Siret-i Enbiyâ derslerimizde bu haftaki konumuz yine Hz. Elyesa idi. Muhammed Emin Yıldırım hocamız, “Peygamberlerin Âlemlere Üstün Kılınması” başlığında önce Hz. İsmâil ile Hz. Elyesa’nın âyetlerde beraberce anılmasının hikmetlerini, sonra âlemlerin ne demek olduğunu ve peygamberlerin âlemlere üstün kılınmasının nasıl anlaşılması gerektiğini ve son olarak da âyetler içerisinde Hz. Elyesa’nın hangi kavramlarla nazarlara verildiğini anlattı. İnşallah önümüzdeki hafta Hz. Yûnus ile derslerimiz devam edecek…
Dersten Cümleler
Miladî yılın ilk dersinde bizleri bir kez daha bir araya getiren Rabb’imize sonsuz hamdler olsun. Konumuz Hz. Elyesa idi. Bugünkü dersimizde de yine onun hayatına devam edeceğiz; özellikle Kur’ân ekseninde bu büyük İslâm peygamberini beraberce anlamaya çalışacağız.
Hz. Elyesa’nın ismi, Kur’ân’da iki yerde geçmektedir:
وَاذْكُرْ اِسْمٰع۪يلَ وَالْيَسَعَ وَذَا الْكِفْلِۜ وَكُلٌّ مِنَ الْاَخْيَارِۜ
“İsmâil’i, Elyesa’yı ve Zülkifl’i de an. Hepsi de iyilerdendir.” (Sâd 38/48)
وَاِسْمٰع۪يلَ وَالْيَسَعَ وَيُونُسَ وَلُوطًاۜ وَكُلًّا فَضَّلْنَا عَلَى الْعَالَم۪ينَۙ
“İsmâil, Elyesa‘, Yûnus ve Lût’u da (hidayete erdirdik). Hepsini âlemlere üstün kıldık.” (En’âm 6/86)
Şimdi bu âyete dikkatlice bakalım; Sâd sûresinin 48. âyetinde üç peygamber sayıldı: İsmâil, Elyesa ve Zülkifl…
En’âm suresi 86. âyette; 4 peygamber sayıldı: İsmâil, Elyesa, Yûnus ve Lût…
Bu iki âyeti şöyle bir değerlendirmeye tâbi tutarsak şunları söyleyebiliriz:
1- Âyetlerin birinde peygamberlerin en hayırlılar olduğunu, diğerinde ise âlemlere üstün kılındıkları söylendi.
2- Âyetler, peygamberleri sayarken tarihi kronolojiyi gözetmedi.
3- Âyetlerin ilkinde üç, ikincisinde ise dört peygamber sayıldı.
4- Âyetlerin ikisinde de başta Hz. İsmâil yer aldı.
5- Âyetlerin ikisinde de Hz. İsmâil’den sonra Hz. Elyesa yer aldı.
Hz. İsmâil ile Hz. Elyesa iki âyette hem de arka arkaya aynı şekilde anıldı. Bunun bir mesajı yok mu? Bu mesaj bir nesep yani soy mesajı değildir. Çünkü Hz. Elyesa, Hz. İsmâil’in soyundan değil Hz. İshâk’ın soyundan gelmektedir.
Eğer Kur’ân, soy üzerinden bize bir mesaj vermek isteseydi; İshâk ve Elyesa derdi. Ancak böyle demedi ve İsmâil ile Elyesa dedi.
Kur’ân sadece 28 peygamberi bize anlatır. Aslında biz biliyoruz ki insanlığa gönderilen peygamberler sayıca çok fazladır. 124.000 veya 224.000 gibi rakamlar söylenir. Şimdi Kur’ân 124.000 içerisinden 28 model seçer ve bize anlatır. Tekrara düşmez, o 28 model üzerinden vereceği mesajları verir.
Kur’ân-ı Kerîm anlattığı peygamberleri şu düzeyde aktarır:
- Detayları ile anlatılan peygamberler
- Orta ölçekte detayları ile anlatılan peygamberler
- Az ölçekte detayları ile anlatılan peygamberler
- Çok az ölçekte anlatılan peygamberler
Hz. İsmâil ile Hz. Elyesa’yı beraberce anılmasının altı önemli mesajı şunlardır:
1- Hz. İsmâil babasının terbiyesinde Hz. Elyesa, babası sayılan Hz. İlyâs’ın terbiyesinde yetişmiştir.
2- Hz. İsmâil, hayatı hicret olan bir peygamberdir; Hz. Elyesa da aynen onun gibi hayatı hicret olan bir peygamberdir.
3- Hz. İsmâil de Hz. Elyesa da sürekli gündemde tutulması gereken Peygamberlerdendir.
4- Hz. İsmâil de Hz. Elyesa da hayrın öncüleri olarak insanlığa takdim edilmişlerdir.
5- Hz. İsmâil de Hz. Elyesa da âlemlere üstün kılındıkları ifade edilen peygamberlerdendir.
6- Hz. İsmâil, “Halîm” olma özelliği ile anlatılan bir peygamberdir; Hz. Elyesa da bu özellikle daha fazla tanınması gereken bir peygamberdir.
Şimdi gelelim; “Âlemîn” ifadesine… Âlem, “alâmet ve nişan koymak” mânasındaki “alm” veya “bilmek” anlamındaki “ilm” kökünden türetilmiş olup yaratıcısının varlığına alâmet teşkil eden, onun mevcudiyetinin bilinmesini sağlayan demektir.
İslâm anlayışında canlı-cansız varlık ayrımı yoktur. Her varlık canlıdır; dolayısı ile şuurlu veya şuursuz diye varlığı ikiye ayırmak daha doğrudur.
“Âlemîn” ifadesi Kur’ân-ı Kerîm’de toplamda 73 defa kullanılmıştır. Bu 73 kullanımın, 42’si “Rabbü’l-âlemîn” terkibiyle zikredilerek Allah Teâlâ’nın bütün varlıkların ilâhı olduğu vurgulanmış, varlığın yaratıcısı ile ilişkisi gözler önüne serilmiştir.
Aslında “Rabbü’l-âlemîn” ifadesi çok önemli anlamlar taşır ama en temelde şu üç mesajı yansıtır:
Yaratan muhakkak Allah’tır.
Yaşatan muhakkak Allah’tır.
Yöneten muhakkak Allah’tır.
Kur’ân’ın “âlemîn” ifadesini 3 temel anlamda kullandığını görürüz. Nedir bunlar?
1. Çağın insan toplulukları
2. Bütün şuurlu varlıklar
3. Bütün bir varlık
Âyetler ile beraber görelim:
1. Çağın insan toplulukları (Bakara 2/47, 122; Mâide 5/20; A’râf 7/140; Duhân 44/32; Câsiye 45/16)
“Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti ve sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın!” (Bakara 2/47, 122)
2. Bütün şuurlu varlıklar (Âl-i İmrân 3/33, 42, Enbiyâ 21/91; Mâide 5/115; Ankebût 29/15)
“Allah birbirinden gelme bir nesil olarak Âdem’i, Nûh’u, İbrâhim ailesi ile İmrân ailesini seçip âlemlere üstün kıldı. Allah işiten ve bilendir.” (Âl-i İmrân 3/33)
“Fakat biz onu ve gemidekileri kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret yaptık.” (Ankebût 29/15)
3. Bütün bir varlık (Bakara 2/251; Enbiyâ 21/107)
“…Eğer Allah’ın insanlardan bir kısmını diğerleriyle savması olmasaydı elbette yeryüzü altüst olurdu. Lâkin Allah bütün âlemlere (yani bütün bir varlığa) karşı lütuf ve kerem sahibidir.” (Bakara 2/251)
“Biz seni âlemlere (bütün bir varlığa) ancak rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ 21/107)
Âyetlerden de gördüğümüz üzere; “âlemîn” ifadesi bütün bir mahlûkatı, türleri, insanlığı, çağdaş insan topluluklarını, tek bir insanı, cinleri, melekleri, şeytanları, ruhları, yani aklınıza gelen gelmeyen her şeyi kapsamaktadır.
Bilim adamlarımızın tespiti ile şu an dünyada 8 milyon 700 bin canlı türü var. Her yıl 15 bin yeni tür keşfediliyor. Böyle giderse doğal hayattaki canlı türlerinin 100 milyonu bulabileceği tahmin ediliyor.
Varlık içerisinde devran olacağız, seyran olacağız, sonrasında hayran olacağız ve Allah’a daha yakın olacağız…
18.000 âlem ne demektir? Öncelikle şunu bilelim ki 18.000 âlem ifadesi bir âyetten yada hadisten elde edilmiş bir rakam değildir. Bazı âlimlerimizin özellikle de bazı tasavvuf büyüklerinin kullandığı bir rakamdır ve kesretten kinayedir. Yani Arap edebiyatında 7, 70, 700, 7.000, 70.000 veya 18.000, 28.000 gibi sayısal ifadeler, çokluğu ifade etmek içindir. Dolayısı ile çokluğu ifade etmek için kullanılmıştır.
Peygamberlerin âlemlere üstün kılınması tam anlamı ile ne anlama geliyor?
Öncelikle şunu bilelim ki, peygamberlerin seçim kanunlarını tam olarak bilmiyoruz. Bu, Allah’ın katında olan bir bilgidir. Peygamberlik çalışma ile ibadet ile beklemek ile soy ile aile ile olabilecek bir durum değildir.
Abdullah b. Mes’ûd (ra) diyor ki: “Allah Teâlâ kullarının kalplerine baktı. Onların arasında en hayırlı kalp olarak Muhammed’in (sas) kalbini gördü. O’nu kendisi için seçti ve peygamber olarak gönderdi. Muhammed’in kalbinden sonra kullarının kalplerine baktı. Kulları arasında ashâbının kalplerini en hayırlı kalpler olarak gördü. Ve dini için savaşan kimseler olarak onları nebisine vezir yani yardımcı kıldı. Müslümanların güzel gördükleri Allah (cc) katında da güzeldir. Onların kötü gördükleri Allah katında da kötüdür.” [Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 379; Hâkim, el-Müstedrek, 3,78]
En’âm 84-90 âyetleri arasındaki 7 âyeti ve Sâd sûresi 45-48 âyetleri arasında 4 âyeti yani 11 âyeti dikkatle okuduğumuzda bu 11 âyet üzerinden karşımıza şöyle bir kavram haritası çıkıyor. Bakın 11 âyetten 14 kavram elde ediyoruz. Nedir bu 14 kavram?
1. Hâdî
2. Muhsin
3. Sâlih
4. Fâdl
5. Mücteba
6. Müstakim
7. Nebî
8. Müstağnî
9. Kuvvet
10. Basiret
11. Muhlis
12. Mustafa
13. Ahyâr
14. Muttakî
Şimdi biraz olsun bu 14 kavramı anlamaya çalışalım.
Hâdî: “Yol gösteren, hayır ve mutluluk veren bir hedefe rehberlik eden”
هَدَيْنَاۚ / hedeynâ / Hidâyete erdirilmesi (En’âm 6/84)
Muhsin : “Başkasına iyilik etmek ve yaptığı işi güzel yapmak”
الْمُحْسِن۪ينَۙ / muhsininin / Muhsinlerden olması (En’âm 6/84)
Sâlih : “En faydalı, en iyi, en doğru ve en güzel işleri yapan”
كُلٌّ مِنَ الصَّالِح۪ينَۙ / kullun mine’s-sâlihîn / Sâlihlerden olması (En’âm 6/85)
Fâdl : “Artmak, fazlalaşmak; meziyet sahibi olmak, erdemli ve üstün olmak”
وَكُلًّا فَضَّلْنَا عَلَى الْعَالَم۪ينَۙ / ve kullen feddalnâ ‘alâ al’âlemîn / Âlemlere üstün kılınması (En’âm 6/86)
Mücteba : “Yüce bir makamı olan, yüksek bir mertebeye ulaşan, seçilmiş ve seçkin olan”
وَاجْتَبَيْنَاهُمْ / vectebeynâhum / Allah tarafından özel olarak seçilmesi (En’âm 6/87)
Müstakim : “Her türlü aşırılıktan sakınarak doğruluk üzere bulunmak ve bunu istikametle korumak”
اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ / ilâ sirâtin mustekîm / Dosdoğru yolun dosdoğru yolcusu olması (En’âm 6/88)
Nebî : “Allah’tan vahiy alan ve bu vahyi muhataplarına hakkıyla tebliği eden”
اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ اٰتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَۚ / Kendisine kitap, hüküm ve nübüvvet verdiğimiz kimselerden olması (En’âm 6/89)
Müstağnî : “Minnetsiz, insanlara el açmayan, tebliği ve hizmeti karşılığında asla bir şeyler beklemeyen”
قُلْ لَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ اَجْرًاۜ / kul lâ es’elukum ‘aleyhi ecrâ / Tüm peygamberler gibi asla ücret/karşılık beklememesi (En’âm 6/90)
Kuvvet : “Hakkı hâkim kılabilmek için ihtiyaç duyulan güç, takat ve yetenek”
وَاذْكُرْ عِبَادَنَٓا اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ اُو۬لِي الْاَيْد۪ي وَالْاَبْصَارِ
“Kuvvetli ve basiretli kullarımız İbrâhim, İshak ve Ya’kûb’u da an!” (Sâd 38/45)
Basiret : “Hadiseleri hakkıyla görme, idrak etme, bir şeyin iç yüzüne vâkıf olma ve meselelerin arka planını kestirebilme”
Muhlis : “Allah’ın rızası dışında hiçbir amaç ve gaye taşımamak, niyetini tertemiz bir hale vardırmak”
اِنَّٓا اَخْلَصْنَاهُمْ بِخَالِصَةٍ ذِكْرَى الدَّارِۚ
“Biz onları ahiret yurdunu düşünen, ihlâs üzere olan içten bağlı kimseler kıldık.” (Sâd 38/46)
Mustafa : “Allah tarafından temizlenmiş, saf hale getirilmiş, seçime layık bir seviye kazanmış, seçilmiş ve seçkin kılınmış”
وَاِنَّهُمْ عِنْدَنَا لَمِنَ الْمُصْطَفَيْنَ الْاَخْيَارِ
“Şüphe yok ki onlar, katımızda seçilmiş, hayırlı kişilerdir/hayrın öncülerdir.” (Sâd 38/47)
Ahyâr : “En hayırlılar, en iyiler, en doğrular ve her daim hayrın öncüsü ve rehberi olanlar”
Muttakî : “Allah’tan hakkıyla korkan, dinin emir ve yasaklarına uymada hassas olan, günah ve haramdan tam olarak sakınan”
هٰذَا ذِكْرٌۜ وَاِنَّ لِلْمُتَّق۪ينَ لَحُسْنَ مَاٰبٍۙ
“İşte bu, bir hatırlatmadır. Doğrusu Allah’a karşı gelmekten sakınanlara güzel bir gelecek vardır.” (Sâd 38/49)
Bu 14 vasıf gönderilen tüm peygamberlerde olduğu gibi özel olarak ismi sayılan Hz. Elyesa’da da vardı.
Bu 14 kavramdan bizde en fazla dördü çok eksiktir. Bu dördü hangileridir?
Hâdî
Muhsin
Muhlis
Muttaki
Allah bu dünyada bizleri Hz. Elyesa’nın yolundan, cennette de onun sofrasından bizi mahrum etmesin.
Peygamberlerin kabirleri içerisinde en ihtilaflı olanlardan biridir Hz. Elyesa’nın kabridir… Hz. Elişa’nın gömüldüğü yer İncil’de açıklanmamaktadır, ancak 13. yüzyılın başlarından kalma bir Yahudi geleneğine göre, bir komşusu tarafından Eliyahu mağarasının yukarısındaki Karmel Dağı’nın tepesindeki bir mağaraya gömülmüştür.
İslâm Tarihi kaynaklarında Hz. Elyesa’nın nerede vefat ettiğine dair bir bilgi ne yazık ki yoktur. Ama biz Hz. Elyesa’ya nispet edilen iki yer olduğunu biliyoruz. Biri; Şanlıurfa Viranşehir’de, Eyyûb Türbesi’nin güneybatısında köye 500 metre mesafedeki makamdadır. Diğeri ise Diyarbakır, Eğin ilçesindeki Nebi Hârûn tepesindedir.
Allah izin verirse Perşembe Akşamı, yani Reğaib Gecesi’nde buradayız; hep beraber bu geceyi ihya etmeye çalışacağız. Ben o gece “Üç Aylar Hastanesi” diye bir ders yapacağım. Neden böyle bir başlığı seçtiğimi anlamışsınızdır, kabul edelim yada etmeyelim hepimiz hastayız ve bize tam teşekküllü bir hastane lazım, Allah (cc) da önümüze bir hastane açıyor, bu rahmet mevsiminde… İnşallah bu üç aylar vesilesi ile tedavi olacak ve iyileşeceğiz…