Cumartesi derslerimize büyük bir heyecan ve coşku ile besmele çektik. Bu sene ‘Hadis Yılı’ projemize uygun olarak, Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, ‘Nebevî Miras’ üst başlığında, Hz. Peygamber’in (sas) o kutlu mirasını anlatacak… İlk dersimizin serlevhası; “Nebevî Miras’ın Sadıklarından Olabilmek” idi. Bu dersimizde Muhterem Hocamız, bizlere dönem boyunca sürecek olan bu yürüyüşümüzün hangi zemin üzerine oturacağına dair bilgiler verdi. ‘Nebevî Miras deyince ne anlamalıyız? Müslümanlar olarak bu mirasa karşı tavırlarımız nasıldır? Neden bu kadar büyük ve değerli bir mirasa rağmen sıkıntılar içindeyiz? Ne yaparsak hakkı ile bu mirastan istifade ederiz?’ Ve daha nice sorulara bu ilk derste cevaplar verildi. Derslerimizin hayırlara vesile olmasını Rabbimizden niyaz ediyor, başta Muhterem Hocamız olmak üzere, bu yürüyüşümüzde bizimle beraber olacak olan tüm kardeşlerimize selametler diliyoruz.
1. Ders: Nebevî Mirasın Sadıklarından Olabilmek
Hamdele ve Salvele bir İslam geleneğidir ve bizim geleneğimizin kaynağı da Sünnettir.
“el-Vahid ve el-Kahhar olan Allah’a hamdolsun.”
Kalplerimiz dağınık, zihinlerimiz dağınık, hafızalarımız dağınık, evlerimiz dağınık, hayatlarımız dağınık, Müslümanlar olarak birbirlerimizle ilişkilerimiz dağınık ve ümmetimiz dağınık… Bu dağınıklıktan bizi kurtaracak olan el-Vahid olan Allah’tır.
“Salat ve selam seçilmiş, âlemlere rahmet olarak gönderilmiş Nebimizin, Peygamberimizin üzerine olsun.”
“Ya Resûlullah! Mutlak manada rehber, önder, lider, ölçü, örnek, model Sensin. Sen ne dersen, Senin dediğin olur. Sen ne yapsan, Senin yaptığın takip edilir. Sen beni neye davet etsen, Senin davetine icabet edilir. Beni neyden sakındırsan, ondan da uzak durulur.”
“Ve selam Peygamberimizin tertemiz Ehli Beytine ve Sahabesine olsun.”
“Ve selam gönderilen bütün nebilere, elçilere –ki onlar insanlığın en hasları yani ebrar olanlardır- onlara olsun.”
“Allah’ım! Bizi büyüklerin ayak izlerinden ayırma! Onların izlerini takip ederek kulluk yolunda yürümeyi bize kolaylaştır.”
“Allah’ım! Bizi ebrar ile iyilerle beraber cennetine al!”
Dinlemek bir sorumluluk, konuşmak bin sorumluluktur…
Nebevî Miras, Hz. Peygamber’in (sas) bizlere emanet ettiği mesajlar manzumesidir.
Nebevî Miras, gecesi gündüz kadar aydınlık olan Peygamber yoludur.
Nebevî Miras, bizleri sarıldığımız müddetçe dalalete düşmekten alıkoyacak bir kalkandır.
Nebevî Miras, doğru işi doğru zamanda yapabilmenin en önemli rehberidir.
Nebevî Miras, iki cihan saadetini, nasıl elde edeceğimizin en mühim işaret taşlarıdır.
Nebevi Miras der demez bizim aklımıza şu üç şey gelmeli:
Allah’ın Kitabı
Resul’ün Sünneti
Mekteb’in Talebeleri
Edille-i Şer’îyye’nin dört temel kaynağı: Kur’an, Sünnet, İcma ve Kıyas…
“Size sarıldığınız müddetçe asla sapmayacağınız iki ağır emanet bırakıyorum. Onlardan biri Allah’ın kitabı, diğeri ise benim Sünnetimdir…” (İmam Mâlik, Muvatta, Kader, 3)
Sahabe’den Irbâd İbn Sâriye radıyallahu anh o anları bize şöyle rivayet etmektedir. Sözleri bitince Efendimiz’in, Sahabe’den biri ayağa kalkıp: “Ey Allah’ın Resulü! Sanki bu, veda eden bir şahsın konuşması gibi… Bize neyi tavsiye ve vasiyet edersiniz” dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (sas) şöyle buyurdu: “Size Allah’tan korkmayı yani takvâyı ve başınızdaki idareci Habeşli bir köle de olsa itaat etmenizi tavsiye ve vasiyet ediyorum. Benden sonra hayatta kalanlar birçok ihtilâf görecek. O zaman benim Sünnetime ve hidayet üzere olan râşid halifelerin (Hulefâ-i Râşidîn) Sünnetine sarılın. Dinde aslı esası olmayan sonradan çıkma işlerden sakının. Bu şekilde sonradan ortaya atılmış dine zarar verici her şey bid’attır. Her bid’at ise sapıklıktır.” (Ebû Davûd, Sünnet 5; Tirmizî, İlim 16, İbni Mace, Mukaddime 6, Dârimî, Mukaddime 16, Ahmed b Hanbel, Müsned, IV, 126, 127)
Ümmetin, Nebevî Miras ile kurdukları münasebeti şu başlıklar altında toparlayabiliriz.
Nebevî Miras’ı, Görmemezlikten Gelenler
Nebevî Miras’ı, Değeri Nispetinde Anlamayanlar
Nebevî Miras’ı, Anlayacakları Yerde Üzerinde Kavga Edenler
Nebevî Miras’ı, Kutsal Hatıra Gibi Algılayanlar
Nebevî Miras’ı, Bugünlere Taşıyamayanlar
Nebevî Miras’ı, Sadıkane Bir Şekilde Hayatlarına Taşımaya Çalışanlar
Bu memleketin şu an imanî problemlerinin dışında en büyük dört problemi var: Irkçılık, Adalet, İffet ve Eğitim…
Sadık, olmak; dostun vefasızlığına, düşmanın cefasına, cahilin kınamasına, kardeşinin alkışlamasına, muarızının tenkitlerine, akrabasının hasedine, komşunun eziyetine, yani hiçbir şeye takılmadan hedefine doğru koşmasıdır.
“O yeryüzünde İsa’nın zühdü ile yaşar!”
“Vallahi beni öldürmek için kılıcı şuraya koysanız, ben de Resûlullah’tan işitmiş olacağım bir sözü, siz işinizi tamamlayıncaya kadar infaz edebileceğimi, yânî i’lân edebileceğimi bilsem yine infaz ederim.” (Buhari, Kitabü’l-İlm, 10)
“Kays b. Kesîr’in anlatımına göre Medine’den bir adam Şam’da bulunan (sahabî) Ebu’d-Derdâ’ya geldi. Ebu’d-Derdâ adama ‘Buraya seni getiren nedir kardeşim?’ diye sordu. Adam gelişini şöyle açıkladı: ‘Rasûlüllah’tan naklettiğini duyduğum bir hadis’ Ebu’d-Derdâ ‘bir ihtiyacın için mi geldin?’ deyince adam ‘Hayır’ dedi. Ardından ‘Bir ticaret için mi geldin?’ sorusuna adam ‘Hayır, sadece bu hadisi senden talep etmek için geldim’ yanıtını verdi. Bunun üzerine Ebu’d-Derdâ, Rasûlüllah’ı şöyle derken işittiğini söyledi:
“Kim ilim talep etme isteğiyle bir yol tutarsa, Allah onun yolunu cennete ulaştırır. Melekler ilim talebesine, hoşnutlukla kanatlarını sererler. Muhakkak ki âlim için göklerde ve yerde bulunanlar istiğfar dilerler. Hatta denizdeki balıklar bile… Âlimin âbide (ibadet eden kişiye) üstünlüğü, ayın (bazı rivayetlerde ‘dolunay halindeyken’) diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Şüphesiz ki âlimler, nebîlerin varisleridir. Nebîler dinar veya dirhem miras bırakmazlar. Onlar sadece ilmi miras bırakırlar. Kim bu mirası alırsa çokça nasip almış demektir.” (Tirmizî, İlim, 19; Ebû Dâvûd, İlim, 1; İbn Mâce, Mukaddime, 17)
Müjdeler büyük, mesajlar mühim, gösterilen hedefler ise çok ama çok ulvidir. Allah (cc) anlayanlardan etsin bizleri…