Hadis Yılı projesi kapsamında düzenlenen Nebevî Ufuk konferanslarının son programı icra edildi. Viyana / Avusturya’da düzenlenen programda konuşan Muhammed Emin Yıldırım Hocamız, “Nebevî Ufuk’ta Ahirete İman Meselesi” konusunu anlattı.
Bugün Müslümanlar olarak bakışlarımızı “Nebevî Ufuk” çizgisinden çok fazla uzaklaştırdığımız için birçok sorun ve sıkıntı yaşadığımıza değinen Hocamız, “Nebevi Ufuk dediğimiz bu ifade Allah Resûl’ünün (sas) nazarı demektir. Peygamber nazarı ise Allah’ın (cc) memnun olduğu bakış açısıdır. Allah’ın (cc) istediği, beklediği ve talep ettiği hayata bakış açısı da Nebevî bakıştır. Özellikle şu zamanda bu bakış açısına çok fazla ihtiyacımız var.” dedi.
Kendisini Müslüman olarak tanımlayan insanların ahirete iman ile alakalı sorunlarını konuştuğumuz zaman beş farklı tavır ile karşılaşacağımızı ifade eden Hocamız bu 5 tavrı bizlerle paylaşarak mühim noktaları nazarlarımıza verdi.
Yokmuş Gibi Yaşayanlar
“Müslüman mısın?” diye sorulduğunda “Elhamdülillah” diyen bazı insanlara arkasından “Peki ahiret adına yaşantında ne var?” sorusu sorulduğunda alınacak olan cevap “Hiçbir şey” olacaktır. Hesap, kabir azabı, haşr, mizan, cennet ve cehennem gibi kavramlar bazı insanların hayatlarında sadece söz olarak var. Ahiret inancının içini boşaltmış olan bu insanlar “sözde inançlı” durumuna gelmiş haldeler.
Varmış Gibi Yaşayanlar
Bu kişiler ise bütün ahiret kavramlarını kabul ediyor fakat bu kabul ettikleri kavramlar hayatlarına tesir etmiyor. Bu kişilere ahirete ait bazı şeyleri anlattığınız zaman kabul eder gibi davranıyor ancak devam eden yaşantısında ahirete olan imana dair emareler göremiyorsunuz.
Hafife Alarak Yaşayanlar
“Evet, ahiret var ancak biz bir şekilde affediliriz” ya da “Benim kalbim zaten temiz” diyerek ahireti hafife alarak meseleye yaklaşanlar.
Korkusunun Yerini Ümide Bırakarak Yaşayanlar
Kalbinde bulunan ahiret korkusunu tamamen ümide bırakan ve bu sebeple yapacağı fiillerini “Nasıl olsa Allah affeder” mantığıyla yaşayanlar.
Ahireti Kendisine Dert Edinerek Yaşayanlar
Allah’a niyazımız odur ki ahiret meselesini bizlerin yüreklerinde her daim dert olarak barındırsın. Eğer dert olarak edinirsek ya da dert edindiğimizi zannediyorsak bunun test edilebilirliği var. Eğer ahirete iman meselesi bizim yüreğimizde dert haline gelmişse, hesap endişesi bir an olsun aklımızdan ve kalbimizden çıkmaz. Her zaman ahiret gününde Allah’ın huzurunda vereceğimiz hesap için gayret ederiz. Attığımız her adımın, söylediğimiz her sözün, aldığımız her nefesin yarın hak divanında bir hesabı olacağını bilir ona göre hayatımızı yaşarız.
Muhammed Emin Yıldırım Hocamız konferansının devamında Allah Resulünün (sas) örnekliği ışığında konuşulanları hayatlarımıza taşımamız için yapmamız gereken 5 sorumluluğu bizlerle paylaşarak sözlerini noktaladı.
1- Evlerimizde Bakara Suresini tefsirleriyle birlikte okuyalım.
Kur’an’ın üç temel konusu vardır; tevhid, nübüvvet ve haşr. Bu üç konu Kur’an’da defalarca karşımıza çıkar. Ancak Allah Resulü (sas) şöyle bir şey söylüyor: “Evlerinizi kabirlere çevirmeyin, içerisinde Bakara suresi okunan evden şeytan kaçar.” (Müslim, Müsafirin, 212; Tirmizi, Sevabu’l-Kur’an 2) Bakara suresi için özellikle böyle bir şey söylenmesinin nedeni ne olabilir diye düşündüğünüzde o surenin içinde verilen bilgilerin buna sebep olduğunu görürsünüz. Bakara suresinde Allah’ın bizlerden istedikleri ve bekledikleri yazar. Eğer biz tam manası ile onları yerine getirirsek hayatımızda şeytana en ufak bir yer kalmaz. Onun için ne olur hepimiz Kur’an ayı Ramazan’da bir gelenek başlatıp Bakara suresini güzel tefsirlerin ışığında aile efradımız ile birlikte okuyup bu müjdeye nail olalım.
2- Bediüzzaman’ın Risale-i Nur külliyatından onuncu sözü okuyalım.
Haşr meselesini en iyi anlatanlardan bir tanesi de Üstad Bediüzzaman Said Nursi’dir. Bildiğiniz üzere Risale-i Nur külliyatında onuncu söz haşrı anlatır. Çok güzel ifadeler, örnekler ve temsiller verir Üstad orada. Sizlerden isteğim odur ki lütfen o kıyas ve temsilleri üzerinize alıp kendinizi de katarak onuncu sözü okuyun.
3- Sadık ve salih dostlar edinelim.
Hızlı bir dünyada yaşıyoruz. Şeytan etrafımızı kuşatmış, imtihanlarımız ağır. Ancak Allah Resulünün (sas) “İmtihanlar ne kadar ağır ise mükâfatlar da o kadar çok olacaktır.” sözünü unutamayız. Bu imtihanları geçebilmek için bizlere sadık ve salih dostlar lazım. Eğer etrafımızda sadık ve salih dostlar yok ise ahirete iman meselesi bir müddet sonra zedelenir. Çünkü sadık dost Allah’ı (cc), Resulullah’ı (sas) ve İslam’ı hatırlatır. Bizler hem sadık ve salih dostlar edinmeli hem de sadık ve salih bir dost olmalıyız.
4- İslam büyüklerinin akıbet endişelerinin nasıl olduğunu araştıralım.
İmtihan için ikinci bir şans verilmeyecek. İnanın o insanların hayatlarını okuyup akıbet endişesi adına duydukları korkuyu anladığınız an bu işin ne kadar ciddi ve telafi edilemez olduğunu kavrarsınız. Akıbet endişesi onların yüreklerini dağlamış, ödlerini koparır hale gelmiş bu korku. Öğrenirsek eğer bu akıbet endişesini, bizler de o endişeye sahip olur, hayatlarımızı ona göre şekillendiririz.
5- Kul Hakkına Dikkat Edelim.
Kul hakkı Allah’ın müdahil olmayacağı bir haktır. Yarın Allah’ın (cc) huzuruna çıktığımız zaman kendi hakları ile ilgili bizi sorgulayacak ve inşallah bizleri affedecek, onu temenni ediyoruz. Ama birinin hakkı ile oraya gittiysen Allah (cc) o insanı senin karşına getirecek. Hadi burada hesaplaşın ve hakkınızı ödeyin diyecek. Bu hak meselesini sadece para, pul, mal ya da mülk olarak algılamayın. Kişisel, insani duygular ve hissiyatlar da bu hakka dâhildir. Sen kırdığın kalbi saymazsın ancak Allah (cc) her şeyi hesaba dâhil eder. İşte bizler her açıdan kul hakkına dikkat edip hayatlarımıza ona göre yön verelim.