormuş; “ben yarın sana gelirim” demiş ve ona bir de tavsiyede bulunmuştu: “ Ey Erkam! Şimdilik iman ettiğini kimseye söyleme!”
Bu uyarının altında Efendimiz’in bir planı yatıyordu; genç Erkam iman halkasına girer girmez, Allah Resulü; “acaba bu gencin evi eğitim yapmamıza uygun mudur?” diye düşünmeye başlamıştı. Efendimiz, Erkam’ın iman edişinin ertesi günü, yanına sağının adamı olan Hz. Ebubekir’i alarak o eve doğru gitti; tarif edilen yolu takip ederken, bir taraftan da yolları süzüyor konum itibari ile evin planlanan işe uygun olup-olmadığını gözden geçirerek yürüyordu. Evin konumu ve bulunduğu yer çok uygundu; işlek bir caddede, Kabe’ye yakın bir yerde, hacıların yolunun üzerinde ve Safa tepesinin hemen bitişiğindeydi.
( Erkam’ın evi bugün ki Mekke’de; Hilton otelinin hemen arkasına düşmektedir; hiçbir tarihi eser varlığını devam ettiremediği gibi bu evden de ne yazık ki herhangi iz kalmamıştır.)
Efendimiz (a.s.) Hz. Ebubekir ile birlikte genç Erkam’ın evine girdiklerinde, Erkam sevincinden ne yapacağını şaşırmıştı. Bu güzel misafirleri en iyi şekilde ağırlamak istiyor, elinden geleni yapmaya çalışıyordu. İkramlar yapıldı, hal-hatır soruldu, sonrasında genç Erkam misafirlerine evini gezdirmek istedi. Ev konum olarak bir eğitim yuvasına uygun olduğu gibi, mekan ve yapı olarak da çok uygundu. Büyükçe bir bahçesi ve oldukça müsait bir salonu vardı. Efendimiz evi gezdikçe hayran oluyor ve beğendiğini her fırsatta söylüyordu. İşte tam bu anda genç Erkam, kendinden beklenen sözü dile getirerek dedi ki:
“ Ya Resulullah! Evim artık evinizdir. İstediğiniz zaman ve istediğiniz şekilde kullanabilirsin.”
Allah Resulü Erkam’ın bu teklifine öyle bir sevindi ki; günlerdir zihnini meşgul eden soruna çözüm bulmanın mutluluğu ile evin sahibine teşekkür edip, dualarda bulundu. Efendimiz’in (a.s.) Erkam’ın bu fedakarlığına karşı yıllar sonra Medine’de daha kendisinin evi yokken ona ev alarak, vefasını ortaya koyması, o gün için bu işten ne kadar memnun olduğunun en büyük işaretidir.
Artık Allah Resulü o günden sonra bu eve yerleşecek ve risalet davasını omuzlayacak yiğitleri yetiştirmek için bu mekanı kullanacaktı.
Efendimiz Erkam’ın evini böyle bir iş için uygun olduğuna kanaat getirmesinin sebepleri sadece evin konum ve yapı olarak uygun olmasından kaynaklanmıyordu. Bunun başka sebepleri de vardı. Ne idi bu sebepler? Sebeplerin neler olduğunu gelecek yazımıza bırakalım.
Muhammed Emin YILDIRIM